- 402 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
karabeyin serhat restoranı- ard. öyk.447 yeniyazım
- Annem GÜLLER YILMAZ’ın aziz anısına-
Karabey Çoban’ın Serhat Lokantası.
Başak otelin lobi.
Ardahan’ın şöhretli restoranıydı.
Dili olsa da taşın, duvarın konuşsalar!
Lokantanın önü dört yol ağzıdır. Meydan pusula gibiydi.
Zamana ve mekâna bir minkalenin çember çizmesi gibi kayıt tutardı.
Sağbaralının demesi:
"Felek-i Dünya. Ahh! Feleki Dünya!"
Feleğin çarkı dönüyordu!
Serhat Restoran’da vakit akşam behrinde.
Çalınan ses: Horondur.
Çaldıran felek değil midir?
" Garsonların şefi Bahri, kısa adımlarla yürüyor. Fransız garsonlara benziyordu. Süt beyaz saçlar taranmış. Biryantın çekilmiş kır saçına. Her akşam ona bir festival idi. Anlayışı oydu onun."
" Şef garson Bahri koşturuyor. O masadan o masaya. Elinde adisyon defterciği, kalemlerin biri elinde, biri kulağında..."
"Buyrun!.."
"Bir otuz beşlik, bir kavun..."
" Çerez de olsun Bahriciğim!..."
Zemin tahta püştelerle döşenmişti:Tahtanın üstüne simsiyah zift çektirmişti Karabey Çoban. O da kurumuştu. Çivilerin başları görünüyordu. Geriye kalan, simsiyahlıktır.
Tel dolabın üstünde pikap dönüyor:
"Dimmeyi men çayda gördüm
Elinde bir bayda gördüm.
İki öptüm bir de sevdim
Ondan ne fayda gördüm..."
............
-Te...te...te!..
Çatal bıçak sesleri: Çık, çak, çık, çak...
Bu sâdalara karışan, elvan rakı kadehlerin çın, çın, çın avazları...
Leylim Ardahan fezalara gark olmasa daha birşey olmaz!....
Konuşmaların konuşanları!... Muhabbet ehillerinin dilleri.
1965 yılı, mayısın bilmem kaçı?
Kim yok ki?
Edip Cansever şiir’i orada okundu. Kendi yoktu.
" Balabey! Annen ruhunu seversen! Bardağını kaldır!.."
" Ali! En kötü günümüz böyle olsun!.."
Şarap seven öğretmen "Güzel Marmara" söylemiş içiyor...
" Adam masaya aklında olup bitenleri koydu.
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Masa da masaymış ha..."
Şiir’i bitirdi.
Kadehteki doluyu da bitirdi.
Burunları mestteden kavunun mis kokusuydu. Soluklara yüklenen anason kefaseti...
Pikapta Çobanoğlunun plağı; " Kiziroğlu Mustafa Bey!"
Orağazlı Karadeniz; lokantanın ortalığında, ağzında kanteper düdüğü çalıyor.
Ayağınlan tempo vuruyor. Hop oturup, hop kalkıyor.
" Ha uşak, ha... haa, haa, haa!"
Karadeniz showman’di. Güzel performanslarıyla show yapardı.
Karadeniz icra -i sanat yapıyor...
NARE NARE HEY NARE
KEBABI KÖZ ÖLDÜRÜR
SÜRMEYİ GÖZ ÖLDÜRÜR
NARE HEY NARE....
Bahri abi, komiler servis yetiştiriyorlar.
Ankara’lı tüccar Kemal Koç’ta arkadaşlarıyla; yüzlerce inek, öküz almağa gelmiş.
Ne işi varsa bir büyükelçide restoranda içiyor.
"Yaylada içmek hoşmuş." dedi içinden, "masa da masaymış" şiirini tamamladı ardından.
" ... Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu."
Mucuçlu genç,
" Dayıı, hele ordan: NİNNO ’NUN HAVASINI ÇAL!"
Karadeniz nasıl oynuyordu... nasıl!
Bar’ın başına geçmişti. İçen dizilmiş bar sırasına... da!
"- Ola bir mendil verin" Mendili aldı... aldı, başladı söylenmeğe;
" YAN VER!"
Misafir büyükelçi de Karadeniz’e uyup, yan verince, dizi masanın ayağına çarptı. Ayıplığa el adamı... o yaşta, "gözünden" yaş geldi.
Karadeniz; özünü kaybetmiş gibi...
" Ihha ıhha!.. Teey, tey, tey!.."
" Aslan abi Allah’ın seversen gel!" Oyuna kaldırmak istedi. Aslan’da kalktı.
" Çıs, çııs, çısss....."
... Lise Müdürü kadeh elinde. Gecenin kapanışına söylev yapacak:
" Değerli misafirler, arkadaşlar, kadehimi Ardahan’a kaldırıyorum. Sizin de kaldırmanızı rica ediyorum...
Su hangi kaba girse o kabın şeklini alır. Anlıyoruz ki sudansa kap önemlidir. Kap her zaman su bulur. Su kap bulamaz. Ardahan kaptır. Ezel de ebed de Ardahan şenmiş, şadmış, şirinmiş... şen olur, şad olur, şirin olur. Şen olacak, şad olacak, şirin olacaktır!.."
Ahmet Hamdi Tanpınar desin son demeyi:
" Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında...
... Mavi, masmavi bir ışık,
Ortasında yüzmekteyim."
Bahri usta beyaz akfil masaları topluyordu. Böyle geceler çok görmüştü. Bu sayki de başkaydı. Bir kağıt masada kalmıştı. Bırakılmış mıydı?
"Tekrarı mümkün mü ayn-ı leylimin yenisi
Vuslat olacak mı? Sağ, ölü, ne varsa
İki bin dokuzdan baktığında
Çoğumuz ölü
Bir daha toy, bayram
Bu gecenin yinesi vuku bulur mu?
-Köksal "
Bahri usta dudağını büzdü.
" Bilmem!" dedi.
Şenlik Baba:
" İster ihtiyar ol, ister nevcivan
Bu Dünya da baki kalan övünsün." demiştir.
.................
"Yan ver!"
" Mavi masmavi bir ışık....."
" Dayı, hele ninno’ nun havasını çal..."
" Masa da masaymış ha"
"Dimmeyi men çay da gördüm."
"Kiziroğlu Mustafa Bey "
"Çıs,çıs,çıs..."
"Felek-i Dünya, ah felek-i Dünya."
" Ölümü ölsün!.."
" Gesi bağlarında üç top gülüm var.
Hey Allah’tan korkmaz, sana, bana ölüm var.
Ölüm varsa bu dünyada ZULÜM var!.."
ÖLÜM VARSA BU DÜNYA DA ZULÜM VAR!
HE GARDAŞ HE!..
YALÇINER YILMAZ / 21/02/2009 GEBZE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.