Okuyan kazanır.
Askerler ve siyaset
28 Haziran 2008 08:
Prf. Toktamış Ateş
Kimi arkadaşlarımız, askerlerimizin siyasetle ilgilenmelerinden çok rahatsız olurlar.
"Asker siyasete karışmamalı derler."
Aslında bu yaklaşım, çelişkili bir yaklaşımdır. Zira bu düşünceyi paylaşan ve dile getirenlerin çoğu demokrat insanlardır ve toplumdaki tüm kesimlerin siyasetle uğraşmalarını ve bunların önündeki engellerin kaldırılmasını isterler. Fakat konu askerler olduğu zaman "askerler siyasetle uğraşmamalı" anlayışını dile getirirler. Tabii burada önemli olan, askerlerin siyasetle uğraşmalarının ne demek olduğudur.
Eğer askerlerin siyasetle uğraşmaları demek, ikide bir siyasal yaşama, silahlarıyla müdahale etmeleri demekse; demokrat olmak bir yana, aklı başında hiçbir insan bunu istemez ve bunu dile getirmez. Fakat eğer askerlerin siyasetle uğraşmaları, (hiyerarşisi içinde olsa bile) silahlı kuvvetlerin, bir "baskı grubu" olarak siyaset yapmaları demekse, buna sonuna kadar hakları olduğunu düşünüyorum. Memleketimizde, "pazarlamacılar derneği" bile siyasetle uğraşıyorsa; silahlı kuvvetler de elbette siyasetle uğraşacaklardır. Hele nasıl eğitildikleri de düşünülürse...
Türkiye’de, askerlerin siyasetle ilgilenmemelerini isteyen gruplardan biri "İslam şeriatçıları"dır. İslam şeriatçıları, askerlerin siyasetle uğraşmalarına karşı çıkmakta, kendilerince haklıdırlar. Zira; "zorlayarak" bir İslam şeriatı devleti kurmanın önündeki engel zorlama gücü, silahlı kuvvetlerdir. Aslında Türkiye’deki laik güçlerin buna gerek bırakmayacağına inanırım ama atalarımızın söylediği gibi "şeytan doldurur..."
Askerlerimizin siyasetle ilgilenmemelerini isteyen ikinci grup "etnik ayrılıkçılar"dır. Öyle sanıyorum ki; bu konu daha fazla bir açıklama gerektirmez. Silahlı kuvveler mensuplarının siyasetle ilgilenmelerine karşı çıkan üçüncü grup; kimi zaman "2. cumhuriyetçiler"; kimi zaman "liberaller"; kimi zaman "entelektüeler" vb. biçimlerde isimlendirilen "süper zekalılardan" oluşur. Bunların bir kısmı Mustafa Kemal’e de karşıdır, cumhuriyete de. Hatta işin tadını kaçırarak (ittihatçılara karşı olmak bağlamında) 2. meşrutiyete de karşıdırlar...
Bu son grubun "akıldaneleri" tarih eğitimi görmemişlerdir. Ve eski yazı okumasını bilmezler; fakat kendilerini "tarihçi" sayar ve Osmanlı’nın son çeyrek yüzyılı konusunda inanılmaz "buluşlara!" imza atarlar. İnsanlarımızın "Müslümanlığını" yaşayamadığından söz ederler. Fakat çoğunun alnı secdeye değmemiştir. Cami adabından bile haberleri yoktur. Dini bayramları tatile gitmek için fırsat sayarlar. Tümünün ortak beklentisi askerlerin siyaset yapmamalarıdır.
Türkiye’de subaylarımız standart bir eğitimden geçerler. Bu konuda Sayın Mehmet Ali Brand’ın uzun yıllar önce kaleme aldığı enfes bir kitap vardır. Bir avuç "sivil bürokratla" birlikte gene bir avuç "askerin" Mustafa Kemal’in önderliğinde kurduğu Cumhuriyetimizin kendilerine "emanet" olduğuna inanırlar ve "iç tüzükleriyle" de desteklenen bu "koruma ve kollama" görevinin gereğini yerine getirmelerini engelleyecek hiçbir güç tanımazlar. Özverili ve çalışkandırlar.
Yaz ve kış güneşin alnında ya da kar altında her sabah yüzbinlerce ve yüzbinlerce gencimiz başlarında astsubay ve subayları sabah iştimaına çıkarlar bu iş bir gün bile aksayamaz (yukarıdaki entellerin çoğu askerliklerini bir biçimde idare etmişlerdir...) Bu insanlar elbette siyaset yapacaklardır.
Elbette ülkenin varlığı ve geleceği için uygun gördükleri politikaların yaşama geçirilmesinin mücadelesi içinde olacaklardır. Zor fakat gerekli olan şey bu insanların siyasetin "meşru ve yasal yolları" içinde tutma becerisini göstermektir.
Dünya üzerindeki her orduda birtakım "maceracılar" vardır. Bunlara engel olmak da Silahlı Kuvvetler mensuplarının sorumluluğundadır. Bir yandan "mangalda kül bırakmayan" sahte demokratlar "ordu göreve" pankartları açarken öte yandan iktidarı tatmak isteyen kimi üst rütbelileri kontrol etmek oldukça zordur. Doğrusu "Ergenekon" davasını merakla bekliyorum. Hem iş nerelere kadar gidecek onu merak ediyorum hem de Silahlı Kuvvetler’deki kimi gruplar bundan bir ders alabilecekler mi onu merak ediyorum.
Bu türden dava soruşturmalarını fazla uzatmamak gerekir. Zira dışarıda kalan "uzantılar" zaman içerisinde şaşkınlıklarını atarlar ve özgüven kazanırlar. Bakalım neler olacak...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.