- 890 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
KANUNİ’NİN KANUNU VAR MIYDI?
Dünkü haberlerde ( 03.03.2015 ) Bilmem dikkatinizi çekti mi HDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ile bir Emniyet yetkilisi arasındaki diyalog?
Kadınlarla ilgili özel bir gün yaklaşmaktaydı. Yahu özel gün dediysem kadınların o malum özel günlerinden bahsetmiyorum. Dünya Kadınlar Günü mü yoksa Dünya Emekçi kadınlar günü mü olduğuna bir türlü karar verilemeyen günden bahsediyorum.
Bizim ülkemizde ev kadınları evde yan gelip yatıyor zannedildiği için pek de emekçi gözüyle bakılmaz onlara. Dolayısıyla da gün eğer Dünya Emekçi Kadınlar günüyse ev kadınlarının kıçlarını kırıp evde oturması gereken bir gündür(!) Yok Dünya Kadınlar Günüyse eyvallah. ‘’Tüm kadınların günüdür’’ der, öper başımıza koyarız.
Her neyse…İşte bu özel günün yaklaşması münasebetiyle pek çok siyasi parti gibi HDP de çeşitli yerlerde etkinlikler düzenliyor. Bu etkinliklerden biri de Iğdır’da Zübeyde Hanım Bulvarında ‘’Özgür Kadınlar Kongresi’’ tarafından tertip ediliyor. Lakin etkinlikte bir gerginlik yaşanıyor.
Gerginliğin sebebi etkinliğin yapıldığı alana Abdullah Öcalan’ın posterinin asılması. İl Emniyet Müdürlüğü ( Sanırım Valinin emriyle ) bu posteri ( Ya sa pankartı) İndirmek istiyor. Mitingde bulunan HDP Milletvekili Pervin Buldan da ‘’ İndiremezsiniz ‘’ Diyor.
Ortaya trajikomik bir manzara çıkıyor.
Emniyet yetkilisi ‘’ Yaptığınız suçtur. Kanunsuzdur ‘’ Diyor. Buna mukabil milletvekili de ‘’Asıl sizin yaptığınız kanunsuzluktur, suçtur’’ diyor.
Şimdi…
İşin aslına bakarsanız ikisinin de elinde sağlam deliller var birbirlerini suçlamak için.
Emniyet yetkilisine göre:
1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2. Slogan atılması,
3. Ses cihazları ile yayın yapılması,
4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi. Suçtur.
Tabii ki burada hemen akla gelen ‘’ Madem suçtur o halde suçluları toplar alırsın içeri’’ denilebilir ama binlerce insanın hangi birini alırsın. O zor. Onun yerine hiç olmazsa o resimlerin indirilmesini sağlayarak oluşmuş olan suçun devamını engellemeye çalışmıştır emiyet görevlisi
Milletvekili Pervin Buldan’a Göre:
Madem ki pkk bir terör örgütüdür ve Abdullah Öcalan da - hapiste olsa bile- bu örgütün başıdır o halde bizzat kendisinin hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir milletvekili olarak onunla görüşmesine nasıl izin verilmektedir?
Kadın açık açık diyor: ‘’ Asıl suç işleyen sizsiniz. Ben bir milletvekili olarak o resmini indirmeye çalıştığınız şahısla devamlı görüşüyorum’’
Pervin Buldan’ın söyledikleri de doğru. Bizzat şahit oluyoruz. Yani öyle gizli kapaklı değil. Açık açık terör örgütünün başıyla görüşüyor, ondan talimatlar alıyor , onun mesajlarını tüm tv kanallarında okuyor falan filan…Artık vaka-i adiyeden olan olaylar.
3713 Sayılı Terörle Mücadele kanununun 7. Maddesine göre Emniyet yetkilisi Haklı
Resmi indirilmeye çalışılan Abdullah Öcalan ile Milletvekili sıfatıyla sık sık görüşebildiğini bayan etmek suretiyle Pervin Buldan da haklı.
Dünden beri Nasrettin Hocanın kedi ve et fıkrasındaki gibi sorup duruyorum:’’ Kedi eti yediyse kedi nerede? Yok bu kedi ise et nerede?’’
Neticede ortada bir suç var ama suçlu yok!!!
Ya da suç yok ama suçlu var
Bir başka olasılık: Suç da yok, suçlu da yok
Bir diğer olasılık : Suç da var suçlu da var.
Dört bilinmeyenli bir denklem olarak görünse de aslında başka bilinmeyenler de var:
Ortada bir suç yoksa niçin bir milletvekili ve bir emniyet yetkilisi birbirlerini kanunsuzlukla suçladılar?
Ortada bir suç varsa asıl suçlu kim?
Ona bakıyorsun o haklı, buna bakıyorsun bu haklı. E artık birileri çıkıp ‘’Sami Hocam sen de haklısın’’ desin yoksa bu işin içinden çıkamayacağım ben.
Ya da en iyisi ben yine başka konulara takayım kafayı. Tabii ki tarihle ilgili olsun. Mesela Kanuni Sultan Süleyman’ın kanunu var mıydı? İyi bir kanuni miydi? Eğer öyle ise ona kanun çalmayı kim öğretmişti? En güzel hangi parçaları çalardı? Ünlü kanuni Tatyos Efendi ile Kanuni Sultan Süleyman arasında bir akrabalık bağı var mıydı?
Evet evet…İşte yeni araştırma konum. En azından şu yukarıdaki olay gibi karmaşık değil. Kolları sıvayayım bir an önce.
YORUMLAR
sami biberoğulları
BEKLEDİĞİM YORUM BUYDU ÇÜNKÜ )))))))))))))))
SELAM VE SEVGİLERİMLE.
Sevgili Sami hoca ; bu ülkede siyaset öyle karmaşık bir hâl aldı ki ; nasıl izah edebileceğimi kara kara düşünürken yine sen geldin aklıma : Senin bile içinden çıkamayacağın kadar karışık ! Sanırım anlatabildim galiba.
sami biberoğulları
İnan şu memlekette herkes siyaset profesörü oldu bir ben talebesi bile olamadım siyasetin. O bakımdan da kafam karmakarışık oluyor bu acayip denklemler karşısında.
Hele bir de matematik 0 olunca iyiden iyiye çuvallıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Orhan Efendinin dediği gibi;"haklısın haklı, bence sende haklısın" Hocam.
Kafa yora yora bir hal olduk, ama netice aynı. Ortada suç yok Hocam, varsa da suçlu millet. Bu manzarayı bizzat bugün ki iktidar ortaya çıkardı. İktidarı da bu millet ortaya çıkardığına göre yapacak bir şey yok.
Selam ve dua ile...
sami biberoğulları
Arabamız bir çamura saplanıp kalmıştı. Geldi birileri dedi ki '' Bu yoldan giderseniz hep çamura saplanırsınız'' Arabayı çamurdan çıkarıp başka bir yola soktu. O yol da çamur. Araba yine çamura saplandı.
Üçüncü bir yol var mı? İşte onu düşünüyoruz. Tabii ki araba tamamen çamur içinde kaybolmadan bulmak lazım.
Hayırlısı Allahtan.
Selam ve sevgilerimle.
'Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan' paradoksu (kısır döngü/fasit daire) örneği...
Vekil, 'samimiyet testi'nden başarıyla çıkamamış...
Siyasetin 'solda sıfır' kalması gereken 'kardeşlik' idealinin samimi savunucusu olduğunu gösterememiş...
Bir adım bile atmayan tarafın kendileri olduğunun resminde poz vermiş...
Oysa, anaların böyle böyle ağlatıldığını sağır sultan bile duymuştu...
Demek, amblem, resim ve işaretler vekil için daha değerli, savunulası...
'Beyaz adam' tarafından incik boncukla kandırılan 'yerli buldumculuğu'...
Öyle, hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Vekil fırsatı ganimet saymış. Onları biliyoruz artık. Niyetlerini de tıynetlerini de bilmeyen yok. Şakin onlara bu fırsatın yolunu açanın hiç mi kabahati yok?
Selam ve sevgilerimle.
Hocam hatırlayın Balkanların bizden kopuşunu hepsi hak hukuk diyerek başlamadı mı davasına.Tarih tekerrür ediyor.Çok uluslu Amerika ve İsrail başta olmak üzere bir çok Türkiye düşmanı bu bölünmeyi içten içe senelerce desteklediler ve hala desteklemektedirler.Bizim ülkemizde olmadığı kadar ajan dolu olduğunu istihbaratçı olanlardan duymayan kalmadı.Hala biz gözümüzü açıp ne ne değildir analizi yapamazken yakında eyalet sistemi gelip başımıza bir de başkan seçince herkes sanırım ayılacak.Ancak o zamanın geç olmasından korkuyorum.Yoksa derdim vatan olmasa bunlar benim de ve bizim gibi düşünenlerin derdi olmazdı.Bakın herkes nelerin derdinde.Kimi para,kimi ev kimi araba...kimi bilmem ne bela ile uğraşıyor.Saygılar efendim.
sami biberoğulları
Aynen dediğiniz gibi balkan topraklarının elimizden çıkışıyla ilgili kaç tane yazı yazmışımdır bilemiyorum.
Tarih öylesine tekerrür ediyor ve o kadar benziyor ki Balkan topraklarının elimizden çıkması ile şimdi yaşananlar o kadar olur yani. Aslında herkesin okuması gereken bir yazı:
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=114762
Selam ve sevgilerimle.
Bizim oralarda bu gibi durumlar için "ne kırığı küstürüyor, ne dürümü ıstırıyor" derler.
On üç yıldır bunları bu hale getiren, azdıran hatta kudurgan hayvan psikolojik yapanlar; bunlara hiç bir şey yapamaz ve yaptıramazlar...
Sayın "Ala" İçişleri Bakanı'na bak, anla...
İmam-cemaat, bunlara daha uygun...
Tümü.. hepsi İmam zaten, cemaat hazır; din çok iman yok !
Günaydın hocam...
sami biberoğulları
Güzel bir benzetme. Bunu bir yerlerde kullanırım artık.
Selam ve sevgilerimle.
Karışık bir durum.
Alışılmadık bir ortam.
Bir geçiş süreci günün popüler deyimi ile.
Az sabredip, görmemiz lazım saçımız ak mı, kara mı diye.
Bu vatanı, atalarımız kanları ile kurdular, bizlere emanet ettiler diyoruz ya;
bir tek çakıl taşını kimselere vermeyiz diye feryat figan ediyoruz ya;
Kürtlerin de bu vatanın evladı olduğunu, o kanı döken atalar içinde onların da olduğunu unutuyoruz.
Zamanında,
tüm halklar Osmanlı'dan kopup giderken,
onlar gitmemişler.
Halifelerine bağlı kalmışlar.
(Ya da İngilizler, onları da ayaklandırıp, bağımsızlıklarını sağlamadı. Sebebi nedir bilemiyorum. Yaşadıkları bölgede sömürülecek bir şey keşfetmemiştir belki.)
Sonra,
halifelik kaldırıldı, Kürtleri Türklere bağlayan hiç bir bağ kalmadı arada.
Ne oldu?
Şeyh Sait oldu.
Top oldu, tüfek oldu, mahkemeler kuruldu, ölümler oldu.
Sesler kesildi.
Ne zamana kadar?
Bu dünyanın düzenini kuranlar, düzenin geleceğinden endişe duyana kadar.
Turgut Özal geldi, baktılar pabuç pahalı, bu adam olaylara değişik yaklaşıyor,
hemen başına bir bela musallat ettiler.
Neydi o bela?
Kürtler...
Sen Ermeni terörünü bitirirsin ha!...
Al sana çok daha belalısını...
Olay budur bence.
Lozan'da yapılması gereken, bu gün yapılıyor belki.
sami biberoğulları
Benim endişelerimi ve korkularımı anlatabilmem bu yazıla pek mümkün olmadı.
Şu yazımı da okumanı tavsiye ediyorum.
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=114762
İşte bu tekerrür eden tarihten ve getireceği sonuçtan korkuyorum.
Selam ve sevgilerimle.