Pinokyo'm ve dudus
Pinokyom ve dudus kitap harici
İyi uykular küçüğüm
kaçırdığımız ne vardı neleri ıskalamıştık
Sen bir damlaydın yüzümde buruk bir tebessüm varken gözyaşı olup içime damlayandın bir damlacıktın.
halanın düğününden dönüyorduk, seni kucağıma verdiler işte aşkımız o an başlamıştı.
- bak sen büyüyünce şehir mimarı olacaksın bu bozuk yolları düzelteceksin bu görüntü kirliliği de olmayacak kuzenin de iç mimar olacak; o da evlerin içini dekore edip donatacak.
+anne beş dakika daha susmazsa çıkarsın
ve sen susmaz dertli dertli ağlardın.
Odana usulca girmeden önce anahtar deliğinden bakardım; dudusunu koklayıp, koklayıp iç çekerek ağlaman benim de içimi eritirdi
O mavi, çizgili dudus yıprandı lime lime oldu hala çekmecelerin birinde
onsuz uyumazdın sığındığın tek o vardı.
uzun süre seni hep öyle hatırladım kendime işkence ederek
ah sen ah sen benim derdim oldun efkarım, endişem üzüntüm gözyaşım oldun dinmeyen göz yaşım.
onulmaz sağalmaz yaram oldun, bir küçük adam ki sıska koca kafalı bir ufaklık pinokyom
-korkuyoruum beni kreşe götürmeee
ağlama bebeğim korkma
içimde biriktirdiğim hıçkırıklarımdan ne zaman ne zaman kurtulup nefes alabileceğim
seninle ayrılığımız aşk acısı gibi içimi acıtıyor
bizi unutma tamam mı sen benim içimin sızısısın benim efkarım üstüne titrediğim pinokyomsun.
hayatımızın arkasından giden her şeye el salladım diyordu ya doğru
hep öyle oldu ve hep öyle olacak belli ki
hayat bir merhaba ile hoşça kal arasındaki süre.
bir kutu kibritle nasıl da oyalardım seni
bak derdim, bu senin odan bu da annenin odası, şurası mutfak alt katta bir de garaj yapar iki de otomobil kibrit çöplerinden uzun süre oyalanırdın
arkadaşlarım yanımdan geçerken hayret içinde kalırlardı.
sonra kapının karşısındaki uzun koridorda halının üstüne sırt üstü yatardın
gelip geçenler gülümserlerdi.
oraya öyle boylu boyunca uzanıp yatmak yalnız senin hakkındı
bu özgürlük yalnız sana aitti yalnız çocuklar umursamazdı hayatı; ama sen hep benim dertli pinokyomdun, gözyaşın hiç dinmezdi.
hangisini anlatsam ki, herkese onun büyüdüğünü görmek, aynada saçını taradığını görecek kadar yaşamak istiyorum derdim.
o gün geldi ve sen büyüdün şükürler olsun o gün geldi Tanrım bana gösterdi ona minnettarım binlerce teşekkür ediyorum Tanrım
sen saçını taramakla kalmadın o yaştaki her çocuk gibi traş bıçağıyla henüz çıkmamış sakallarını bile kesmeye heveslendin.
bazı ufak söylentiler vardı, kalbini kıranlar oluyormuş, yani ufaktan ufaktan sen de aşk acısı çekmeye başlamışsın bile.
birciğim pinokyom onlar da ilerde gülümseyerek hatırlayacağın anıların olacak.
artık büyüdün pinokyom ama benim sana olan hasretim, hassasiyetim efkarım hiç bitmedi.
yarın da s, deki günlerimizden gece yarıları oynadığımız saklambaçlardan söz edeceğim.
Mutlu olmanı, çok çook mutlu olmanı diliyorum.
5/Ekim/2011/Çarşamba/Bodrum
*****
Sana bunları yazdıktan sonra, üzerinden çok zamanlar, köprülerin altından çok sular geçti.
Ankara’ya geldin tahsiline devam ettin, çok güzel günler yaşadık birlikte.
Yazsam roman olur.
Bir süre sonra yine gittin, ayrılığın ve gidişin içime lök diye oturdu yine gözümün yaşı kurumadı, uzak kalmıştık her birimiz bir yerde...
Senede bir kaç kez geliyordun, babandan alıyordum haberlerini iyiydiniz.
İyi olmanız sevindirse de beni, bağrıma taş basmıştım.
gözden ırak olan gönülden de olmuyor.
Her zaman kalbimdeydin, her zaman kalbimdesin bunu böyle bil Pinokyom.
Geçtiğimiz yazlarda geldin arkadaşların da geldiler sen mutluydun ben de senin mutluluğunla mutluydum.
Ahh bu yaz ne güzeldi hep birlikteydik, baban halanlar, kuzenlerin hep bir arada ve ilk kez birlikte olmanın, bir aile olmanın kıvancını doya doya yaşadım.
Ayrılık her seferinde çok zor oluyordu çok zor, gideceğin gün halana ve bana bir bileklik almıştın, nasıl incesin, nasıl zarifsin ne kadar zevklisin bebeğim.
Ne kadar güzel bir bileklik taşı da çok sevdiğim turkuaz renginde
Teşekkür ediyorum kesene bereket biriciğim.
Paketin ambalajını titrek ellerimle açamadığımı görüp, yardım ettin bileğime taktın armağanını.
Aldığım armağanların en kıymetlisi senin gibi...
Çünkü sen de bana Tanrı’nın en güzel armağanısın şükürler olsun.
Her geldiğinde resme devam etmemi söylüyorsun, ben de gülümsüyor, boyalar çok pahalı diyorum.
Beni teşvik etmen yaptıklarıma değer vermen, bilsen beni nasıl mütehassis ediyor canım.
Oskar’la balkonda çektirdiğimiz resim çok güzel çıkmış mutluluktan olacak hani ben de orada fena değilim.
Sayfama koydum sık sık bakıp özlem gideriyorum.
Annenden doğum günü armağanı olarak kedi istemişsin, almışsınız çok sevindim.
Ankara’da ne güzel tavşanımız, kedilerimiz senin su kaplumbağaların olmuştu...
Hani Afyon’da otelde kediyi yıkamış kurutmuşdum havlular arasında.
Başta halan sen ve kuzenlerin hepiniz kedi seversiniz, bana çekmişsiniz.
Geçen gün baban telefon açtı anne dedi,torunun senin, si’ vıy’ şiirini facebook ta arakadaşlarıyla paylaşmış.
Havalara uçtum sevinçten.
Kalp kalbe karşıdır biliyorum sen de, gaganneni hiç çıkarmıyorsun hatırandan.
Teşekkür ederim canıım benim
Teşekkür ederim.
Sana yazdığım bir de jötem (je taime) şiirim var bir gün onu da okuman kısmet olur inşallah...
Şu an yalnızım ama, görüyorsun hep sizlerleyim.
Buraya yazdığım bu anı dolu yazıların hikâye kısmına, devam ediyor yazmıştım, arkadaşlar yorumlarında devem etsin diyerek paylaşmışlardı anılarımı.
Bir kez daha sana teşeekkür ediyorum
Bin kez daha teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız benim değerli manevi servetim sizlersiniz.
Allah hepinizi bana ve sevenlerinize bağışlasın amin.
Herkesin sevdiklerini de sevenlerine...
Hadi hoşça kal sana doyum olmuyor, sen bu saatlerde uyumuş olmalısın.
İyi uykular bitanem
iyi rüyalar...
30/Eylül/2012/Pazar/Bodrum
Yüksel Nimet Apel
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.