- 622 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mustafa - Bölüm 6 – Ayten’in Aklı Kızında. Aman Fark etmesin…
Nergis saçını kuruttuğu gibi hemen odasına yönlenip uçuş kıyafetlerini giymeye koyuldu. Anne Ayten Hanım da kızına yardımcı olabilmek adına onun kahvaltısını da hazırlıyordu. Ayten hanım her zamanki gibi sıkma portakal hazırlamaktaydı. Bu alışkanlığından hiç ödün vermez; yıllardır sabah kahvaltısında evde kimi bulursa muhakkak bir bardak olsun içirirdi. Bunda Antalyalı olmasının etkisi şüphesiz tartışılmaz. Çünkü genç kızlığını geçirdiği yer bir çiftlikti. Portakal ağaçlarıyla dolu bir çiftlik… Annesi Zarife Hanım yıllarca portakalın her halini, enerji olması, hastalıktan koruması için eş dosta ikram eder, ev halkını portakala boğardı. Çiftliği gezmeye gelen akrabalara bir miktar portakalı poşetler verir, çiftlikte bulundukları sürece portakal sıkmasını elleriyle yapardı. Sonra sonra ortaya çıkmış olan mutfak robotlarına kıymet vermez, onların portakalı ezdiğini söyleyerek portakal suyunun basınç ile ortaya çıkarıldığında asıl içilebilir gerektiğini belirtirdi. Böyle bir ortamda yetişmiş Ayten Hanım da anasının kızı olmuş, portakal hassasiyetini bu yaşına kadar yeşerterek yaşamıştı.
Uzun saçlarını başının ardında topuz haline getiren Nergis mutfağa yöneldi. Artık saçlarını bu stile getirmek biraz da işin gerektirdiği tezliğe bağlı olarak fazla vaktini almıyordu. Zaman zaman gıda ile de haşır neşir olmalarından ötürü saçlar dağınık kalamazdı.
- Bugün yolculuk nerelere kızım?
Kahvaltı sofrasına muhabbeti de eklemek Ayten hanımın büyük keyiflerinden sayılır, kızıyla seyahat programlarını konuşur, güzergâhları bir bir söylemesini beklerdi. Nergis de büyük bir içtenlikle teker teker cevaplardı. Ayten’in sorularını rahat tavırla sorduğuna bakmamalıydı. Yerden onca yükseğe çıkan makinede dünyanın bir oyanına bir buyanına gidip gelmesi aklının her seferinde onda kalmasına yeterli sebebi barındırıyor.
- Önce Samsun’a anne. İlk sefer oraya olacak ve geri döneceğiz. Sonra Berlin’e uçuş var. Birkaç saat dinlenip gece geri döneceğiz. Kalmalı olmayacak bu seferki.
Cümlenin son kısmını özellikle vurgulayarak söyledi. Biliyordu ki annesi için bu seyahatler zaten merakta kalmanın en tedirgin edici hallerindendi; bir de üstüne oralarda kaldığında annesi iyice meraktan delirecek seviyeye varıyordu.
”Kalmalı olmayacakmış! Bir de bana sor sen. Sanki oralara kadar yürüme gidecek. Aklım kalmasın da ne yapsın. Neyse, ya nasip..” diyerek iç geçiren Ayten bir yandan biten meyve suyunu yeniliyordu.
- Nurten teyzem aradı dün. Akşam unuttum diyemedim. Yarın öbür gün bize gelecekmiş. Annene haber et, selam söyle dedi.
- Aleykümselam, dedi Ayten, kendi duyacağı kadar bir sesle. “Buyursunlar gelsinler. Bayramdan beri göremediydim, iyi düşünmüş.
- Elbet iyi düşünmüş. Bu gelişinin de benimle özel bir ilgisi var mı? Sen bilirsin!
Nergis’in sözlerinde şüphe ifadesi yoktu ama. Neredeyse emin olarak söyledi sözlerini. Nurten teyze uzun zamandır kendini bekâr evlendirme işlerine adamıştı. Evlenme çağındaki gençleri yakın uzak demeden buluşturup baş göz etme gayretiyle coşuyordu. Birkaç koldan çalışmalarını sürdüren Nurten teyzenin kıskacında uzun zamandır Nergis de bulunuyordu.
- Anne! dedi hafif yakınan bir sesle. İstekli değildi Nergis. Bunu da her seferinde açıkça belli etmekten kaçınmıyordu. “Nurten teyzemle bu konuda karşı karşıya gelmeyi istemem ama aklımı, gönlümü az çok biliyorsun. Bu koşuşturmaya harcayacağım zamanı hedeflerime ulaşmaya ayırmak istiyorum.”
- Güzel kızım haklısın da teyzeni bu konuda hoş görmeye devam etmelisin. Eniştenin ölümünü bir şekilde bastırmak zorundaydı. Aklını böyle böyle dağıtmaya koyuldu. Benim yaşadıklarımdan bir şeyler çıkar.
Rahmetli babasını Nergis’e hatırlattığında Nergis ister istemez durulur, etkilenmesini gizli yaşamazdı. Babasıyla pek fazla vakit geçirememesinin tesiri konu buralara gelince boğazında büyük bir yumru halini alıyor, gözlerini buğuluyordu. Ayten hanım da böyle anlarda kızından farksız değil; “Ey gidi Tahsin efendi, erken gittin erken. Kendin gittin, benden de yarımı aldın. Rahmetin bol olsun.” diyerek de içinden ekliyordu.
- Doğanın da bir kanunu, düzenin de bir işleyişi vardır kızım. Her şeyin vakti, bir yakışan dönemi vardır. Vaktin geldi bilesin. Ayak sürümesen iyi olur aslında. Alnında yazılı olan, hakkında hayırlı olan yolundan seni çevirmez. Lakin Yaradan’ın çizdiği yol niyete göre de güzergâhını bulur.
- Takdire göz kulak kapayamam anne. Ama aklımın gönlümün de yönü bellidir. Allah yolumu bir yerde birisiyle birleştirirse yönümü çevirmem! Ama evleneyim diye arayışta da olamam.
Ayten, kızının bu konudaki kararlı hallerine aşinaydı. Bu sözleri yeni duymadı. O yüzden fazla bir tepki de vermedi. O, kızının gözlerine baktığında küçük Nergis’ini görüyordu. Zamana şaşkın şekilde, bunca koşuşturmanın ortasında yine de büyütebilmenin haklı gururunu yaşıyordu.
Formunu koruma telaşından yediği içtiğini her zaman kontrol altında tutan Nergis, portakalı içtiği gibi bir iki lokma da alıp kahvaltıdan kalkmıştı. Vakit ilerliyor, havaalanında bulunması gereken saat yanaşıyordu. Nergis tekerlekli çek çek bavulunu alıp kapının önünde belirdiği anda annesi de onu yolcu etmek için kapının önünde belirmiş standart vedalaşma prosedürünü uyguluyorlardı. Nergis yine annesinin elini öptü, duasını aldı ve yola koyuldu.
Nergis köşeden aşağı dönüp servisin kendisini alacağı durağa doğru ilerlerken Ayten hanımın dilinden usul usul Ayetel Kürsi dökülüyordu.