La havle vela kuvvete illa billah
La havle vela kuvvete illa billahül aliyyül azım...
’’Evrenin haritasını çıkarmaya başlamış,
NASA...
Zifiri karanlıkta devasa bir ak nokta olarak, biraz yumurtaya biraz dünya gibi kutuplarından basık küreye benziyordu, görüntü...
Yani evrenin görüntüsü de dünya görüntüsüne benziyordu. .
Allah tealanın bir esması ’’ El devvar ’’ dır.
Evren çapınca küreselliği ve döngüyü, devreden hayatiyeti anlatır.
’’Allah âlemleri yaratmadan önce;
Altında ve üstünde hava olmayan ama (bilinmezlik) da idi.’’ ifadeleri ile tanımladı efendimiz, cenabı hakkı.
‘’O âlemlerin nurudur’’ dedi kuranı kerim.
Boşlukta direksiz görünen evrenin karanlık madde ile sarılı olduğunu anlatıyordu, bilim adamlarıı.
Ve günümüz bilimi henüz karanlık madde hakkında hiçbir bilgiye erişmiş değildir diye de ekliyordu.
İslam literatürü de efendimizin âmâ tanımlamasıyla;
Allah teala için bilinmezlikteydi dedi.
Ve ekledi ’’bilinmek için âlemleri(evreni) ve insanı yarattı.’’
Günümüzde maddi olarak anlamaya çalıştığımız evrende üç yüz milyar bilinen galaksi(yıldız adası) var. Her birinin merkezinde ölmüş yıldızlardan oluşan devasa bir karadelik mevcut. O karadelikler sarmal şekilde kendi çevrelerinde dönen yıldızları teker teker portakal soyar gibi soyarak yemekte,
sürekli büyümektedirler...
Karadeliğin çekim gücü öylesine tarifsiz ki saniyede üçyüzbin km hızla yol alan ışığı dahi yutup geri vermediğinden asla gözleyemiyoruz.
Ne kadar yıldız yuttuğundan haberdar olmak asla mümkün değil.
Bu karadeliklere yemin ediyor kuran, yıldız yerleri olarak tanımlıyor...
Bizim güneşimiz;
SAMANYOLU GALAKSISI içine üçyüz milyar yıldızdan birisidir.
Diğer yıldızlarla kıyaslandığında mini bir yıldızdır. Çok çok küçüktür. Dünyamızı barındırmasa diğer devasa yıldızların yanında adından bile söz etmeye değmezdi.
Hemen her yıldız; RAHMAN SURESİNDEKİ <biz herşeyi çift çift yarattık < hükmü gereğinde çift, yani ikiz olduğu halde, güneşimizin eşi ortalarda yok.
Çünkü kardeşi eceli kaza ile ölerek, karadeliğe dönüşmüş.
Ve ikizini kendisine doğru saatte milyonlarca km hızla ölüme çağırıyor.
Güneşimizin on iki gezegeni var.
Bunlardan ortadan biraz daha küçük olanı DÜNYAMIZ.
Bizim anladığımız manada sadece dünyada hayat var.
Diğer gezegenlerde mana erlerinin söylediğine göre cinler yaşamaktadırlar.
Kimi müslüman kimi kâfir cinler.
Bütün bu sistemler meleklerin düzenli itaatleri sayesinde ayakta kalıyor.
Bu sistem kuranı kerimde izah edildiği halde ve günümüz biliminin gelişmeleri ile tanımlandığı kadarı ile
İNSANLIĞIN GENEL KÜLTÜRÜ OLUŞMUŞ tur.
Eskiden hemen herşeyden haberdar olup, insanlığın tümünün anlayacağı sadelikte anlatanlara FİLAZOF derlerdi.
Şimdilerde geneli-bütünü anlatacak filozof kalmadı piyasada.
Her ilim dalının filozofları var artık.
İlle de herhangi bir dalda kariyer yapacaksınız
ve sadece o alan hakkında söz sahibi olacaksınız.
Diğer alandan bahsederseniz o alanın yetkinleri dur der. Senin alanın değil bu alan.
Yani herkes kendi çöplüğünde öten horoza dönüştü.
Bu alışkanlık sıradan insanlara da sıçradı.
Herkes kendi alanında yetkin sayıp kendisini,
başkalarından ayrıcalıklı olduğunu iddia ederek böbürlendi.
BİREYLER hür ve yalnızlaştı.
Çocuk dedesinden daha iyi cep telefonu kullanıyor ya,
dedem bana hitap edecek kadar akıllı değil dedi.
Şu kadarcık işleri bile bilmiyor bana soruyor.
Sonuçta günümüz dünyası bireyler BENCİLLER, UKALALAR, KİBİRLİLER, BÜTÜNE KARŞI CAHİLLER le doldu
İlişkilerimiz mecburiyetten zora girdi.
Allah,İman, Kuran konusu
Ekseriyetin gündeminin dışında kaldı maalesef.
20. yüzyıl dünyayı çivisinden çıkardı.
ŞİRAZESİNDEN derlerdi eskiler.
Bizim çabamız demode olmuş, gündemden düşmüş İMAN-AHİRET-HESAP GÜNÜ gerçeğini gündem yapmak için karınca kararınca dua etmekten ibarettir.
Rabbimizin izniyle,
bu yolun iyi niyetli karıncalarıyız...
Hacca gitmeye çalışıyoruz.
Ömrümüz vefa ederse.
Umarım bu yazdıklarımla seni sıkmadım.
Âdem soyu allahın verdiği değerle bir anlam ifade eder.
Yoksa, yok mesafesindedir.
Zaten âdem kelimesinin eş anlamı da yokluk demektir.
Sen ben yokuz.
Rabbimizin mini mini nurundan ibaret kullarıyız.
Kendimiz gibi mini nurlarla dolu bir çevrede yaşıyoruz.
Bazen evren kadar büyük hissediyoruz kendimizi
Bazen atomun çekirdeğinde bir şezlongda istirahata çekiliyoruz.
Keşiflerinde de buna benzer şeyleri görüp bildiriyorsun.
Mevlamız bizimle oyunda oynaşta aslında...
Annenin bebeği ile oynadığı gibi...’’