- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtulacağınızı mı Sandınız?
Hamdedilmeye layık olan ve hâkimiyeti elinde bulunduranın ismi ile… O’nun nebisi Muhammed’e salat ve selam eyleyerek…
Modernleşen dünyanın, modernleşmeye çalışan insanları!
Tek amacınız olmuştur dünya rahatlığı, zenginliği ve zarafeti… Beyinlerinizdeki tek hedef organlarınızdaki tek çaba; öldüğünüzde arkalarınızdan bırakıp gideceğiniz dünya malı olmuştur.
Materyalist bir düşüncenin takipçileri olmuşsunuz. “Dünya ya bir kere geliyoruz” mantığıyla yaşamaya başlamışmışsınız. Evet doğru, dünyaya bir kere geliyoruz fakat diğer dünyayı hiç hesaba katmıyorsunuz? Kafalarınızda ki din tasavvuru sadece bir serap haline gelmiş. Ahireti bir rüya gibi, Cehennemi ise bir kâbus haline getirmişsiniz.
Sizler için dini yaşam emekliye ayrıldıktan sonra başlıyor. Gençlik size göre bir eğlenme ve mal biriktirme dönemi… Dini eğitimi ise yaz tatilinde camilerde sadece 2-3 saate sınırlıyorsunuz. Bununla yetinmeyen bazı kesimleriniz –sizlere göre çok imanlı kişiler(!)-, çocuklarını hacı-hoca diye bildikleri, şeyhlerini peygamber gibi öven, şefaat makamında gören, sırat köprüsünden cübbesinin altına alarak geçireceğine inandıkları falan hocanın medreselerine veyahut İslam şeriatını getirmek adına parlamentolara girip küfür sözler ve fiilleri işlemeye cevaz verenlerin, Yahudi ve Hristiyanların cennete gideceklerini söyleyen filan efendinin eğitim merkezlerine göndermektedir.
Sizler ey laikçiliğin destekçileri!
Kur’an ve Sünneti esas alarak hayatlarını idame ettirmeye çalışanlara hemen aşırı, yobaz gibi hakaret içerikli sıfatlar vermektesiniz. Çünkü sizin inandığınız İslam, etliye sütlüye karışmayan nefislerinizi zorlamayan bir İslam’dır. Bunun zıddını duyunca hemen keyifleriniz kaçmakta, renkleriniz değişmekte ve oradan ayrılıp tıpkı Nuh aleyhisselam’ın kavmi gibi anlatılanları duymamaya çalışmaktasınız. Çünkü inanmak istemiyorsunuz vahyin getirmiş olduğu bir İslam’a… Tasavvurlarınızdaki İslamî yaşam, vahiy kaynaklı bir İslam olamaz, sizin hayat felsefesinize göre(!)
Siz rahat bir İslam hayal ediyor ve buna göre bir yaşam sürmek istiyorsunuz. Camiden dışarısına karışmayan, ticaretinize bulaşmayan, eğlencenize kurallar koymayan vs. bir din istiyorsunuz. Ve siz bunu kendi kafanızda “İslam(!)” diye adlandırıyorsunuz. 5 vakit namazın yeteceği, küfre karşı cihadın söz edilmeyeceği, dış ve iç dünyanızı değiştirmeyen, soyut bir kavram olmaktan öteye geçmeyen bir İslam, sizin inanmak istediğiniz. Acaba bu İslam sizce de Allah katında geçerli bir İslam inancı mıdır?
Oysa Allah Azze ve Celle, “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır” (Mülk: 67/2) buyurarak insanların kulluk ile mükellef olduklarını, Allah’a iman ettikten sonra tağutların zulümlerine ve baskılarına karşı nasıl hareket edip etmeyeceklerini yani imtihan yurdu olan dünya semasında imtihanı kazanıp kazanamayacaklarını sınamak için insanları yaratmış olduğunu beyan etmektedir.
Nitekim bu dinin Peygamberi nice sıkıntılar çekmiş ve Rabbimiz iman ehlini sıkıntılarla imtihan etmeden bırakmayacağını bildirmiştir:
“İnsanlar, imtihan edilmeden, sadece ‘iman ettik’ demeleri ile bırakıla verileceklerini mi sandılar? Andolsun ki, Biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir.” (Ankebut: 29/2-3)
Unutulmamalıdır ki sonsuz bir mutluluk için sıkıntılarla mücadele etmek sünnetullah’ın bir gereğidir. Cennetle müjdelenen ashabı kiram efendilerimizin –Allah onlardan razı olsun- imtihandan geçtikleri Bedir, Uhud ve Hendekleri vardır.
Allah Rasûlu sallallâhu aleyhi ve sellem bu sahabeleri Mekke’de eğitim merkezi yapmış olduğu Daru’l-Erkam’da, Medine’de ise Suffa’da yetiştirmiştir. Onlara imanın tağutları reddederek gerçekleşeceğini, bu şekilde hayatlarında bir inkılap yapmalarını, Müslümanın kurallara dayalı bir insan olduğunu; her yapmış olacağı işten önce bunun Kur’an ve sünnete uygun olup olmadığını öğrenmeden bir iş yapmayacağını, nefsinin hoşuna gitmese de Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getiren bir kimse olduğunu, bunun akabinde küfür ehlinden gelecek olan sıkıntı ve imtihanlara sabır ile karşılık verirlerse cennetlik olacaklarını öğretmiştir.
Rasûlullâh’ın eğitimden geçen sahabe-i kiram efendilerimiz imtihanları sabır ile bir bir geçip Allah’ın kendilerinden razı olmuş olduğu kullarından olarak cennetle müjdelenmişlerdir. Bunun için nelerini mi vermişlerdir?
Mallarını, çocuklarını ve gerektiğinde ‘anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasûlu!’ diyerek canlarını…
Peki, ey Müslümanlık iddiasında bulunanlar! Üç kuruş para alıp Allah’ın dinini gizleyenler! Daha iyi bir hayat sürmek için Müslümanlara zulmedenler! Allah’ın yönetimi dünyada hâkim olmasın diye demokrasiyi yayanlar! Demokrasiden başka seçeneğimiz yok diyerek insanları saptıranlar! Siz acaba şirklerinizden tevbe edip, tağutu reddedip Allah’a iman etmeden,
“Allah’ın azabından kurtulacağınızı mı sandınız!?”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.