- 791 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
Yetiştirdiği Beyinlerinden Faydalanamayan Ülke: Türkiye
Makaleme esas olan konu, her alanda yetişmiş, yetiştirilmiş beyinlerden Devlet zamanı geldiğinde yaralanmak isteyecektir. Bu Devletin en doğal hakkıdır.
Nice masraflar ederek vermiş olduğu ücretsiz eğitimin sonucunda yetişen nesillerden, beyinlerden, pek çok alanda yararlanmak istemesi, elbette o beyinlerin Ülkelerine, Devletlerine olan gönül borcudur. Yetişmiş insan ki, yaşamak için kendiside emeğinin karşılığını almak zorundadır ve bu ikili arasında(Devlet-Birey) gizli yapılmış bir sözleşme gönüllerde saklı gibidir.
Gelişmiş toplumlarda Devlet: Zeki ve üstün özelliklere sahip bireyleri çok küçük yaşlarda tespit ederek onlara en iyi eğitimi, bilgiyi sunarak, gelecekte onların becerilerinden büyük kazançlar sağlamayı planlar ve üzerinde derin çalışmalar yapar. Zekâ seviyesi normal ve altında olan bireyleri de çeşitli alanlarda yetiştirerek, gerekli olan insan gücü ve emek için hazır konuma getirir.
Bilim ve teknoloji alanında ihtiyacı olan gelişme ve yenileşmeleri iyi yetişmiş beyinlerle tamamlayarak, medeniyet alanında kendi yerini bir adım ileri taşımak zorunda ve bilincinde olduğunu iyi bilen Devletler, bireylerini yetiştirirken, özellikle bu önemli konuları da onların belleklerine kazır, davranışlarına kazandırır.
Kendi ihtiyaçlarını yetişmiş beyinlerle karşılayamayan Ülkeler ki özellikle Amerika ve Avrupa Ülkeleri, diğer gelişmemiş veya gelişmekte olan Ülkelerden, yetişmiş beyinleri bir şekilde Ülkelerine kazandırırlar. Buna günümüzde Beyin göçü diyoruz.
Gelelim bu konuda Ülkemizin durumuna. Her konuda olduğu gibi bu konuda da Ülkemiz maalesef sınıfta kalmıştır. Günümüz İktidarı ısrarla; Çağ atladık, büyük Ülkeleri yakaladık, sözlerini söylese de, şu bir gerçektir ki: Çağımız bilim ve teknoloji çağıdır ve biz bu konuda henüz çok gerilerdeyiz. Çin’den gelen ithal mallara baktığımızda, Çin’in teknolojiyi nasıl yakaladığını görmek mümkün olmaktadır. Ülkemizde üretilen ve dışarıya satılan pek çok ürünü yapan fabrika veya işletmelerin çoğunda teknoloji dış kaynaklı veya bu işletmelerin sahipleri yabancılardır. Bir nükleer santral yapacağız güzel…Kim yapacak sorusunun cevabına gelince Rusya. Pekalâ biz ne yapacağız? Santralin inşaat kısmını, yani kaba inşaatı.
Hani bizim teknolojimiz, hani yıllardır yetiştirdiğimiz uzmanlarımız? Henüz daha kendi adımıza yüzde yüz yerli bir arabayı yapamadık ya! Yazıklar olsun bize. Türk Hava yolları ileri teknolojiyi ve gelişmiş uçakları kullanarak ilk sıralara tırmandı sözü ruhumuzu okşamakta. İyi de uçaklarda ve havaalanlarında kullanılan teknoloji kimin?
Ülkemizde Bakana göre değişen eğitim müfredatları, yazboz tahtası olmuş eğitim politikaları, sil baştan ders programları vs. Sonucunda teknoloji alanında bir adım ilerlememiz mümkün olmamaktadır. Bunun yanında bir şekilde kendini yetiştirmiş beyinler, iş imkânlarının olmaması nedeniyle gelişmiş ülkelere giderek oralara hizmet etmek zorunda kalmaktadırlar. Ülkemizde kalan ki, Tıp doktorlarının çoğu, geçim endekslerinin iyi olması, iş bulma imkânlarının açık olması nedeniyle memleketinde kalmakta, diğer alanlarda gereğinden fazla zeki, akıllı, bilgi dolu insanımız yurt dışına gitmektedir.
Uzun yıllardır fen liselerinde eğitim alan zeki çocuklarımızın çoğu, ülke dışına gitmiş ya da gitmek istemektedir. O halde biz bu okulları, kaymağını başka ülkeler yesin diye mi kurduk, en ileri, en ağır eğitim verdik. Yoksa bu okulların bu şekilde kurulması ve ağır bir eğitimin verilmesini bize telkin mi ettiler, burası meçhul.
İşin diğer bir yanı da Ülke içinde meydana gelen olumsuz politik gelişmeler ki maalesef pek çok yetişmiş insanımızın zamanından önce emekli olarak birikimleriyle baş başa kalmakta veya erken emekli olduktan sonra birikimini özel sektörlerde kullanmasına vesile olmaktadır. Öyle ya! Kır beş elli yaşında bir insan düşünün, mesleğinin en verimli çağında Devlet kadrolarından emekli oluyor. Neden diye sorduğumuzda: Ya ekonomik nedenler, ya siyasi atamalar, nakiller, ya da bilgi ve becerilerini kullanamamaktan bıkmış beyinler. İşte böylesi bir yapılanmada, kurumlar daima iç hesaplaşmalara kurban edilerek, ne düzgün bir araştırma, ne verimli üretim, nede istikrarlı başarı yakalanamamıştır.
Mesela henüz elli yaşına gelmeden emekli olan bir öğretmen düşünelim. Eminim mesleki bilgilerini tam olarak kazanmış, insan yetiştirme becerisi en üst seviyeye getirmiş bu beyin, yukarıda sıraladığım kısır çekişmelerden, maddi sorunlardan dolayı emekli olmak zorunda kalmakta, sonunda kaybeden elbette Devlet olmaktadır.
İyi yetişmiş bir mühendis, planı projeyi yutmuş, karı, zararı hesap etmeyi başarmış olduğu yıllarında, aynı nedenlerle Devletteki hizmetinden ayrılmakta. Üstün yetenekli bir pilot düşünelim, henüz orta yaşta emekli olmakta ve özel sektörlerde çok yüksek maaşlarla iş bularak çalışmakta. Kaybeden yine Devlet olmakta.
Merakımdan soruyorum; Acaba birileri Devleti yönetenlere bilerek ve isteyerek yanlış mı yaptırıyor?
İki bin sekiz yılında başlayan ve yıllar süren Askeri darbe davalarına baktığımda ne çok yetişmiş insan emekli edildi veya işine son verildi. Hatta asker kökenli olmayan pek çok sivil memurunda bu kapsamda işine son verildiğini duydukça bu konuda ki endişelerimde haklı olduğumu düşünmeden edemiyorum. Son olarak Emniyetten, binlerce yetişmiş müdür, amir, komiser gibi makam sahibi inanların işlerine son verilmesi Devlet yönetiminde açıklara ve zafiyete neden olabileceği aklıma gelmiyor değil. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, neye hizmet ediyoruz aklım almıyor. Kısır çekişmeler uğruna bir Millet nasıl geri bırakılıyor ve hala sömürge dönemlerini yaşıyor.
Özellikle İslam Devletlerinde zaman zaman ortaya çıkan Din-Bilim çekişmelerinin, bu Ülkelerde nelere mal olduğunu her gün içimiz sızlayarak görmekteyiz. Korkum odur ki, benzer sıkıntılarında Ülkemde yaşanabilecek olması. Bazen öyle insanlarla karşılaşıyorum ki, nereden ve nasıl eğitim almışlarsa, neye inandırılmışlarsa, beşeri ilimlere düşmanlıkları had safhada, lakin son ürün cep telefonlarını kullanırken bu söylemleriyle çeliştiklerinin farkına bile varamamaktadırlar. Hatta araba alırken bile en üstün özelliklerde olanlarını tercih ederken nereden geldiğini bile sorgulamayı ihmal eden zavallılara ne demeli. Ne yaman çelişki değil mi?
Siyaset denen kurum Ülkemizde, içinden çıkılması zor durumlara ve çarpıklığa neden olmuştur, olmaya devam etmektedir. Köy Enstitülerinin başarılı birer insan olarak yetiştirdiği öğretmenlerden(Fikirler önemli olmamalı) rahatsız olan yöneticiler, siyasi korku ve endişelerinden dolayı çareyi bu güzelim kurumları kapatmakta buldular. Devamında öğretmen okulları da aynı siyasi hırs ve endişe ile kapatıldı. Sonrasında diğer okullar.
Çin atasözü’’İnsan yetiştirmek istiyorsanız yüz sene sonrasını hesaplayınız’’ der de, bizler on yıl sonrasının hesabını yapmaktan korkar olduk vesselam.
Amaç, günümüzü kurtarmak olmamalı.
Saygılarımla…
Mehmet Macit
19.04.2015
Dikili/İzmir
YORUMLAR
mehmetmacit
Maalesef Hocam...
Hele hele günümüzde yandaş değilseniz hiç bir sektörde/ alanda iş bulma, başarma, yükselme şansınız yok demektir.
Aziz Nesin'i rahmetle yad ediyoruz...
Selâm ve saygılarımla...
mehmetmacit
Hocam, yaramı deştiniz. Öncelikle bu anlamlı ve bir o kadar düşündürücü yazınızı kaleme aldığınız için özellikle teşekkür ederim.
Konu çok kapsamlı ve bir o kadar hassas noktalara sahip. Ne yazık ki kişilere ve makamlara göre sık sık kanunlarda ve yönetmelikte değişiklik yapılmakta.
Af buyurursanız konuyu şahsıma getireceğim.
Devlet okullarında okudum. Ne öğrenciliğimde ne de çalışma hayatımda özel sektöre rağbet etmedim. Fakat mezun olduğumda ki bölümüm beni o noktaya yönlendirmişti, ben de özel sektörde yerimi aldım. Ve sık sık yazılarımda buna değinmişimdir. Bırakınız sektör değiştirmeyi meslek değiştirdim. Sil baştan yeniden akademik kariyerime odaklandım. beyin yorgunluğu bir yandan şahsi çabalarım ve bir o kadar kendime yaptığım yatırım...Çok şey de istememiştim aslında. Sadece devlette çalışmak ve iş hayatıma akademisyen olarak devam etmek. Ne yazık ki oyunu kurallarına göre oynayamadım değerli hocam. Ve gördüm ki; bireysel çabalar ve idealizm hiç bir işe yaramamakta. Gerçek anlamda iyi bir akademisyen olabilirdim. ve yaşım çok gençti ve bir o kadar kadrosuz çalıştım. Her açıdan sömrülmek ise payıma düşendi. Kimseyi zan altında bırakmak istemem ama tüm hayallerimin suya düştüğü yetmezmiş gibi çabalarım da boşa gitti. özel sektörü sevemedim gitti. Devlette kalsaydım biliyorum ki; güzel şeyler yapabilirdim. Çok çok uzun ve can sıkıcı bir hikaye canımı çok yakan. bu yüzden sizi daha fazla sıkmak istemem.
Hocam, emeğinize, kaleminize, yüreğinize sağlık.
Kutlarım efendim.
En derin saygılarımla...
camlisoy tarafından 4/20/2015 1:09:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
mehmetmacit
nice akıllı ve zeki insanlar politik hesaplara kurban edildiler, çok yazık.
Emin olun ben emekli olmaya yakın yıllarımda mesleğimin en doruk noktasındaydım. Çok başarılı bir öğretmenken devletime milletime verebileceğim çok şey varken emekli olma zorunda kaldım yaş 47 de.en verimli çağıdır insanın.
Bu nedenle devletimiz gelişmiş devletler seviyesine zor gelir bu kafalarla.
Özelde de durum aynı. Kimse kimsenin başarılı olmasını hazmedemez.Zaten bizim özel sektörde önemli kuruluşlar zaten yabancılarda ve teknoloji bilimde onlarda.
Sanırım aynı sancıları yaşamaktayız ülkemiz adına.
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Üniversitede kadroya girmediğim yetmezmiş gibi bu sefer de MEB'dan geri döndü evraklarım. Bir müdder özel dersanelerde İngilizce öğretmenliği yaptım. Kaç iş değiştirdiğimi ben bile bilmiyorum!!!
Bir müddet çevirmenlik yaptım. emeğimin karşılığını yine alamadım.
Şimdi ise büyük bir özveri ile YAZIYORUM...
En büyük hatam ise ne ile iştigal ediyorsam dört elle sarılmam ama sonuçta çok büyük hayal kırıklığı yaşanmakta ve sanırım hayatı ve insanları çok ciddiye alıp çok değer veriyorum kendimden fazla hem de...
Hayaller tükenmez değil mi...
saygılarımla hocam...
İbrahim Çelikli.
bize nasip olan nimetler ile bankacılık yapılmaz.. memuriyet asla..
ben ikisinden de vazgeçip mali müşavirlikte karar kıldım
ne mi oldu?
bir başarıdan söz etmek ancak belge alana kadar oluyor sonra; üçkağıtçılık, akas-takas, dalavere, yalakalık.. kişiliksizlik.. millet memleket için duruş sergilememek.. her devrin adamı olmak gibi hasletler gerekiyor..
bu bize ait bir dünya değil gibi gelir..
ne yapsak bu işi becerenlerle bir olamayız
geçmiş olsun
Şükür.
Gülüm Çamlısoy
Gerek değerli şahsınıza gerekse tüm gönül dostlarıma selam ve şükranlarımı sunuyorum.
Şükür hoca hem de binlerce kez şükür halimize...
bu kanayan yaramız maalesef
eminim ki içim kararacak..
bu hafta sonu memlekette idim..
bir bayan kardeşimiz koyun otlatıyor ve aynı zamanda örgü yapıyor idi
bir emekli öğretmen bahçede
8 yıllık emekliyim demek istemedim..
herkes kahvede imiş.. gitmedim,
emekli olmak hayata yeni bilgilerden vazgeçmek gibi gelir bana.. tavsiye etmem
ama birileri devlet kapısı kısa yoldan emekli olmak adına kullanınca zavallı beyinler de
emekli maaşı şündan az olamaz.. bayramlarda 2 maaş da ikramiye mi ne bir şey dediler..
cevabımın arkasındayım..
Allah belanızı versin.. ertesi gün ne yapacaksınız..
bu ülkede halen 4 çalışan bir emekliye bakıyor..
böyle proje mi olur..
bu halk bunları yer mi
siz nasıl devlet adamı olacaksınız
yeni bir şey üretmek yok maalesef..
emekliye zam yap.. nasıl ödersen öde..
diğerleri önemsiz
peki ya gelecek
böyle iktidarlar sürecek ne yazık ki..
işimiz zor..
bu defa da sizi üzdüm..
mehmetmacit
Yıllardır bu ülke hak etmediği bir şekilde insanları da dahil olmak üzre, sapla samanın karıştırıldığı samanlık haline getiriliyor. Tepki? Çıt yok(!) Bir yer de Türkçe dünyanın en zengin dili derken aynı kişi dilimizi yetersizlikle ilintileyip Osmanlıca diyor. eeee?
Kendi diline bile kulp takılan yerde hangi teknolojik gelişme yaşanır, hangi beyin göçü önlenir?
Japon'lar...
Kendini asıp kesmek, tarihini ötelemek yerine ardında dağ olup, bin yıllık milli ve manevi değerleri ile rakip tanımıyor değil mi?
Ama bize dönüp bakıldığı zaman, bir gocuntu teranesi tutturulmuş gidiyor. Atatürk köy enstütülerini kurarken idealist öğretmenlerle muasır medeniyetler seviyesini hedef almıştır. Sonuç? Püf.... Uçtu uçtu kuş uçtu. Gibi gibi gibi...
Alim zalime baş eğdiriliyorsa o ülke de ne dirlik düzen ne de gelişme asla olmaz. Ordunun durumu malum. Vatanını seven komutanlar hayali senaryolarla intihara sürüklendi. Bu vahim tablo sonucu ise insanlar sonunu düşünmeye başladılar.
Bu yüzden, Allah sonumuzu hayretsin demek düşüyor. Haa bu demek değildir ki pes ettik, boyun büktük.
Yerli yerinde bir yazı idi. Tebrik ve saygımla.