- 431 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYAT KATİL MİDİR?
İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliklerinin başında düşünebilmesi ve düşündüğünü ifade edebilmesi gelir .
İnsan sosyal bir varlık olduğu için tek başına yaşayamaz. Diğer insanlarla birlikte sosyalleşir. Bu sosyalleşme sürecinde diğer insanların düşüncelerini öğrenir, kendi düşündüklerini de çevresiyle paylaşarak yalnızlık duygusundan kurtulur.
Bu paylaşım, toplumlarda düşüncenin ürünü olan “dil” ile gerçekleşir.
Düşüncenin ürünü olan dil, konuşma ve yazı dili olarak gelişir ve yaşar.
Edebiyat, dilin gelişimini sağlayan biricik araçtır. Dil, edebiyat aracılığıyla işlenir. İşlenen dil zenginleşir, zengin diller de toplumun ifade dünyasını geliştirir.
Dili zengin olan toplumların ifade ve hayal dünyaları zengin olur. Hayal dünyaları zengin olan toplumlar, yenileşmeye dolayısıyla ilerlemeye açıktır.
Yenilenmeye ve gelişmeye açık toplumlarda “ifade özgürlüğü” vardır.
İfade özgürlüğü gelişen toplumlarda düşünceler suç sayılmaz. Böyle toplumlarda “basın, sanatçı, aydın” özgür olur. Hapishanelerinde düşünce suçluları yer almaz; çünkü böyle toplumlarda düşünmek suç değildir. Düşünmenin ve düşündüğünü ifade etmenin bir cezası yoktur. Böyle toplumlara “medeni toplum” adı verilir.
Medeni toplumlarda, düşündüğü için insanlar yakılmaya çalışılmaz, düşündüklerini ifade ettikleri için cezalandırılmaz, yurt dışına kaçmak zorunda bırakılmaz, işkenceye maruz kalmaz ve yaşamları asla elinden alınmaz.
Gelişmemiş toplumların eleştiriye tahammülü yoktur, böyle toplumlarda eleştiri “küfür” olarak algılanır ve eleştiriyi yapanlar en ağır şekilde bedel ödemeye mahkum bırakılır.
Düşünen insanlarımızdan korkmayı bırakalım; biz, asıl düşünmeyen insanımızdan korkalım !
** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **
Edebiyat ve genel anlamda sanat, kişinin farkındalığını artırır, toplumuna karşı duyarlı olmasını sağlar. Yaşadığı dünyaya karşı kişiyi sorumluluğa davet eder ve kişiyi bir savaşçı haline getirir.
Bu savaşçı, cehaletle savaşır. Bu savaşçı toplumunun aksak yanlarını söyleyerek toplumunun gelişmesinin önünü açar.
Edebiyatı meslek haline getirenler edebiyatın zenginliğine kavuşur; “aykırı olma” zenginliğine. Aykırı olan edebiyatçılar, öte yandan, gelişmemiş toplumlarda edebiyatın “öldürücü” olduğunu da iyi bilirler.
Düşünen insanların elinde “edebiyat” bir kılıç halini alır. Bunu taşıyan, kılıcın hakkını vermelidir.
Hemen her toplumda değişime aşırı direnç gösterenler çıkacaktır. Onun için, kılıcı taşıyan edebiyatçı, çok dikkatli olmalıdır. Toplumun geri kalmışlığından nemalananlar, çıkarları zedelenenler kendi düzenlerinin sürekliliğini sağlamak için edebiyat kılıcını taşıyanlara düşman kesilir.
Düşünceye saygı gösterilmeyen toplumlarda, kılıç, en çok onu taşıyanı zarar verir.
Abdulkadir Güngör
YORUMLAR
Yazının en önemli cümlesi,
''Eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgi'' idi bence.
''Ben yaptığımda eleştiri,
başkası yaptığında hakaret'' gibi düşünen çok edebiyatçı var ülkemizde.
Özgür düşünce adı altında, hiç kimsenin kimseye sövme hakkı yoktur.
Bir de,
ateş olmayan yerden duman tütmüyor efendim.
Güzel bir yazı.
Keşke, zamanında dilimiz üzerinde canlı canlı ameliyat yapılmasa idi.
Şimdi çok daha zengin, çok daha evrensel bir boyutta olurdu şüphesiz.
İyi ki televizyonlar var ve iyi ki tüm dünyaya yayın yapıyorlar.
Yoksa,
iki yıl kadar yaşadığım Azerbaycan'da,
kendi dilimi konuşan soydaşlarımla dahi anlaşamayacaktım.