- 988 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
‘’ATATÜRKÇÜLÜK YA DA SİSTEMSİZLİK İŞTE BÜTÜN MESELE BU! (ikinci bölüm)
Ancak !!?
Atatürk modern bir ülke oluşturmak için bizlerden fikirlerinin takipçisi olarak çok çalışıp demokratik ve ekonomik anlamda ülkemizi kalkındırmamızı istemişse de. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardaki (‘’zamanın şartları gereği’’)yaptığı tartışmaya açık anti demokratik uygulamalarını fırsat bilen,’’ Siyonist ve emperyalist’’ gizli ve gizemli yapılar, Atatürk’ün vefatından sonra ülke içindeki iş birlikçileriyle birlikte kendilerince bir ‘’ Atatürk’’ profili geliştirmişlerdir.
Beyin yıkama metotlarıyla hiçbir siyasal ve ideolojik alt yapısı olmayan ne- i düğü belirsiz bu oluşumu toplumun beyninde putlaştırmışlardır.
O yıllarda ve özellikle Atatürk’ün vefatından sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurumsal kimliğini belirleyen dış destekli Siyonist yapılar, Cumhuriyet öncesi Osmanlının içerisinde de siyasi varlıklarını zaten sürdürüyorlardı.
Sultan 2.Beyazıt Dönemi (1492) de, İspanyadan kovulan yahudilerin Osmanlı Donanmasıyla kurtarılması ve 150 bin Yahudi’nin Osmanlı Memleketi olan Anadolu topraklarına yerleştirilmeleriyle başlayan süreç bir anlamda tarihin akışını da değiştiren bir süreç olmuştur. Çünkü ispanyadan gelen yahudilerin içerisinde (kabalist) öğretileri benimsemiş bozguncu yahudilerde vardı.
Birde, Kanuni Sultan Süleyman’ın çok büyük bir gaflet ile oğlu Selimi, yahudi bir kızla evlendirmesi sonucu da bunu fırsat bilen bozguncu yahudilerin Osmanlı Sarayına sızmasına neden olmuştur. Neticede bu durum (kabalist) öğretileri benimsemiş bozguncu yahudilerin
Avrupa kralıklarında da yaptıkları gibi Padişah ailesini ve imparatorluk prensiplerini bozma çalışmasını önünü açmış ve başarılı olmalarını da sağlamıştır.
Sarayda başta rüşvet, olmak üzere birçok olumsuz davranışları ve bizzat kendilerinin içerisinde olduğu sapık ilişkileri yaygınlaştırmış ve kendilerinin organize ettiği bu olayları hanedan mensuplarına dönük yalan ve iftira dolu söylemlerle bilinçli olarak sarayın dışına taşımış ve halka yaymışlardır. Dolayısıyla birçok entrikaların ortaya çıkmasına neden olan bu süreç Osmanlı İmparatorluğu için sonun başlangıcı olan olayların en önemlilerinde biri olmuştur.
Gerçi işleri bozgunculuk olan bu yapılar benzer iftiraları Cumhuriyeti kuranlar içinde atmışlardır.
‘’Ancak burada önemli bir hususu da belirtmek gerekir.
Siyasal anlamda bozgunculuk çalışmalarını yürüten, Osmanlı imparatorluğunun ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti devletinin siyasal iradesini elle geçirme faaliyetlerini sinsice sürdüren bu yapıların dışında kalan geçmişten beri Anadolu da yaşayan Osmanlı yahudilerini, ayrı tutmak gerekir.
Bizans’ döneminde ki, tarihinden de anlaşıldığı üzere; MÖ 4.yy’dan beri yahudiler Anadolu’da mevcuttular. Osmanlıların beylik döneminden İmparatorluğun çöküşüne kadar geçen zamana kadar ve hatta İmparatorluğun ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde dahi Yahudiler Anadolu’daki mevcudiyetlerini sadakatle sürdürmüşlerdi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşam döngüsünün çeşitli evrelerinde, yahudilerin sosyal ve ekonomik hayatı arasında paralellik gözlenebilir. Örneğin, Osmanlı’nın yükselme dönemi olan 15. ve özellikle 16.yy’ları, Osmanlı yahudilerinin altın çağı olmuştur. Osmanlı topraklarına ilk matbaayı getiren yahudiler, ayrıca Osmanlı devletinde de önemli mevkilere gelmiştir. 17.yy’a denk gelen Osmanlı’nın ‘’duraklama ve gerileme dönemine rağmen yinede Osmanlı yahudileri sadakatten ayrılmamışlardır. Gerçi Osmanlı yahudileri kültürel ve ekonomik olarak, Hıristiyan Avrupa hâkimiyetindeki yahudilere kıyasla güven ve huzur içinde yaşamlarının da bunda etkisi olmuştur ama yinede haklarını teslim etmek gerekirse Osmanlı Anadolu yahudileri de buna karşılık olarak her daim Türk topraklarının millî çıkarlarını savunmuşlardır.
(=Bazı kaynaklarda geçen bilgiye göre; Atatürk’ün hayat ta olduğu sürede ispanyadan kovulan ve Osmanlıya sığınan yahudilerin içinde yer alan bu gizli, gizemli yapıların varlığından ve faaliyetlerinden haberdar olduğudur. Atatürk bu durumdan çok rahatsız olmuş, hatta bu nedenle de Cumhuriyet sonrası çeşitli şekillerde bu yapıların üzerine gittiği iddia edilmişse de örneğin; bu yapıların sivil toplum kuruluşu olarak bilinen mason localarını kapatma girişimi vs gibi, teşebbüslerinde maalesef başarılı olamamıştır.=)
Değişime, kalkınmaya ve üretime açık girişimci ATATÜRK gerçekliğinden uzak aksine değişime ve gelişime kapalı statükocu, ekonomik bağlamda ‘’faizciliği’’ esas alan yasakçı dayatmacı askeri vesayete dayalı, bir siyasi yapı uygulamaya koyulmuştur.
Ülke insanının dini ve kültürel zenginliğini reddeden (sözde)ulusalcı anlayışta oluşturulmuş bu ‘’Atatürk’’ profili ile siyasal alt yapısı belli olmayan tuhaf bir ideoloji geliştirilmeğe çalışılmıştır.
Gerçekte ‘’Siyonist’’faaliyetlerden beslenen ve gizemli yapıların isteğiyle topluma zorla dikte ederek dayatılmış olan bu çakma ideolojik oluşumu’un bilinen adı ‘’Kemalizm’dir.
Bu yapıların Atatürk’ün vefatından sonra oluşturdukları ATATÜRK’E karşı Atatürk modelinin komik bir uzantısı olan Kemalizm’in Cumhuriyet sonrası Türk siyasi tarihinin günümüze kadar gelen politikalarında ve siyasal kararlarında önemli bir etkisi oluşturmuştur. Çünkü,,,,,,
Devam edecek
Serhat BİNGÖL.23.03.2015
YORUMLAR
Vallahi tebrik ederim. Yani şimdi diğerlerini de peşpeşe okutmak zorunda mısın be ya :)
İznin olursa sevgili Dostum, bunları BLOG'uma almak isterim.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Serhat BİNGÖL
Dostum kaleme aldığım nacizane yazımı beğenmenize çok memnun oldum.
Yazımı sayfanıza alabilirsiniz onur duyarım.
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
dip not; yanlış anlamazsanız öğrencilik yıllarımda okulumuzun edebiyat öğretmeni olan çok sevdiğim nitelikli bir Atatürkçü ve solcu hocamızın yaşanmış gerçek öyküsünü kaleme aldığım ''on iki buçuk eylül' 'adlı yazımı lütfeder okursanız. sanırım acizane beni ve anlatmak istediklerimi daha iyi anlarsınız.
Saygı sevgilerimle,
Gerçekten karışık bir durum.
Atatürk ile Kemalizm dediğimiz olguyu,
asla aynı kefeye sığdıramadım kafamda ben.
Altında bir sevimsizliklerin gizli olduğu,
her halinden belli oluyordu zaten.
Ah şu körü körüne bağlılık...
Ve,
silip atamadığımız ön yargımız...
Ne demeli?
Bu Siyonistlerin hakkından 2.Abdülhamit iyi geliyordu aslında.
Ama,
onun da altını iyi oydular.
Azledilmesine gidenlerden biri Yahudi idi.
O mertebe ilerletmişler işi adamlar.
Yahudileri sevmiyordum.
Şimdi hiç sevmiyorum.
Atatürk'ü seviyorum ama,
onun adını kullanarak, bin bir türlü dalevera çevirenleri de sevmiyorum.
Mesela;
''Atatürkçü Düşünce Derneği'' ne demektir?
Bu derneğe kayıtlı olmayanlar,
Atatürk gibi düşünmüyor mu?
Güzel bir araştırma olmuş.
Değişik konular gündeme getirilmiş.
Emeğine sağlık diyorum dostum.
Serhat BİNGÖL
Gökhan hocam bu yazı dizisini, son zamanlarda gerek sayfa dostlarımız gerekse özel hayatımdaki dostlarım arasında gözlemlediğim ve doğrusu rahatsız olduğum (Osmanlı imparatorluğu ve Atatürk Cumhuriyeti)mukayesesi üzerinden ve maalesef hakarete varan tartışmalardan dolayı kaleme aldım.
Sonuçta sizinde her seferinde dediğiniz gibi ne kadar yok desek de doğrusuyla, yanlışıyla her iki oluşumda bizlerin siyasi ve kültürel kökleridir.
Yazı dizisinin ilerleyen bölümünde, Siyonist ve emperyalist yapılarca, geçmişte ideolojik anlamda, bu ülke evlatlarının nasıl bir biriyle çatıştırıldığını ve kötü giden bir ekonomiden kaynakla ‘’faizcilik den nemalandıklarını anlatmaya çalıştım. Dolayısıyla ülkede işlerin iyi gitmemesi için yâda başka bir ifadeyle, Siyonist yapıların kendi, işlerinin yolunda gitmesi için nasıl ellerini ovuşturup siyasal anlamda çatışma kültüründen beslendiklerinin iç yüzünü anlatmaya çalıştım.
Yeni bir çatışma ortamı hazırlaya bileceklerine dair geçmişten örnekler vererek âcizane anlatmaya devam edeceğim. Bu yazı dizisini hazırlarken de ‘’mümkün olduğunca’’ tarih dersi gibi değil de daha çok siyasi anlamda durum tespiti şeklinde belge önermeden ve siyasi isimleri mümkün olduğunca zikretmeden kolay anlaşılır bir tarzda yazmaya gayret ediyorum.
İlginize teşekkür ederim dostum sağ olun
Saygı sevgilerimle