- 402 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ADAM OLMAK KOLAY MI?
Gerekirse öleceksin...
Yetiştirme tarzı ve mizacıyla, eğitimiyle, birikimiyle, değer yargılarıyla, inanç yapısıyla uluslar arası arenadaki konumuyla amaç ve hedefleriyle Turgut Özal kimdir?
Osmanlının kokusu üzerinde olan, çiçeği burnunda Cumhuriyetle tanışmış, iki kültürle harmanlaşmış bir çekirdek aile evladıdır, Turgut Özal.
Dini inancı bütün, bunun yanında hayatın yeniliklerini takip eden, zeki, bakışı keskin, önsezileri güçlü, uzağı gören bir liderdir.
13 Ekim 1927’de banka memuru Mehmet Sıddık beyle, eşi ilkokul öğretmeni Hafize hanımın bir oğulları olur. Bu, onların ilk çocuğudur.
Bu gözleri zekâ saçan çocuğa Halil Turgut ismini verirler.
Mehmet Bey matematik okumuş bilgili ve dindar birisidir. 16 yıl medresede Arapça, farsça, dillerini bilen tam bir medrese kültürüne sahip biridir.
Dini ve ahlaki prensipleri olan baba Mustafa bey çocuklarını da bu şekilde yetiştirmiştir.
Tunceli Çemişgezek yerlilerinden genç Cumhuriyetin hızlı öğretmeni olan Hafize hanım ise inançlı, kültürlü ve girişken bir öğretmendir.
Mesleğinin gereği dünyayı takip eden, öğrencilerini kollayan bir Anadolu kadınıdır
3 oğlunu da aynı titizlikte yetiştirmiş bir annedir.
Ama Özal başka olmuştu kardeşlerinden.
Görmesini iyi bilen, tenkit etmeyi seven bir yapısı vardı.
Günümüze dek kurulan tüm tabuları yıkan adam Turgut Özal.
Turgut Özal 1983’te kurduğu Anavatan Partisini üç önemli kaideye oturtmuştu.
Teşebbüs hürriyeti, Fikir hürriyeti, Din ve vicdan hürriyeti.
Şimdi bu kaideler sarsıntı geçiriyordu.
Özellikle din ve vicdan hürriyeti halka çok görülecek, bir kısım kısıtlamalar gelecekti.
Hâlbuki Özal dini bütün olduğu kadar laikliğin korunmasına da büyük özen gösteriyordu.
Özal dindar bir insandı. Yani genel olarak inançlı bir insandı.
İnancının yönünde amelini de yerine getiren biriydi.
Namaz kılardı, alkol almazdı. Cumhurbaşkanıyken de Cuma namazını hiç terk etmemiştir.
Vakit namazlarını kesinlikle kılardı.
Bir kimse ateisttir, her hangi bir dine mensubiyeti olabilir. Ama bir fert hem Müslüman, hem Yahudi, hem Hıristiyan, hem ateist, hem dindar, hem Müslüman olursa ferdin kendi şahsi yapısında laiklik olmaz.
Bunların hepsini kendi içinizde mündemiç bir şekilde içinizden çıkaramazsınız.
Böyle bir insan düşünürseniz o buhranda olur.
Dolayısıyla fert ya Hristiyandır ya Yahudi’dir ya ateisttir ya da Müslümandır.
Devletin laik sistemi vardır.
Laik sistem de herkesin din ve vicdan özgürlüğünü dini kanaatini, dini yaşamasını özgürce yerine getirebildiği sistemidir.
Devlet din işlerine karışmayacak, devlet vatandaşının dini inancından dolayı baskı altına alınmasına da müsaade etmeyecektir.
Yani din-devlet ve din-siyaset ilişkilerini normalleştirmedikçe Türkiye rayına oturtmadıkça da pek çok bazı şeyi de çözmesi mümkün değildir.
Din devlet siyaset işleri nasıl olmalı çünkü Türkiye farklı bir ülke şimdi.
Avrupa birliği ile oturmuş müzakerelere oturmuş bir ülke olarak düşünürseniz Müslüman bir ülke ama aynı zamanda laik bir ülke.
İslam dünyasından ayrılıyor, Laiklik prensibi var. Batıdan ayrılmış çünkü çok farklı inancı ve kültürü var. Farklı bir idare sistemi var.
İşte rahmetli Özal, bunları polemik üslubunda değil de “nasıl pratik bir zemine oturturuz, nasıl bir ahengi uyumu sağlarımın” arayışındaydı.
Özal’ın yaptığı katkı, laikliği herkesi kucaklayan bir anlayışla özüne uygun olarak yorumlaması oldu.
İçinde bulunduğumuz çağda pek çok deneyimlerinden sonra Özal’ın bu yorumuna ulaşmışlardır.
Turgut Özal ise Osmanlı gibi farklı kültürleri bir araya mezcetmiş bir devletin birikimleri üzerine bina ettiği yorumlarıyla batı düşüncesinin gelişmesine rehberlik etmiştir. Ancak bu tür fikri değişimlerin kolay olmadığını bilen Özal yumuşak geçiş yapmak için azami gayret gösterir. Bu, Türk tarihinde Özal’ı eşsiz kılan özelliktir.
Camiye gider, fakat bütün haliyle kendini ifade eden, dinini yaşayan, nasıl insan olunduğunu kendi üzerinde örnekleyen büyük bir şahsiyettir.
Kendi partisi içinden dahi laikliği biraz kıyıya ittiği için bayağı baskı görmüştür.
Bunlar olduğu zaman, “siz Türkiye’ye yararlı bir iş mi yapmak istiyorsunuz, kavgamı etmek istiyorsunuz? demiştir.
Ahmet Özal babası için derki, "Babam kendimi bildim bileli namazlarını kılar, Cuma namazlarını hiç kaçırmaz, oruçlarını bırakmazdı.
Biz çocukken kardeşler olarak, din eğitimimizi apartmanın yanında bir cami vardı, imamı gelir bize ders verirdi. Babam bize şunu söylemişti, “Benim görevim size bazı temel prensipleri öğretmektir, bluğ çağından sonra onu uygulamak uygulamamak sizin kararınızdır, herkesin inancı Allah’la kendi arasındadır. Ama ben baba olarak bunları size öğretmek zorundayım” derdi.
Ve biz Kuran dersi aldık, namaz dersi aldık ve bütün bunları çocukken yaptık biz. Hadisi şerifleri alırdı, bize okurdu manalarını açıklardı, Kuran’dan ayetler okurdu. Özetin özeti bir ifadeydi o, dindar sivil demokrat cumhurbaşkanı. Dolayısıyla rahmetli Özal dini inançlarını hiç istismar etmez, fakat samimi bir Müslümandı” der.
Kürt sorununu çözemedi, federal sistemi ve başkanlığı getiremedi, kendi deyimiyle ‘2. Dışa açılım’ projesini gerçekleştiremedi. Ama bunların tümü onun projeleriydi.
“Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” şeklindeki vasiyetine ise uyularak, Türkiye’nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal,17 Nisan 1993 Cumartesi günü, İstanbul’da kendisi tarafından yaptırılan Adnan Menderes’in anıtmezarının bulunduğu Topkapı’da Vatan Caddesi üzerinde adına hazırlanan anıtmezara defnedildi.
"Bazı insanlar yaşamlarıyla, bazıları da ölümleriyle imza atarlar hayata…"
YORUMLAR
"Bazı insanlar yaşamlarıyla, bazıları da ölümleriyle imza atarlar hayata…"
adam olmak adam gibi adam olmak zordur.
önemli olan zamanında adam
olanları anlayıp onlara sahip çıkmaktır
bu güzel yazınızı tebrik ederim
asuman hanım