- 1139 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KUR'AN-I KERİM'DE ALLAH CC.FAİZİ YASAKLAMIŞTIR....
Günümüzde helal ve haram maalesef bilinmez haldedir.İnsanlar birbirine borç vermekten kaçınır duruma getirilmiş,güven ortamı kalmamıştır.İhtiyaçlar günümüz şartlarında çok fazlalaşmış,eskiden bir oda bir sofada on kişilik aileler kalırken bugün üç kişi bir evde yaşayamaz hale gelmiştir.
Kapitalist sistem paranın çoğaltılması,paradan para,maldan para kazanma esasına dayalıdır.İnsanlar hiç ölmeyecek gibi dünyaya çalışmakta,hemen ölecekmiş gibi olun buyuran Allahın Resulünün hadisi dikkate alınmamaktadır.Günümüzde her geçen gün insanlar harama bulaşmakta,azar azar faizli muameleler yaygınlaşmaktadır.
Bundan elli yıl önce herkesin kaçındığı,girmekten imtina ettiği bankalar her insanın hergün uğramak zorunda olduğu yer haline getirilmiştir.
Öyle ki bundan yirmi sene öncesi elden alınan maaş ve ücretler bankaya aktarılınca ister istemez ardından kredi verme,otomatik ödeme derken günümüzde herkes mutlaka banka ile muamele yapmak zorunda bırakılmıştır.
Peki bu faiz nedir,insan nasıl faize bulaşmadan yaşayabilir,altın almak,veresiye satmak,kredi ile alışveriş,kredi ile ev,araba alırken nasıl harama düşmeyeceğiz,bu konuda İslam alimlerinin,Kuranın ve Sevgili Peygamberimizin hadisi şerifleri ne emretmektedir.
Elhamdülilllah bu konuda faize düşmeden yaşamak konusunda çıkış yolları hala var.Yeter ki biz harama dalmakta ısrarcı olmayalım.
Bu şuna benziyor,helal olan içecekler hem çok hemde bulunuyorken ısrarla ben şarap içeceğim derse insan bilerek günaha girmiş olacaktır.Hem dünyamızı hem ahretimizi mahvetmemek için bu konularda biraz kitap karıştıralım,bilen alimlerin görüşlerini alalım ve mutlaka nazarı itibara alalım.
Ben acizane biraz kitap karıştırarak bunları derledim sizler için emri bil mağruf yapmak her müslümanın vazifesidir.
Bu faiz konusunu incelediğimizde ne kadar bankalardan uzak durulursa o kadar faiz günahından uzak kalınacağını gördüm.Bankada paranızı hiç bir faiz almadan bırakmanın bile adeta hırsıza merdiven dayamak olduğunu gördüm.
Kredi kartı ile alışverişin faize düşmeyi peşinen getirdiğini gördüm.Bankaya para yatırmakta aynı bankadan kredi çekip de o bankayı güçlendirmekte aynı olduğunu sen kazanırken müslüman kardeşlerin zararı söz konusuysa bunun da caiz olmadığını gördüm.
Bankadan maaşınızı çekip hiçbir şekilde işlem yapmadan peşin alışveriş yapıyor,banka kredisi kullanmıyorsanız ve bankalardan para ile para kazanmıyorsanız harama az bulaşıyorsunuz demektir.
Paranız varsa bunu faizsiz olan katılım bankalarında döviz hesabı açtırıp değerlendirebilirsiniz.Bankalardan alınan faiz hiç bir yere de sarf edilemez,camiinin tuvaletinde vs.sarf edilir ancak der İslam alimleri...
FAİZ NEDİR..
Faiz kelimesi sözlükte "artmak, çoğalmak, yükselmek, şişmek, fazlalaşmak" anlamlarına gelir. İslâm terminolojisinde, akitlerde şart koşulmuş bulunan karşılıksız fazlalık veya ribevi mallardan aynı sınıfına dahil olanların birbirleriyle veresiye olarak satılması anlamında kullanılmaktadır.
Kur’ân’da riba konusu dört yerde geçmektedir. İçki yasağında olduğu gibi riba da aşamalı bir şekilde yasaklanmıştır. Mekke döneminde konuyla ilgili inen ilk âyette riba açıkça haram kılınmamakla birlikte Allah katında çirkin görüldüğüne ve bereketsizliğine değinilerek dolaylı olarak reddedilmekte ve müminler bu yönde uyarılmaktadır (Rûm, 30/39).
Medine döneminde nazil olan Nisâ sûresinin 160-161. âyetlerinde ise Yahudilere faizin haram kılındığı, fakat onların bunu helal sayıp faiz alıp-vermeye devam ettiği, bu yüzden de bir çok ceza ve azaba uğradıkları ve uğrayacakları haber verilerek dolaylı da olsa faiz yasağına temas edilmiş ve bu konuda Müslümanlar yönlendirilmiştir.
Üçüncü aşamada, "Ey îmân edenler, kat kat faiz yemeyin " (Âl-i İmrân, 3/130) buyrularak faiz açıkça ve kesin bir dille yasaklanmıştır. Bakara sûresinde ise faiz şiddetli bir üslupla yasaklanmış, faizi bırakanlara bazı imkanlar gösterilirken ısrar edenlere dünya ve ahirette karşılaşacakları kötü sonuçlar bildirilmiştir. (Bakara, 2/275-279).
Hz. Peygamber de Kur’ân’da getirilen "faiz yasağı"nı açıklamış, uygulamasını göstermiş, ayrıca Kur’ân’da işaret edilmeyen bazı işlemleri faizli işlem olarak gördüğünden yasaklamıştır. (bk. Buhârî, Büyü’, 77-81; Müslim, Müsâkât, 79-85, 96, 101-103).
Veda haccında Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dikkat edin. Cahiliye döneminin faizlerinin hepsi kaldırılmıştır. Ana paranız sizindir. Bu suretle ne haksızlığa uğratılmış, ne de haksızlık yapmış olursunuz" (Ebû Dâvud, Büyü’, 5).
Kur’ân’da yasaklanan faizin dışında Hz. Peygamber; altın ve gümüşün; hurma, buğday, arpa ve tuzun (bu özellikte bulunan gıda maddelerinin) birbirleriyle veresiye veya fazla karşılıkla değişimini yasaklamıştır.
Altın, gümüş ve bu özellikte olanlardan veya buğday, arpa, hurma, tuz ve bu özellikte olanlardan farklı cinslerin peşin olması kaydıyla mübadelesine izin vermiştir. Aynı şekilde kuru hurma ile yaş hurmanın, iyi cins hurma ile kötü cins hurmanın fazlalıkla değişimini, gümüşün vadeli olarak altın karşılığı satımını yasaklamış, altının altınla, gümüşün gümüşle değişimine ancak peşin ve tartılarının eşit olması halinde izin vermiştir. (Buhari, Büyü’, 77-81; Müslim, Müsâkât, 79-85).
Kur’ân, kesin bir dil ile cahiliye faizi, borç faizi (ribe’d-deyn) veya ribe’n-nesie denilen, "vade karşılığında alacağın miktarının artırılması" şeklindeki faizi yasaklamış, sünnet de bu yasağı teyit etmiştir.
Buna ilave olarak sünnet, Araplar arasında cari olup faizli işlem grubunda görülmeyen bir kısım ticari işlemleri ve mübadele şekillerini de yasaklamıştır. Vade sebebiyle tahakkuk ettirilen fazlalığın haramlığı konusunda âlimler arasında görüş ayrılığı yoktur.
Buna mukabil paranın ve gıda maddelerinin peşin olarak, fakat fazlalıkla değişiminin (ribe’l-fadl) yasaklanmış olmasının illeti ve gerekçesi üzerinde farklı görüşler bulunduğundan, bu yasağın ölçüsü, sınırı ve hangi cins ve nevi malları kapsadığı konusunda âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
İslâm’ın faizi yasaklamasının birçok sebep ve hikmeti vardır.
Bunlardan bazılarını şöylece sıralamak mümkündür: Faiz sermaye sahiplerinin ihtiyaç sahiplerini sömürmesine, sermayenin belli ellerde birikip sınıfların doğmasına ve sınıflar arasındaki gelir dağılımındaki farklılığın büyüyerek sosyal dengenin bozulmasına yol açar.
İslâm Dini, servetin âtıl bırakılmamasını, üretim ve yatırım dışında tutulmamasını isteyerek faiz ortamının doğuşunu engelleyici bir ortamı hazırlamıştır.
İslâm’da temel üretim faktörü olarak "emek" kabul edilip, sermayenin risk ve zarara katlanmadan tek başına kazanç aracı olması önlenmiştir. İslâm’daki sosyal dayanışma ve yardımlaşma ilkesi, zekat ve infak emri, emek ve sermayenin birlikte üretime ve yatırıma yönelmesi, kâr ve zararı birlikte göğüslemesi prensibi ve benzeri düzenlemeler, bir bütünün parçalarıdır.
Esasen, sabit bir oran ve miktar olan faiz, sermayenin verimliliğine sınır koymakla, onu çoğu zaman kısa vadeli yatırımlara yönlendirmekte, emeğin üretimden yeterli payı almasını önlemektedir.
Bu yüzden İslâm, sermayenin üretim ve kârdan sabit bir pay olarak bütün risk ve sorumluluğu emeğe yüklemesine karşı çıkmış, sermayenin payını değişken bir oran/miktar üzerine oturtarak emek-sermaye arasında makul bir denge kurmuştur.
FAİZLE İLGİLİ AYETLER:
Kur’an’da faizle ilgili birçok ayet vardır.Konuyla ilgili ilk ayetin Mekke’de indirilen Rum süresinin 39. ayeti olduğuna dair bilgiler vardır. Kesin yasaklamanın Medine’de indirilen Bakara suresinin 275. ayetten 280. ayete kadar olan ayetlerle yapıldığı bilinmektedir.
1.İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını kazanmak için verdiğiniz zekata gelince, işte zekatını veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır. (Rum, 30/39).
2.Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. (Âl-i İmran 3/130)
3.Men edildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık. (Nisa 4/161).
4.Faiz yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi kalkarlar. Bu onların: “Alım satım da ancak faiz gibidir." demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır.
Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faize bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a aittir. Kim faize geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. Allah, faizi yok eder de, sadakaları artırır. Allah, günahkâr kafirlerin hiç birini sevmez. (Bakara 2/275-276).
5.Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden arta kalanı bırakın. Şayet böyle yapmazsanız, Allah’a ve Resulü’ne karşı savaş açtığınızı bilin.
Eğer tövbe ederseniz artık sermayeleriniz sizindir. Böylece ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz. (Bakara 2/278-279).
FAİZLE VE KARZ-I HASEN(BORÇ VERME) İLGİLİ HADİSLER:
1.Rasûlüllah bizi altını parayla veresiye satmaktan nehyetti. (Buharî, 1993: Büyû 80),
2.Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber buyurdu ki: “Altın altınla peşin satılmazsa faizdir. Buğday buğdayla peşin satılmazsa faizdir. Kuru hurma kuru hurmayla peşin satılmazsa faizdir”. (Buharî, 1993: Büyû, 54, 74, 76; Müslim, ts.: Müsakat 79; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 50; Malik b Enes, ts.: Buyu’ 38; Tirmizî,2001: Buyu’ 24; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
3.Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla,arpa arpayla, hurma hurmayla, tuz tuzla başa baş misliyle, peşin olarak satılır. Kim artırır veya artırılmasını talep ederse faize girmiş olur. Bu işte, alan da veren de aynıdır(Müslim, ts.: Müsakat 82)
4.Ebû Hüreyre (r.a.)`den rivâyete göre,: “Rasûlullah (s.a.v.) bir satışta iki satış muamelesini yasaklamıştır.” (Nesâî, Büyü: 73 ,Tırmızı)Bu iki satışı üç farklı yönde anlamlandırılmıştır.
a..Satıcı alıcıya bu elbiseyi sana peşin on, vadeli yirmi liraya satarım der ve bu iki tekliften biri üzerinde anlaşmaya varmaksızın alıcı ve satıcının birbirinden ayrılmasıyla gerçekleşen alışveriş şeklidir.
b..Şâfii diyor ki: Peygamber (s.a.v.)`in yasakladığı bir satışta iki satışın manası şudur: Satıcının evimi şu fiyata sana satarım köleni bu fiyatla bana satarsan gibi veya kölen benim mülküm olduğunda evim de senin mülkün olsun demek gibi. Bu tür alışverişler malın değer ve kıymeti tespit edilmemiş meçhul alışverişler durumundadır.
c..Ebu Dâvud’un Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: “Kim bir satış içinde iki satış yaparsa satıcı için ya bu iki fiyattan az olanı, yahut da faiz vardır.”Bu son hadise göre iki satışın biri peşin diğeri vade farklı satıştır.
5.Însanlar dinar ve dirhemlerin peşine düşer, iyne satışı yapar, hayvancılık yapar ve Allah yolunda cihadı terk ederlerse, Allah onlara bir belâ indirir ve bu belâyı yeniden dinlerine dönünceye kadar da kaldırmaz. (Ebû Dâvud, Büyû’, 54; Melâhim,10; Ahmed b. Hanbel, II, 42).
6.Hz. Peygamber (sav) yaş hurmayı kuru hurma ile değiştirmeyi yasakladı ve "Bu riba’dır, buna müzabene denir" buyurdu. Ancak ariyye satışını bundan istisna etti.
Ariyye bahçe sahibinin ayırdığı bir veya iki hurma ağacıdır. Onların başındaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacağını göz kararıyla tahmin eder. Bunun bedelince yaş hurma (satın alıp) yer" (Tirmizi bir başka rivayette şu ilaveyi kaydeder: "Resulullah (sav) yaş üzümü kuru üzümle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karşılığıyla satmayı yasakladı.
" Yahya İbnu Said ariyye’yi şöyle açıkladı: "Kişinin ailesine yedirmek maksadıyla birkaç hurma ağacının yaş meyvesini, - miktarını tahmin yoluyla takdir edip - kuru hurma karşılığında satın almasıdır.")
Kaynak: Buhari, Büyu 83, Şürb 17; Müslim, Büyu 64, (1540); Ebu Davud, Büyu 20, (3363); Tirmizi, Büyu 64, (13
7.Ebu Said anlatıyor: Hz. Peygamber zamanında bize kötü hurma veriliyordu. Bu çeşitli cins kuru hurmanın bir karışımıydı. Bu kötü hurmanın iki ölçeğini bir ölçek iyi hurma karşılığında satıyorduk.
Bu tarz Hz. Peygamber’e haber verilince: “İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma, iki ölçek buğdaya bir ölçek buğday, iki dirheme bir dirhem olmaz.” buyurdu (Buharî, 1993: Büyû, 20; Müslim, ts.: Müsakat 98; Malik b Enes, ts.:Buyu’ 32; Tirmizî, 2001: Buyu’ 23; Nesâî, 1986: Buyu’ 41, 50).
8.Başka bir rivayette de şöyle gelmiştir. Bilal-i Habeşî Hz. Peygamber’e bernîhurması (iyi cins bir hurma) getirmişti. O, “Bu nereden?” diye sordu. Bilal-i Habeşî:“Bizde âdi hurma vardı. Hz. Peygamber’in yemesi için, ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek aldık”, dedi.
Bunun üzerine Hz.Peygamber: “Eyvah bu ribanın ta kendisi,eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma! Eğer iyi hurma almak istersen elindekini ayrıca sat, sonra onun parasıyla iyi hurma al!” buyurdu (Buharî, 1993: Vekalet 11;Müslim, ts.: Müsakat 96; Nesâî, 1986: Buyu’ 41).
9.İbn Ebi İshak’tan: “…Hz. Peygamber bize altını gümüşle, gümüşü altınla dilediğimiz şekilde satmamızı emretti” nakledilmiştir. (Buharî, 1993: Büyû 81).
10.Müslim’in rivayet ettiği ve yukarda zikrettiğimiz altı mal hadisine ek olarak, Ubade İbn Samit’ten şu ziyade rivayet edilmiştir: “…Bu çeşitler farklı olduğu taktirde, peşin ise dilediğiniz gibi satın”.
Bu hadisi Buharî hariç, beş kitap rivayet etmiştir (Müslim, ts.:Müsakat 81; Ebu Dâvud, ts.: Buyu’ 12; İbn Mâce, ts.: Ticaret 48; Tirmizî, 2001: Buyu’23; Nesâî, 1986: Buyu’ 43).
11.Hz Peygamber’in aşağıdaki hadisiyle bütün standart (mislî) malların mübadelesi de faiz kapsamına alınmıştır.
12.Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpayla, hurma hurmayla ve tuz tuzla misli misline, eşit ve peşin şekilde trampa edilir. Farklı cinsler birbiriyle mübadele edilirse, peşin olmak şartıyla dilediğiniz gibi satış yapınız.”
Bu hadisin Tirmizî’deki rivâyetinde şu ilâve vardır:
“Her kim bu şekildeki mübadelede fazla verir veya alırsa şüphesiz ribâ yapmış olur.”
13.Ebu’l-Minhâl anlatıyor: "Zeyd İbnu Erkam ve el-Berâ İbnu Âzib (radıyallahu anh)’e sarf’tan (yani altınla gümüşü cinsi cinsine satmaktan) sordum. İkisi de şu cevabı verdi:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) altının gümüş mukabilinde veresiye satılmasını yasakladı."Buhârî Büyû 80 8 Şirket 10 Menakıbu’l-Ensâr 50; Müslim Müsakât 87 (1589); Nesâî Büyû 49 (7 280).
14.Hz. Peygamber Veda Haccı sırasında Mekke’de faiz yasağı uygulamasını şu ifadelerle bildirmiştir: “Dikkat ediniz! Cahiliye devrinden kalma faizin hepsi kaldırılmıştır.
Kaldırdığım faizin ilki, amcam Abbas b. Abdilmuttalib’in faizidir” (Müslim, ts.: Hac, 147; Ebu Davud, ts.: Büyü’, 5).
15.İbn Mes’ud şöyle bir rivayet nakletmektedir: “Hz. Peygamber ribâyı (fâizi) yiyene de, yedirene de lânet etti” (Müslim, ts.: Müsâkât 25; Ebu Dâvud,ts.: Büyû 4; Tirmizî, 2001: Büyû 2; İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
16.Ebu Hüreyre’in naklettiği diğer bir rivayet ise şöyledir: “Hz. Peygamber buyurdu ki: “İnsanlar öyle bir devre ulaşacak ki, o zamanda faiz yemeyen kalmayacak. Öyle ki,(doğrudan) yemeyene buharı ( veya tozu)ulaşacak” (Ebu Dâvud, ts.: Büyû 3; Nesâî, 1986: Büyû 2;İbn Mâce, ts.: Ticârât 58).
17.Hz. Peygamber: “Faiz mahvedici yedi günahtan biridir.” buyurmuştur. Burada faiz şirk, sihir, katillik, yetim malı yeme, savaştan kaçma ve iffetli kadınlara iftira etme suçuyla bir tutulmuştur (Buharî, 1993: Vesaya 23; Müslim, ts.: Hacc 144).
Sınırlandırma açısından tartışmalı olmakla beraber: “Faiz ancak nesiededir (borç ,veresiye).”hadisi de faizin haramlığına delalet eden rivayetlerdendir.
18.Konuyla ilgili olay Buharî’nin rivayet ettiğine göre olay şöyle gelişmektedir: Ebu Salih ez-Zeyyat Saıd el-Hudrî’den onun: “Altın altınla, gümüş gümüşle peşin olarak satılır.” dediğini duyunca ona, İbn Abbas’ın böyle söylemediğini haber verir.
Ebu Said el-Hudrî de ez-Zeyyat’a İbn Abbas’a şöyle dediğini anlatır: “Sen bunu Hz. Peygamber’den mi duydun yada Kur’an’dan böyle bir şey mi buldun? diye sorduğunu, İbn Abbas’ında kendisine:“Bunların hiç birini ben söylemedim. Siz Hz. Peygamber’i benden daha iyi bilirsiniz.
Ancak Üsame bana, Hz. Peygamber’in ‘Riba ancak nesiededir’ dediğini haber verdi.”demiştir (Buharî, 1993: Buyu’, 79). (Müslim Müsâkât 101 (1596).)
Ancak, faizin sadece nesie faizi olduğu hususunda itirazlar vardır. Bu hadisi rivayet eden İbn Abbas’ın, fazlalık faiziyle ilgili rivayetler kendisine ulaşması üzerine bu görüşünden döndüğünü bildiren bilgiler mevcuttur. (bkz.Razî, 1990: VII, 75).
Hatta daha önce İbn Abbas ile aynı görüşte olan İmam Şafiî’nin,Müslim’in rivayet ettiği altı mal hadisini gördükten sonra önceki görüşünden döndüğü bilinmektedir (Şafiî, 1993: III, 25).
19.Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm): "Ribâ veresiyededir" buyurdu.(Buhârî Büyû 40; Müslim Büyû 102 (1596); Nesâî Büyû 50 (7 281)
Diğer bir rivayette: "Peşin alış-verişlerde (cinsler farklı ise fazlalık sebebiyle) ribâ olmaz" buyurulmuştur.
20.İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben dinarla deve satıyor dinar yerine gümüş alıyordum. Bazanda gümüşle satıyor onun yerine dinar alıyordum.
Bu durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a arzederek hükmünü sordum. "O andaki (aynı meclisteki) kıymetiyle olunca bunda bir beis yok" buyurdu."Tirmizî Büyû 24 (1242); Ebu Dâvud Büy û 14 (3354-3355); Nesâî Büyû 50(7 281-282); İbnu Mâce Ticârât 51 (2262).
21.Ebû Dâvud’un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "...O günün fiyatıyla almanda bir beis yoktur yeter ki aranızda (henüz ödenmeyen) bir miktar olduğu halde birbirinizden ayrılmış olmayasınız." Ebu Dâvud Büyû 14 (3354 3355).
22.En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir. (Buharî, 1993: İstikraz 4,6,7,13) hadisini ve örfün bağlayıcılığını dikkate alan İslam Hukukçuları, alacaklı tarafından şart koşulmaksızın ve o yörede böyle bir adet bulunmaksızın, borçlunun, daha fazlasıyla veya daha kalitelisiyle ödemede bulunmasını sakıncalı görmemişlerdir.
Yani alacaklı tarafından şart koşulmayan fazlalık faiz sayılmamıştır.(O beldenin ticari hayatında borçların ödenmesinde böyle bir adet bulunsa, bundan dolayı,sözleşme yapmasa da, sanki sözleşme yapılmış gibi, örfen rayiç olan oran üzerinden fazla ödemeyi her iki taraf da umar ve bilirse bu faiz olur)Ayrıca şu iki olayda borcun güzel ödenmesi tavsiye edilir.
23.Buhari’nin Sahihinde, Ebu Hureyre’den rivayet ettiği şu hususa gelince: “Bir adam, Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’e alacağını almak için geldi ve onu yanılttı.
Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem’in ashabı üzüldüler. Bunun üzerine Rasul SallAllah’u Aleyhi Vesellem şöyle dedi “Onu bırakın, hak sahibinin alma hakkı vardır.
Onun için bir deve satın alın ve ona verin” Onlar dediler ki; Onun dişinden daha iyisini göremiyoruz. Rasulullah şöyle dedi: “Onu alın, ona verin. Zira sizin hayırlınız, ödemesini güzel yapandır." Buhari, K. İstikrâd, 2215
24.Ebu Davud da, Ebu Rafi’den şunu rivayet etti: “Rasulullah SallAllah’u Aleyhi Vesellem, bir genç deve ödünç aldı. Sonra ona zekâttan bir deve geldi. Bana onu erkenden o adama borcun edası olarak teslim etmemi emretti.
Bunun üzerine dedim ki; O deveden daha güzel, iyi, ön ve arka dişleri olanını göremiyorum. Bunun üzerine dedi ki: “Onu ona ver. İnsanların hayırlısı, borcunu en iyi şekilde ödeyendir.” Ebu Davud, K. Buyu’, 2904
25.Enes’ten şu rivayet edildi: “Bizden kardeşine borç mal/para veren sonra da kendisine hediye verilen adamın durumu soruldu. Bunun üzerine Resulullah şöyle dedi “Sizden birisi borç verdiğinde; sonra kendisine hediye verilir yada hayvana bindirilirse, o hayvana binmesin ve o hediyeyi kabul etmesin.
Onunla borç verdiği kişi arasında daha önce geçen bir husus müstesna.” İbn Mace, K. Ahkâm, 2423
26.Enes’ten Nebi Sallallah’u Aleyhi Vesellem’in şöyle dediği rivayet edildi “Kişi borç para verdiğinde hediye kabul etmesin.” (Buhari, Tarihinde rivayet etti. Şevkanî de onu aktardı.)
27.(Helak eden yedi şeyden biri faiz almaktır.) [Buhari]
28.(Yedi büyük günahtan biri faiz yemektir.) [Bezzar]
29.(Faiz alana da verene de lanet olsun!) [Müslim]
30.(Vücuduna dövme yapana, yaptırana, faiz alıp verene lanet olsun.) [Buhari]
31.(Allahü teâlâ, dört kimseyi Cennete koymaz: Bunlar, devamlı içki içen, faiz alan, yetim malı yiyen ve ana-babasına asi olandır.) [Hakim]
32.(Faiz 73 kısımdır. En aşağısı, kişinin anası ile zina etmesi gibidir.) [Hakim]
(Bir dirhem faiz alıp vermek otuz zinadan günahtır.) [Taberani]
33.(Hep faiz yiyen sonunda fakirliğe düşer.) [İbni Mace]
34.(Kıyamet yaklaştıkça, faiz, zina, ve içki çoğalır.) [Taberani]
35.(Faiz yetmiş üç çeşittir.) [Hakim]
36.(Faiz, ]genel olarak veresiyede olur.) [Müslim]
37.(Bir zaman gelecek, insanlar, helali haramı düşünmeyecek, sadece paranın gelmesini düşüneceklerdir.) (Riyadün nasihin)
Faiz yalnız İslam dininde değil, semavi dinlerin hepsinde haramdı. Fetava-i Hayriyyede buyuruluyor ki:(Zimmi [gayrimüslim] zimmiye elli lira ödünç verip, faizi ile birlikte ellibeş lira alsa, beş lirayı geri vermesi gerekir. Çünkü, faiz her dinde haramdır.)
Faiz, ödünç vermekte, rehinde ve alışverişte olur. Fıkıh kitaplarında faizin yetmişten fazla çeşidinin olduğu bildirilmektedir. Bunun için alışveriş ve başka sözleşme yapacak kimselerin, hangi hallerde faiz olduğunu iyice öğrenmesi gerekir.
Bu bilgileri öğrenmek farz-ı ayndır. Bilmeyen kimse farkında olmadan faiz alıp verir, böylece büyük günaha girmiş olur. Haram olduğunu bilmediği için tevbe etmez.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek faizdir.
Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Mesela, 12 kile ödemesi şartı ile, on kile buğday ödünç verilse, 12 kilenin hepsi haram olur. Fazladan alınan 2 kilesi kul hakkı olduğu için, geri verilmesi gerekir. On kilesi de haram olduğu için fakire sadaka olarak verilir.
Bir teneke sütün içine konan bir bardak idrar sütün tamamını necis eder. Faizle ödünç verilen paranın, faizini, ana parasından ayırmak mümkün olmaz. Sütte olduğu gibi tamamı kirlenmiştir.
SARRAFLARIN DİKKAT EDECEĞİ HUSUSLAR...
Sarrafların ve bunlardan alışveriş yapanların bilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır:
1- Altın, altın ile değiştirilirken, birinin ağırlığı biraz fazla olursa haram olur. Mesela 7.2 gram ağırlığındaki Reşat altını verip bunun yerine 7 veya 8 gram bilezik almak, faiz olur haram olur. Ağırlıklarının eşit olması lazımdır.
2- Altını altına satarken, ağırlıkları aynı olsa bile biri veresiye olursa yine haram olur. Mesela kuyumcuya, bir Hamit lira verilip yerine bir adet Elgazi istenilse, kuyumcu da, şimdi Elgazi yok, yarın vereyim dese haram olur.
3- Altında ayar farkı nazarı itibara alınmaz. Mesela on gram 24 ayar altın ile on gram 14 ayar altın değişirse, iki taraftan biri, fazla bir şey alırsa, haram olur.
4- Hurda altın, işlenmiş altın, antika altın, birbiri ile değişirken eşit ağırlıkta olması lazımdır. Mesela Hamit verip de yerine Reşat alınırken ayrıca bir şey almak haramdır.
Yukarıda bildirilen haramlara düşmemek için şunları yapmalıdır:
a- Hurda altın getirip yerine işlenmiş altın almak isteyen, önce hurda altınlarını kağıt para ile satar. İşlenmiş altınları da kağıt para karşılığı satın alırsa hiç mahzuru olmaz.
b- Altını, altın karşılığı değil de, kağıt para veya başka mal karşılığı veresiye satmakta da hiç mahzur yoktur. Mesela kuyumcudan bir Reşat altın veresiye bir ton oduna satılabilir. Altın ve gümüş olmayan madeni veya kağıt paralarla da veresiye satmak caizdir.
c- Altını veya herhangi bir malı veresiye pahalı satmak caizdir. (Dürer, Hindiyye, Erba’in-i Selmâni)
d-Hurda olsun yeni olsun onu sarraf satın almalı parasını vermeli,aynı ortamda yeni altını yine parasını hesaplayıp satmalıdır.Buna al gülüm ver gülüm derdi eskiler.Para bir yana mal bir yana da denilebilir.
Her meslek erbabı işiyle ilgili faize bulaşmama durumlarını ilim erbabı alimlerden öğrenmelidir.
FAİZ MESELELERİ...
1- 5 gr 14 ayar ile 5 gr 24 ayar altını değişmek caizdir. Biri fazla ise veya veresiye ise faiz olur. Hadis-i şerifte, (Altın altına, gümüş gümüşe, hurma hurmaya, buğday buğdaya, tuz tuza, arpa arpaya misli misline satılırken, biri fazla olursa faiz olur. İkisi de peşin olmak şartı ile, altını gümüşle [veya başka şey ile] fazla veya eksik fiyatla, alınıp satılabilir) buyuruldu. (Tirmizi)
2- Hurda altın, çok değerli antika bir altınla bile değiştirilirken eşit ağırlıkta olmalıdır. Antikadır, değeri yüksektir diye fazla altın almak faiz olur. Faiz olmaması için, antika altının yanına mesela bir de kalem konursa, bu kalemle birlikte antika altına çok yüksek fiyat istenebilir. Diyelim ki 7 gr antika altın için, yanında başka mal da olduğundan dolayı, bir kg işlenmiş altın istemek caiz olur.
3- Hurda altın yerine işlenmiş altın almak isteyen, hurda altınlar ile işlenmiş altınların fiyatı hesap edilir. Diyelim hurda altın 80, işlenmiş altın da 100 TL tuttu ise, 20 TL fark istenir. Veya hurda altın çok olup 100, işlenmiş altın da 80 TL tutmuş ise, 20 TL fark verilir.
4- Altını, kağıt para veya başka mal karşılığı veresiye çok pahalı satmak caizdir.
5- Bir teneke kaliteli buğdayı, bir teneke kalitesiz buğdayla değişmek caizdir. Biri fazla olursa faiz olur.
Beş teneke kalitesiz buğday verip, 4 teneke kaliteli buğday almak faiz olur. 4 teneke buğdayın yanına başka cins bir mal mesela bir kalem veya bir kitap konur, bununla birlikte satılırsa caiz olur.
6- Bir şey kendi cinsi ile, [mesela arpa arpaya, altın altına] veresiye satılınca faiz olur.
7- Ortak bir malı, ölçmeden veya tartmadan paylaşmak faiz olur. [Mesela kurban etini tartmadan bölüşmek faiz olur. 4 hisseye birer ayak, bir hisseye baş, ötekine de deri konursa faiz olmaz.]
8- Bir malı, mesela 2 ay sonra teslim etmek üzere sattıktan sonra, noksan olarak, daha önce vermek faiz olur. [Çek, senet kırdırmak da faiz olur. Vadesi gelmemiş borcu birkaç ay önce öderken eksik ödemek faiz olur. Faiz olmaması için hepsi ödenir. Sonra alıcı fazlasını borçluya hediye eder.]
9- İki kişi, birer çuval buğdayı, ölçmeden, karıştırıp un yaptırdıktan sonra, ikiye bölüşseler faiz olur.
10- İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütünü bir gün biri, bir gün öteki alsa faiz olur. Her günkü sütü eşit bölüşmek gerekir. [Bunun gibi iki kişinin kirada bir evi olsa, kirasını bir ay biri, bir ay öteki alsa caiz olmaz. Her ay alınan parayı ikiye taksim etmek gerekir. Altın günü, dolar günü, TL günü veya başka bir mal günü yapıp, her seferinde birine altın, Dolar, TL veya başka mal vermek caiz olmaz.]
11- İki kişi, arabalarını, her biri kullanmak üzere, muayyen bir zaman için değişseler faiz olur.
12- Bir şeyi ucuz satın almak veya ona pahalı satmak şartı ile ödünç vermek faiz olur.
13- Bir şeyi, aldatmak suretiyle pahalı satmak veya ucuz almak da faiz olur. Aldatmadan pahalı satmak veya ucuza almak caizdir.
[Bu maddeler, (Erbain-i Selmani) kitabından alınmıştır.]
Faiz çok büyük günahtır. Ancak faizden bahseden çok kimse, faizin ne olduğunu bilmiyor. Sadece faizin bir iki çeşidini biliyor. Halbuki faiz çeşidi çoktur.
Ödünçte bile faizin olduğunu çok kimse bilmez. Mesela iki ay sonra vermek üzere bir lira ödünç almak faiz olur. Hamza Efendinin Bey ve Şir’a risalesinin şerhinde, (Ödünç verirken zaman tayin etmek faiz olur) buyuruluyor.
Faizden kurtulmak için alışveriş bilgisini iyi öğrenmek gerekir. Alışveriş bilgileri, toplu halde birçok İlmihal kitabında vardır.
Sual: Evimi bir arkadaşa verdim. Bana ödünç 100 bin lira verdi. Ben de dedim ki, (Evimden kira almıyorum, sen de parandan faiz alma. Paran bende kaç sene durursa, o kadar sene evde kirasız otur) dedim. Yani para faizsiz, ev kirasız oluyor. Dinimizce bir sakıncası var mı?
CEVAP:Evet. Açıkça faizdir. Evde paranın faizi karşılığı oturmaktadır. Peygamber efendimiz, (Menfaat getiren ödünç faizdir) buyuruyor. Size verdiği ödünç karşılığı evde oturuyor.
Arkadaş size ödünç vermeseydi, kirasız otur der miydiniz? Deseniz bile, bu şekilde bir anlaşma faizdir. Faiz ise çok büyük günahtır.
Sual: Faiz helal, riba haramdır diyorlar doğrusu nedir?
CEVAP:Faiz ile riba aynıdır. Faiz yedi büyük günahtan biridir. (Buhari)
Kur’an-ı kerimde de faizin haram olduğu bildirilmiştir. (Bekara 275-279)
Faizin haram olduğunu bildiren birçok hadis-i şeriflerden biri şöyle:
(Miraç gecesi, karınları ev gibi, içleri yılan dolu insanlar gördüm. Bunların kim olduğunu Cebrail aleyhisselama sordum. Faiz yiyenler olduğunu bildirdi.) [İbni Mace]
Her ihtiyaç zaruret değildir
Mecelle’de diyor ki: Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin, zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (Madde 21)
Bazı kimseler, Mecelle’nin bu maddesini gerekçe gösterip, (Her ihtiyaç zarurettir. Zaruret karşısında da haramlar mubah olur) diyerek haramları mubah gibi işliyorlar. Zaruret nedir, ne değildir?
Zaruret: Kendinin veya nafakasını vermesi gerekenlerin, aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta olması demektir. (Eşbah)
Zaruret, zor ile, başka şey yapmaya imkan olmadığı hallerde olur. (Kamus tercümesi)
Görüldüğü gibi, insanı bir şey yapmaya zorlayan, insanın elinde olmayan semavi sebebe zaruret denir. Kısacası, dinimizin emrettiği veya yasakladığı bir işte, başka bir şey yapamama mecburiyeti zarurettir.
Zarureti birkaç misal ile açıklayalım:
Bir günlük yiyeceği olanın dilenmesi haramdır. Çalışmaktan aciz olup açlıktan ölecek kimse, ödünç arar. Ödünç veren olmazsa dilenir. Dilendiği halde, kimse bir şey vermezse, leş yiyebilir.
24 saat yemek yemeyen kimse açtır. Bu açlığı ihtiyaçtır. Çünkü ölecek bir durum yoktur. Böyle bir kimsenin leş yemesi haram olur. Burada görüldüğü gibi, zaruret, bütün kapıların kapanması halinde yapılacak son çaredir.
Kullanılmadığı zaman helake sebep olan yasak şeyi kullanmak zaruret olur.
Kullanılmaması sıkıntıya, meşakkate sebep olursa, ihtiyaç denir. Mesela günlerce aç kalıp yiyecek bir şey bulamayanın ölmeyecek kadar leş yemesi zarurettir. (Uyun-ül-Besair s.119)
Ölmeyecek kadar yemek zaruret; fakat doyuncaya kadar yemek zaruret değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(İhtiyaç başka, zaruret başkadır. Zaruret halinde caiz olan şey, ihtiyaç olunca caiz olmaz. (İhtiyacı olana faiz haram olmaz) demek, Kur’an-ı kerimin emrini değiştirmek olur. Maide suresinin 3. âyet-i kerimesinde (femenidturra fi mahmasatin) buyuruluyor.
[Mahmasa, açlıktan ölme hâlidir. Muztar, sıkışık, zaruret halinde olan çaresizliktir.]
Âyet-i kerimenin meali, (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) demek olur.
Bu âyet-i kerime, zaruret halinde haramdan affolunacak özrü beyan buyurmaktadır. Faiz ile ödünç almak için her ihtiyaç özür olsaydı, faizin haram edilmesinin sebebi kalmazdı.
Çünkü faiz ödemeyi ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan, açıktan para vermek istemez. Allahü teâlânın bu yasak emri, yersiz lüzumsuz olurdu. Allahü teâlânın kitabına böyle iftira edilemez. Helale haram, harama helal diyen kâfir olur. Her ihtiyaç zaruret sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz.
Faizin haram edilmesi, abes, lüzumsuz bir emir olur. Hatta oruç kefaretini, yemin kefaretini ödemek niyetiyle, fakirleri doyurmak için faiz almak da caiz değildir.) [Müjdeci Mektublar 202]
Öldürmek için silah çekene karşı kendini korumak, meşru müdafaa olur. (Mecelle şerhi)
Saldırıya uğrayanın, kendisini korumak için, meşru savunmaya geçip, saldırganı zararsız hâle getirmesi caizdir. Ancak bir kimse, sırf korkutmak için (seni öldürürüm) derse, hemen onu öldürmeye kalkması caiz olmaz.
KATILIM BANKALARINA BAKIŞ...
Sual: Katılım bankalarıyla diğer bankaların çalışmaları aynıdır. Zerre kadar fark yoktur. Katılım bankaları, kâr ortaklığı adı altında kâr payı veriyorlar. Diğer bankalar da, buna kâr demiyor, faiz diyorlar. Sadece isim farkıyla, biri caiz, öteki haram olur mu?
CEVAP:Önemli olan sözleşmedir, çalışma tarzlarının aynı olması bir şeyi değiştirmez. Mesela, bir erkeğin yabancı bir kadınla ücretli veya ücretsiz beraber olması zina olur, ama iki şahit yanında nikâh yaparak beraber olması, helal olur. Yapılan iş aynı ise de, sözleşme farklıdır.
Bir banka, bin lira için, bir lira faiz alsa haram olur. Fakat aldığı fazlalık para için muamele masrafıdır dese caiz olur, faiz derse haram olur. Burada yapılan iş aynı ise de, anlaşma, söz farklıdır.
Katılım bankaları da, kâr zarar ortaklığı derse, mahzuru olmaz. Sadece kâra ortak denirse, diğer bankalardan bir farkı kalmaz.
Sual:Katılım bankalarından ev almak faiz olmuyor mu?
CEVAP:Katılım bankalarında şöyle bir sistemle insanlar ev sahibi olabilmektedirler.Katılım Bankası sizin seçtiğiniz,beğendiğiniz evi sizin adınıza peşin para ödeyerek satın alır,kendi malı yapar.Siz de bu Katılım bankasından veresiye olarak 12-24-60 aylık sabit taksitlerle evi satın alırsınız,ödeyeceğiniz miktar bellidir,veresiye bir satış işlemi yapılmış olur.
Bu şekilde araba,yazlık,ev,dükkan gibi gayri menkuller edinilir denilmektedir.Sistemin İslama uygun olup olmadığını bir bilenden öğrenmekte sormakta yarar vardır.Ben sistemin böyle işlediğini duydum.
Sual:Katılım bankaları daha az kar payı veriyor ve ev,araba kredisi için daha fazla masraf alıp pahalıya geliyor diğer faizli bankalara göre neden böyle oluyor.
CEVAP:Katılım bankaları müşterinin kendilerine verdiği parayı,altın hesabını helal dairesinde kullanarak,şirketlerine iş yaptırdıklarını oluşan kardan pay verdiklerini söylemektedirler.Kar ne kadarsa o oranda dönem sonunda pay dağıtılmaktadır.Zarar olursa zarar da pay edilecektir bu peşinen kabul edilmektedir.
Ahirette zarar görmemek için az olan kazancı haram olan çok kazanca tercih etmek akıllı insanların yapacağı iştir.Helal iki haram dörtten elbette daha hayırlıdır.Katılım Bankalarının mali durumunu ve işlerini inceleyip sormakta yarar vardır.
ALTIN GÜNÜ YAPMAK UYGUN MUDUR..
Sual: 10-15 arkadaş, tasarruf yapmak için, altın günü yaparak, toplanan altınları kur’a çekerek her hafta veya her ay birine vermek caiz midir? Caiz değil ise, çıkar yolu nasıldır?
CEVAP:Kitaplarda bunun caiz olmadığı, faiz olduğu bildiriliyor. Yine fıkıh kitaplarında şu örnekler de veriliyor:
İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütünü bir gün biri, bir gün öteki alsa faiz olur. Her günkü sütü eşit bölüşmek gerekir. Bunun gibi iki kişinin kirada bir evi olsa, kirasını bir ay biri, bir ay öteki alsa caiz olmaz. Her ay alınan parayı, ikiye taksim etmek gerekir.
Altın gününün caiz şekli, şöyle olabilir:
Sohbet etmek için, önce hangi evlere gidileceği, kur’a ile veya anlaşarak tespit edilir. Sonra, her gidilen evin sahibine, mesela bir çeyrek altın hediye edilir. Böyle hediyeleşme usulü ile yapılırsa, caiz olur. Denilebilir ki, bizim niyetimiz hediyeleşmek değil, tasarruf etmektir.
Evet, niyet tasarruf olsa da, hediyede, alışverişte, nikahta söze itibar edilir, niyet geçersizdir. Niyeti ne olursa olsun, bunu sana hediye ettim der de, öteki kabul ederse, hediye sahih olur.Her işin sonunda insanlar helalleşmelidir.Ticaret yapanlar,kurban kesenler,yolculuk yapanlar,hacca gidenler,komşuluk yapanlar mutlaka helalleşmelidir.
MALIN KIYMETİNİ GİZLEMEK...
(Satılan şeyin ayıbını ve satın alınan şeyin kıymetini gizlemek fâiz olur) deniyor. Bir kimse sattığı malı kaça aldığını söylemek mecburiyetinde midir?
Sorana, malın alış fiyatını değil, piyasa değerini söylemelidir. Piyasa değeri demek, bu maldan anlayan bilirkişilerin, eksperlerin verdikleri fiyat demektir, alış fiyatı değil.
Bir kimse bir malı çok ucuza alsa da, rayiç fiyattan satabilir. Mesela 50 liraya alınan bir mal, piyasada 100 lira ise, (Bu malın değeri 100 liradır) diyerek satmak caiz olur. (Bu malın değeri 200 lira, ama sana 100 liraya satıyorum) demek, müşteriyi kandırmak caiz değildir.
FAİZ YİYEN EBEDİ CEHENNEMDE MİDİR...
Sual: Başta Diyanet’inki olmak üzere okuduğum her mealde, Bekara sûresinin 275. âyetinde, (Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi haram kıldı.
Kime Rabbinden bir öğüt gelir de, faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah’a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır) deniyor. Diğer meallerde de ebedî kalır, sonsuz kalır deniyor. Günah işleyen niye ebedî Cehennemde kalıyor?
CEVAP:Tefsirden, mealden din öğrenilmez. Faiz haramdır, haram işleyen ebedî Cehennemde kalmaz. Hadis-i şerifleri bile okuyanlar böyle yanlış hükme varırlar. Mesela, (Zina edenden iman çıkar), (İçki içenin imanı gider), (Namaz kılmayan kâfirdir) hadis-i şeriflerini okuyan da, bu günahları işleyenlere kâfir der.
Faiz de büyük günahtır. Faiz alıp verene kâfir denmez. Faizin haramlığına inanmayan kâfirdir ve ebedî Cehennemde kalır. Faiz alıp verdiği için değil, faizi helâl saydığı için ebedî Cehennemde kalıyor. Ali Fikri Yavuz’un mealinde, (Kim de, haram olan bu ribayı helâl diye yemeye dönerse, işte onlar cehennemliktir, o ateşte ebedî olarak kalacaklardır) deniyor.
Böyle açıklamalı yazılınca, yanlışlığa fırsat verilmemiş oluyor. Bir şeyin hükmü mealden değil, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Bu bakımdan fıkıh ilmini bilmeden âyet ve hadis okumak çok yanlıştır.
Alışverişte faiz, genelde ağırlık veya hacimle ölçülen bir cinsten olan malların birbirleriyle takas edilmelerinde oluyor.
FAİZ OLAN VE FAİZ OLMAYAN MESELELER..
Faiz olur: Bir teneke buğdayı, bir teneke buğdaya veresiye satmak faiz olur. Buğdaylardan birinin kaliteli, ötekinin kalitesiz olması fark etmez. Biri bir tenekeden az veya fazla olursa peşin satmak da faiz olur.
Faiz olmaz: İki şarttan biri bulunup biri bulunmazsa, farklı miktarda peşin satmak caiz olup, eşit miktarda olsalar da, veresiye satmak yine faiz olur. Bir teneke buğdayı, iki teneke arpaya peşin satmak caiz olur. Beş yumurtayı altı yumurtaya peşin satmak caiz olur. Para bozdurmak, mesela 100 lira verip iki 50 lira almak caiz olur.
Faiz olur: Beş metre basmayı, beş metre basmaya veresiye satmak faiz olur. Üç yumurtayı, veresiye üç yumurtaya satmak da faiz olur. Bozdurmak için 100 lira verilse, bozan kimse de, 50 lirasını şimdi verse, diğer 50 lirasını veresiye verse faiz olur.
Faiz olmaz: Yarım altın verip, yarım altın ağırlığında iki çeyrek verilse satış caiz olur. Altın ve gümüş, ağırlıkla ölçülür. Basılı altın liraların ağırlığı belli olduğu için, bunları sayı ile de kullanmak caiz olur. Ancak kullanırken, ağırlıklarını düşünmek gerekir.
Faiz olur: 5 gram 18 ayar altını, 4 gram 22 ayar altına satmak faiz olur.
Faiz olmaz: Kâğıt parayla altını, peşin de, veresiye de, satın almak faiz olmaz.
Faiz olur: Altın ve gümüşü, ayrılmadan önce almak ve vermek şarttır. Yani birbirinin eline vermek gerekir. Ayrıldıktan bir iki dakika sonra verse, satış sahih olmaz.
Faiz olmaz: (Bu bir teneke buğdayı, bir teneke tohumluk buğdaya sattım. Bu bir teneke buğdayı, bir teneke taze arpaya sattım) diyerek sözleşmek caiz olur. Fakat sözleşme yerinden ayrılmadan, tohumluk buğdayı veya taze arpayı teslim almak gerekir.
Faiz olur: Altın ve gümüşten başka madenlerde, sanat, işçilik farkı olabilir. Bir bakır semaveri, daha ağır bakır semaver karşılığı satmak caiz olur. Çünkü altından ve gümüşten başka madenler, üzerinde işleme yapıldığından, sanat yönüyle, ağırlık ölçüsünden çıkıp, tane ile veya götürü usulüyle satılabilir. Fakat bunları ağırlıkla satmak âdet olan yerlerde, ağırlık farkı yine faiz olur.
Faiz olmaz: Eski bakırı, yeni bakırla aynı ağırlıkta ve peşin değişmek caiz olur. Yeni bakır hafifse, bununla az miktar başka mal veya para da, peşin verilince caiz olur, faiz olmaz.
Faiz olur: Buğdayı buğdaya peşin satarken, birinin hacmi fazla olursa faiz olur. Hacimleri eşit, fakat biri veresiye ise yine faiz olur.
Faiz olmaz: Arpayı buğdaya satarken, hacimleri aynı olsa da veresiye satmak faiz olup, hacimleri farklı olsa da, her ikisi peşin caizdir.
Faiz olur: Ağırlıkları eşit, fakat biri veresiye ise, faiz olur. Ağırlık veya hacimleri eşit olmayan peşin satışta, faizden kurtulmak için, ağırlık veya hacmi az olan malın yanına, aynı cinsten olmayan, başka az bir şey de ilave edip, iki şey bir arada iken, pazarlıkla alınmalı. Böylece faiz olmasa da, ilave edilen şeyin kıymeti azsa, tahrimen mekruh olur.
Faiz olmaz: Birkaç kimse arasında müşterek olan, ölçek veya ağırlıkla ölçülen bir malı, ölçmeden paylaşmak faiz olur. Fakat, her biri diğerlerine bir defter, ikincisi bir mendil, kalem gibi şeyler de verip helâlleşilirse caiz olur. Vermeden helâlleşmekle caiz olmaz.
Mesela üç kişinin on kilo kadar ortak buğdayları olsa, yaklaşık üçe bölseler faiz olur. Göz kararıyla böldükten sonra, birinci ortak ikinci ortağa bir kalem verse, ikinci ortak üçüncüye bir mendil verse caiz olur.
Faiz olur: Ağırlıkla ve kile ile ölçülen ve ölçülmeyen her şey, kendi cinsiyle veresiye satılınca, miktarı aynı olsa da faiz olur.
Faiz olmaz: Maddeleri veya kullanış yerleri aynı olmayan veya insanlar tarafından sıfatları değiştirilen şeyler, aynı cinsten değildir. Mesela elma sirkesi ile üzüm sirkesi, koyun etiyle sığır eti, buğdayla ekmek aynı cinsten değildir.
Faiz olur: Miktarları eşit olsa da, hacimle veya ağırlıkla ölçülen bir şeyi, kendi cinsi karşılığı, ölçmeden toptan satmak faiz olur. Çünkü böyle şeylerin satışında, söz kesilirken, ölçülerek, miktarlarının aynı olduğunu bilmek, alışverişin sahih olması için, şarttır.
Faiz olmaz: İmam-ı Muhammed’e göre, ekmeği taneyle ve ağırlıkla ödünç vermek faiz olmaz.
Faiz olur: Buğdayı, buğday ununa aynı hacimde de satmak faiz olur. Çünkü buğdaydan, aynı hacimde un hâsıl olmaz.
Faiz olmaz: Unu ve buğdayı, ekmeğe satmak faiz olmaz. Çünkü ekmek, başka cinsten olmuştur ve sayı ile ölçülür.
Faiz olur: Hacimle veya ağırlıkla ölçülen bir malı, ölçmeden ödünç vermek veya almak faiz olur. Ödünç verilen şey, hediye olarak verilirse, böyle bir tehlike olmaz.
Faiz olmaz: Susam, zeytin gibi yağ çıkarılan cisimler, kendi yağları karşılığı satıldığı zaman, yağ, cisimdeki yağ miktarından fazlaysa caizdir ve yağın aynı miktarı yağ karşılığı olup, fazlası posa karşılığı olur. Fazla değilse, az veya eşitse veya belli değilse faiz olur.
Faiz olur: Bir malı, on liraya satıp, müşteriye teslim ettikten sonra, parayı teslim almadan, malı müşteriden, dokuz liraya geri satın almak faiz olur.
Parayı tamam alınca, satın alabilir. Bir malı sattıktan sonra, parasının hepsini tamam teslim almadan, o malla birlikte başka bir şeyi, aynı fiyatla geri satın almak faiz olur.
Faiz olmaz: İki kişinin kirada ortak bir evi olsa, kirasını her ay bölüşseler faiz olmaz. Fakat bir ay biri, diğer ay biri alsa faiz olur.
Faiz olur: İki kişinin ortak bir ineği olsa, sütü bir gün biri, bir gün diğeri sağsa faiz olur. Her gün çıkan sütü paylaşmaları gerekir. İki kişi, mesela bir otomobili, arabayı her biri kullanmak üzere, belli bir zaman için değişseler faiz olur.
Rabbim bizi ve tüm müslümanları faize düşmekten korusun.
05.03.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU