Kamer hanım’a mektuplar (27) Galiba dün gece süfli boyuta gittim
HAB: Hayırlı sabahlar... Kutlu olsun yolculuğunuz. Ayrıntılı yazmanız daha iyi. İnşaallah ileride yapacağınız yolculuklarınızda alışmaktan, güven duygunuzun artmasından sonra, daha ziyade soru sormak, daha fazla gözlem yapıp dönmek mümkün olur. Ruhî ve bedenî herhangi bir incinmeye maruz kalmadığınıza göre bu seyahatlerinizden ancak keşifler yönünden yarar umulur. İnşaallah normal hayatınızı, ibadet ve zikirlerinizi sürdürün.
Ben şahsen bu tür yolculuklar yapmadığımdan, herhangi bir yerde yani dinî kaynakta da rastlamadığımdan, fazla bir şey söylemek durumunda değilim. Sadece bütün duygularımla, kalben hissiyatımı kullanıyorum. Herhangi bir tehlikeli hal görmüyor, şu ya da bu şekilde tedbir almaya gerek olmadığını sanıyorum. “Şafak atmak üzere” diyerek telaşlanmaları veya sizi yerinize iade etmeleri gerektiğini söylemeleri acaba sizi rutin dünyanızdaki hayatınıza iade etmekle yükümlü olmaları mı, yoksa kendi dünyalarında durum değişikliğini görmenizi istemedikleri için mi, anlamadım.
“Uykularımızda ruhlarımızın alınıp vakti gelmişleri bırakır, diğerlerini iade ederiz” ayetine binaen, aslında herkesin her gece bilinçsizce yaşadığını size Mevla’mız bilinçli yaşatıyor, ahiretten haberler, gözlemler yaptırıp dünya insanına bilgi edinme fırsatı mı veriyor? İleride yapacaklarınıza, yaşayacaklarınıza bağlı olarak anlaşılabilir, diye düşündüm. Aslında kendi aklımda bir yerlere koyabilmiş değilim. Sadece sesli düşünüyor, düşündüğümü yazıyorum... Bildiğim, kalben itibar ettiğim şey, tehlike altında değilsiniz. Dualarınız, dilemeniz sonucu keşif yapıyorsunuz. Ancak her keşifte olduğu gibi nelerle karşılaşacağınızı ve neler görüp döneceğinizi bilmiyorsunuz. İleride inşaallah daha aydınlık geziler olur. Saygı ve sevgilerimle, selam es selame.
8 Ocak 17.42
K: Abi düşündüm biraz, galiba dün gece süflîlerin boyutuna gittim. Biraz düşüncelerimi toplayayım, yazıcam inşaallah size. Hayrolsun Ya Rabbim…
8 Ocak 19.28
HAB: Ben de aynı şeyi düşündüm ama sana yazmaktan çekindim.. Korkmandan endişe ettim.
11 Ocak 20.21
K: Abi size yazdıktan sonra birdenbire çok hastalandım. Yorgan döşek yatıyorum. Biraz toparlanayım, yazıcam inşaallah. Hayırlı akşamlar.
HAB: Geçmiş olsun. Allah şifalar versin... Umarım seyrinizin bir etkisi değil de, üşütme, grip vs.’dir. Tez vakitte iyileşmeniz dileğiyle.
13 Ocak 10:45
K: Hayırlı sabahlar abim. Bugün nispeten gözüm açıldı sanki biraz. Yazmaya çalışıcam. Sizin düşündüğünüz benim de aklıma geldi. Görüntüde tipik grip gibi ama hiç ateş ve burun akıntısı yok. Vücudumda iğne ucu yer yok ki acıyıp sızlamasın… Başımın sol tarafı zonkluyor. Ayağa kalkamıyorum. Ve müthiş bir üşüme… Hiç bir şeyim yoktu. Bir anda oldu. En son hasta olalı 5-6 sene olmuştur. Annem bize pek güzel bakmış. Biz dört kardeş doktor, hastane nedir, bilmeyiz. Sağ elimin yan tarafı çizilmiş, sürtmüş gibi. Kabuk tuttu. Oysaki elimde hiç bir şey yoktu. Yine de bilemiyorum. Belki de sadece hasta olmuşumdur, normal bir durumdur.
Abi ben düşündüm. Sonra hatırladım. O gece bunlar olmadan önce bir ses duymuştum: “Şimdi biz gün doğmadan gidip geleceğiz, siz de öyle bakakalacaksınız arkamızdan”. Aynen böyleydi. Ben gözümü açtım. Sonra da içim geçmiş, rüya gördüm sandım. Sonrasında size anlattığım şeyler oldu.
Beni diğerleri götürdüklerinde biri ayak bileğimden tuttu, biri sırtımdan yüzükoyun. O yangında öldüğünü söyleyen kucaklamıştı. Ama ben hiç birinde evden çıktığımı anlamadım. Bir anda birinde suda, ikisinde de gökyüzünde buldum kendimi. Ve gidiş sürecini gözlemledim. Bunda tavandan çıktık ve orda buldum kendimi. Diğerlerinde döndüğümde vücudum yoğun titreşim altında oluyor, bir süre kalkamıyorum.
Bunda ise rüyadan uyanır gibiydi. Hatta size yazmadan önce düşündüm, rüya mıydı gerçek miydi diye. Gerçekti. Sonra “Beni götüreni nerden tanıyorum?” diye düşündüm. Beni oraya bıraktıktan sonra bir daha görünmedi, ortadan kayboldu. Hatırladım. Size daha önce anlatmıştım, “Yatak odamda birileri vardı. Ziyondan geldiklerini söylediler” şeklinde… Beni götüren oydu. O gece yatak odamdaki, konuştuğum. Sonra 3 kişi daha gelmişti ikisi erkek, biri kadın. Sonra benim rüya sandığım, şimdi şüpheyle baktığım iki şey var. Bir gece o beni bir yerlere götürdü. Bizi birileri koşturuyordu. Hedefte ben vardım. O bana yardım edip beni korudu. Çok zararlı, çok kuvvetliydi karşı taraf. Abi, aynı “Matrix” filmi gibiydi. Çok “ekşın” lıydı. Nerelerden uçmadık, nerelerden kaçmadık, en baba Holywood filmi bile sönük kalır yanında... Ben bunu rüya sanmıştım şu ana kadar. Hatta hiç TV izleme alışkanlığım olmadığı için şaşırmıştım böyle bir şey gördüğüme.
Yine diğerinde bu beni götüren, beni bir yere götürdü, böyle sanki hamak gibi bir şeye bıraktı. Ve bana komplimanlar, kur yaptı. Tam hatırlamıyorum. Sanki bana duygusal bir ilgisi vardı. Ben bunu da rüya sanmıştım. Çünkü uyandığında aynen rüyadan uyanır gibi uyanıyorsun. Diğerleri gibi titreşimle değil.
O beni götüren boylu posluydu. Son gördüğümde 10 yaşında bir çocuk kadardı boyu. Sanırım o yüzden öptüm onu yanağından. Bu ne anlama geliyor tam bilmemekle, şunu net hatırlıyorum: S.’nın yanındakinin ne olduğunu anlamak için sürekli sıkıştırıyordum ya “Bu şey üç harfli mi? Onunla temasın var mı?” diye, o zaman onun üç harfli olmadığını, daha önceki süreçte üç harfliden iki çocuğu olduğunu söylemişti. Ben çok şaşırmıştım. “Onunla birlikte mi oldun?” dediğimde, “Hayır, bu birliktelik ruhsal oluyor, bildiğimiz anlamda değil” demişti. “Çocuklar?” dediğimde, “Biri kız, biri oğlan. İlk zamanlar getiriyordu görüyordum, şimdi artık getirmiyor görmüyorum” demişti. Ben de “Neden getirmiyor?”dediğimde, “Getiremez artık, o çok küçüldü” demişti bana. Ve yine şunu dediğini çok net hatırlıyorum: “Hiç bir şey karşılıksız, bedelsiz olmuyormuş. Ben iki evladımı feda ettim”.
O zaman pek anlamamıştım, şimdi de anladığımı söyleyemem. Ama bu benim gördüğüm de küçülüyor abi. Benim bununla rüya halinde dahi bir münasebetim olmadı. Bana çocuk falan getirip, “senindir” diyen yok.
Bunlar o gece insan görüntüsüne büründüler bence. Bulunduğumuz alan ve görüntüleri tamamen bir tiyatroydu. Gün doğmasından paniklemeleri bence o sahneyi koruyamayacak olmalarındandı ki kısmen deforme olmaya başlamışlardı. Bir kaç tanesinin gözleri gitmişti bile. Ayrıca niye yaşları hep gençti? O konuştuğum, ölüm tarihini söylerken pişkin bir ifade vardı yüzünde. Şaşırmıştım. Oysaki o beni bulutların arasından götüren, yangında öldüğünü söyleyenin gözlerinde müthiş bir hüzün vardı. Hiç birinin yüzü tanıdık değildi mesela. O köşedeki büyük odada tanıdıklarım vardı evet, ama beni görmelerine rağmen ilgilenmediler. Bence tanımadıklarından. Bence fotografik hafızamdan rastgele aldıkları suretleri kullanmışlar. Hiç araç gereç yoktu orda. Bomboştu her yer. Oysaki diğerlerinde araç gereç ve yapılar vardı. Diğerlerinde ortam çok aydınlık, ferah, içe huzur verir cinstendi. Burası loş ve basıyordu sanki insanı. Çıkma isteği duyuyorsunuz. Ama bana zarar vermediler. İlginç.
O kadın, “Sen istedin, incele, burayı anlamaya çalış” demişti son olarak. Evet, ben ilim istedim ama onları ihtisas yapmak istemiş değilim. Anlamıyorum abi. İnanın sebebini anlamıyorum. Ama yine gidicez, bunu biliyorum. Bitmedi. Diğerlerinde bacağımın altı iri iri seğiriyordu. Bunda iğne ucu gibi minik minik seğiriyor. Bu olay olmadan bir kaç gün öncesinden o minik seğirmeler başlamış, ben gidicem sanmış, gitmemiştim. Ve bu son gezmeden beridir hâlâ minik seğirmeler devam ediyor. Artık şöyle tecrübe ettim: Onlar yanımdayken oluyor bu minik seğirmeler... Ve son günlerde genelde yanımdalar. Akşam, sabah namazına kadar uyuyamadım. Sürekli seğiriyor. İçim geçecek gibiyken yatakta sarsıntı oluyor, hemen açıyorum gözümü, uzaklaşıyorlar. Yanımdalar, hissediyorum. Sabah namazından sonra gittiler. Ama o günden beri ilginç bir şekilde seğirmeler arttı. Hiç durmuyor desem abartı olmaz. Son dönemde sık sık “şeref almak” olarak tabir edilebilir mi bilmiyorum, şemik kemiği sol dış sık sık seğiriyordu. Şimdi hiç durmuyor. O durursa sağ iç... Sürekli şeref veriliyor. Hatta rütbe aldım bir kez. Sağ ayağımın çukuru sürekli seğiriyor. Ve üflüyorlar oraya serin serin. Sol tabanım. Sağ pazum. Bir kez küreklerimin arası,sürekli sol dizim. Yani hiç durmadan güzel ihtilaçlar alıyorum. O şeyler başımda olmasına rağmen.
Abi tüm bunlardan ne anlamalıyım? Aslında oraya tekrar gitmeyi istemiyorum. Ama bana sorulmayacağını da biliyorum. Bu gezmelerde şuurum şu anki kadar net olmuyor. Biraz bulanık oluyor. O yüzden sorulabilecek çok şey olmakla birlikte, soramıyorum. İlk baş hiç bir şey soramıyordum. Şimdi biraz sormaya başlamam ileride şuur olarak da daha temiz, açık olabilirim belki, diye düşündürdü.
Abi uzun uzun yazdım gene Şimdi ben yatayım biraz, çok yoruldum şunları yazana kadar.
Selam ve dua ile...