- 410 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Totem Ve İlah 5
Bunun en bilinen örneği Hamurabiydi. Hamurabi köleci sistemin doruk yaptığı süreçte yasa koyucu ilah ve kraldı. Hamurabi tekil somut kişi oluşla kraldı. Bu aşamada kral, yasaları Marduktan alıyordu.
Kralın totem mana ilişkisini kendisi üzerine aktaran yansıtma oluşuyla da atalar bağıntılı totem mana ilişkisini yansıtıyordu. Kral kendi üzerindeki totem mana yansımasını, kendisinden sonraya el veriş olmakla miras ediyordu. Miras kılış kralın genellik kazanan meşruiyetlik kaynağını oluşuydu. Kralın bu miras ve mirasçıyı belirleyen meşruiyetlk kaynağı olmasıyla da kralın kendisi, ilahtı.
Hamurabi tarihsel oluşumla iki yansımayı bir arada kendi üzerinde giriştiriyordu. Bu yansımalardan biri atalar temsilcisi olmakla atalardan el alışın atalar ruhunun kendi üzerinde mana geçişiydi. Bu kabilden belirme yapmanın takdirli mutlak irade temsilcisi olmasıyla da, hamurabi ilahtı.
Diğer tür ikinci bir yansımasıyla da Hamurabi insanlar gibiydi. İnsandı. Yiyen, içen somut görünümlü; yönetici yetkilenmeli ve yine meşruiyetliği olan, her şeyi duyan, gören, gözeten kraldı. Bu nedenle çok kulaklı ve çok gözlü anlatımdı. İki ilahın (saf totem aitli temsilcilerin) çiftleşmesinden doğmayı temsil eden Hamurabi olma, yetkilenmesi oluşla da Hamurabiydi. Ama ilahlar özellikli sıfatları olan kişiliğiyle de tekilleşen Marduktu. Kendi marduktu. Yani Marduk ağızlı konuşması, kendi ağızlı konuşmasıydı.
Atalardı yaptıran totem mana ilişkisi oluşla da Hamurabi takdir ve takdis eden tanrısı Marduk’ta vahiy alıp bunu yasa olarak, kral olan kendi ağzında sisteme söylüyordu. Yani vahiy olma olan, atalar kodlu gaybi bilgi veren haberci oluşuyla anlaşılan şey de, egemeni ortalama toplum bilinciydi. Teorik olarak İlah Hamurabi, düzey düzlem ilişkili oluşuyla; sosyo toplumun ortalama kesim noktası uzlaşılınlı olma, düşünmesiydi. Ortalama bilinç Hamurabi’nin yaptıran, grup aittili çokluğu, eylemce ve özneli oluşuyla aynı yere vurduran grubun düşünceleriydi. Söyleyen de, söyleten de, Hamurabi meşruiyetliğiydi.
Gerçekteyse Hamurabi; egemeni olan köleci sistemi; hem köleci imanla rasyonalize ediyordu. Hem duruma göre beliren toplum çalkantılarını normalleştirecek olan kural ve kaidelerini inşa ediyordu.
Hamurabi meşruiyetliği; totem düşünceden gelişle, ittifakı takdirli takdis yapma geleneğini de, soydan soya geçiren Lugal kral olmanın geçmişidir. Ve Lugal köleci yapıya ilişkin geçmişi deneyimce söyleyişti. Takdirli, takdisci oluşla söyler olmanın kendisiydi. Marduk sosyal imanlı salınımı çok güçlü olan milleti bir tekleşen ilahtı. Yehova’ya ilham olmanın da, öncül yansımasıydı.
Giderek milletlerin ilahı olma ayrıcalığı, köleci dönemle, köleci zaman zemin düzlem devinmesi içinde başladı. Totem gelenek ve ön ittifaklı geleneğin aile ilahlarına dönüşmesi süreci, tekilleşen ve ihraç ürünü olmaya başlayan ilah, köleci bilincini taşıyordu. Yeni köleci ilah artık sentezin ve insan odaklı olmanın, kod tarihselliğini taşısa da; buna çokça atıflar vurgular yapsa da; ön ittifakı sürecin temsilcisi olan reel ilahlar değildiler. İmge, imsel ve algı ilahlardı.
Köleci İlahın ana temsilcilik özellikti vurgusu mal-mülk sahipliği ekseninde sınıf ayrışmasına dönmekti. Bunu söylerken de sanki hiç değişen dönüşen bir emeklesen olan geçmiş yaşanmamış gibi kendisinin ezelden beri bunu böyle takdir ettiğini söylemenin takdir edicisi oluşun apayrı bir ilahıydı. Bu sistemin özeğinde çakılı olanın, totem düşünce, ön ittifaklı ilah düşüncesi olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Grubun genel yararını gözeten erken dönem totem ve ilah düşüncesi; köleci sistem içinde gömülü etki olduğuyla tekleşti. Köleci ilahlar,kendi köleci düşüncesi içinde; köleci imani mantığıyla mülkünü mülk sahiplerine sadaka (sadduga) olarak verdiriyordu. Varsılı da ilah rızası için yoksullarına sadaka veriyordu.
Köleci ilah; Totem ve ön ittifaklı ilahlar gibi genel yarara yansıma yapmasını vurgulayışla meşruiyetlik kazanıp; kendi meşruiyetliğini ihdas ediyordu. Sn. Turgut Özal’ın; “ ben zengini severim” demesi gibi köleci ilahta, yeryüzü zenginliğine vurgu yaparak mal mülk verdiği zengini ve zenginliği çok seviyordu.
Bu yüzden ilahın, malını mülünük verdiği efendiler gibi kendisine de efendimiz-Mevla’mız denmesini pek seviyordu. Mevla olan ilah (efendilerin de efendisi), köle ve mal sahibi yaptığı efendilerden her şeyin ilk ürününü kendisine istiyordu. AmonRa biçimciliği ve yoksulluğun koruyucusu Aton ikileşmesi gibi.
Malikin hem mülkü vardı, her şeyin sahibiydi. Hem de mülkü dilediği gibi dağıtıyordu. Ama yine de dilediği gibi dağıttıklarından ilk ürün payını istiyordu. Bunu çelişki gibi görürseniz yanılırsınız. Duruma böyle bakılmaz.
Bu bir yerde çok karmaşık süreçlerle beliren köleci inşanın işleyişiydi. Totemi ve ilahtı dönemdeki grup ve ittifak yararı olan sağlanmayla dönen sistem; özel mülk edinmeyle sahiplenilmeyen ama mutlaka yerinin doldurulması gereken boşluk alan bırakmıştı. Kısacası ilahın ilk ürünlerden sunu isteme amacı yöneten devlet aygıtını döndürme işi olacak olanı; eski genel yararı gözeten boşluk devinmeli alanın üzerinde oluşturmaktı.
Yani grup yararı yerine geçen, vergilendirmeyi, Köleci aşama içindeki kendi sissi oluşmalarını kendine özgü biçimleyişlerdir. Yeni köleci inşa; köleci düzen içinde devlete vergi kaynağı edindirme somutluğu olan durumu halkına, sosyal olucu imani mantık üzerinde anlaşılırlığı hedefleyen enstantanelerdir.
Bu nedenle köleci tanrı: rahimde olanların da; tarlada, toprakta olanların da; ilk ürününün kendisine ayırılmasını istiyordu. Rahimde olanları bu tür sunu oluşla (eski tapınak buluşmalarındaki sunuları) böyle sahiplenişle; sahiplendiği rahim ürünü insansa, bu tür ikinci bir meşruiyetlik yoluyla da köle oluyordu. Rahim ürünü hayvansa ve diğer sunu türleri meyve veya tahılsa; bu sunulara zenginlik oluşla sahiplenşti. Kimden istiyordu? Kendisine varlık verdiği ve çok sevdiği zenginlerden istiyordu.
Kimi kez de mal vermediği insanda da çevresinde gezinip “ilahın fazlı içinde kendi rızkını aramalarını” istiyordu. O düzlem içinde rızk aramayı salık vermekle; birisine köle kul olucu çalışmasını, yine başka bir dolambaçlı yoldan meşrulaşıyordu. Bu rızk arama işi tabii ki efendilerine çalışmakla ancak sağlanır olup, efendileri takdiri içinde aranıp bulunan bir rızk olacaktı.
Yeni köleci milleti ilah, buydu. Bu köleci milleti ilahlı anlayışın adı altında artık insan ön ittifaklar içinde bulduğu insanlığını yitirmiş; efendiler karşısında kul köle olmakla, yeniden insanlığını arayacaktı. Artık insan: özgürlüğünü (önittifak içinde toplumsal sağlayışlı kullanımlar olanağını); eşit olmasını, iyiliğini, mutluluğunu, erdemin arayacaktı. Bu da, efendilere karşı mücadele demekti.
İnsan, bilmeden grup ve ön ittifak yararından sağlanmalı kullanımsa olan özgürlük içinde yaşamıştı. Ön ittifaklı ve totemi dönemler içinde beliren seçenekli yollardan birisi olan ilk grup bilinci, kaba güçten kaçınma ve gruba dek ihtiyacın genel yarar ve genel zenginlik oluşla karşılanmasıydı. Totemi ve ön ittifaklı yapı grup kullanım gücünü ve grup kullanım bilincini ortaya koyuşla özgürlüğü elde etmişti. Üreten ilişkiler ve teknoloji bu özgürlüğü sağlayışın araçlarıydılar.
Yani totemi grup benliği ve ittifakı imanlı grup benliği, doğayı üretmekle; topluca kendi üzerlerine yansıyan bir kazanımın farkına varmışlardı. İlk doğayı üreten çabalar alet yapmakla başlayan totem mesleği olan dönemlerdi. Böylece; özgürlük toplumsal bilinci elde edişle kazanılmıştı. Toplumsa bilinç özgürlüktü. Bu düzlemde toplumsa oluşla zorunlulukların bilincine varma işiydi özgürlük.
Özel mal mülk sahipliği ilişkileyenli köleci düzenli, köleci imanlı ittifak, toplumun gücünü; özel statü içinde ele geçirişle, toplumsa kullanımlı özgürlüğün kullanımını, kendilerine zenginlik yapmışlardı.
Böylece mülkten yoksun ezilenler; tolumsa gücün kullanımı olan özgürlüğü, yenden ele geçirmek için çağlar boyu süren her dönem düzey düzlem ilişkileri içinde olmanın bilinciyle bir sınıf mücadelesine başlamıştı. Genel olan özele dönüşmüştü. Özel olan da genelleşecekti. Bu zıtların birliği ve dönüşümü yasasıydı.
Aslında bu köleci ilişkiyi meşrulaşan takdirci ilaha karşı verilen bir mücadele oluşla; ilah anlayışı yeni ve doğru biçimde, bilimsel ilişkilerli; sosyo toplum genelci bağıntılı, zemini gözetme üzerine oturtulur olmalarının kişi dünyasına (kişi özeline) aktarılmasının içsini nimini de yapmanın ulvi mücadelesiydi.
23.01.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.