- 1388 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
FARKI FARKLI KILAN BİZİM DÜŞÜNCELERİMİZDİR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Ben sahada beş kişiyi nasıl geçeceğimi değil de on beş kişi beni nasıl durduracağını düşünürüm.”
Michael Jordon
Cesaret , her kişinin harcı değildir. Kimileri kararsızlığa sürüklenir, bu noksanlık yüzünden. Kimileri de ivecenlikle hatalı davranır: “Cahiller cesurdur” söylemlerine yakışır davranırlar. Vaktiyle okuduğum bir kitapta Bernard Shaw’un yazarlığının öykü tadında yolculuğunu okumuştum. Sosyalizmin ve kadın haklarının sıkı bir savunucusu olan İrlandalı yazar G.Bernard Shaw yeni bir kitap yazmış. Kitabı kendi imkanlarıyla bastırmış. Ee, kimse adını sanını bilmediği bir yazarın kitabını kime soracak/hangi kitapçıda bulacak? Bu duruma kendince şöyle bir çözüm buluyor ünlü yazar. Gelin ünlü yazarın bu başarısına birlikte tanık olalım:
“…Ünlü yazar adını duyan/bilen/tanıyan yokmuş. O, her gün şehrin tüm kitapçılarına günün belirli saatlerinde gidip; “Bernard Shaw’ın kitabı var mı?” sorusunu soruyor. Üstelik bunu yılmadan her gün farklı kılık kıyafetler, gözlük, şapka takarak gerçekleştiriyor.
Tabi, “hayır tanımıyoruz,” gibi yanıt alınca o kitapçılara, hatta yolda sık sık insanları durdurup soru/yanıt şeklinde sohbetler yapıyormuş: Ben bir kaçını sizlerle paylaşmak istedim:
“Çok garip siz bir kitapçısınız ve böyle bir yazarın hala farkında değilsiniz,”
“Aa çok ilginç, siz çağın gerisinde mi kaldınız?”
“Hayret, böyle bir yazarı hala tanımamış olmanız çok garip!”
“Duymadınız mı? Oysa ben Bernard Shaw hakkında çok olumlu şeyler duyuyorum.”
“İnsanlar o yazarın kitabının muhteşem olduğunu söylüyorlar…”
Velev ki insanlar “Hayır biz daha önce o yazarın adını hiç duymadık,” gibi yanıt verince de bakın yazar nasıl onları merak duygusu uyandırıp yazdığı kitaba doğru çekiyor:
“…Çok garip ben Londra’yı kültürlü bir toplum sanırdım…” gibi okur tepkileri vermesi kitabı ve adının duyulmasının ilk adımını atmış.
Tabi yazar bununla da kalmamış, soluğu kütüphanelerde, kitap kulüplerinde ve okurların talep yaratacakları ortamlara da ulaşıp aynı soruları sormuş.
Sonuç olarak yazar azimle başarmış. Çağın en büyük yazarlar sınıfında yerini bulmuş.
Günümüzde cesareti başarıya götüren, aynı girişimleri sürdüren birçok yazarımız bu başarıya imza atmaktadır. Talebi kişi kendisi yaratır.
Zekanın akıldan hızlı davrandığını biliyoruz. Hızlı düşünüp eyleme geçenin kazancı zaman ve paradır.
“Problemi çözemiyorsan kurallarına göre oynadığındandır,” der Paul Arden.
“Kayserili bir işadamı İstanbul’da ticaret yapmak istemiş. Tabi o yıllarda sumak adlı baharat tanınmıyormuş. Büyük bir markete girip sumak istemiş. Tabi ne satıcı , ne de marketin elemanları bilmedikleri ürüne “yok” demişler. Kayserili iş adamı bir kamyon dolusu getirmiş olduğu sumakları önce bir depoya koymuş, ardından üç adam tutup marketlere “sumak var mı?” diye sordurtmuş. Bir hafta “sumak var mı, sumak geldi mi? Nasıl yok dersiniz, burası market değil mi?” sorularıyla marketlerdeki satıcıları, müdürlerin dikkatini çekmiş: “Acaba şu sumak nasıl bir şeydir?” diye içlerinde bir merak duygusu uyanmış. Bir haftanın sonunda Kayserili iş adamı o marketlere bu kez, “sumak getirdim alır mıydınız?” der demez tüm ilgiyi toplamış. Böylece bizim Kayserili marketlere o bir ton kamyon dolusu sumağı bir hafta sürmeden bitirmiş.”
Bir de ülke dışından öyküyle yazımızı sürdürelim:
“…Vaktiyle bir kral varmış. Ayakları sert zemine basınca canı yanıyormuş. Tüm krallığının sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Kralın soytarısı bu fikre kahkahalarla gülmüş. Bunun üzerine kral soytarısına neden güldüğünü sorunca soytarı, “çok komik de ondan” diye yanıt vermiş. Kral çok öfkelenmiş tabi;” Bana daha iyi bir fikir vermezsen derhal öldürüleceksin,” demiş. Soytarı hızlı düşünüp bilgece yanıt vermiş: “Bundan kolay ne var efendim; sığır derisini ayağınıza göre kesip, ayağınıza bağlarsınız.”demiş.
Belki de tarihte ilk ayakkabının icadı soytarının gülüşünde saklıydı.
Şimdi diyeceksiniz ki B.Shaw ile bir saray soytarısının ne bağıntısı var?
Evet, bu soruyu sormakta hakkınız var. Cesaret duygusu, özgüvenimizi körükleyip insanı başarıya, finaldeki kurdelayı göğüslememize neden olur. B.Shaw o kitapçılara, insanlara sormasaydı bugün varlığından haberimiz olmayacaktı. O saray soytarısı gülmeyip/ düşüncesini açıklamasaydı bugün yeryüzü sığır derileriyle hala kaplı olacaktı… Ne ilginçtir ki gerçekten doğru/onurlu /azimle çalışanlar yaşamda hem yalnız kalıyor, hem de B. Shaw gibi gazete köşelerinde yazıp eleştirmenlikle kıt kanaat geçinip, sonra da evinin bahçesindeki bir ağacı budarken düşüp ölüyor.
Hızlı karar verebilmek zihinsel enerji tasarrufunda bulunmayı sağlar. Aynı zamanda güven, sabır ve azim başarının keskin kılıçlarıdır. Zaman her zaman başarıdan yanadır. Farkı farklı kılan da bizim düşüncelerimizden doğar.
Mutlu ve başarılı yarınlar dilerim.
Emine PİŞİREN/Edremit
YORUMLAR
İlginç bir çalışma.
Hem ilginç, hem düşündürücü.
Ve,
çok gerçekçi.
Bu cesaret meselesi,
her babayiğitin harcı değil maalesef.
Hele de ömrünü bir maaş karşılığı,
fazla sorumluluk almadan, riske girmeden, cesaret gösterilerinde bulunmadan geçirmiş isen,
bu konuda adım atmak gerçekten zor oluyor.
Yazarlığa gelince:
Bu günlerde Türk hikayeciliği hakkında bir kitap okumaktayım.
Ne kadar çok yazar gelmiş geçmiş bu dünyadan.
Bunlar da sesini az buçuk duyurabilenler ha!...
Sessiz sedasız kaybolup giden ne değerler olmuştur kim bilir.
Güzel bir çalışma idi.
Buruk bir tebessüm bıraktı dudaklarımda sözün doğrusu.