- 964 Okunma
- 10 Yorum
- 4 Beğeni
-KAHREDERKEN DÜŞÜNMEK-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Memleketin birinde dürüstlük ve kanuna riayet o düzeydedir ki, insanlar kapılarını açık bırakıp yatabilirler hani. İşte bu ülke de günün birinde bir adam gecenin bir yarısı bir evi soyar. Yakalanıp mahkemeye çıkarılan hırsıza hâkim idam cezası vermesin mi? İtiraz edenler olur. Aman hâkim bey hırsızlığa idam cezası mı verilir şeklinde sorgularlar. Hâkim salt hırsızlığa ceza vermiş değilim der. Bu ülke de insanlar arasında, kapılarınızı açık bırakıp yatabilecek kerte de büyük bir güven duygusu vardı. İşte bu geleneksel güvenin sarsılması cezayı katlıyor demektedir.
Mersin de bir genç kızın hunhar bir cinayete kurban gitmesi üstte yer verdiğim hikâyeyi aklıma getirmektedir. Düşünsenize, minibüs taşımacılığı kentsel yaşamın vazgeçilmezlerinden biridir. İlçeler arası yolcu taşımacılığı yapan bir minibüste tek kalan bir genç kızın böyle korkunç bir hadiseye kurban gitmesi insanları bundan sonra ki yaşamlarında kaygı ve kuşkuya sevk etmez mi acep? Bir minibüs şoförü canı kendisine emanet bir insana bunu nasıl yapabilir? Ve eylemiyle birlikte hangi toplumsal ögeleri yıkar veya zedeler?
Beraberinde minibüs şoförlerinin artık geleneksel hale gelmiş sosyo kültürel özellikleri de sorgulanmaz mı? Sözgelimi öteden beri minibüslerin açık camlarından sokaklara, caddelere taşan arabesk ezgiler bile kollektif şuuraltı oluşturma babında ki işlevleri bağlamında daha kararlı biçimde eleştirilmez mi? Oysa o tarz müzik dinleyen nice minibüsçü böylesi bir olayı tasvip edebilir mi? Hatta failler ellerine geçse bir kaşık suda boğarlar.
Ancak yine de süregelen ve kökleşmiş alışkanlıkların, değer yargılarının insan benliği üzerinde meydana getirdiği ya da tetiklediği etkileşimler her daim düşünülecektir. Türlü sosyo kültürel eğilimler ve zevkler insan benliğinin dehlizlerinde, Labirentlerinde hangi karşılıkları bulabilmekte, hangi duygulardan kaynaklanmakta ve geri dönüşümle o duyguları besleyebilmektedir?
Diğer taraftan psikoloji öğrencisinin, günün birinde tedavi edebileceği bir insanın kurbanı olması ne hazin bir ironi, ne trajikomik bir manzaradır. Charlie Chaplin’in "hayat uzak çekimde komedi, yakın planda bir trajedidir" sözünün hükmü gibi.
Kimi Yeşilçam komedilerinde de yıllar boyu adeta geyik muhabbeti nosyonunda aldığımız ögeler, replikler ciddi mesajlar içermiş olabilir mi? Sözgelimi rahmetli Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı “Hanzo” adlı filmin bazı sahneleri akla gelecektir.
Hani yıllarca dağlarda yabanıl bir hayat sürmüş hayvansı bir kimlik kazanmış hanzoyu hastaneye getirirler. Profesör, asistan ve hasta bakıcılarına dikkat gösterecekleri hususları söyler. Hanzo’nun hayvan gibi davrandığını söyleyenlere hayır o bir insan demektedir. Şimdiye kadar hiç insan gibi davrandı mı diye sorduğunda hayır hep hayvan gibi davrandı diyen öğrencisine olsun o yine de bir insan der. Hatta hanzo tuvaletini ortalık yere yaptığında da hoca şimdi ne yapıyor diye sorar, doktor işiyor der. Diğer doktor nasıl hocam insan gibi mi diye sorunca sinirlenen profesör hayır hayvan gibi demekle beraber hemen toparlanmak suretiyle, ama yine de o bir insan demektedir. Devamında, hanzo tarafından parmağı ısırıldığında bile Prof. acı duysa da renk vermemeye çalışır. Çünkü o bir insandır ser de.
Sonrasında hoca; Unutmayın ki o bir bebektir derken, bebeğe yapılacak ilk iş nedir diye sorar. Hani insanın öllünün körüdür diyesi gelebilir de; Hoca, kundaklayın bir günde olsa bebekliğini bilsin, o dönemi de yaşasın ilerde psikolojik açıdan faydası olur demez mi?
Şu kadar ki; Her türlü yabaniliğin, ilkelliğin, kıroluğun, hanzoluğun, magandalığın terör estiren bir unsura ve üsluba dönüşmesi ancak doğal ve toplumsal yapısı dairesinde değerlendirip, çözümler üretmekle aşılabilir. Müspet sosyo kültürel oluşumları tesis etmek ve desteklemek ise; Hukuğun yanısıra bilimin, sanatın ve felsefenin sunacağı verilere ve çözümlere de kaçınılmaz surette muhtaç olacaktır.
L.T.
YORUMLAR
Bardağı taşıran son damla olsa da "Özgecan" bir gün o da unutulanlar arasına karışacak,
Toplum olarak ardında "Toplu taşıma fobisi" bırakacak ama,
Neticede sapkınlığın mesleği yok esasen bu işi yapanların da hepsi zan altında kaldı istemeden de olsa.
Bende zaman zaman idam gelsinnn diye bağıranlardanım ancak yine hak edenler kurtulur hak etmeyenler sallanır o ipte gibime geliyor enine boyuna düşününce,
Aile ile başlayan sonra okulda devam eden eğitimle birlikte devletin acilen ağır yaptırımlar getirmesi gerekiyor önüne geçilir mi bilmiyorum en azından caydırıcı olabilir...
Milletvekillerimiz birbirini iç güvenlik paketi için dövedursun yurdumun farklı yerlerinden öldürülen kadın haberleri gelmeye devam ediyor. Söylenecek daha çok şey varda boğazım düğümlendi.
Siz zaten söylenecekleri söylemişsiniz. inşallah birgün kalemler sadece mutluluğu yazar dileğimle.
Yüreğinize kaleminize sağlık
levent taner
Yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
Saygı ve selamlarımla...
İnsana en büyük kötülüğü yine insan yapıyor. Hemde kendinden türeyenler...Bu konuda bir çok çelişki yaşanıyor. Kimisi kadınların giyim tarzını yargılarken kimileri de bir numaralı erkek düşmanlığına soyunuyor. Hatta uç noktalara uçup bunu siyasi arenaya döndürüyorlar. İşin ilginci ortada olan vahşet...Ve neler yapmaya çalışıyorlar. Güne düşmekte haklı bir yazıydı. Nesir yeteneğinizin takdire şayan olduğunu ve irdeleyerek örneklemelerle açıklamanız ise konuya rağmen okuttu.Kutluyorum
levent taner
Sayfama şeref bahşettiniz hanımefendi
Naçizane yazımı taçlandırdınız şüphesiz.
Saygı ve selamlarımla...
Face de bir resim dolaşmakta...
Minübüs şoförünün biri arabasına şöyle bir yazı asmış..
Özgecan'a bunu yapanların Allah belasını versin.. Canınız ve ve namusunuz bana emanet. Ben de bir kız babasıyım..
Yazdıklarınız o kadar doğru ki..
Ve bizim toplumumuz da idam kalktı kalkalı bu tür olaylar iyice artmıştır.. Hırısız yakalayıp ertesi gün bırakan bir ülke haline geldik.
Yazık diyorum.
levent taner
İzlenimleriniz ve katkınıza teşekkürler.
Saygı ve selamlarımla...
Suç toplumun kadına bakış açısında, bilinç altından söküp atamadığı yerleşik yerleşmiş kadına bakış açısındadır... En yukarıdakilerin bile çirkin söylemlerini duymuyor muyuz sanki. Balık baştan kokmuş.
Ötekileştirme dil din ırk cisiyet ayrımını aşmalı artık bu toplum. Eğitim evde başlar, okulda ve sokkakta diye devam eder. O kadar kolay ki çözüm aslında karşısındakinin yerini kendini koymak, başımıza gelmesini istemediğimiz şeyi başkası için düşünmemek ve yapma eylemine girişmemek. Ortak acılarda bile ayrışırken biz, nasıl insan olmayı becereceğiz. Hepimiz suçluyuz kimimiz suça karşı gelip haykırmadığımız için kimimiz de kadının etek boyunun suça teşvik ettiğini düşündüğümüz için.
Kısacası içimizdeki "merhameti" el birliğiyle yaktık biz. Özgecanla birlikte çok şeyi kaybettik biz. Bırakın kadın kimliğiyle var olsun artık.
Duyarlı bir yazı tebrik ederim, işte bu da bir katkıdır uyanmak isteyene.
Sude Nur Haylazca tarafından 2/20/2015 10:04:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Saygı ve selamlarımla.
Aslına bakarsak: Kim bilir bizlerin haberi olmayan, bu Canlardan daha ne çok vardır?
Özgecan'dan haberdar olmamızdaki sebep okuyor olması... Kendisini soracak yakınları olması.
Şimdi: Yapayalnız ve yardıma muhtaç bir kadını düşünün. Kimden yardım isteyebilir sorarım size? Keserler de, biçerler de.
Devletimizin, daha çok "Yardıma Muhtaç Kadınlar İçin Evler" yapması gerekli. Kavgadan daha önemli meseleler bunlar.
levent taner
Saygı ve selamlarımla...
Kadın insan,erkek insanoğlu...
Var gücümüzle eleştirilerde bulunuruz. İyi-kötü nerede ya da, iyi ne zaman iyi,kötü ne zaman kötü ? Koca bir ormanın içinde bir ağaç arayıp altında gölgelenmek istemek kadar kolay mı? İnsanı var eden duygular, kör kuyuya düşmeden,düşünce ağında kalan elem duygularını hiç çekinmeden, arı bir hal için çocukluktan başlamalı eğitim.
Bütün ormanı yaksanız da,bütün yabani otları kesseniz de,ardından gelecek elem duyguları sönmez...Bakım tabiatı şekillendirilebiliyor, ya insanı? Mesele ne din eğitimi ne de bilgi eğitimi. mesele ahlak,mesele insana insanı anlatma meselesi. Korku,ceza,idam ya da layık görünen hiç bir şey zehirli duyguların ıslahını dindiremez.
Çocukların büyüyen duyguları ve küçük bırakılan ahlak yasaları....
s U ç L u k İ M ?
Bence hepimiz ! Çünkü suçluları hepimiz tanıyoruz,lakin olay olduktan sonra kinimizi kusuyoruz.. Yarın yeni bir olay olduğunda,yeniden yazılıp-çizilecek; fakat onu tanıyanların sırrı belki de olay gerçekleştikten bir-iki gün sonra konuşacaklar. Hep beraber tekrar göreceğiz.
Saygılar,sevgiler
levent taner
Hakkınız var sonuna kadar.
Bataklığı kurutmak esas olmalı, sinekleri öldürmek değil.
Yazıma başlarken sosyal psikolojiye tercüman oldum belki,
Finalde ise hukuğun tek başına işlev üstlenmeyeceği birden aklıma geldi.
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
İSABETLİ ÖRNEKLERLE GÜZEL BİR YAZI...
NE DİYELİM KARDEŞ NE DİYELİM?
O KADAR ÇOK ŞEY SÖYLENDİ Kİ...
KALEMİNE YÜREĞİNE SAĞLIK....
levent taner
Saygı ve selamlarımla...
insanın hem cinslerine yaptığını hiç bir hayvan yapmıyor.... tecavüz işkence ölüm hep si vardı... hala olayı baba ve arkadaşının yaptığını hazmetmiş değilim...en iyisi böyle yapanları hemen imha edeceksin diyorum...karıncayı ezmekten çekinen yüreğim işte böyle taşlaşıyor...kalem çok hoş okuyanı içine çekiyor kutluyorum saygılarımla
levent taner
Naçizane yazımı taçlandırdığınızı söylememe bilmem gerek var mı?
Saygı ve selamlarımla...