Nasılsınız?
’Halden memnun olmak’ kavramı ne kadar düşünüp içselleştirebildiğimiz bir durumdur. Bir kavram kargaşasının sürüp gittiği zihinlerimizde görsel dünyamıza iç çağıltılarımızın sesini ne denli yansıtabiliyoruz? Aslında ’ nasılsınız’ sorusunu; kimimiz ’sağol’, kimimiz,’ Allah’ a şükür’, kimimiz ’ ne olsun işte bildiğin gibi’ gibi klişeleşmiş cevaplar veririz. Bu durum bir ’ öğrenilmiş acizlik’ midir, yoksa daha kötü anları yaşamış olan zihinlerin yüzeyelleşmeyen o anlara gidişiyle ’ biz ne günler gördük, Allah daha beterini göstermesin’ hali midir?
Oysa kendi türünden gayrı kontrol edemediği herşeyi ’vahşi’ kabul eden insanoğlu; yeryüzünde kendi neslini en acımasızca öldüren canlılar topluluğudur. Bu topluluk, gözleri ayaklarında değil de başlarında oluşundan sanki, hiç aşağılara değil de hep yukarılara bakar. Bu içsel bir dürtü müdür, sosyal bir alışkanlık mıdır, önü alınamayan ben merkezli bir ego mudur, yoksa her canlıdan farklı olan bir özelliğimiz olan, mevsimsel değil de cinsel olgunluğa ulaştığımız andan beri sürekli bir ritm halinde salgılanan, üreme dürtüsünü de sağlayan hormonlarımız mıdır?
Bütün bu muammaya cevap verebilmek, ’budur’ diyebilmek ’nasılsınız’ sorusunu cevaplamak kadar bazen ürkütücü bazen de zordur. Belki bu soruyu bu eseri yaratan ’Rahman’a havale etmek yapılabilecek en kolaycılıklardan bir tanesidir. Düşünürsek aslında algı dünyamızı yönlendiren en önemli unsurlarımız duyu organlarımızdır. Kararlarımızı ve cevaplarımızı aslında hep hakim olan duyu organımızla veriririz. İsteklerimiz ve arzularımız da bu duyu dünyasının genişliğine ve zenginliğine göre şekillenir. Bu durum ihtiyaçlarımız karşısında bazen önceliğini değiştirse de aslında hepsine yön ve şekil veren görebilmemizi sağlayan ’gözler’dir. Değil mi ki her şeyin en iyi gözükenini isteriz. Başkalarından iyi olabilme çabamız da aslında biraz bunun ürünüdür.Bu duyu ön planda olmasaydı düşündüğümüz zaman bir sevgili seçerken bile mesela sesi en güzel olan, en güzel kokan veya en güzel dokunan gibi özellikler de daha ön planda mı olacaktı acaba.
Bazen kolaycılık da olsa ’Rahman’a havale etmek en azından ’ nasılsınız’ sorusunu cevaplamaktan daha ehven gözükebiliyor. Düşünsenize bu beş duyuyla bile içinden çıkamadığımız bir soruya aslında yaratan bir duyu daha ekleseydi halimiz nice olurdu. Evet bir duyu daha. Ne mi? ’Düşünce okuyabilme’ duyusu. Bu duyumuz da olsaydı karşımızdakine sorduğumuz bütün sorulara kolayca cevap bulabilirdik belki ama yaşamak daha mı zor olurdu ne? Bu özellik acaba kaç duyumuzu köreltirdi. Acaba en ön ön plana bu özelliğimiz mi geçerdi o zaman? ’Beni en iyi anlayan kişi’ kavramı biraz daha netleşir belki ’en iyi anlayan kavramı’ daha bir değişik boyut kazanır belki de birbirimizden olabildiğince dağlara taşlara kaçardık. ’Daha mükemmel’i ararken aslında ’yeterince’ halimize şükretsek ve belki de bu beş duyumuzla daha az duyulu varlıklardan daha aşağıda olan durumumuzu daha da mı derinleştirirdik diye sorsak daha evladır belki de. Belki de imtihan böyle daha kolaydır. Ne dersiniz? Galiba bu soruyu ’tek bilen’ bizden daha iyi bilecektir.
Ha bu arada siz ’ nasılsınız ’?
YORUMLAR
Teşekkür ederiz, çok şükür iyiyiz,sizi okuyoruz gözümüz var,yazıyoruz ellerimiz var,nefes alıyoruz soluyacak havamız var ve bunun gibi çok örnekler verebiliriz...
Güzel bir konuydu seçtiğiniz, bakış açılarına göre hepimiz hayatı farklı farklı algılarız yaşarız ve nasılsınız sorusuna da farklı cevaplar veririz işte...
Sevgi ve selâmlarımla...