KURŞUNUN SON TÜRKÜSÜ
Ağıtlardan süzülüp gelen bir türküydü.
”Kurşunun Son Türküsü”
Gökler utandı bu yağmurdan …
Şafaklar kızardı.
Çanakkale doyuyordu yağmura.
Bu yağmur;
”Kurşunun Son Türküsü”ydü.
Topraktan doğrulan ecdat göklerle yoğrulan bir savaş meydanı.
Yağmur şaşkın, yağmur perişan…
Ne yana yağacağını şaşırmış
Kuşlar geçmiyor yükseklerden
Enine yağan bir yağmur…
İşte “Kurşunun Son Türküsü”
“Çanakkale’de mahşeri yağmur”
Kurşunlar geçer yan yana
Kurşunlar geçer can cana
Kurşunlar çok şey anlatır
Kurşunlar çok şey anlayana
Yaralı bir türküdür kurşun
Dağ başlarında yalnız
Bir çiçeğin sustuğu yerde
Çiğdem sarısı bir nakış
Çiçekler susar; yağmur konuşur…
Ölümle yaşam arası
Burada yaşamak zor…
Kurşunlar dağlara türküler söyleyeli veremdir dağlar.
Paslı bir sesten arda kalan en acı renktir kırmızı.
Tarlalar gelincikleri beklerken akıştan akışa yol almış hoyrat
bir gülden başka nedir ki kırmızı?
Çok şey anlatır çok şey…
Tozpembe bir dünya mevsimlerini el ele gezdirirken baharı tutuşturan alevden ötede işte kırmızı…
Sular akıp giderken sırtındaki su rengi gömlek : Kırmızı…
En ağır yük: Kırmızı
Yağmurun altında sırılsıklam ıslanan bir neslin evlatları. Kurşundan bir türkü en içlisinden. Kırmızıdır bayrak, kırmızıdır toprak,gül kırmızı, kan kırmızı…
Çanakkale’de söylenir; dünya ebediyen dinler:
İşte “Kurşunun Son Türküsü”
“Çanakkale’de mahşeri yağmur “
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.