- 1571 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
ÇANAKKALE ZAFERİ NEDEN 50 YIL BU MİLLETE ANLATILMADI?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir televizyon proğramında Çanakkale Savaşları ile ilgili konuşan Tarihci akademist hatibin konuşması beni hayli etkiledi.Her zaman heyecanla izlerim ve notlar alır,kitaplardan araştırırım.
Doğru olduğunu bildiğim bu gerçekleri sizinle de paylaşmak için bu yazıyı kaleme aldım.
Çanakkale Savaşı bir çok sırlı olaylarla doludur.Kimisi hurafe der bu türden hadiselere ama ben o görüşte değilim.
Çanakkalede Mehmetciğe Allah melekleriyle yardım göndermiş,Resulullah Efendimiz Medineden kabrinden ayrılarak harbi yönetmişlerdir.Bununla ilgili bir yazıyı hazırlıyorum.Çanakkalede manevi olayları bir bir yazacağım inşaallah...
Çanakkale ye eskiden pek yer vermezdi gazeteler televizyonlar.Son yirmi yıldır sadece 18 mart gününde kutlamalar yapılır,televizyonda akşam haberleriyle geçiştirilirdi.
Okullarda talebeler,öğretmenler bugünü kutlarlardı.Yıllarca biz de okulumuzda bugünü kutladık.Bu sene 100. yılı olduğu için biraz daha geniş kutlamalar yapılıyor.
Ben Çanakkale Zaferine neden gereken önem verilmedi o konuda bilgi vermeye çalışacağım aşağıdaki bilgileri bir tv.proğramında kayda almıştım.
’Yıl 1930 yılı,Fransızlar Çanakkale Savaşının 15 yıldönümü anısına bir anıt dikmek istediler.Yerini tesbit ettiler.Binlerce genci, askeri gemilere doldurup Çanakkaleye getirdiler.
Fransız general anıtın açılışında bir konuşma yapıyor.Konuşmasında-Ben bir askerim.Bana insan öldürme öğretildi.Dünyanın dört bir tarafında insanlar öldürdüm.Hiç birisine üzülmedim.
Dünyada saygı duyduğum tek düşman askeri Mehmetçikdir.Ben bir bacağımı burada Çanakkalede kaybettim.İlk önce Mehmetciğin anıtına bir çelenk koyalım ondan sonra bu anıtı açalım diyor.Herkes alkışlıyor...
Bizim yetkililer birbirine bakıyorlar henüz orada bir şehitlik anıtı yoktur.1931 yılında bugünkü dört ayaklı o beton anıtın temeli atılıyor.İlk olarak su basmanı yapılıyor.
1932-1933 -1934 öylece kalıyor.Ödenek yok diye öylece bekletiliyor.1950 yılına kadar bir türlü inşaate devam edilemiyor.
Demokrat Parti 1953 de İstanbul’un 500 yıl fetih yıldönümünde yapılan kutlamalar nedeniyle Türkiyede kıyamet koparılıyor,çok eleştiriler aldığı için Çanakkale anıtına ödenek ayıramıyor çekiniyor.
1960 da Askeri Darbe günleri,ordu içerisinde bir çete ihtilal yapıyor.Neden olarak Atatürk İlke Ve İnkilapları-Laiklik elden gidiyor deniliyor.Her şehire büyük Atatürk heykelleri dikmek istiyorlar ama ortada para yok,içlerinden birilerinin aklına bir kurnazlık geliyor.
Çanakkale’ye anıt dikeceğiz diyerek camilerde,okullarda,resmi dairelerde para kampanyası yapalım diyor .
Milliyet Gazetesinin sahiplendiği bir kampanya ile para toplanılarak anıt yapılıyor.
Bu anıt bugün müteahhitlerin beyanına göre üç günde,büyükce bir daire veya bir bina maliyetine yapılır denilmektedir.31 sene bu anıt yapılıp açılmayı beklemiştir,kasıtlı olarak..Birileri bilinçli olarak Çanakkalenin üzerini 50 yıl kadar bir süre örtmüşlerdir...
***
İngilizler yıllardır Çanakkale’ye gelip Şafak ayinleri yaparlar.Geceyarısında saat 3-4 de şafakta başlar güneş doğana kadar orada soğukta bekleşirler,dedelerine saygıda bulunurlar.Onbinlerce İngiliz,Anzak torunları Yeni Zelanda’dan,Kıta Avustralyası’ndan genel Valileriyle beraber gelip bu ayini düzenlerler.
Bizde yakın zaman kadar televizyonlarda o görüntülere yer verilmezdi.İngilizler geldiler sabaha kadar içtiler,ortalığı birbirine kattılar türünden haberler yapılırdı..
Biz bunu Türk gençlerine gösterirsek bu millet gider orada mevlit okuturlar,dini tören yaparlar diye göstermediler ..Çanakkalede ziyaret için gittiğimizde dua ederdik askerler,görevliler içinizden okuyun diye bize uyarıda bulunurlardı.
Şimdi Allaha şükürler olsun akın akın Çanakkale’ye geçlerimiz giderek atalarına ziyarette bulunuyorlar.Niye geldiniz diye sorduğumda-Dedelerimiz çağırdı bizde geldik diyorlardı.Ne getirdiniz dediğimde-
Yüreğimizi,imanımızı,dualarımızı getirdik diyordular..
Altı sene öncesiydi.Çanakkale 18 Mart Ünüversitesi yetkililerinden biri beni aradı.Bölüm birincisi bir çocuk var dediler.Biz bunu değerlendirmez isek gider Anadolu’da bir kasabada öğretmen olur,çoluk çocuğa karışır,yok olur gider dediler.
Bunu yüksek lisans proğramına alır mısınız dediler.Dosyasına bir baktım,gerçekten bölümünün birincisiydi.Hemen bir jüri oluşturduk.İçeriye aldığımız genç
-Ben Çanakkale 18 Mart Ünüversitesinden mezunum dedi.
-Sen bölüm birincisiymişsin dedim.
-Bize Çanakkale’nin eski ismini söyle dedim.Bilemedi.-Ben nasıl olur dedim.Sınav heyecanı olur dedim.-Peki bize Çanakkale Savaşlarının Baş komutanı kimdir söyle dedim.
-Atatürk demez mi?-Çık dışarı dedim.Onu lisans proğramına almadım.Dört yıl bütün notları baktım pekiyi.Kabahat onda değildi.Kabahat sistemdeydi..
Çanakkale Savaşlarını tarih kitaplarında 1.5 sayfada anlatırsanız olacağı buydu.Varsa yoksa Anafartalar zaferi,İnönü Savaşları ...Olmayan İnönü savaşları zafer diye gösteriliyor.
İsmet İnönüyü Genelkurmay Başkanı yapabilmek için uydurulan bir masaldır İnönü Savaşları.Mareşal ünvanı verilmiş,ardından Genelkurmayın başına geçirilmiştir.
G.Mustafa Kemal bu Devletin kurucusudur.Ama G.Mustafa Kemal o sırada Çanakkale Savaşında bir cephede yarbaydır.Çanakkale’nin baş komutanı Alman Liman von Sanders Paşadır ne yazık ki...
Onun birliklerimizi yanlış yerlere mevzi aldırıp,gereksiz zayiata sebep olduğu tarihcilerce iddia edilir.
Sadece Şam viyaletimizden 6 bin şehit vardır Çanakkale Savaşında.Şam’la Çanakkale onlar için aynıydı kıymet-i harbiyedeydi...
Çanakkale Savaşının dünyada ikinci bir örneği yoktur.Dede,oğul,torun üç nesil bir arada aynı siperde savaşmışlardır,aynı siperde şehadet şerbetini içmişlerdir...
Çanakkale’de 253 bin şehit yoktur derler.57 bin şehit var derler.Çanakkale’ye Yemenden,Sarıkamış’tan,Filistin Kanal cephesinden askerler sevkedilmiştir.
Bunların sayıları belli değildir,meçhul olarak kalmıştır.
Beşiktaş,Galatasaray,Fenerbahçe kulubunün oyuncuları,tarlada çalışan çiftçiler,mederesede ilim okuyan hafızlar,talebeler,okulda okuyan 15 yaşında liseli talebeler Çanakkale’ye gidip savaştılar.
Askere alınma yaşı 18 yaşa indirildi.Kayseri,Konya,İzmir,Balıkesir’de ve diğer bir çok vilayette o sene mezun vermedi liseler.Sultan Reşat Han valiliklere gönderdiği fermanda-Cihad Meydanıyla şereflenmek üzere Lise 2.sınıf evlatlarımızında hazırlanmasını istiyorum diyordu.Lise 3 ’ler gidip hepsi de şehit oldular..
İstanbulda 28 hastane Çanakkale’den gelen yaralılara tahsis edildiyse de yetmedi.Selimiye Kışlası hastane oldu.310 bin yaralı buralarda şehadet şerbetini içtiler birer birer..
Eskiden sadece siperde düşman kurşunu ile ölenler şehit sayılırdı.Yaralanıp sonradan hastanede,evinde ölenler şehit sayılmadığı için şehit sayısı düşük gösterilmektedir.
İstanbul Tıp Fakültesine 1915 de alınan 2500 doktor adayından hiçbirisi mezun olamadı dört yıl sonrasında...
Ünüversite binasının dışı siyah renge boyanmıştı.Harf İnkilabında bütün Osmanlı arşivini yaktıkları için şehit yaralı isimleri yok oldu kasıtlı olarak yoksa hepsi kayıt altına alınmıştı..
Şurda 17 Ağustos 1999 depreminde hastanelerde cenazeler karışmadı mı?İnsanlar yakınlarını aradılar ama bulamadılar.Çocuklar kaybolmadı mı?Bir de o günleri düşünelim.Ne elektrik var,ne daktilo var,ne ameliyathane var..
Çanakkale’de şehit olan çocuklardan Afyon Emirdağ İkizce Köyünden,Mustafa oğlu Ali,1902 de doğar.13 Ekim 1915 de Kirte Muharebelerinde yaralanır.13 yaşında şehadet şerbetini içer.
Zonguldak Ereğlisi’nden Mehmet oğlu Eyüp,1915 de 13 yaşında vefat eder.Bir okula bugün ismi verilmiştir.Çankırı Korgun Maruflu Köyünden Ali oğlu Mahmut 1915 de 14 yaşında şehit oldu onunda ismi bir okula verildi ’...
***
Lozan Barış (!!)Anlaşması hakkında binlerce tartışma yapıldı. Zafer ya da hezimet diye hakkında çok konuşuldu. Ama Lozan’da Arı Burnu’nu resmen İngiliz toprağı yapacak maddeye imza atıldığı ilk kez Yaz Boz’da gündeme getirildi.
Lozan Antlaşması’na göre İtalya, Fransa ve İngiltere’nin kendi askerlerinin bulunduğu anıtlıklarda hak sahibi olduğu konuşulurken, Lozan’ın bu konuyla ilgili 129. maddesindeki bir ayrıntı gözlerden kaçmıştı.
Üç ülkenin şehitlikleri üzerinde hakları haricinde 129. maddeye göre İngiliz İmparatorluğu mezar bulunmayan arazileri de kapsayarak Arı Burnu’nda (Anzak Burnu) toprak sahibi oluyordu. Bir zafermiş gibi gösterilen Lozan Antlaşması’ndaki bu acı gerçek şu sözlerle tarihe geçti.
Lozan Barış Antlaşması Madde: 129 Türk Hükümeti’nce kullanımı bırakılacak toprak parçaları arasında, özellikle İngiliz İmparatorluğu için Anzak (Arı Burnu) bölgesindeki toprak parçaları da bulunmaktadır.
Maddenin alt metninde ise bu toprağın hiçbir askerlik ya da ticaret amacıyla kullanılmayacağı, Türk devletinin sadece denetleme hakkı olduğu, arazide bekçiler dışında asker bulunamayacağı, bekçi konutları dışında hiçbir yapının inşa edilemeyeceği, burayı ziyaret edenler için Türkiye’nin hiçbir zorluk göstermeyeceği de bulunuyor.
Arı Burnu’nun resmen İngiliz toprağı olduğunu açıklayan bu maddenin günümüze kadar hiç tartışmaya açılmaması dikkat çekerken, kazanılan Kurtuluş Savaşı sonrası, mağlup olmuş gibi düşman devletlere toprak vermenin de bir açıklaması günümüze kadar hiç yapılmamıştı.
Üzerine binlerce tartışma programı yapıldığı halde Lozan’da kaybedilen topraklardan hiç bahsedilmemesi, aslında bu anlaşmanın ne derece büyük bir hezimet olduğunu ortaya koyarken, bazı yazarların gündeme getirdiği bu detay önümüzdeki günlerde tartışmalı olan Lozan Antlaşması’nın bir kez daha tüm detaylarıyla masaya yatırılacağının sinyallerini de verdi.
Bu zât aynen, şöyle söylemiştir: “Bir gün Lozan muahede ve protokollerini tetkik ederken takriben şu mealde bir protokol gördüm. Türk hükümeti esas itibariyle Katolik dinini kabul etmeyi taahhüt eder, fakat halkımızın din hususunda mutaassıp bulunmaları yüzünden tedricî olarak ve şimdilik layıklığı kabul ile din tedrisatını men etmeyi kabul eder” şeklinde olduğunu çok gizli olarak ifâde eder.
Ahlâkından ve seciyyesinden emin olduğum bu zatın sözlerine itimat etmekle beraber kalbimde uyanan şüpheyi de bugüne kadar izale edemedim, idarenin Millî Komite’nin elinde olması dolayısıyla Lozan muahede ve protokolları arasında böyle bir protokolün mevcut olup olmadığını komitenizce tetkik etmek mümkündür.
Hakikaten böyle bir protokol mevcut ise İslâm Türk Milletine karşı bundan daha büyük bir ihanet tasavvur edilemez, Hakikatin anlaşılması protokolün tetkikine mütevakkıf olduğundan bu hususta fazla bir şey ilâvesine lüzum görmüyorum.
Yahudi caz sanatçısı Gilad Atzmon’da Yahudiler’in ve Rotschild ailesinin dünyaya nasıl hükmettiğine dair ilginç açıklamalarda bulundu. Atzmon, “Yahudiler 18. Yüzyıl’da Avrupa’yı ele geçirdiler. Çünkü çok zekiydiler ve paraları vardı. Mahalledeki en zeki çocuğu, en zengin Yahudi’nin kızlarıyla evlendirdiler.
Zihinsel manada elit bir sınıf yarattılar. Rotschild’ler ve Soros da bu sınıfa aittir.Yaptıkları aslında toplumu alıp parçalara bölmek. Toplumu lime lime ederler. Soros, Açık Toplum Vakfı üzerinde istediği ülkeye para gönderip istediği kıyımı yapabiliyor. Bunu Gezi Parkı’nda da denedi” diye konuştu.
Lozan Antlaşması, kent meydanındaki Rumine Sarayı’nda imzalanırken İsmet İnönü liderliğindeki Türk heyeti ise muhteşem Uşi Sarayı’nda kalmıştı. Misak-ı Milli’den taviz vermemek üzere gittiğimiz Lozan’da Musul ve Kerkük’ü kaybetmenin yanı sıra I. Dünya Savaşı sırasında Almanlar’dan aldığımız altın yardımlarını da düşman devletlere vermiştik.
Lozan’ın gizlenen maddelerini masaya yatıran , aynı zamanda İngilizler’in İstanbul’daki bir okul vasıtasıyla Türk heyetinin telgraflarına ulaşarak, dinleme faaliyetlerini neredeyse 100 yıl önceden başlattığını da ortaya koydu...
***
Çanakkale’de Yahudiler Osmanlıya karşı katır lejyonu kurarak savaştılar.Siyon Katır birliği denilen bu birlik geri hizmet vazifesini ifa ediyordu.İsrailin ilk ordusu bu birlik mensuplarınca oluşturuldu.
735 kişilik bu katır birliğin başı sayılan kişinin kemikleri sonradan Tel Aviv’e getirilerek törenle bir mezara konuldu.İsrail askerlerinin vaftiz babası kabul edildi bu asker..15 ölü,36 yaralı verdiler Çanakkale Savaşında bu yahudi katır birliği..
Bugün sadece meraklılarının bildiği bu Siyon Katır Bölüğü’nün neyin nesi olduğunu kısaca anlatayım:
Bölüklerin kuruculuğunu Joseph Trumpeldor ve Ze’ev Jabotinsky adında iki Rus Yahudisi yaptı.
Filistin’e gitmiş, Cemal Paşa tarafından kovulunca Mısır’a geçmişler ve hızlı birer Siyonist olmuşlardı. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine İngilizler’e bir Yahudi askerî birliği teşkil edip birliğin Türkler’e karşı savaşmasını teklif ettiler.
Teklifleri önce geri çevrildi, sonra kabul edildi ve 1915 Mart’ında kurulan ve İngiliz Yarbay John Patterson’un kumandasına verilen birlik, 17 Nisan’da gemilerle Çanakkale’ye gönderildi.
Birlikte, dünyanın değişik memleketlerinden gelmiş 735 Yahudi vardı. Katırların sayısı askerlerden fazlaydı, cephede yiyecek ve cephane taşınması işi birliğe verilmişti.
Karşı tarafta, yani Türk tarafında az sayıda da olsa Osmanlı vatandaşı Yahudi askerler bulunuyordu ve Siyon Katır Bölüğü, ANZAC askerleri ile beraber arada bir çatışmalara da iştirak ettiler.
İngilizler, Siyon Katır Bölüğü’nü 1916 Mayıs’ının sonunda Çanakkale’den Filistin’e gönderip General Allenby’nin emrine verdiler. Birliğin adı “Yahudi Lejyonu” oldu, dünyanın dört bir tarafından Yahudi gönüllüler topladı ve Allenby’nin yine bize karşı başlattığı harekâta katıldılar.
Birliğin kurucularından Joseph Trumpeldor, 1 Mart 1920’de İsrail’in kuzeyindeki Tel Hail köyünde Şii Araplar tarafından öldürüldü, İsrail’in kurulmasından sonra Tel Hail’e Trumpeldor’un adına koskoca bir anıt dikildi.
Joseph Trumpeldor, şimdi İsrail’de kahraman olarak hatırlanıyor ve ölürken söylediği iddia edilen “Boşverin, vatan için ölmek güzel şeydir” sözü ders kitaplarından kitabelere kadar birçok yerde yeralıyor.
Ze’ev Jabotinsky ise, Trumpeldor’un ardından 20 sene yaşadı. İkinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde, müttefikler safında Naziler’e karşı savaşacak Yahudi birlikleri kurulması için İngiltere’de ve Amerika’da görüşmeler yaptı ama 1940’ta New York’ta bir kalp krizi geçirip öldü. Jabotinsky ile karısı Jeanne’ın kemikleri seneler sonra, 1964’te Kudüs’e getirilip devlet töreni ile defnedildi.
Çanakkale’deki Yahudi Katır Bölüğü, talihin garip bir cilvesiydi. Yahudiler, Roma ordularının Milâttan Sonra 70’te Kudüs’ü yerle bir etmeleri üzerine bir orduya sahip olamamışlardı.
Çanakkale’ye gönderilen birlik, askerlerinin sayısının az olmasına rağmen, aradan geçen yaklaşık 2 bin sene boyunca kurulan ilk Yahudi ordusu idi ve Yahudiler 2 bin sene aradan sonra ilk savaşlarını bize karşı yapıyorlardı.
Yahudi dünyası ile aramızda tarih boyunca hiçbir silâhlı karşılaşma olmadığını yazıp söyleyenlere hatırlatmak istedim.’..
M.Bardakçı...
***
Sultan Reşat bu günlerde olan bitene pek karışmıyor.İdare tamamen İttihat Terakkinin elindedir.Müdahale etseniz diyenlere memlekette meşruti idare var,ben devletin işine karışacaksam biraderim Sultan Abdulhamid’i niye hal ettiniz,Selaniğe gönderdiniz diyor.
Mekke ve Medine’den çekilme gündeme geliyor.Hicazdan çekiliyorsak ben halifeliğide saltanatıda bırakıyorum diyor,karşı çıkıyor.Medine Müdafii Fahrettin Paşa 1919 a kadar Hicazı savunuyor..
Alman Generali Liman Von Sanders Paşa İstanbulda 5 yıl kitabında,İttihat ve Terakki Hükümeti padişahı Konya’ya veya Eskişehir’e nakletmeyi düşündüler diyor.Sultan Reşat Han ikna oluyor ama Sultan Abdulhamid ,Benim tabyalarım bu düşman saldırısına karşı koyar dayanır diyor.
Ben İstanbulu bırakıp da bir yere gitmem diyor.Ağırlığını koyan Sultanın ısrarı üzerine askerin şevki de artıyor.Orduya cesaret geliyor,Paşalar onun görüşünden faydalanıyorlar...
***
Çanakkale Savaşları ile ilgili çok şeyler yazıldı söylendi.Yine de Çanakkale Savaşlarının ve bu büyük zaferinin milletimize iyi aktarılmadığını düşünüyorum.
Anadoluda yaşamaya mahkum edilmiş milletimizin bu Türkün ve İslam Ümmetinin varlık yokluk meselesi olan bu zaferi iyi anlamalarının luzumune inanıyorum..
Çanakkale Zaferi 50 yıl bu milletten gizlenmiştir.Bir eski Cumhurbaşkanımızın dediği gibi yeni Cumhuriyetin kök salıp tutması için Osmanlı top yekün kötülenmiş ama bir Fatih,Bir Yavuz,Bir Kanuniyi göstermekle yetinilmiştir.
Yoksa halkın yeni Cumhuriyet idaresini benimsemeyeceği düşünülmüştür.
Çanakkalede top yekün bir ümmet
Türküyle,Kürdüyle,Lazıyla,Çerkeziyle,Arnavuduyla,Boşnağıyla,Arabıyla Osmanlı topraklarını,en son vatanımız olan Anadoluyu savunmuşlardır.
Biz bunların hepsine birden Türkiye adını veriyoruz.Çanakkale Ümmetin zaferidir..Hz.Muhammed Ümmetinin Haçlılara karşı cihadıdır ve sonucunda Allahın nusretiyle muzaffer olmalarıdır.
Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın .Son yurt Anadolumuzu bölüp parçalamak isteyen dış güçlere fırsat vermesin.
Bu milletin bu Ümmetin evlatlarına İslamda birleşme şuurunu nasip etsin..
22.03.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU