- 670 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SAPIK VAR !
Karısı onu yarı yolda bırakmıştı yaşam savaşında. Kız olan üçüncü çocuklarının mezun olup öğretmenliğe başladığı günleri görememişti. Altmışı geçmişti yaşı Rıza ustanın. Elinden iğnesini düşürmeden yıllarını verdiği, yıllarca nafakasını kazandığı terziliği, kızının ilk öğretmenliğe başladığı o kenar mahallede de sürdürmeye karar vermişti. Eli ayağı tuttukça boş durmayı sevmezdi Rıza usta. Okula yakın tuttukları kiralık evin yakınındaki küçük dükkânı da kiralayıp, terziliğini devam ettirmeye başladı. Baba-kız çok mutluydular. Selma, isteyerek ve severek öğretmen olmuştu. Rıza usta da onun bu günlerini görebilmekten gurur duyardı. Bir tek
karısının erken gidişi üzerdi onları.
Havanın baharı andırdığı güzel bir günde, terzi dükkânının kapısında bir kız çocuğu belirdi. Sekiz-dokuz yaşlarında görünen, masum bakışlı, tatlı bir çocuk..Bir şeyler söylemek ister gibiydi Rıza ustaya.
’ Gel bakalım cici kız. ’ deyip içeri çağırdı çocuğu. Çocuk, bu daveti beklermişcesine hemen
içeri girdi. Elindeki bir pantolonun teğerlerini atmaktaydı Rıza usta.Yanındaki sandalyeyi
işaret edip ,
’ Otur bakalım şöyle. ’ dedi . Oturdu çocuk sandalyeye.
’ Adın ne senin güzel kız, söyle bakalım..’
’ Ayşe. ’ dedi , gülümseyerek.
’ Eviniz yakın mı, burada mı oturuyorsun ? ’ Az ilerideki bir evi işaret ederek ,
’ İşte şu evde . ’ dedi .
’ Peki anlat bakalım ; bana bir şey mi söylemek istiyordun ? ’ Biraz duraksadı çocuk. Sonra,
yüzündeki kızarıklığa aldırmadan sordu Rıza ustaya ;
’ Amca,paran var mı senin ? ’ Şaşırdı adam.
’ Niye sordun ? ’
’ Şey. ’diye sürdürdü çocuk konuşmasını..
’ Beni öpersen, para verir misin ? ’ Şaşırdı adam. Bir an ne diyeceğini, ne yapacağını bilemedi.
’ Ne demek kızım o ? ’
’ Fırıncı amca Zeynep’i öpünce çok para veriyor ama...’
’ Kızım, öyle şey olur mu ? İnsanlar çocukları öpebilir ama sevdikleri için öper, para vermek
için değil. ’
’ Sen de hem sevsen, hem öpsen, hem de para versen olmaz mı ? ’ Ne diyeceğini, ne yapacağını
iyice şaşırdı adam..
’ Kızım, siz çok mu yoksulsunuz ? Annen-baban sana hiç para vermezler mi ? ’
’ Veriyorlar ama her zaman değil. Hem de az para veriyorlar..’ Cebinden bir miktar para
çıkartıp, çocuğa uzattı adam.
’ Al kızım bu parayı. Kusura bakma, ben seni para verdiğim için öpemem. Ama sakın sevmedi
ğimi zannetme. Çocuklar melektir yavrum. Melekler sevilmez mi ? ’
’ Teşekkür ederim amca . ’ deyip bir öpücük kondurdu küçük kız adamın yanağına.
Çocuk kapıdan çıktığında adam adeta bunalıma girdi. Ona para vermesinin ne kadar doğru
ne kadar yanlış olduğunu kendi içinde kendisiyle tartışmaya başladı. Bir ara yaşadığı şoku atlatmış gibi hissetti kendini ve iğnesini eline alıp, dikişine devam etti. Aradan bir saat kadar ancak geçmişti ki, kapıyı tekmeleyerek öfkeli bir adam dükkândan içeri girdi. Doğruca Rıza
ustanın üzerine yürüyen adam yakasından tuttuğu adama ;
’ Sapık pezevenk ! Yaşından- başından da mı utanmıyorsun ?’ deyip yumruklamaya başladı .
Rıza Usta, neye uğradığını şaşırmış, kendini bu adama karşı koruyamadığı için de fena halde dayak yemişti. Etraftan insanlar gelmeye başladı.
’ Bu herif sapık. Benim kıza para verip öpmeye kalkmış. Barındırmayalım mahallede! ’diyerek
gelenlere kavganın sebebini kendince anlatmaya çalıştı.
’ Vay sapık vay ! ’
’ Yaşından - başından utan ! ’
’ Kızı da öğretmen bu sapığın ! ’
Çocuğun bir arkadaşı, babasına yetiştirmişti olayı. Çocuğun niyetinin öyle olduğunu bildiği
için, babasına da öyle bir şey olmuş gibi anlatmıştı. Çocuk da babasının üzerinde bulduğu
parayı verenin Rıza usta olduğunu söyleyince adam, terzinin bir sapık olduğuna hükmetmiş ;
sorgusuz infaz etmeye kalkmıştı adamı.
Kızının büyük bir heyecanla, öğretmenliğe ilk başladığı bu mahalleden, onu yetiştirip öğretmen ettiği ile övünen Rıza usta, sapık damgası yiyerek, kovularak , üstelik bir de dayak yiyerek ayrılmak zorunda kaldı.. Yıllar süren emeğin karşılığında erişilen öğretmenliğe gururla başladığı ilk görev yerinden, babasının sapık damgası yiyerek ve dövülerek ayrılmak zorunda kaldıkları mahalleden, doğruca İlçe Milli eğitim Müdürlüğüne gidip, başlarına gelenleri anlattılar, Selma Öğretmen ve babası. Milli Eğitim Müdürü, olayın bir parçasıymışcasına utandı, kahroldu bu pırıl pırıl insanların başlarına gelen olaydan.Tüm insiyatifini ve olanaklarını kullanarak, Selma Öğretmeni İstanbul’un nezih semtlerinden birindeki okula tayin etti. Sevindiler,Terzi Rıza usta ve kızı Öğretmen Selma. Elini öpmek istediler müdürün.
’ Elleri öpülmesi, başlarda taşınması gerekenler sizler ve sizin gibilerdir. ’dedi Müdür. O insanlar
da bir gün yaptıkları korkunç hatayı anlayıp, özür dilemek için sizi arayacaklardır, emin olunuz.’
diye devam etti.
Koşarcasına ayrıldılar oradan. Bir gün daha beklemeye güçleri yoktu. Aynı gün yola koyulup
yeni okullarına vardılar. Çok güzel bir semtin, yeni ve tertemiz okuluydu burası. Selma Öğretmen Okul Müdürüyle tanışıp evraklarını verdi. Semtte kiralık ev bulup yerleşmek için
bir kaç gün izin istedi. Çok anlayışlı davrandı okul müdürü. Baba-kız hemen kiralık ev aramaya koyuldular. Bir de terzi dükkânı tabii. Fakat hiç hesapta olmayan bir problemle karşılaştılar bu defa ; ev kiraları da, dükkanlar da çok pahalıydı bu semtte. Selma Öğretmen’in maaşıyla bu semtte oturmak mümkün değildi.
’ Olsun. ’’ dedi Rıza usta. ’’ Biraz şehir dışına çıkarız ev aramak için. ’ Öyle de yaptılar.Okula
oldukça uzak bir gecekondu semtinde ev ve dükkân kiralamak zorunda kaldılar. Zor da olsa, yeniden kurdular düzenlerini. Otobüsle okula gidip gelmeye başladı Selma Öğretmen. Eve yakın küçük bir dükkânda terziliğe devam etti Rıza usta.
Güzeldi okul .Rahattı Selma Öğretmen okulunda. Sevdi çocukları. Onlara sevgisini belli etmekten hiç çekinmedi. Hep iyilikler güzellikler öğretmeye çalıştı. Sıkıntısı, derdi olan her öğrencisiyle elinden geldiğince ilgilendi. Diğer taraftan eski okulunun olduğu yerde yaşadıkları, babasının başına gelenler aklından pek kolay çıkmadı. Kolay değil ; onun şeref abidesi, kahramanı, gururu,
babası, sapık damgası yiyerek ve dövülerek mahalleden kovulmuştu..Yıllar geçse de unutmak kolay olmayacaktı. Yine çocuklar cıvıl cıvıldı Rıza ustanın dükkânının etrafında. Ama o, onları sevmeye, seyretmeye bile korkuyordu : Ya yanlış anlaşılırsa ?
Yine iki tane kız çocuğu yaklaştı terzi dükkânının kapısına. Sekiz-dokuz yaşlarında ancak
varlardı. Gördüğünde, meleklere benzetti Rıza usta onları. Farkında olmadan gülümsedi
çocuklara. Çocuklar da cesaret bulmuş olacaklar ki, biri kapıdan seslendi :
’ Amca, bize bir bardak su verebilir misin ? ’ Hemen ayağa kalkıp su getirmek istedi Rıza usta. Sonra birden duraksadı. Eski mahallede başına gelenleri anımsadı. Korktu, yine aynı şeylerin
başına gelmesinden. Yanlış anlaşılmak, sapık yerine konmak korkusu sardı içini. Tekrar yerine
oturup ;
’ Su yok kızım. Hadi gidip evinizden için . ’ derken son nefesini vermekte olan bir insanın
çektiği azabı çeker gibi oldu. Çocuklar yadırgadı onu. Biraz mahçup, biraz da öfkeli bir şekilde ayrıldılar oradan. Oyuncağı elinden alınmış bebekler gibi, bağıra bağıra ağladı, koskoca adam. Dakikalarca ağladı. Kapıyı kapatıp, bağıra bağıra ağladı. Bir ara fenalaşacak gibi olup, su içmeye çalıştı. Doldurduğu bardağı ağzına götürmek isterken, az önceki çocuklar geldi aklına. Bir bardak
suyu esirgemek zorunda kaldığı çocuklar. Ve yere fırlatıp kırdı, su dolu bardağı....
Akşam okuldan dönen kızına, yine ağlayarak anlattı başına gelenleri. Baba-kız birbirlerine
sarılıp ağladılar. Kızı, babasını teselli etmek için çok uğraştı..Birlikte kahvaltı ettiler baba-kız. Evden birlikte ayrıldılar. Terzi dükkânına kadar yürüdükten sonra , öperek hayırlı işler diledi babasına Selma öğretmen. Rıza usta da öperek okuluna uğurladı kızını.
Yakındaki bakkaldan aldığı gazetesini okumaya koyuldu Rıza usta. Bir cinayet haberi
gözüne takıldı. Bir sapık cinayeti idi bu. İki küçük kız çocuğu, bir sapık tarafından kirletilip öldürülmüştü. Biraz daha okuyunca, olayın kızı ile birlikte oturduğu, sapık damgası yiyip,
dövülerek kovulduğu mahallede geçtiğini öğrendi. Kaatilin bulunamadığını öğrenince, aklına o
mahallede kendisinden para isteyen küçük kzın söyledikleri geldi :
’ Fırıncı Amca, Zeynep’i öpüp para veriyor ama ! ’
Bu sözler, o mahallede sapık bir fırıncının olduğunu, kaatilin de o olabileciği izlenimini verdi
Rıza ustaya. Gözleri bantla kapalı çocuklardan birinin, ondan para isteyen küçük kız olduğunu da anlayınca, hiç durmadı Rıza usta; doğruca İlçe Polis Karakoluna gidip, bildiklerini, yaşadıklarını
ve kuşkularını anlattı. ’Fırıncı Amca’ dan söz etti. Polis,’Fırıncı Amca’yı takibe aldı. Aynı vahşeti, bir kez daha gerçekleştirmek üzere iken, suç üstü yakaladı. Diğer cinayetleri de onun işlediği ortaya çıktı. Polis,mahalleliyi toplayıp, Rıza Usta’nın ihbarı ile kaatilin yakalandığını anlattı. Mahalleli, ona yaptıklarını anımsayıp utandı. Rıza Usta’nın yeni adresi öğrenilip, ayağına kadar Mahalle Muhtarı ile birlikte gidildi. Defalarca af dilenip, eli öpüldü. Biraz da olsa rahatladı Rıza usta. En azından artık onun kötü biri olmadığını anlamışlardı. Bir de, o minnacık çocuklara kıyan kaatilin yakalanmasına sebep olmuştu.
Rıza usta ve Selma Öğretmen, bu ülkenin ve insanlığın gurur duyacağı, elleri öpülesi, kutsal
insanlar olarak görevlerini yapmaya ve gururla yaşamaya devam ettiler.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Bende Tacettin gibi neredeyse kaçıracakmışım bu güzel yazıyı...
Geçte olsa ulaştığım için çok mutluyum...
SAĞ OL DOST...