RUHUNU YİTİRMEK
Özüne layık , toprak gibi narin başlar hayat yolculuğuna insan. Kâinatı anlamaya başladığında insan derin bir uykudan silkinircesine garip bir heyecan duyar. Korku da vardır bu heyecanla örülü. Baktıkça görür, gördükçe anlamaya başlar hayatı ve hayatın anlamını. Ve zaman emrolunduğu menzilde akarken varoluş sebebini bilmek gölgeler heyecanı. Öğrenmenin kaynağına , bilmeğe uzanır ilgi.
Öyle ya, tanımak lazım özüyle bir olan yeri. Nasıl ki üşenmiyorsa yer, bağrındaki güzellikleri insana sunmakta ; insan da kendisini emziren yere ve üzerinde en az kendisi kadar hakkı olan yekdiğerlerine aynı olmasa da bu muameleye benzer bir tavırla mükellef olmalı, olabilmeli. Heveslerine ve hırslarına mağlup olmamalı insan; zira yıkımların , kaybedişlerin, bizi biz eden değerlerin asıl cellatlarıdır bu ikiz fikirler.
Henüz kendisini tanıyıp anlamaya başlamışken kaybedişe götüren ruhun ipini elinden kaçırıverince nasıl da karaya vuran balık misali çırpınıp duruyoruz bitmek tükenmek bilmeyen heveslerimize av olunca. Avcı muazzam hünerli; çünkü kâinat hizmetimize sunuldu sunalı hep aynı taktikle gafil avlamakta bizi.
İnsan celladına âşık olmayagörsün, hayranlıktan öte ve bulunması çok zor bir karakutu o hissiyat. Bir şeylere ulaşmak için harcanan çaba takdire şayan. Yanlış anlaşılmasın diye belirtmekte fayda var. Hırsızın , katilin, zalimin , düzenbazın sabırla ve emekle mesafe kat etmesi takdirlik bir durum. Takdir edilen icraatları değil, icraata götüren akla hayale gelmez yöntemler ve manevi ruhu yaşayan bir gönül ehliyle yarışırcasına gösterilen sabır .
Mübalağalı bir iddia olmasa gerek “İnsan ruhunu yitirdi, yitirecek.” kelamı. Aksine uzun bir zamandır gönüllerde terennüm edip son zamanlarda dile dökülen ve çokça zikredilen biz vaziyet. Bırakın iyilik yapmayı iyilik erdemini hafızalarımızda paslı ve kuytu köşelere hapsettik. Bir havalimanında müşkül durumda olan birisine eşyasını taşıması için yardımda bulunmak istediğinizde karşınızdaki kişi “Acaba bana durup dururken neden yardım etsin ki ?” dercesine önce sizi süzüyor ve takatini biraz daha zorlayıp mümkünse o yardımdan mahrum kalmayı tercih edebiliyor. Bir bayram günü kapısını çaldığınız komşunuz vakit öğlen olmasına karşın uygunsuz bir giyim kuşamla kapıda belirip şaşkın şaşkın sizin orda oluşunuza bir anlam vermeye çalışıyor. Bir akrabanızı, arkadaşınızı davet etmek istediğinizde “ Şimdi gidersem mecbur ben de davet edeceğim, o vakit bir bahane bulmam lazım dercesine ödevini yapamamış talebenin bahane bulmak için gösterdiği tavrı sergileyebiliyor. Sabahleyin karşılaştığınız birisine hemcinsiniz olduğu hâlde hayırlı sabahlar, selâm, merhaba ifadelerinden birini dillendirdiğinizde yanıt yoğun bakımdaki hastanın tavrı gibi donuk ve manasız olabiliyor.
Benim gibi düşünenlerin serzenişleri bunlar. Romantizm
kokmuyor telaşlanmayın, aksine realistliğin ötesinde hakikatperverce. Henüz yitirilmemiş ruhu kaybetmemek adına kalpten dile, mürekkepten kağıda yol almış yorgun bir serzeniş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.