- 738 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
KIL-TÜY MESELESİ, TOPLUMUN DEĞERLERİ...EH OLDU OLACAK BİRAZ DA SANAT OLSUN…
Bir arkadaşın sitemi ile başlayalım, daha sonra eğitim, kültür, sanat,sevgi, saygı,hoşgörü ve anlayış ile devam edelim.
Önce o sitem: ( 6 Nisan 2015)
‘’Ülkücü sanatın hiç bir dalı ile uğraşmaz diyen zihniyetler var oldukça yeni dünya düzenine ayak uyduramazlar.. Heykel işleyen Ülkücü putperest. Tiyatro sinema ile meşgul olan cehennemlik diyen kurt postu giymiş bu çakallar Ülkücü , Helal kazanç için sanata ter dökenler türkücü (!) Düşmanı dışarıda aramaya gerek yok.. Allah (C.C) size izan versin . Ne diyelim daha. . Aslında diyeceğim çok..
Osman Onuktav.
Şimdi tam 30 sene önceye dönelim.
Sene 1985…Eğitim öğretimin tamamen dışında bir konu ile ilgili olarak okulumuza bakanlık müfettişleri gelmişti. Soruşturmalarını yaparken içlerinden biri tüm öğretmenlerin öğretmenler odasında toplanmasını istedi. Biz de gittik tabii ki. Yarım saat sonra müfettiş bey de arz-ı endam etti öğretmenler odasına ve içeri girer girmez direkt bana yöneldi: ‘’Hocam ne o bıyıklar öyle. Sen bu milletin o sarkık bıyıklar yüzünden neler çektiğini bilmiyor musun?’ İşin doğrusu bilmiyordum iki adet kedi bıyığı gibi kıl tanesinin bu memleketin başına ne gibi belalar açtığını. Henüz tıfıl sayılacak öğretmenlerden olduğum için de soramıyorum ‘’ Affedersiniz sayın hocam benim iki adet kılım kimin neresine batmış ‘’ diye. Velhasılıkelam müfettiş bey yaklaşık kırk öğretmenin içinde kaba tabiriyle itin poposuna soktu beni.
Aradan bir kaç sene geçti. Bu seneler içinde görev yeri değişti ama aynı zamanda pek çok öğretmenin müzmin belası olan ülser belası geldi beni de buldu. Aslında tam olarak ülser de değildi rahatsızlığım. Yediğim hiç bir şeyi sindiremiyordum. O yüzden karnım davul gibi şişerken diğer tüm organlarım çöp gibi olmuştu. Hatta artık eşim ev süpürürken ‘’ Kalk oradan süpüreceğim’’ demiyor, doğrudan doğruya kucakladığı gibi bir başka koltuğa oturtuyordu. Bu sıkıntıların yanı sıra her gün çift vasıta ile elli km yol kat ettikten sonra okuluma varıyor, yatılı bir okul olan bu yeni görev yerimde asla rapor ve izin kullanmadan ama ayakta bile zor durarak göreve devam ediyordum.
İşte bu hal üzere olduğum günlerden bir gün okula müfettişler geldi yine. Şimdi Allah var, adamlar bana direkt olarak bir şey söylemediler ama okul müdürüne ‘’ Müdür bey o tarih öğretmeninizin hali ne öyle, saç sakal birbirine karışmış. Niçin böyle bir duruma müsaade ediyorsunuz’’ demiş. Hiç bir müdür kendi suçu olmayan bir durum sebebiyle fırça yemek istemez elbette. Dolayısıyla o da beni çağırıp sitemlerini iletti. Lakin bu sefer artık tecrübeliyim. Öyle ilk olaydaki gibi sus pus olacak değilim.
Dedim ki ‘’ Sayın müdürüm. Keşke o müfettiş bey benim saçımla sakalımla ilgilendiği kadar sağlığımla da ilgilenseydi. Ben şu anda çok fenayım ve bayılmak üzereyim.’’ Ancak bu kadar söyleyebilmişim zira gerçekten de bayıldım. Mide kanaması geçiriyormuşum meğer. Tabii ki acilen hastaneye yattım ve daha sonra tam kırk gün hastanede yatmamı gerektiren bir mide ameliyatı oldum.
Yazımıza başlarken sanatla ilgili bir sitemle başlayıp devamında öğretmenin çilesini yazmam belki biraz garip kaçtı ama az sabır. Sonunda bağlayacağız hepsini birbirine.
Evet…Saç sakal konusu bir öğretmenin öğrencilere verdiği eğitimden çok çok daha önemli olduğu için de bizim meslekte işte böyle Tubitak ödüllü bir öğretmen devletin valisi tarafından ‘’ "Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? İnsanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler’’ diye azarlanır, hakarete uğrar. Hele hele aynı vali hızını alamayıp bir de okul idarecilerine ‘’ Siz eşek başı mısınız? Yönetemiyorsanız istifa edin’’ derse o öğretmenin artık kalp krizinden ölmesini beklemenize gerek yoktur. Çünkü onun şevkini, azmini, gayretini, meslek aşkını öldürdükten sonra kalbi tıkır tıkır çalışsa ne çalışmasa ne. Halil Serkan Öz ( 1.Resim) Bir kalp krizi neticesinde ölmemiş olsaydı da onun için fark etmeyecekti. Çünkü ümitleri ve hayalleri ölmüştü zaten.
Peki devletin bir valisi ya da müfettişi neden özel bir yere çekip ‘’ Hocam gel hele, bir derdin, sıkıntın, problemin mi var ki böyle darmadağınsın. Hele otur da anlat. Bir problemin varsa bu memleketin valisi ya da müfettişi olarak çözelim’’ diyeceği yerde hemen azara, fırçaya, hatta hakarete yönelir? Neden mi? Çünkü onları böyle sevgisiz, hoşgörüsüz, anlayışsız yetiştirenler de yine öğretmenlerdir maalesef.
Hatıralara devam edelim.
Bu sefer bir başka okuldayım. Okulun öğretmenler odasında hararetli bir tartışma var.
Tartışmanın konusu: O ilin ilçelerinden birinde Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle diyanet personeli tarafından bir piyes oynanmasına karar verilmiş. Piyeste bir sarhoş rolü var ve bu rolü o ilçenin müftüsü oynamış. İşte bizim öğretmen arkadaşlarımız bunu tartışıyorlar. Vay efendim bir ilçenin müftüsü halkın karşısına nasıl sarhoş olarak çıkarmış.
Ben ve bir kaç arkadaş ‘’ Yahu o müftü sarhoş değil, bir sarhoşu canlandırıyor. Yani sarhoş olan onun canlandırdığı şahsiyet. Bu bir sanattır. Müftü yine aynı müftü. Sarhoş rolü oynadı diye sarhoş olmaz’’ filan diye müftüyü ve dolayısıyla sanatı savunmaya çalışıyoruz ama bir türlü laf anlatamıyoruz diğer öğretmen arkadaşlara. Onlar ‘’ Rol icabı da olsa bir müftünün sarhoş kimliği ile halkın karşısına çıkması yanlıştır.’’ Diyor da başka bir şey demiyorlar. Hani o müftü karşılarında olsa adamın yüzüne tükürecekler neredeyse. İşin daha da ilginç tarafı bu arkadaşların tümü Yaratılanı yaratandan ötürü seven (!) insanlar.
Osman’ın siteminde de belirtildiği gibi ama ondan az farklı olarak sadece Ülkücüler için değil Müslümanlar için ‘’ Müslüman sanatla uğraşmaz ‘’ diyen insanlar bunlar… Ha tamamen haklarını da yemeyelim Müslüman tezhip, oymacılık, kakmacılık, ebru, minyatür, nazım, nesir ile uğraşabilir ama resim, heykel, tiyatro, sinema gibi sanatlarla uğraşamaz onlara göre.
Hal böyle olunca da Kahramanmaraş Nurhak Çok Programlı Anadolu Lisesi öğrencileri Ocak ayında okul bahçesinde ‘kardan kadın’ yaparlar.Sonra okulun beden eğitimi öğretmeni Çilem Sakine Coşkun’a ‘’ Hocam gelin birlikte resim çektirelim’’ derler. Öğrencilerinden yaşça çok da büyük olmayan öğretmen, çok sevdiği öğrencilerin yaptığı bu muzipliğe ortak olur ve bir kare fotoğraf çektirir onlarla. Bu fotoğraf daha sonra bazı öğrenciler tarafından sosyal medyada paylaşılır. Sonrası?
Sonrası ‘’ Gel bakalım hoca hanım. Sen ne hakla ve hangi akla hizmeten ‘toplum değerleriyle örtüşmeyen bir karede görüntülenirsin?’’ Al sana durduk yerde bir soruşturma.
2. Resmi toplum değerleriyle bağdaştırdığı için o karede yer almaktan çekinmeyen kim? Bir öğretmen. Aynı kareyi toplumun değerleriyle bağdaştıramadığı için bir öğretmen hakkında soruşturma açan kim? O da bir başka öğretmen. Eğitim öğretimin içinde olan bir başkası…
Yani diyorum ki ben, zamanında yine iyi yırtmışım.
Yıllar önce yine böyle çok karlı bir günde bir kardan adam ve bir kardan koltuk yaptı benim öğrenciler. Daha sonra da ‘’ Hocam gel resim çektirelim ‘’ diye beni de çağırdılar aralarına. Sınıf öğrencilerinin çoğu kız öğrencilerdi. Girdim aralarına. Tam fotoğraf çekileceği sırada kızlardan biri. ‘’Hocam ben seni babam kadar seviyorum’’ diyerek yanağımdan öptü beni. Tam o anda da fotoğraf çekildi. O fotoğraf şu anda en az otuz eski öğrencimde vardır. Yani diyorum ki aslında büyük bir badire atlatmışım da farkında olmamışım.
Şimdi gelelim Müslüman sanatla uğraşır mı uğraşmaz mı konusuna:
Be mübarekler. Hep Cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han diyorsunuz ya İşte o yüce padişah bile kendi resmini, hem de bir gavur ressama ( Centile Bellini ) yaptırdığına göre ( Resim 3), İslam dünyasının son halifesi Abdülmecit Efendi bile nü resimler yaptığına göre (Resim 4) size ne oluyor da ‘’ Müslüman sanatla uğraşmaz’’ diyebiliyorsunuz.
Müslüman sanatla, estetikle , güzellikle uğraşmadığı takdirde ne olur biliyor musunuz?
‘’Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır’’
Bu arada devletimize de bir iki çift laf söyleyelim.
Allah aşkına bir öğretmeni mesleğe başlatmadan önce bilgi deposu olup olmadığına değil, bilime, sanata, nezakete ve zarafete ne kadar önem verdiğine, kısaca adam olup olmadığına bakın.
Şu kıl tüy meselesine bu kadar takılmayın.
Yahu Allah aşkına biraz espri anlayışınız olsun. Neredeyse öğrencileri de kardan bir kadına tecavüz ettiler diye suçlayacaksınız. Bu ne yahu?
Ya da, öğretmenleri topyekun imha edin; siz de kurtulun biz de…
YORUMLAR
Hocam, dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasına giremeyen üniversitelerimizden, yani 'uzamış lise'lerimizden diploma alanlar, bir de devletin ipine tutundu mu...
Gerisini siz pek güzel örneklemişsiniz...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
allah akıllar vere şaşıp kalıyoruz hocam.... buruk ama çok manidar anılardı...saygılar
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.
Hocam imam yellenirse cemaat fırtına koparırmış saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.