Bizlerde Bir Değildik
Varoluşa dair...
M.Ö. 1650 ile 1200 yılları arasında hitit mitolojisi(Anadolu Uygarlıkları)
Muammalarla biçimlenen, sınırları çizilen ve son bulan solukların tepesinde bir görüngü...
Masadaki envai çeşit, tanrıları heyecanlandırmıyordu bugün; Tanrıların yanı sıra insanlarda,
bereket Tanrısı’nın kaybolduğu haberi ile sarsılmış ayan beyan telaş kıvılcımları gün geçtikçe, grejuva etkisi
yaratmaktaydı.Halktan dogmalar, ritüelleri çoktan belirlemişcesine niceliksel koyun ve büyükbaş siparişlerini
hazıretmeye çalışmaktayken, Tanrıların fısıltıları duyuldu yükseklerden:
-Evet bu insancıklar... gerçekten aciz, yoksa çaresiz mi demeliyiz?
-Evet acizler: Biz hep bir ağızdan, onlar teker teker konuşur.Biz aşkınız onlar fani, biz biliriz onlar bilmez!
-Evet çaresizler: anadan doğma güneşler dahi muamma ile us’a varırlar.Onlar bilemez
Yiğitlerden bir deli dilegelir.(İnsanlar belli belirsiz bir ürperti yaşamaktadır)
-Biz ölümlüyüz, herbirimiz farklı bir gezegen, zenginliğimiz cesaretim kadar yücedir!
-Bizde herşeyin bir ölçüsü vardır, elbet korkarız, elbet susarız ve elbet ölürüz!
-Peki ya siz yok olabilirmisiniz?
-Hayır! Herşeyiniz ölçülü ve eksıksızse, fırtına tanrısının oğlu bereket tanrısının sizi terketmesi
nedeniyle, günlerden beri sanki biz muhtaç kalmışız gibi körpe koyunları heba ediyorsunuz.
-Yoksa bize inanmazsanız nekadar çaresiz kalacağınızı bilmezmisiniz?
-Bilmezmisiniz... Tanrılar, canlıları kurban etmezse tanrı olamaz ve aranızda şeytanlar var
bize inanmıyor.Bu nedenle sizde birlik yok bana göre şeytan size göre melek olabilir
siz doğruyu bilemezsiniz!
İnsanların çoğu eski hayatına dönmeye razı olup korkmuşlardır.Birinin aklına Tanrının sözü gelir
’’Onlar bir değildirler..’’
Bir güneş doğar anadan! Aniden...
-Evet biz bir değiliz.Ben güneşim size göre şeytan!
-Bizi etkileyen iki olay nedir?
Birincisi:mahsülün, nil nehrinin taşması ile heba olması ve köylünün işi bırakıp yas tutması!
İkincisi:Cesareti değil ölüm korkusunu seçen diğerlerinin bizi sizlere bağlayarak, heryıl adak verip
yoksulluğa dem vurması.!
-Bereket tanrısı hikayesinden etkilenen sizlersiniz.
-Sofranızda tat kalmamasının nedeni:
-Ölümlü olmanın verdiği yongalarla sizde bizi yaratma olgusunu biz yarattık.
-Kötü bir hasattan sonra uslarımızda nasıl bir tokluk olabilir ki!
(İnsanların hızla kararan gökyüzüne telaşla bakarak, güneşin yanına geldiler)
-Fırtına Tanrısı oğlunu kaybettiği için üzgünler! Sen neler diyorsun! Çocuklarımızı, karılarımızı
doyuran onlar.
-Onlar atalarımızdan beri vardır.Yok olamazlar onlar olmazsa açlık, kan, savaş hüküm sürer
insanlar sapıtır evet biz bir değiliz bizi onlar birarada tutar!
(Güneş biranda irkilir ve hazin halkının çaresiz ve aciz duruşuna bakarak kafasını gürleyen gök mavisine
çevirir.Kirpikleri düşerken, kaşları dikleşir ve dilegelir.)
-’’Hayır böyle olmamalı!’’ der, ve inanmışcasına af diler!
Ertesi gün olur ve gülen çocuklar, mutlu aileler, yağan yağmurla hayat bulurlar.Güneş ise herşeyden habersizcesine basit hayatında mutluluk adlı piyesi oynamaktadır, topraklarının bereketi
on yıl kadar sürer.Sonunda gelen büyük kıtlıktan sorumlu tutulan yaşlı güneş; Tanrılara adak adanır.
Ve yılları yılları ağırlar...
-Beni merak ettiğinize inanarak, kendimden bahsetmek isterim.
-Ben güneşim dörtbin yıl kadar önce öldüm ve Tanrı olmaya karar verdim...
-Arsızca yağmalanan karelerle süslü hayatların ötesinde, verilen öğütlerin yanında
-Düşünün çocuklarım, düşünüp tutun
-Ben Tanrıyım, beni duyun çocuklarım,
Bizlerde bir değildik....
YORUMLAR
Ve yılları yılları ağırlar...
-Beni merak ettiğinize inanarak, kendimden bahsetmek isterim.
-Ben güneşim dörtbin yıl kadar önce öldüm ve Tanrı olmaya karar verdim...
-Arsızca yağmalanan karelerle süslü hayatların ötesinde, verilen öğütlerin yanında
-Düşünün çocuklarım, düşünüp tutun
-Ben Tanrıyım, beni duyun çocuklarım,
Bizlerde bir değildik...-
-----------------------------------------
ellerinize sağlık zevkle okudum .kurgusuyla akıcı bir dil...
kaleminiz kırılmasın....