- 568 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Ağzını Hayra Aç
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ağzını Hayra Aç
Suçları işlenmeden önce engellemek mümkün mü?
Suçları işlenmeden önce engellemek maksadıyla, muhtemel suçlular işlenmeden önce suçlulara müdahale etmek veya onların hürriyetini kısıtlamak gibi bir hak kimde var?
Bu yeni değildir; tarihsel süreçte bu “Suçları işlenmeden engellemek” maksadına dair bazı hikayeler ve uygulamalar anlatılır!
Eski bir; “Hızır ve peygamber” hikayesi vardır! Bu hikayede; Hızır bir çocuğu öldürür ve bunun sebebini, beraber yoldaşlık ettiği peygambere “Büyüdüğünde bu çocuk suç işleyecekti!” şeklinde izah eder!
Şehzadelerin, kendilerine gelecekte rakip olması muhtemel olan kardeşlerini bebek iken boğdurmaları bu kapsamda! Boğdurulan bebeğin gelecekte muhtemel bir taht kavgası çıkarmasının önleyici tedbiri bir şekilde meşrulaştırılmış.
Firavun, kahinlerin ihbarıyla (Bir ırktan çıkacak birisinin, firavunun egemenliğine son vereceği kehaneti!) o ırktan tüm erkeklerin katledilmesi şeklinde “Önleyici tedbir” almasını meşrulaştırmış!
“Engizisyon”, bazı açılardan bunun bir türevi gibi!
“Önleyici tedbir” konusunu günümüzde düşünelim; “Azınlık Raporu” filminde bu konu anlatılmış, iyi bir izleyici değilim sadece konuya dair bahsediyorum! Kahinlerin tespitleriyle suçlular suç işlemeden yakalanıp, cezalandırılıyor! Buna benzer, günümüzde neler yapılmış ya da neler yapılmak istenir? Egemen olan bir sınıf, tüm Dünya’da “Suçları önceden önlemek” perdesinde, kendi amaçları doğrultusunda cezalandırmalar ve sınırlamalar yapmayı meşru olarak görür ve uygulamayı kendince yapar ise neler olabilir? Tüm rakiplerini, daha işlenmemiş muhtemel suçlardan mahkum edebilir! Kendilerine karşı olan herkesi “Suçların önceden önlenmesi” kapsamında alt edebilirler!
Muhtemel suçların önceden engellenmesi için meşru olmayan yöntemlere baş vurmak istenebilir! Hatta meşru olmayan şekilde davranıp bunu da diğer insanlara hoş göstermek veya kabul ettirmek için “İnsanlığı veya bir toplumu kurtarmak!” kılıfı kullanılabilir! Böylece bazı özel kişiler, meşru olmayan şeyleri yapabilir ve meşru olmayan bazı suçları, başkalarının daha işlemediği suçları önlemek adına işleyebilir! Böyle bir algı oluşturulabilir!
İleride olması muhtemel suçlar ve suçlular üretilir ise bu kapsamda tüm rakipler alt edilebilir! Eğer bu suçlar ve suçlulara karşı meşru olmayan metotlar da kabul edilmişse! Yukarıda bahsettiğim; firavun, padişah, engizisyon, uygulamaları aslında “Suçları önceden önleme” kapsamındadır!
Buradaki ayrıntı şu; suç olan şeyi kim belirliyor ya da kim gelecekte suç işleme ihtimali ile suçlanıyor?
Bütün iş burada! Egemen olan görüş ya da kişiler, tüm yaşam alanını kendi istekleri doğrultusunda ipotek altına alabilirler; “Suçları önceden önleme” perdesinde yapmak isteyebilirler!
Aklınızı karıştıracak, şaşırtacak belki de karıştırmayacak açacak bir şey daha var! Bu “Suçları önceden önleme” kılıfı belki de çok önceleri keşfedildi, kullanılıyordu; bazıları yeni uyanıyor olabilir! Kutsal öğretilere ustaca gizlenmiş olabilir ve o öğretilerin içine bakmak çoklarının aklına gelmemiş olabilir? İlk zamanlar “İnsan ilah” sonraları “Yarı insan, yarı ilah” daha sonraları “İlahlar gökte ve aracılar yerde!” şeklinde kendi belirledikleri suçlar üzerinden egemenliklerini kurmuş olabilirler! Günümüzde bile bu devam ettirilebilir! Hatta günümüzde daha modern isimler ile mesela “Suçları önceden önleme!” konusunda daha ileri çalışmalar yapılabilir! Bu insanlara daha kabul edilebilir bir şekilde sunulup bunun üzerinden egemenlik kurulabilir!
Son tahlilde; “Suçların daha işlenmeden önlenmesi” fikri çok caziptir! Zararsız görünür, hatta faydalı görünür! Bunun üzerinden egemenler kendi amaçları doğrultusunda algı oluşturup meşru olmayan işler yapabilir ve bunu da hoş gösterebilirler!
“Suçların işlenmeden önlenmesi” konusunda yapılacak tüm çabalar suçun işlenme zeminini ortadan kaldırmaya yönelik olabilir, bir suçun işlenmeden “Suç” sayılması mümkün değildir! “Teşebbüs suçu” bu kapsamda değil zaten! Bir suça teşebbüs etmek ile o suçu işlemek aynı kapsamda değildir! Zaten bu “Suçların işlenmeden önce engellenmesi!” kılıfıyla, önce teşebbüs sonra da suçun işleneceği var sayımı cezalandırmak için yeterli sayılabilir!
Quantum fizikte “Çifte yarık deneyi” maddenin tercih ve gözlem aşamasından nasıl etkilendiğini göstermesi açısından önemlidir! Zaman ve mekan zaten görecelidir! Yani bir tanecik her yerde olabilir! Nerede tercih edilmiş ya da gözlenmişse ondan etkileniyor! Yani gözlemciye göreceli olur davranışı! İşte bu nedenle “Suçların önceden önlenmesi” konusunda verilecek karar gözlemciye göreceli bir karardır ve asla reel değildir! Yani gözlemci nasıl istemiş ise ya da nasıl gözlemiş ise o sonucu alacak!
“Ağzını hayra aç” işte burada gözleme işaret ediliyor! Yani şer gözlersen, şer bulursun; hayır gözlersen, hayır bulursun! “Suçların işlenmeden önlenmesi” de bir şer gözlemdir bu gözlemin sonucunda, hiç işlenmeyecek suçlar gözlenecek ve masum insanlar suçlanacaktır! Bu durumda da “Suçların önceden engellenmesi” fikri, gözlemcinin yani egemen olanların maksatlarına dair olacaktır! Hiç işlenmeyecek suçlar kurgulanacak ve bu suçların suçluları da cezalandırılacaktır! O halde “Ağzını hayra aç!”, gözlerini dört, kulaklarını iyi aklını da tam aç! Doğmamış bebeye de don biçilmez!
Saygılarımla!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
derince düşünmüşsünüz. çok beğendim. kuantum deneyi ve son cümlelerinizden şu sonuç çıkartılabilir. insanları yargılayıcı ve güvensiz bir şekilde izler veya müdahale ederseniz dolaylı olarak eylemlerini de o yöne kanalize etmiş olursunuz. tebrik ederim.
Ahmet Bektaş
En ilginç konulardan biridir bu...Hani belki de, pek tabii olarak, her insanda olan, 'insan sarrafı olma' arzusundandır... Öyle ya, "Sen şuralı mısın? Şu kesimden misin?" dediğimizde, olumlu cevap verildiyse sevinmemiz, kendimizle gurur duymamız bir gerçektir...
Hatta, günlük konuların içine her zaman mutlaka girer bu konu... Kimbilir, işin içinde 'korunma güdüsü' bile vardır...
Şimdi şu yorum bahanesiyle zülfü yare dokunayım biraz...
Kentleşme sürecinin hâlâ gaz kesmediği zamanımızda, insanımız mütebessim bir çehre, yumuşak bir ses tonu ve mahçup bir edayla "Af edersiniz" diyemez çoğu zaman... Evet, kentleşme süreciyle ilgilidir bu durum; yani köyde apartman, trafik, çarşı- pazar, cadde-kaldırım, sıra- kuyruk mu var da edinsindi, bunlardan dolayı "af edersin" demeyi...
Dolayısiyle 'ağzını hayra aç' önermesininin hayatiyeti, arkaik bir hassasiyetten öte, zamanımızın bir kültür fenomeni olarak belirginleşiyor...
Yazınızdan mülhem, böyle yorumladım...
Saygılarımla.