- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AZINLIĞA SORMUŞLAR
Azınlığa sormuşlar nereye gidiyorsun diye:
-Çoğunluğun yanına demiş.
Kolay değil bizim gibi çoğunluğun despotik potansiyele sahip olduğu ülkelerde azınlıkta kalmak. Demir gibi bir irade ister, fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmayı gerektirir. Başka bir ifade ile birey olmayı gerektirir.
Dökme su ile değirmen dönmeyeceğinden "sokma akıl" sahibi insanlar "iki ara bir dere" sık sık fikir ve karar değiştirirler. Çünkü önceki fikirleri kendilerine ait değildi, muhtemelen sonraki fikirleri ve kararları da kendilerine ait olmayacaktır.
Rüzgâr, ekinleri, otları nasıl estiği yöne yatırırsa; fikir ve karar oluşturmakta güçlük çeken insanları da bazı nedenler ve odaklar, vaadleri güncelleyerek, oltaya takılan yem misali kamu kaynaklarını kullanarak geniş kitleleri manipüle etmekte etmekte zorlanmazlar.
Çoğulculuğun değil de çoğunluğun egemen olduğu ve hukukun üstünlüğünün toplumsal hayatta yeterince koruma ve güvence sağlayamadığı, günlük hayatta hukukun değil de kuralların egemen olduğu ortamda, çoğunluk potansiyel olarak sürükleyicidir, baskıcıdır.
Köpekbalığının cisminden ziyade ismindeki potansiyel tehlike ürkütücüdür. Çünkü köpekbaloğının ne köpek olduğu bellidir ne de balık olduğu. Çoğunluk da bir nev’i aynı ürkütücü potansiyele sahiptir. Çünkü çoğunluk nabzına göre şerbet ister, bu da ister istemez "halk öyle istiyor" türü eyyamcılığı geçer akçe yapar.
Bizim gibi ne demokratik ne de bürokratik bir cumhuriyet olduğu belli olmayan yönetimlerde, çoğunluk potansiyel bir tehdit ve tehlikedir. Nedeni ise siyasi kadroların gelecek dönemde de yönetimde olma şansı ancak ve ancak çoğunluğun memnun edilmesine bağlıdır. Bizim gibi ülkelerde azınlıkta kalmak güvensizlik anlamına gelir. İşte bunun için “Balkon Konuşmalarıyla azınlığın yüreğine su serpilir.”
Yeni bir seçimin sath-ı mailine girdik. Büyük bir algı operasyonu ve debdebe ile azınlık, çoğunluğun yanına doğru sürüklenmeye çalışılıyor. Dev seçim bütçeleri, medya ile kitlelerin zihninin kuşatılması, flamalar, afişler, mitingler ibadethanelerin, dini camaatlerin ve tarikatların arka bahçe olarak kullanılmasının altında yatan sebep hep aynı: algı operasyonu ile azınlığı çoğunluğun yanına sürüklemek.
Türkiye’de oy vermek, al gülüm ver gülüm misali siyasi iktidardan nemalanmak anlamına gelir. Hal böyle olunca da seçimin haysiyetine gölge düşer. Mesele “rüşvet ver, rüşvet al” meselesine indirgenir.
Alman şair Goethe’nin: "Pusulanan doğru yönü göstermesini isteyen mıknatısı ondan uzak tutsun." sözünün bu bağlamda bir anlamının olması gerekir değil mi?...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.