- 614 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SADECE UYU BENLİĞİM...
Sen ve siz arasında gidip gelmekte tüm imgelemem. Belli ki samimi ve yalın duygu devinimimin duvara çarpıp geri dönmesi o ‘’hayal kırıklığı’’tezahürü tarumar ederken benliğimi.
Çoktan alev almış mihrabı o ulaşılmazlığın mümkün kılmazken gidişatın olumlu seyrini olumsuzlukları düşünmek dahi ıstırap verirken.
Negatif tüm o duygular değil mi süreci mağlubiyete taşıyan. Sanırsın ki; taş taşıdım da yoruldum. Keşke…
İşte zincire belirsiz bir tamlama daha yükledim. Eğer demeyi bırakalı çok olsa da bilmekteyim ki tüm tamlamalar şahsımın kaygı ve şüphelerine zimmetli. Kanıksamak denen ise asla. Ya, inkâr? Hâşâ…
Geriye ne mi kaldı… Belki saf ve duru bir tanımlama adı altında ‘’kabullenmiş’’ bir yansıma yanıltsam da yanılsam da ara sıra. Yoksa genelde mi demeliydim?
Komik. Vakti zamanında yapışan etiketlerden biri idi sırtıma bir o kadar haz aldığım ve mutlu kılarken çevremdekileri. Şimdi ise her şey birbirine girdi. Hüzün aldı yerine sürecin uzantısı sürdürürken devinimini. Yakıştığı kadar da yaşarım kaderi kabullenmiş ve şükrederken. Şükrettiğim kadar da mubah kılar beni evren ve Tanrı.
Nice ikilem zuhur bulan ve arkasına saklandığım. Bu belki de şüpheciliğe koşullandıran. İyi de kısık ateşte demlenmeli gecenin menüsü ve karanlık basmadan kurmalıyım sofrayı. Tek bir tabak yeter de artar bile. Bir dilim ekmeği pay edesim var. Ve bir bardak soğuk suyu da içtim mi üzerine günün karı deyip yeniden geçerim köşeme. Işığı da kapatıp gömülmeliyim nice gömütün yanına boydan boya.
Görünmezlik kisvesi ardına sığındığım her ne kadar hicap etmesen de. Bağırmaktan sesim kısılmış iken ve kan çanağına dönmüşken uykulu gözlerim, el yordamıyla buluyorum milim milim adımlarken ve önümde millerce uzunlukta bir yol kıvrılmışken. Al işte, köprünün ayağı da kırıldı. Yine kaldım bu yakada. İki yakam zaten ne zaman bir araya geldi ki. Nasıl yaka silkerim bu beceriksizliğimden. Yine de tek bir isyan yok dilimde. Dersimi çoktan aldım ve çarmıha gerildi tüm arzu ve dileklerim yenik düşmüşken bir kez alacalı bulacalı düşlerim.
Korktuğumu kim söyledi ki… Farkındayım, bak nasıl da uzadı burnum.
Yel değirmenleri bile gönüllü olarak diz çökmüşken en güzeli yeni bir strateji geliştirip o sinir ve karmaşa labirentinden firar etmek.
Mutluluğun ön koşulu ne ola ki?
Artık biliyorum cevabını: Bir ritim, bir öngörü belki de lirizmin taşıdığı o ferahlatıcı rüzgâr duyguların ılık dokunuşu ile insan olmanın hazzı, bir üzüncün esareti belki de bir adım sonra atacağım kahkahayı kutsal kılan…
Ölümün çok uzağında, ölmeyecekmişçesine dokunmak bulutlara er geç üzerinde uçacağımı bilsem de.
Sadece uyu benliğim ve sür rehavetini yorgun düşlerin yordanası ve edinimi evrenin eşsiz bir sunumu iken…
YORUMLAR
karmaşık düşüncelerle boğuşmaktan yorulan bir insanın ruh halleri sunulmuş yazıda.
yalnızlık, sinir buhranları, hayatın sorgulanması, umutsuz yarınlar...içiçe girmiş halde olan bir insanın duygu halleri. Sen ve siz derken galiba yine eski gençlik yıllarında ki gibi gelgitler var yürekte lakin olgunluk yaşında
karar vermek oldukça zor.
ilgiyle okundu.kaleminize sağlık
Gülüm Çamlısoy
Belki yenik düşülesi bir mücadele durağan bir huzur esintisi çok uzaklardan fısıldarken ve çağrıştırırken hüznü.
Anlık ya da hiçlik.
Varlık ya da yokluk.
Eşlik ederken bir anlatıya geçmişten uzanan bu yazı çıktı ortaya.
Çok teşekkür ederim hocam. Eksik olmayın.
Ömrünüze bereket.
Saygılarımla değerli şairim...