- 882 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sülüklere Rağmen Yaşamak!..
Hayatın çetin kollarında yaşar iken farkına varmayız bazı değerlerimizin hızla tükendiğini. Bir köşeye çekilip, kendi derinliklerimize daldığımızda anlarız ömrün birkaç yapraktan ibaret olduğunu ve hızla akıp giden yaşam nehirlerinin bizi de içinde sürüklediğini.
İnsan olarak doğarız, çocukluk evresi ve gelişim süreci içerisinde kayıplarımız olur, kazançlarımızla ört bas ettiğimiz, yenilgilerimiz olur, zaferlerle payelendirdiğimiz ve şerefine yaşam duvarlarına gülücükler serpiştirdiğimiz.
Hastalıklı bir toplum olduk, farkında olsak da olmasak da bu böyle. Tedavisi sanırım artık hiç olmayacak ve biz bu hastalıkla yaşamayı öğreneceğiz, dilesek de, dilemesek de.
İnsan olarak birbirimizden, yani soyumuzdan hızla uzaklaşıyoruz, gündelik birliktelikler, birbirimize saygı duymadığımız evreler başladı. Zoraki ihtiyaç haline geldi belki de birbirimizin yüzüne sahte gülümseyişlerimiz. Gülmeleri çoktan unuttuk, her gün değişen gündemin karşısında azar azar yoruluyoruz, çoğul bir halde yok oluşa uğurlanıyoruz.
Çocuklarımızı eğitim ve öğrenim için gönderdiğimiz okullardaki çelişki, yosunlu beyinli eğitmenlerin onlara doğru veya yanlış eğitimle çoklu bir bilinmezliğe bile bile lades diyoruz. Sırf birilerine şirin görünmek, çanağını yalamak uğruna ilkelerimizden, ideallerimizden taviz veriyor, onların yalanlarına, ihtiraslarına ve insanlıktan soyutlanmış kişiliklerine boyun eğiyoruz.
Çocuklarımızı kendi imkânlarımızla yetiştirsek bundan kötü bir toplum olmazdık kanısındayım. Geldiğimiz boyların yolunda, Atatürk’ün, O yıllar, asırlar geçse değişmeyen inkılâplarıyla yoğruluşumuzu devam ettirsek yine yeterdi dünyaya kafa tutmaya, Türk’ün farkını anlatmaya.
Ama her nedense çoğaldıkça azalmaya devam ediyoruz bir şekilde. Kendi içimizde yitmişliğimiz, kayboluşa doğru ilerleyişimizden pay alıyor bazı sülükler. Bizler o sülüklerle yaşamaya, inadına yaşamaya devam ediyoruz etmesine ya, bu böyle nereye kadar bilemiyoruz işte!.
Günlük hayatımızı çileye çeviren o sülükler hemen hemen her yerde. Elektrik faturalarındaki görkemli tuzaklar ve onları beslemek için bütçemizden ayırdığımız nafakalar. Yetim hakkı yiyen düşüncelerin esiriyiz artık. Kalem kalem derecelendirilmiş katkı payları ile nemalanan yalakalar, bizlerden aldıklarıyla saraylara taşınanlar, bizleri bir köşeye fırlatarak bizi sağmak için vakti saatini bekleyen diktatörler, soytarılar, şakşakçılar ve daha kimler kimler!.
Ne çok günahımız varmış bilmiyorum. Ne zaman bitecek bu işkenceler. Yaşamak için attığımız yüzlerce, binlerce imzanın karşılığı ayaklarımızda ve bedenlerimizde oluşan prangalar. İhtiyaç adına taşıdığımız cep telefonlarına, yaşam faturalarımıza, adımızın karşılığına iliştirilen o bizi yok oluşa iten çelişkiler sonsuzluğuna iten bahaneler!.
Sülüklerle yaşamayı bizler seçtik aslında. Hiçbir şeye direnmedik, ‘hayır’ demedik. Hiçbir şeyin açılımını irdelemedik. Alkışladığımız, peşinden ışınlandığımız yarasalara, akbabalara ve çıyanlara diş geçiremedik. Onurumuzu bile satın aldılar, karşılığında bizi yalanın ve dolanın zindanlarına attılar. Kurtuluş için ne çok erken, ne çok geç. Önce insan olduğumuzu haykırmalıyız kendi içimize. Sonra insanın tanımını öğrenmeliyiz, yine kendi dirayetimizle.
Ardından dik durmayı, kendi yağımızla kavrulmayı ve bu sülüklere inanmamayı, kanmamayı pekiştirmeliyiz. Onlar bir gölge gibi bizi izleyeceklerdir, ancak güneş bir gün gölgemizi aşıp önümüze düştüğünde onları kocaman bir tekmeyle ezip, sonsuzluğa uğurlayacağız.
İnanın buna. Bu devran böyle dönmeyecek ve bir gün her şey çok daha güzel olacak. Her şeye karşın yüreğinizdeki umutlara sarılın ve yarından tezi yok gökyüzüne daha kararlı ve vakur bakın…
Sevgiyle…
Selahattin YETGİN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.