- 471 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mustafa - Bölüm 5 - Edirne’den Ayrılırken Tarih Gelir Gözler Önüne
Taksi Karaağaç’ı merkeze bağlayan Arnavut kaldırım taş döşeli, uzun ve dümdüz şekilde uzayan Lozan caddesinde ilerliyordu. Şoföre gidilecek yer olarak otogarı söyleyip peşine de acele etmesini rica etmişti. Çünkü Mustafa’yı İstanbul’a hareket götürecek otobüs yaklaşık yirmi dakika sonra hareket edecekti.
Lozan caddesi alabildiğine düz ve taş döşeli olmakla beraber ona masalsı hava katan asıl özellik caddeye sağlı sollu yol boyunca dikilmiş ve şimdi oldukça yetişkin olan ağaçların masalsı görüntüsüydü. İlkbahar ile beraber yeşilin her tonunu barındırmaya başlayan bu cadde yaz sonu itibariyle soğuk kış dönemlerine kadar sarının bin bir çeşidi eşliğinde kendini sergilemesini iyi biliyordu.
Taksi Karaağaç’ı merkeze bağlayan tarihi Meriç köprüsüne oldukça yaklaştı. Meriç köprüsü Meriç nehrinin üstünde Mimar Sinan tarafından yaptırılan tarihi bir köprüdür. Muazzam estetiği ve yıllara meydan okuyan yapısıyla başta Edirnelilerin olmak üzere tüm milletin göz bebeklerinden yalnızca bir tanesidir. Arada oluşan taşkınlara rağmen temelinden sarsılmadan görevini sürdürmektedir. Bir de Şimdiki köprüler ve ustalarına bakın. Keşke ecdada daha yakın olabilseler; hiç değilse meslek ahlakı bakımından. Köprünün girişine gelindiğinde daha da belirginleşen, özellikle yaz mevsiminde Edirnelilerin ve Edirne’yi gezmek üzere şehirde bulunanların hınca hınç doldurdukları çay bahçeleri. Ayaklar üzerinde ırmağa doğru uzatılmış kısımları bir yudum çay eşliğinde ırmakla bütünleşmek, daha önce deneyimlenmemiş bir dansı Meriç nehri ile gerçekleştirmek için en uygun yer olarak ön plana çıkar.
Köprü günümüz taşıtlarının yan yana geçebilmesi için biraz dar olsa da tedbirli ilerlendikten sonra sorun yaşanacak bir durum oluşturmuyor. Gel gör ki ecdad bunu da oldukça ince şekilde düşünmüştür. Köprünün tam ortasına gelen noktaya kabin büyüklüğünde taştan bir yapı yerleştirerek iki yakasından birbirilerini görmeden köprüye giriş yapan araçların birbirilerine zarar vermeden geçip gidebilmesi için bir görevliyi tam da o taştan kabin içinde bulundurmuştur.
Taş köprüden ağır ağır ilerleyerek karşı tarafa geçen taksi karşıya doğru ilerleyip şehre çıkmaktansa otogara daha çabuk varabilmek için köprüden hemen sonra sağa döndü. Kısa yoldan otogara doğru yönlendi. Bir miktar bu yolda ilerleyen taksi daha sonra büyükçe bir kavşaktan Edirne’yi tüm Anadolu’ya bağlayan Talat Paşa bulvarına çıktı.
Bulvar boyunca ilerleyen taksinin camından görülen binaların sayısı yavaş yavaş azalmaya başlıyordu. Görünen tabelalarda artık üniversite ve otogar yazısından başka bir şey de bulunmuyordu. Edirne’nin şehir girişinde sayılabilecek bir yerde yer alan kavşakta şehrin tarihine vurgu yapan bir eser Mustafa’nın görüş alanına girdi. Bu eser kavşağın tam ortasında yer alan, iki yiğit pehlivanın birbirilerini alt etmeye çalıştığı muazzam bir güreş oyunundan alıntılanmış anın heykel sanatıyla sergilenmiş bir görüntüsüydü. Eser tarihi Kırkpınar güreşlerine atıf yapıyordu.
Kırkpınar güreşleri beş yüz küsür senedir geleneksel olarak Edirne’de yapılan güreş etkinliğinin adıdır. Her yıl haziran ayının son haftasında başlayan ve akabinde gelecek olan Pazar gününe kadar süren bu etkinlikler, ülkenin dört biryanından güreşçi ve ziyaretçileri Edirne’ye çekmekte oldukça başarılıdır. Hatta denilebilir ki ülkenin en saygın yağlı güreş etkinliği Kırkpınar’dır. Kırkpınar adıysa birbirleriyle ölümüne güreşe tutuşan kırk yiğidin anısına yapılmış kırk akarlı çeşmeden gelmektedir. Bütün hikâyesiyle Mustafa’nın gözlerinde kırk yiğidin görüntüsünün canlanmasını sağladı güreşçilerin heykeli. Kavşakta kırmızı ışıkta duran taksi, yanan yeşil ışık ile beraber tekrar hareketlenmişti. Artık olanca hızıyla otogara ilerlemeye devam edebilir, Mustafa’yı on dakika sonra hareketlenecek otobüse yetiştirebilirdi.
Otogar şehrin on kilometre kadar dışında Trakya Üniversitesiyle birbirlerine oldukça yakın inşa edilmiştir. Çevre yolu ile şehrin merkezine ulaşan Talat Paşa bulvarının tam kesiştiği yerde çevre yolunun sağ ve sol yanında yer alıyorlardı.
Acele direktifinin de etkisiyle otogara hızla gelmiş olan taksi, hız kesmeden otobüs peronlarının arka tarafında özel araç ve taksilere ayrılan kısma park etti. Taksimetrede yazılı olan ücreti şoföre uzatan Mustafa, hızlı hareket ederek içinde elbiselerinin bulunduğu sırt çantasıyla eş dost ve sevdikleri için hediyelerle doldurduğu bavulunu yüklenip otobüse doğru koşuşturdu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.