- 684 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.
Böyle buyuruyor. Peygamber Efendimiz
1 Mayıs işçi bayramını nedir?
Ne değildir.
İlk önce bu günün önem ve ehemmiyetini belirtelim
"uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü";isçi bayramı olarak kutlanan "1 Mayıs”ın kökeni, 19 yüzyılın sonlarında, Amerika ve Kanada’da sendikalar tarafından örgütlenmiş 350 bine yakin isçinin, haklı mücadelelerini kararlı bir şekilde sokağa taşımasına ve genel greve gitmelerine dayanır. İşverenler, ABD burjuvazisi, hükumet, kapitalist medya ve silahlı kuvvetler bu kararlı dirençten ve tepkiden korktukları üzere, "paralı" çeteleri ve kuvvetleri emekçilerin üzerine salmışlar, provokatörlük görevlerine yerine getirerek haklı gösterileri çatışmalara dönüştürmüşlerdir. Ayni, sömürgeciler daha sonra kurulan düzmece mahkemeyle, dört işçi lideri asma karar almış ve öncü işçilerin ölümüne neden olmuşlardır.
Bu olayın anlamı ve önemini tespit eden, ikinci enternasyonal, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olmasına karar verir ve 1 Mayıs’ın tüm dünya işçileri tarafından, burjuvaziye ve sömürüye karşı haklı direnişlerini haykırmalarına vesile olmasını sağlar.
Ülkemizde "1 Mayıs" kutlamalarını, istiklal savası devam ederken, Türkiye cumhuriyeti.’nin ilan edilmesinden hemen önce başladığı bilinir.
1977 de 34 kişinin ölümüyle ülke tarihinde kara bir gün olarak bilinen 1 Mayıs. Bu nedenle gergin ve olaylı bir şekilde kutlanmaktadır.
Geçtiğimiz yıllarda taksimde yapılmasına izin verilen ve olaysız geçen kutlamalar. Bu yıl provokasyonların ve istenmeyen olayların olma ihtimaline karşı yasaklanmıştır.(haklı veya haksız ama yasaklanma sebebi olarak kamuoyuna bu şekilde bir açıklama- savunma yapılmıştır)
Tarihçesine baktıktan sonra gelelim günümüze. Dünden bu güne çalışanlar açısından değişen hiçbir şey olmamıştır. Ufak tefek farklılıklar olsa da. Yine emek sömürülüp uluslar arsı sermaye için insanlar köle gibi çalıştırılmaktadır. Bu durum Avrupa da ve Amerika da biz de olduğu gibi değil elbette buna sebep sosyal devlet olamayışımız, adaletin olmayışı ve inancımızın gereğinin yapılmıyor olmasındandır Çünkü Peygamber Efendimiz, "İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz" demiştir.
Demek ki neymiş. İşçiye emekçiye en çok biz değer verecek. Ve alın terinin karşılığını anında verecekmişiz! Peki, günümüz Türkiye’sinde uygulama böylemidir? Asgari ücret belirlenirken enflasyon, hayat pahalılığı, unutularak aylarca süren müzakereler adaletli bir ücretlendirme için mi? Yoksa verilen üç kuruştan ne kadar vergi alırımın hesabımı yapılmaktadır.
Çalışanlar emeklerinin karşılığını, alın terlerinin değerini almak isterken ülkeyi yönetenler yaptırdıkları işleri ne kadar ucuza mal ederler onun hesabındalar. Bundan on beş yıl önce asgari ücretin bir ay boyunca çay simit yiyen aile bireylerine yetmediğini haykıranlar, geldiğimiz bu yılda o hesapta adı geçen çay ve simidi de yiyemez hale getirmiş adeta kursağında bırakmıştır.
Hal böyle iken yaklaşan seçimler nedeniyle meydanlara inen siyasiler, meydanların geniş olması sebebiyle atıp tutmaktalar. Vaatler, iltifatlar vatandaşın adeta ayaklarının altına kırmızı halılar sermektedir. vatandaşa geçmişteki her şeyi unutturmak, gelecek için güzel umutlar,renkli hayaller satmaktadırlar. Hem de bedava!
Bu gibi durumlarda nedendir bilmem La fontanie’nin karga ile tilki masalı akıma gelir. O günden bu güne hâlâ aynı peynirin peşinde insanlar, faka basmayacağına binlerce kez yemin etse de kargalar, ne yapıp ne edip peyniri kapıyor tilkiler. Bu masalı herkes bilir ama bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum.
Bay karga konmuş bir dala, koca bir peynir ağzında. Tilki kokuyu almış gelmiş, bilirsiniz kurnaz olur tilkiler, kargayı nasıl tuzağa düşüreceğinin hesabını yapıvermiş.
-Günaydın sayın karga, bu ne güzellik demiş; Bu ne güzellik böyle, inanın bakmaya doyamıyorum size. Şu pırıl pırıl tüylerinize, renginize. Ne yalan söyleyeyim, bu ormanda bir güzel daha yoktur üstünüze.
Karakarga havalara girmiş, bir görseniz. Ne yapacağını şaşırmış sanki sağa sola kıvırmış boynunu, poz vermiş fotoğraf çektirir gibi… Tilki onun havalara girdiğini görünce, daha bir coşmuş sanki. Sıradaki palavralarını söylemeye başlamış.
- Bunca güzelliğe, sesiniz nasıldır acaba diye merak ediyor insan. Acaba sesinizi duyabilir miyim sayın karga?
Şuna bir gak diyeyim de ses görsün demiş; gak der demez peyniri ağzından düşürüvermiş. Tilki kapmış peyniri, yer dururmuş bir köşede, karakarga gözyaşı dökmüş peyniri için. Tilki giderken dönmüş karakargaya son sözünü söylemiş o anda.
-Kara bayım, demiş kargaya; şu sözümü. Hiç unutma, kaptırdığın peynire değer: Her dalkavuk çıkarı için över, yüzüne güler, peynirini yer. Karganın aklı başına gelmiş ya iş işten geçtikten sonra.
Ez cümle; siz siz olun âlinizdekine sahip olun, kuru kuruya kurban olmalara ve içi boş vaatlere kulak asmayın. Bir şey vereceklerse önce elimdekini kaptırmadan artı bir şey elde etmenin yolunu bulalım… vesselam
Arap Kurt - Köşe yazıları -
Arap Kurt
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.