- 1198 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
HEM IRZINA GEÇİLSİN HEM İDAM EDİL…YOK BÖYLE BİR ŞERİAT -4-
Daha önceki bölümlerde de ifade ettiğimiz gibi tecavüz suçunun cezasının İslam Hukukundaki yeri had yani sopa cezasıdır. Tecavüzle birlikte cinayet de varsa elbette tecavüzcünün öldürülmesidir. Ancak tecavüz suçları zina suçlarından bir yönüyle ayrılmaktadır. Şöyle ki:
Zina suçlarında böyle bir suçun varlığı daha çok kadının daha sonra pişmanlık duyup suçunu itiraf etmesiyle ortaya çıkar ki böyle bir durumda bile kadının bu suçunu sadece bir kez değil dört kez itiraf etmesi gerekir. Bunun dışındaki durumlarda bir erkekle bir kadının cinsel ilişki halinde olduğunu bu ilişkide her iki tarafın da cinsel organlarının kılıç ve kın durumunda olduğunu görmek, buna şahitlik etmek gerekir ki bu da neredeyse imkansızdır.
Evet zinaya verilecek cezalar genelde kadının itirafı dolayısıyla olur. Peki erkekler? Erkekler genelde bu suçlarını itiraf etmezler. Tecavüz suçlarında da durum böyledir. ‘’ Ben falancaya tecavüz ettim. Cezam neyse verin ‘’ diye ortaya çıkan bir erkekle ilgili her hangi bir dava görmüyoruz İslam Hukuku tarihine baktığımızda ( Ya da ben bilmiyorum diyelim ) Hal böyle olunca da iki kişi ( Bir kadın ve bir erkek ) arasında cereyan etmiş olan bir tecavüz olayında hakim ( Kadı ) sadece kadının şikayetini dinleyecek, şahitlerin sundukları suç delillerine bakacaktır.
Şöyle izah edelim:
Her şeyden önce ne demiştik: Tecavüz davaları aynı zamanda zina davalarıdır.
Şimdi şöyle bir olay cereyan etmiş olsun mesela:
Bir kadın evinin ahırında hayvanlarının bakımı ile meşgulken bir erkek o ahıra giriyor ve kadına saldırıyor. Kadın bağırıp çağırsa da erkek menfur emelini gerçekleştiriyor. Bu arada gürültü patırtıya toplanan komşular o adamın o ahırdan çıktığını görüyorlar. Daha sonra kadın adamı şikayet ediyor ‘’Bana tecavüz etti’’ diye.
Kadı, önüne gelen bu davaya hangi gözlükle bakacak? Zina
Bu durumda kadı efendinin zinaya hükmedebilmesi için
1- Erkeğin kadına duhul ettiğini gören, buna şahitlik edecek iki erkeğin ya da dört kadının veya bir erkek iki kadının şahitliğine ihtiyacı vardır. Olayımızda erkeğin kadına duhul ettiğini gören var mı? Yok
2-Kadının ‘’ Tecavüze uğradım’’ Yani ‘’ zinaya zorlandım’’ beyanı tek başına bir mana ifade etmiyor. Erkeğin de itiraf etmesi gerekir. Davamızda erkek itiraf ediyor mu? Hayır
Peki kadı bu erkeğe ceza vermeyecek mi?
Vermesine verecek ama zina cezası veremeyecek. Ancak ‘’ Helalin olmayan bir kadının ahırında ne işin vardı be adam?’’ cezası verecek. Kadının üstünün başının dağınık olması sebebiyle ve de komşuların ahırdan kadının çığlıklarının geldiğini duydukları, adamın o ahırdan çıktığını gördükleri beyanı üzerine adamın kadını hırpaladığı kanaatine vararak bir taciz cezası verebilecektir.( Çünkü zamanımızdaki gibi adli tıp, genetik muayene vs olayları o dönemlerde yok elbette ki)
İşte bu sebeplerledir ki uygulamaya baktığımızda sanki İslam Devletlerinde zina suçlarına çok ağır cezalar verildiği halde tecavüz suçları çok basit cezalarla cezalandırılmış gibi görülür.
Mesela:
Hz. Ömer zamanında tecavüze uğrayan bir kadına tecavüzcüsü ile evlenme seçeneği sunulmuş, kadın bunu kabul etmeyince de tecavüzcünün o kadına - emsallerine verilen mehir bedeli kadar – tazminat ödemesi sağlanmıştır.
Yine Hz. Ömer zamanında bir kadını zinaya zorlayan ( Sanırım tecavüz eden anlamında ) bir köle önce kırbaçlatılmış, sonra da sürgüne gönderilmişken Müslüman bir kadına tecavüz eden bir gayri Müslim öldürülmüştür. ( Umarım bu örneklere bakarak ‘’Hımmm demek ki köle olunca kırbaçlatılıyor, gayri Müslim olunca öldürülüyor ama hür bir Müslümansa tazminat cezasıyla paçayı yırtıyor. Hz. Ömer’in meşhur adaleti de buymuş’’ deme gafletinde bulunan olmaz. Çünkü davaların nasıl görüldüğü, şahitlerin beyanları, suçlanan ve suçlayanların ifadeleri hakkında bir malumatımız yok.
Mesela şöyle bir olay olsun:
Bir kadın yine ahırda ya da samanlıkta…Yabancı bir erkek içeri giriyor ve kadına tecavüze yelteniyor. Orada kürek, yaba, tırmık, orak gibi bir sürü alet edevat var ve kadın bunlarla kendini savunacak durumda ancak hiç birini kullanmıyor, ırzını korumak için hiç bir çaba sarf etmiyor. Tecavüzden sonra adamın vücudunda kadının direndiğini gösteren hiç bir iz yok. İşte bu durumda adama uygulanacak cezada indirim oluyor ( Bu durum şu andaki medeni hukuk sistemlerinde bile tecavüzcüye uygulanan cezanın indirilmesi sebebidir)
Kısa ve öz olarak ifade edecek olursak: İslam Devleti dediğimiz dönemde tecavüz davalarında tecavüzcüye verilen ceza sopadan kürek cezasına, kürek cezasından hapis cezasına, tazminat ödeme, hatta tecavüze uğrayanın tecavüzcüsüyle evlendirilmesine kadar değişiklikler arz etmektedir.
Osmanlı Hukukuna gelince:
Bu konuya girmeden önce hemen bir hususu belirtelim: Osmanlı Devleti öyle zannedildiği gibi salt bir Şeriat devleti değildir. Devletin hukuk siteminde şeriatın elbette çok büyük yeri vardır ve dolayısıyla kanunların büyük bölümü şeriata dayanır ki buna ‘’Şer’i Hukuk ‘’ denir ama aynı zamanda padişahların da kanun koyma hakkı vardır. Padişahların kendi iradeleri olarak koydukları kanunlara Örfi hukuk denir.
Bunu bu şekilde aklımızın bir köşesine yazdıktan sonra gelelim önce kanunlar ne diyor? Bunu nereden öğrenebiliriz? Elbette Şeyhülislam fetvalarından. Mesela
FETVA:
SUAL: Zeyd Hindi nikah olunmadan cebr ile tasarruf eylese şer’an Zeyde ne lazım olur?( Zeydin erkek, Hind’in kadın anlamına geldiğini daha önce yazmıştım )
EL CEVAB: : Muhsan ise katl olunur ( Yani cezayi ehliyeti varsa ve evliyse öldürülür)
SUAL: “Zeyd Ömer’in bekr olan cariyesi Hindi, gasben ahz ve Hind’e zina idüp, bekaretini izale eylese Zeyde ne lazım gelir. ( Erkek bir başkasının bakire olan cariyesinin zorla bekaretini bozarsa erkeğe ne yapmak gerekir?)
EL CEVAB: Yüz değnek vurulur ve cariyenin noksan bekareti tazmin olunur ( Yüz değnek vurulduğu gibi bir de cariyeye tazminat öder)
Yine Osmanlı Dönemi fetvalarında şöyle bir husus olduğunu görürüz:
“kezalik bir kimse diğer kimesneye cebren zina veya livata etmek isteyip de katlden maada bir tarik ile ırzını muhafaza mümkün olmazsa o kimsenin katli mübahtır. Ama katlden başka bir tarik ile ırzını muhafaza mümkün ise o surette katl mübah değildir.” Yani bir kimse kendisiyle zorla zina etmek isteyen ya da anal tecavüze zorlayan bir kişiden kurtulmak için onu öldürmekten başka çare bulamamışsa bu durumda öldürmesinde bir sakınca yoktur ama bir başka yol varken öldürmesi halinde bu cezaya tabidir.
Peki padişah kanunnamelerinde tecavüzcüye verilen cezalar nelerdir?
Fatih Kanunnamesine göre : “zina kasdıyla” ve “kötülükle” bir kimsenin evine girene, zina ile ilgili hükümler uygulanacağı’’ belirtilmiştir ki bu da suçu sabit olursa ve zina eden evli ise 1000 akçeye gücü yetse dahi 300 akçe alınacağı, ekonomik gücü daha aşağıda olan kimselerden 200 akçe alınacağı, ödeme gücü daha da kötü ise 100 akçe, ondan dahi aşağı ise 50 akçe ve fakirlerden 40 akçe alınır. Eğer zina eden ergen ise, ekonomik durumuna göre bu cezalar 100, 50 ve 30 akçe olacaktır.
Görüldüğü gibi ne recm var ne de sopa cezası…Bu yönüyle baktığımızda Osmanlı döneminin kanunlarının ( En azından Fatih Sultan Mehmet Döneminin ) günümüz kanunlarından çok daha hafif olduğu görülmektedir.
Ancak…
Fatih Sultan Mehmet’in oğlu II. Bayezıt işi sertleştirmiştir ve o tecavüz edenin tenasül organının kesilmesi hükmünü getirmiştir.
II.Bayezıdın oğlu Yavuz Sultan Selim ise kendi kanunnamesinde babasının bu uygulamasını devam ettirmiş ancak kendisi de ilave olarak şunları demiştir:
1-Bir kimse başka birinin karısını veya kızını öpse, yahut yolda peşine takılıp laf atsa, mahkeme tarafından sopa atılma cezasına çarptırıldıktan gayri, her iki sopa başına bir akçe ceza alınır. Keza, birinin cariyesine laf atan ve zorla öpen de aynı ceza ile cezalandırılır.
2-Eğer bir kadın veya bir kız, bana filan kimse zorla tecavüz etti dese, o kimse de bunu inkar etse o zaman şahit dinletilir. Tanık, kızın veya kadının yalan söylediğini ve sanığa iftira ettiklerini ispatlarsa o zaman kadın veya kız sopa cezası ile cezalandırılır. Ve hem de sopa başına bir akçe ceza alınır.
3-Bir kimse, bir kadının arkasına düşse veya evine girip saçını tutsa, yahut külodunu ve elbisesini çıkarmaya çalışsa ve bu durum mahkemece tespit edildiği taktirde adam hapis cezası alır. Kadın veya kıza tecavüz edene mahkeme tarafından nikah yapılması teklif edilir, nikah yapıldığı taktirde mahkeme düşer”
Döneminde çıkardığı kanunlar sebebiyle Kanuni olarak anılan I. Süleyman da çıkarttığı kanunlarda tecavüzcülerin ( Evli olmaları halinde ) tenasül organlarının kesilmesini uygun görmüştür. Kanunnamede bu husus şu şekilde ifade edilir:
‘’Bir kişi zina kasdıyla bir kişinin evine girse evlu olursa evlü cürmin vire ve eğer ergen olursa ergen cümin vire kız oğlan çeken ve hiyanet ile bir kimsenin evine girenin ve kız ve avret çekmeğe bile varan kimesneye siyaset için zekeri kesile.”
Hemen belirtelim ki kanunnamelerde bu tür bir ceza olduğu halde uygulamada böyle bir cezanın verildiğine dair herhangi bir belge yoktur.
Osmanlı hukukundaki en ilginç durum ise şudur:
Bir kadın kendisine taciz ya da tecavüz edildiğine dair şikayette bulunursa ancak olayla ilgili hiç bir tanık ( şahit) gösteremezse durum ne olacaktır? Mesela kadın bir dağ başında yapayalnız koyun otlatmaktadır. Bir adam yanaşır kadına ve teciz ya da tecavüzde bulunursa…Allah ile kendileri dışında hiç bir tanık yok. Bu durumda ne olacaktır?
İşte bu durumlarda kadı suçlananı yemin ettirir. Suçlanan eğer bu suçu işlemediğine yemin ederse hiç bir ceza almaz. Peki kadın ? Kadın da tecavüze uğradığına dair yemin ediyor… Kadına ve adama bundan böyle birbirlerine yanaşmamaları söylenir ve ikisi de mahkemeden salınır.
Peki Osmanlı kanunlarında recm diye bir ifade yok mudur ? Hayır tem tersine Osmanlı dönemi fetvalarına baktığımızda recm kelimesini oldukça fazla kullanıldığını ancak bunun taşa tutma şeklide değil kelle uçurma ya da idam şeklinde olduğunu görmekteyiz. Mesela: Kastamonu’daki bir davada Turpçuoğlu Mustafa adlı bir şahsın, oğlunun nikahlı karısı Ünzile’ye tecavüz ettiği anlaşılmış olup kadı efendinin hükmü aynen şöyledir:
SUAL: Zeyd-i muhsan, oğlu Amr’ın zevcesi Hind’le zina eylese Zeyd’e ne lazım olur? ( Yani evli olan bir erkek, oğlunun nikahlı eşi ile zina ederse ona ne yapmak lazımdır? ---- Dikkat edecek olursak ‘’ Tecavüz ederse ‘’ değil zina ederse diye sorulmuştur soru. Tecavüz davalarının zina davası olarak ele alındığına en önemli kanıttır bu )
EL CEVAB:Zeyd recm olunub Hind Amr’dan tefrîk olunur. (Tecavüz eden recm edilir,( Öldürülür anlamında) Tecavüz edilen kadın ise kocasından boşatılır.
Hani tecavüz edilenin idam edilmesi? Kesinlikle yok böyle bir şey. İslam hukuku ve İslama dayalı Osmanlı hukukunda tecavüze uğrayanın öldürülmesi diye bir şey asla olmamıştır, çünkü şeriatta böyle bir şey yoktur.
Buraya kadar yazdıklarımızda çok önemli bir soruya değinmedik değimli? Nedir o soru? Peki tecavüz eden kişi tecavüz ettiği kişiyi öldürürse? Bu durumda hüküm nedir İslam Hukukunda?
İslam Hukuku öldürme olaylarına tecavüz etmek amacıla mı yoksa bir sebeple mi olduğu yönüyle bakmaz. Öldürmenin şekline bakar. Böyle olunca da
1- Katil bu suçu kasten işlemişse…
İslam hukukuna göre kasten insan öldürmek bir kişiyi insanı öldürebilecek bir maddeyle öldürmektir. ( Ateşli ya da ateşsiz silah, balta, çapa, kürek, tas vs ) İşte bu şekilde öldürülmüşse verilecek ceza gayet açık olup Kur’anda belirtilmiştir bu:
Kur’ân-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurulur: “Kim bir mü’mini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, ona lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (4/Nisâ, 93) “Ey iman edenler! (Kasden) öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı).’’ Yani ceza KISASTIR . Daha da açıkçası öldürenin öldürülmesi…Bu hükme giren biri için kesinlikle ceza indirimi söz konusu olmadığı gibi, tazminat, kefaret vs de söz konusu değildir.
Konumuz tecavüz olduğu için diğer öldürme durumlarına verilecek cezaları yazımın sonuna ekledim. Merak eden arkadaşlar bakabilirler.
Ve son olarak Osmanlı Devletinde 1858 yılında düzenlenen ceza hukukuna da bakarak konumuzu noktalayalım.
Osmanlı Devleti Tanzimat Fermanı ile birlikte başlayan Batının dayatmaları karşısında 1858 yılında bir ceza nizmnamesi yayınladı. Bu nizamnamede suça artık şeriat hükümlerinden ziyade Avrupadaki emsalleri çerçevesinde cezaların verildiğini görmekteyiz.
1858 tarihli Ceza Kanunnamesinde de ırza karşı işlenen suçlar “Hetk-i Irz Edenlerin Mücazatı Beyanındadır” başlığı altında düzenlenmiştir. Anılan kanunun, 198. maddesinde, bir erkeğin zor kullanarak bir kadının ırzına geçmesi halinde muvakkat kürek cezası ile cezalandırılacağı hükmü yer alır. Irza karşı tecavüz eğer kadının (veya kızın), yakınları, velisi veya aylıklı hizmetkarları tarafından yapılırsa bu durum ağırlaştırıcı sebep olarak görülmüştür. Aynı şekilde fiilin, bakire bir kız aleyhinde işlenmesi halinde faile kürek cezası dışında ayrıca tazminat verilmesi kararlaştırılmıştır. 1858 tarihli Ceza Kanunnamesine 1860 yılında eklenen zeyl ile, sarkıntılık edenler hakkında da bir düzenleme getirilmiştir. 1914 yılında yapılan değişiklik ile de failin mağdureyle evlenmesi halinde cezanın ortadan kalkacağına dair düzenleme eklenmiştir.
Kısacası 1858 den itibaren artık tecavüz suçlarında hiç bir şekilde ölüm cezası verilmemiş, bunun yerine kürek cezası verilmiştir. Tecavüz edilen bakire ise ayrıca tazminat cezası vardır. Yani Osmanlı Devletinde 1858 yılından itibaren artık ismen de olsa recm diye bir ifade olmadığı gibi dayak olarak uygulanan ve şeriat hükmü olan had cezası da kaldırılmıştır. Kürek cezasının süresi ise sadece üç yıldır genel olarak.
ÖZETİN DE ÖZETİ: Ne İslam Hukukunda ne de Osmanlı hukukunda bu gün İran ve Afganistan ile ile ilgili haber ya da filmlerde gördüğümüz ya da bizim ‘’ Vurun Kahpeye’’ filminde seyrettiğimiz gibi bir recm cezası asla yoktur.
‘’ Vurun Kahpeye’’ aslında tam bir yüz karasıdır ve maalesef senaryosu Halide Onbaşı gibi ( Halide Edip Adıvar) önce Amerikan mandasını isteyen ama daha sonra ‘’Ya İstiklal Ya Ölüm ‘’ Parolası ile bu vatanın kurtarılması mücadelesine atılan büyük bir yazarın yeni bir yönetimi benimsetme çalışmaları sebebiyle eski yönetime attığı bir çamurdan başka bir şey değildir. Osmanlı Devletinde 1914-1918 yılları arasında bırakın taşa tutarak öldürmeyi, sopa atma cezası bile yoktur.
Ancak…
Zina eden öz kızını ya da tecavüze uğrayan evladını kendi elleriyle recm eden insanlar yok mudur bu ülkede? Yoktur dersek yalanın en büyüğünü söylemiş oluruz. Bunlar maalesef vardır ve yine maalesef bu vahşeti yapanlar bunu ‘’Şeriatın Hükmü’’ diye yaparlar. Nur Suresinin 2. Ayetine rağmen ‘’Şeriatın Hükmü’’ diyerek taşa tutma şeklinde bir recm cezası uygulayanları, hele hele de hiç bir suçu olmadığı halde tecavüze uğrayanı da öldürenleri Allah’a (C.C.) Havale ediyorum.
BİTTİ
-----------------------------------------------------------------------------------
2- Kasda benzeyen öldürme: Taş, sopa ve benzeri silâh olmayan şeylerle kasden vurup öldürmektir. Böyle bir cinayeti işleyen de günahkâr olur. Keffâret öder ve ağır diyet cezası verir, mirastan mahrum olur.
3- Hata yoluyla öldürme: Hata; kasıtta hata ve fiilde hata olmak üzere iki kısma ayrılır. Av hayvanı diye insana ateş etmek kasıtta hata; başka bir hedefe atılan kurşunun insana isabet etmesi de fiilde hatadır. Böyle bir cinayet işleyen günahkâr olmaz. Kendisine keffâret gerekir. Diyet ödemesi gerekmez; mirastan mahrum olur.
4- Hata yerine geçen öldürme: İnsanın uyku esnasında sağa sola dönmesi ile yanındakinin ölümüne sebep olması bu tür bir cinayettir. Bu da hata yoluyla öldürme gibidir. Aynı hükümler burada da geçerlidir.
5- Sebep olarak öldürme: Bu, çeşitli şekillerde bir başkasının ölümüne sebep olmaktır. Meselâ, birinin kendi mülkü olmayan bir yere kuyu kazıp oraya bir başkasının düşerek ölmesi gibi. Böyle bir cinayetten dolayı sadece diyet gerekir.
YORUMLAR
Yine bir hukukçu eğitimci gözüyle tecavüz ve tecavücü olayları ele almışsın.Güzel de etmişsin.Ama çare sunmakta yetmiyor.Yasa koyucuların bu işi bir an önce halletmeleri gerekir.Yoksa bu döngü devam eder gider.Teşekkürlerimle Sami Hocam.Biz yazmaya devam edeceğiz.İnşallah okurlarda okumaya devam eder gider.
sami biberoğulları
Biz elbette yazacağız. Bu gün bir kişi okuyacak, yarın iki, üç derken çığ gibi büyüyüyecek okuyan. Ya da okuyan kendisi başlayacak araştırmaya o da yazacak biz okuyacağız. Böyle böyle ulaşacağız ortak noktada birleşeceğimiz gerçeklere.
Selam ve sevgilerimle.
Sami Kardeşim ,
Yine büyük araştımalara girmiş ve insanlara epey bilgi vermişsin .
Kadın işte bu ne yazık ki.
Sevgilerimle kardeşim.
sami biberoğulları
Kadınların en büyük derdi nedir aslında biliyor musun? Bu gün de dahil olmak üzere onların en tabii hakkı olan yaşama hakkı ile ile ilgili tüm kanunları biz erkekler yapıyoruz.
Selam ve sevgilerimle.
En uygun ve en güzeli II Bayezıt' uyguladığı ceza
Yeni güncel konulardaki yazılarınızı da merakla bekliyorum
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kıymetli hocam
Tüm yazılarınız gibi işlediğiniz bu konuda emek verilmiş bilgilendirici bir yazı dizisiydi.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
sami biberoğulları
Aslında bu konuyu mahkeme kararlarından başka örnekler ile daha da genişletebilirdim ama o zaman da sanırım sıkıcı olurdu.. Özetin öztini yazdım yine de dört bölüm oldu ))))))))))
İlgin için çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
sayende bilgi dağarcığımız doluyor hocam bize bunlardan hiç bahsedilmediki...saygılarımla
sami biberoğulları
Ben de şu internet denilen nesnenin hayatımıza girmesiyle birlikte kısmen bildiğim ama detayları hakkında pek de fazla bilgim olmayan hususları yeni yeni öğreniyorum. Elimden geldiği kadar seçici ve ayıklayıcı olmaya çalışıyor daha ziyade akademisyenlerin yazdıklarından alıntılar yapmaya dikkat ediyorum.
Mesela buraya Cübbeli Ahmet Hoca'nın görüşlerini almadım. Oysa ona göre recm diye bir ceza ( Taşa tutarak öldürme ) vardır ve adam bunu yine kendince bir takım delillere dayandırarak şeriatta recm vardır demektedirç Ben Kur'anı tabii ki onun kadar bilemem ama Kur'an zinanın cezasını açık açık bildirmişse Hz. Peygamberin ''Kur'an öyle demiş ama siz ona yani Allah'ın kelamına bakmayın, taşa tutun'' demesi mümkün müdür? Elbette değil....
Hz. Peygamber dahi olsa hiç kimseye Allah'tan büyük ya da Allah ile eşitlik payesi verilemez.
Selam ve sevgilerimle.
İlginç bir araştırma olmuş.
En etkili bölümü de,
Halide Edip kısmı idi.
Sonuç olarak,
kadınların,
her devirde mağdur olduğu çıkıyor bu yazı dizisinden.
Düşündürücü bir durum.
sami biberoğulları
''Vurun Kahpeye'' çok önemlidir aslında...O film yüzünden ben öğretmen oluncaya kadar - çocukken kur'an okumaya gittiğim halde- hocalardan nefret ediyordum.
Selam ve sevgilerimle.