- 3370 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
HEM IRZINA GEÇİLSİN HEM İDAM EDİL…YOK BÖYLE BİR ŞERİAT -1-
Özgecan Aslan’ın -Irzına geçilmek kasdıyla- vahşice öldürülmesi üzerine her kafadan bir takım seslerin çıktığını daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Bu her kafadan çıkan sesler içinde en fazla dikkat çeken husus da şuydu: ‘’Özgecan Aslan eğer laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin değil de şeriatla yönetilen Osmanlı Devleti’nin bir vatandaşı olsaydı ve bu olayda tecavüze uğrasa ama öldürülmeseydi, şeriat hükümlerine göre daha sonra yine öldürülecekti çünkü şeriat hükümleri tecavüze uğrayan kızın ya da kadının idamını öngörüyordu’’ iddiasıysı.
İşte bu iddiayı ilk kez okuduğumda şaşırdım. ‘’Allah Allah, bunu da nereden çıkarıyorlar. Akıl var mantık var. Bir insan hem tecavüze uğrayacak hem de idama mahkum edilecek. Olur mu öyle şey’’ dedim. Demesine dedim ama öyle bir kanıt çıktı ki önüme adeta küçük dilimi yuttum. Şeriat hükümleriyle yönetilen İran’da bir taksi şoförü tarafından tecavüze uğrayan on altı yaşındaki Atefah adlı bir kız daha sonra idam edilmişti. Hem de ibret-i alem olsun diye bir meydanda, herkesin önünde. Yani sanki o zavallı kızcağıza ‘’ Madem ki tecavüze uğradın o halde senin hakkın ölüm. Bu da herkese ders olsun, bundan sonra hiç kimse tecavüze uğramasın ‘’ denmişti. Dahası tecavüz eden taksi şoförü şimdi elini kolunu sallayarak işine devam ediyormuş.( İşin doğrusu bu kısım gerçek mi bilemiyorum.)
Velhasılı kelam her zaman olduğu gibi Özgecan Aslan cinayetinde de sapla saman birbirine karışmış ve ‘’ İşte sizin özlediğiniz Osmanlı, İşte sizin özlediğiniz şeriat…Hem ırzına geçilsin hem de idam edil. Bunu mu istiyorsunuz ey şeriat isteyenler’’ olayına dönüşmüştü olay.
İşin garip olan tarafı da ‘’Şeriata hayır’’ diyenlerin neredeyse tamamı şimdi ‘’ Kısasa kısas…Özgecan’ın katiline kısas uygulansın, elleri kolları kesilsin, sonra da yakılarak cezalandırılsın’’ istiyordu. Oysa kısas bir şeriat hükmüydü. Hem ‘’Şeriata hayır’’ hem de ‘’Kısas istiyoruz’’ demek tam bir çelişki olsa da buna çok şaşırmadım çünkü bu tek çelişkileri değildi bu insanların.
Az buçuk tarih biliyordum. Kendi mezuniyet tezimi hazırlamak için girdiğim Başbakanlık arşivinde sicil ve mühimme defterlerini karıştırırken zaman zaman karşıma çıkıyordu Osmanlılar döneminde kadıların bazı taciz ya da tecavüz olaylarında verdikleri hükümler ama benim tez konum çok farklı olduğu için o hükümleri tamamen okumuyor, ileride belki işime yarar diye fotokopilerini de çektirmiyordum. Yanlış yapmışım. Nereden bilirdim tam otuz yedi, sene sonra bu konuda bir şeyler yazma mecburiyetinde kalacağımı. Ama yine de bir saçmalık vardı ortada. Şeriat mağdureyi niçin cezalandırsın ki.
Evet konu buydu. Şeriat mağdureyi yani tecavüze uğrayanı niçin cezalandırsın? En ilkel hukuk sisteminde bile böyle bir şey olamazdı. Lakin öte taraftan olmuştu ve resmi tabak gibi karşımdaydı ( Yukarıdaki resim ) Bir yanlışlık vardı ama nerede? Araştırmam lazımdı. Araştırdım. Hem de ilk kanunlardan başlayarak araştırdım tecavüz, ırza geçme suçları ve bunlara verilen cezaları. Tabii ki İslami dönem dediğimiz dönem ile Osmanlı dönemi dediğimiz dönemi de ele alarak…
Evet şimdi başlayalım isterseniz.
Karşımıza çıkan en eski belge Asur kralı Urnamu ve diğer Asur kanunlarıdır. Bu kanunlara göre:
1- “Eğer bir adamın bakire kölesinin bikrini düşmanca bozarsa o adam 5 şegel tartacaktır. (ödeyecektir)”. ( Köleye tecavüz bile cezaya tabi görüldüğü üzere)
2-“Eğer bir adam, bir adamın karısına elini götürüp (sarkıntılık edip), (ona) genç bir çocuk gibi muamele ederse, onu suçlarlar ve ispat ederlerse bir parmağını kesecekler eğer onu(kadını) öperse alt dudağını baltanın ucuna çekecekler ve keseceklerdir.” ( Kadına sadece elle sarkıntılık halinde parmak kesiliyor, kadını öpme durumunda dudağı kesiliyor)
3-“Eğer bir adamın karısı, meydandan geçerken, bir başka adam onu yakalar ve “seninle yatayım mı? derse kadın razı olmaz ve kendini korursa (direnirse) , zorla onu yakalar ve onunla yatarsa, ister adamı kadının üzerinde yakalasınlar, ister kadının yattığını şahitlerle ispatlasınlar o adamı öldüreceklerdir, kadın için ise suç yoktur.
Görüldüğü üzere en eski kanunlarda bile kadına herhangi bir ceza verilmiyor. Ancak bu kanunlarda çok ilginç başka hususlar vardır.
Asur’da bir kıza tecavüz eden kişinin karısı, tecavüze uğrayan kızın babasına verilir ve baba da tecavüzcünün karısına aynı fiili yapardı. Eğer fail evli değilse, ağır tazminat öderdi. Bir yerde tecavüzcünün karısı da cezalandırılmaktadır bu kanunlara göre. Yalnız şöyle bir şey de var. Kızın babası tecavüz ettiği tecavüzcünün karısını alıp kendi karısı yaparken isterse kızını tecavüzcüye veriyor ve kızı buna itiraz edemiyor, isterse kızının değeri kadar para alıyor ve kızını bir başkasına veriyordu. Yani tecavüze uğrayan kızın babasının elindeydi tecavüzcünün öldürülmesi ya da hayatta kalması. Baba paragöz bir babaysa tecavüzcüden para alıyor, yok ‘’Benim namusum şerefim her şeyden kıymetlidir’’ derse tecavüzcü öldürülüyordu.
Hammurabi kanunlarında da, başkasının karısı ile zor kullanarak beraber olan erkek, ölümle cezalandırılmıştır
Her halukarda tecavüze uğrayanın da öldürülmesi diye bir şey yok yani.
Roma hukukunda olay biraz daha farklıdır ve bu hukuka göre tecavüz bir şiddet suçu olup ister hür, ister köle olsun bir kadına ya da kıza zorla tecavüz edenin cezası ölümdür.
Bu konuda Bizans hukuku serttir. İmparator Justinyen zamanında tecavüz suçunu işleyene mahkemede kendini savunma hakkı bile verilmemiştir Yani öyle ‘’ El etti, göz etti, eteği de miniydi, tahrik oldum. Ayrıca tecavüze uğrarken bağırıp çağırmadı. O da razıydı’’ filan gibi mazeretler asla dinlenmiyor. Sadece ölüm de değil. Tecavüzcünün mal varlığının üçte biri tecavüze uğrayana veriliyor.
Ortaçağ Avrupasında işler biraz farklı bir boyut kazanıyor. Tecavüz suçlarının cezası yine ölümdür ama burada tecavüze uğrayanın nasıl biri olduğu önem arz ediyor. Tecavüze uğrayan eğer bir hayat kadınıysa ya da mahkemede şahitlik yapacak kişiler tecavüze uğrayan için ‘’ Yaramaz kadındır, yollunun tekidir’’ derse kadın istediği kadar ‘’ Yahu ben istemediğim halde adam bana sahip oldu’’ desin tecavüzcüye en küçük bir ceza bile verilmiyor.
Fransa’da ise konu trajikomiktir bu dönemlerde… Tecavüzcüye verilecek ceza kadının istiap haddiyle ilgili. Yani efendim kadının taşıyabilme kapasitesiyle ilgili. Daha da açıkçası hani bizde bir tabir vardır ya ‘’Sandalyeye oturduğunda ayakları yere değmek’’ diye. Eğer kadının ayakları yere değiyorsa tecavüzcüye hapis veya para cezası veriliyor; değmiyorsa tecavüzcünün cezası ölüm olabiliyor.
İslamiyet öncesi Arabistan’a baktığımızda en yaygın suçlardan birinin tecavüz olduğunu görüyoruz ama tecavüzcüye nasıl bir ceza verildiğini bilemiyoruz. O dönemin davalarından birinde şöyle bir örnek var:
Havvat Bin Cübeyr adlı bir kişi bir dükkanda yağ satan bir kadına yağ almak istediğini, yağ tulumunu açmasını ister. Kadın tulumun ipini gevşettiği anda da arkadan kadına sarılarak tecavüz eder. İlginç olan ise şudur. Mahkeme ‘Eğer tecavüzcüye direnseydi yağları dökülüp gidecekti. Öte taraftan kendisine yardım edecek kimse de yoktu dükkanda O yüzden kadının bu olayda bir suçu yoktur’’ hükmüne varmıştır. Yani kadının yağ ile ırzı arasında bir ikilemde kalması, ‘’Amaaannn ya ırzın canı cehenneme, yağ dökülmesin, önemli olan yağ’’ kararına varması mahkemece kadının olayda suçu olmadığı hususunda yeterli olmuştur ki buradan da anlaşılacağı üzere cahiliye dönemi dediğimiz o dönemde tecavüzcüye ‘’ Hemşerim sen bu masumeye niçin tecavüz ettin?’’ diye sorulacağına kadına ‘’ Sen ne halt ettin ki adam geldi sana tecavüz etti?’’ ya da ‘’ Tecavüze uğradığında karşı koydun mu bre hatun’’ diye sorulmaktadır. Kadın da ‘’ Vallahül azim hakim amca direnecektim ama tulumun ipini çözmüştüm. Bıraksam yağ boşa akacaktı. Yağ boşa akacağına tecavüze uğramayı daha ehven-i şer gördüm’’ diyerek paçayı kurtarmaktaydı.
Gelelim şimdi zurnanın zort dediği yere. Yani İslamiyetin gelmesi ile birlikte tecavüz suçları nasıl cezalandırılmıştır.
Öncelikle şunu belirtelim ki İslamiyette tecavüz suçu diye bir suç yoktur. Yok yok hemen gözleriniz büyümesin. Tecavüz suçu diye bir suç yok demek tecavüzcüye hiç bir ceza verilmiyor demek değil. Tecavüz diye bir suç yok çünkü bu suç zina kapsamında. Peki o zaman zina nedir?
Bir erkeğin ve bir kadının aralarında nikah bağı olmaksızın cinsel ilişkiye girmesine zina denmiş İslam hukukunda.
Peki tecavüz bu zina tanımının neresinde?
Eğer bir erkek, bir kadını zina etmeye zorlarsa…Yani anlayacağınız üzere zina denen bu cinsel ilişkide kadının rızası yoksa…İşte o zaman olay tecavüz ya da ırza geçme ya da İslam hukukundaki adıyla “hetk-i ırz”yani namus perdesini yırtmak olarak adlandırılır.
Peki hiç dikkatinizi çekti mi? Genelde hep erkeğin kadına tecavüzünden bahsediyoruz. Kadının erkeğe tecavüzü diye bir şey hiç söz konusu olmamış mı? Çok ilginçtir ki modern hukuk sistemleri kuruluncaya kadar böyle bir suç hiç bir ceza hukukunda yok; söz konusu olmamış, yasalara girmemiştir. Yani yasalar hiç bir erkeğin ‘’ Ulan seni halledeceğim ‘’ diyen bir kadın karşısında ‘’ İmdaaatt Irzıma geçiyorlar’’ diye bağıracağına, ‘’ Ben bakir bir delikanlıyım, lütfen beni bir mendil gibi kirletip, sonra da kaldırıp çöp sepetine atmayın hanımefendi. Sizden hassaten istirham ediyorum’’ diyebileceğine imkan ve ihtimal vermemiştir.Şimdi özellikle Avrupa ve Amerika’da genç erkek öğrencilerine tecavüz eden bayan öğretmenlerle ilgili haberleri televizyonlarda gördükçe aklıma ‘’ Ulan o eski dönemlerde kim bilir kaç tane bakir delikanlının bekaretine azgın hatunlar tarafından son verildi de kimsenin haberi bile olmadı’’ diye düşünmekten alamıyorum kendimi.
Ya erkeğin erkeğe tecavüzü? İlerleyen dönemlerde İslam hukukunda var bununla ilgili hükümler. ( İslam hukuku dışındaki hukuk sistemlerinde de olduğu ile ilgili, bir bilgiye ulaşamadım)
Kadının kadına tecavüzü?
Böyle bir kavramı bu güne kadar ne duydum ne de işittim. Varsa da bilmiyorum.
Evet…İslam hukuku yani diğer bir deyişle şeriatla devam ediyorduk. Bakalım şeriat İran’daki gibi tecavüze uğrayana idam, tecavüz edene beraat kararı mı vermiş? Ancak İslam hukukunda bu suça verilen cezanın ne olduğundan önce İslam hukukuna göre cezalar nelerdir bunlara bakmak lazım ki konu daha net anlaşılabilsin.
İslam hukukuna göre cezalar iki kısma ayrılır.
1-Verilecek cezaları doğrudan doğruya Kur’anda belirtilmiş olan cezalar. Bu cezalara Had adı verilir. Had cezasının en ağırlaştırılmış hali ölüm, en hafifi kişinin sağlık durumuna göre atılacak sopa cezasıdır. Sopa cezasının en azı seksen sopa olmakla beraber bazen kırk sopaya kadar indirildiği, bazen cezalının dayanamaması halinde daha da aşağı çekildiği olmuştur.
Had cezalarını gerektiren suçlar Allah’ın hakkı olarak kabul edildiğinden bu suçlar ağır ceza kapsamına girer.
Peki nedir bu ağır ceza suçları:
İslam hukuku, Yani şeriata göre en ağır suçlar şunlardır : zina, hırsızlık, içki içmek, kazf (namuslu kadına zina iftirası) ve yol kesme (hırâbe).
Bu suçlardan sadece içki içmenin cezası Kur’anda açık olarak ifade edilmediği için bu suçun cezası Peygamberimizin (S.A.S) uygulamalarına göre yapılmıştır. Ki bu konuda en bilinen örnek şudur
"Rasûlullah (s.a.s)’a şarab içmiş bir adam getirdiler. Rasûl-i Ekrem:"Ona hadd vurunuz." buyurdu. Ebu Hüreyre demiştir ki: Bizden bir kısmı eliyle, (bazıları da) ayakkabısı ve elbisesiyle dövdüler. (Dayaktan sonra) çekilip gidince: ’Allah seni rüsvay etsin!’dediler. Peygamber (s.a.s): ’Böyle söylemeyiniz, ona karşı şeytana yardım etmeyiniz’ buyurdu" (Buhârî, Hudûd, 4; Müslim, Hudûd, 35; Ebû Dâvud, 35, 36; Tirmizî, Hudûd,14,. 15) : ( Hem ‘’Ben de müslümanım deyip hem de ‘’ Rakı şişesinde balık olsaydım’’ diyen bazı arkadaşlar sıçrayacaklar şimdi ama maalesef durum bu )
Görüldüğü gibi cezasını çekmiş bir insana arkasından lanet okunmasını da yasaklamıştır peygamberimiz
2- Kur’anda cezası belirtilmemiş olan, sünnette de yeri olmayan cezalar. Bunlar kul hakkıyla ilgili cezalar olarak kabul edilmiştir ve bu ceza türüne de Ta’zir cezası denir. Ta’zir cezaları hakimin takdirine kalmış cezalardır. Kürek cezası, teşhir, sürgün, hapis gibi cezalar bu kapsama girer ki İslamın ilk dönemlerinde hapis cezası pek de uygulanan bir ceza değildir. Farz edelim çöpünü komşusunun bahçesine döken birine verilecek ceza işte bu ta’zir cezaları kapsamındandır.
İslam hukukunda zina suçu Allah’a ortak koşma olarak ifade edilen Şirk suçundan sonraki en ağır suçtur. Dolayısıyla da cezası en ağır olan suçtur. Ceza bu kadar ağır olduğu için de zina suçunun kanıtlanması da bir o kadar zordur. Bunun için zina eden kadın ya da erkeğin bunu şahitler huzurunda kendilerinin itiraf etmesi yahut iki erkek veya dört kadının ‘’ Biz bu çifti birleşirken gördük, erkeğin cinsel organı, kadının cinsel organının içindeydi.’’ Diye şahitlik yapması gerekir. Yani bizim eski filmlerde seyrettiğimiz gibi değil.
Bir Yeşilçam sahnesini anlatarak noktalayalım bu günkü bölümü. Yarın kaldığımız yerden devam ederiz inşallah.
Bahsettiğim sahne şöyle:
Köylü kadınlar toplanmış çamaşır yıkıyorlar derede. O anda da dere kenarına beyaz, güzel bir at geliyor. Yeni gelin olan hayvansever bir hatun atı görünce kalkıyor ve atın başını okşuyor. Sonrasında kızılca kıyamet kopuyor ‘’Sen nasıl atın başını okşarsın’’ diye. Kızı resmen recm etmeye kalkıyor diğer kadınlar. Kız kaçarak kendisini kurtarıyor ama kadınlar durumu kocalarına anlatınca kız hakkında karar çıkıyor: ‘’ Zina etmiştir. Recm edilerek, yani taşlanarak öldürülmesi şer’an caizdir’’
Kız atla mı yoksa atın sahibiyle mi zina etmiştir o bile anlaşılamıyor. Kız o köyden kaçarak kurtarıyor canını.
İşte bu filmlerle yetiştiğimiz için bizler de bir kadının zina suçu ile suçlanmasını ve taşa tutularak öldürülmesini hep bu kadar basit bir olay olarak gördük senelerce. Değil efendim değil. Zina bu kadar basit bir olay olmadığı gibi bir kadına zina iftirasında bulunmak da öyle kolay değil. Kanıtlayamazsan ucunda kendi kellenden olmak , en azından seksen sopayla cezalandırılmak var.
Evet…Belki biraz tecavüzün dışına çıktık ama İslam hukukunda tecavüz , zina suçu kapsamı içinde değerlendirildiği için başka türlü de olamadı.
Devam edecek.
YORUMLAR
Hocam, her kültür kendi haline bırakılsa, yani kültürlere 'töreleri' hükmetse (idi), bugün dünyanın geldiği yerden yüzyıllarca daha geride olacakları gibi bir düşünce akla pek uzak durmuyor...
Kültürleri 'evrensel insan hakları' gibi bir potada özdeşleştiren kimi 'sistemler' sayesindedir ki, kültürler de 'küresel' bir seviyede insanlık değerlerine evriliyor...
islamiyet, bu sistemlerin en evrensel, en insancıl olanıdır, denebilir...
Kültürlerin ona entegre olmaya çalışmalarının sancıları da devam edegidiyor işte...
Mesela ineğe tapan Hintli'ye bunu hâlâ anlatamıyorsunuz...
Hz. Muhammet'i sadece bir Arap bedevisi sandıkları/saydıkları gibi...
Emeğiniz için teşekkürler...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
İneğe tapana '' Yahu ben senin tanrını yiyorum.'' deseniz de anlatamıyorsunuz. Ya da '' Bir insan hem Allah, Hem Allahın kelamı, Hem de insan olamaz'' Fikrini bir türlü kabul ettiremiyorsunuz. Öte taraftan onlar da kim bilir bizlerde ne kusurlar buluyor.
Müslüman bir ülkede, müslüman bir ana babanın evladı olarak dünyaya gelmişiz. Ne mutlu bizlere.
Selam ve sevgilerimle.
Benim de yıılardır kafamı kurcalayan; Erkek zorla kızı kaçırır, tacavüz eder fakat kadın neden öldürülür? eğer namus kavramı ise erkek de namussuzluktan neden öldürülmüyor?
yaşadıığım bölgede bu tür olaylara tanık oluyorum , hepsinden de erkek suçlu olmasına rağmen erkek elini kolunu sallayarak yaşarken kızlar öldürülüyor! Urfa'da da bir olaya tanık oldum ; kızı evlenme vadiyle erkek kızla beraber oluyor ve zamanla kadın hamile kalıyor. hamileliği duyulan kadını baraj suyu kanalına atmışlardı. Erkek ise serbest kaldı...
Zina yapan kadın da olsa erkek de olsa bence cezalandırılmalı hem de kanser gibi yayılan zina yapanlar bence idam edilmelidir.
Değerli hocam dünkü yazısınızı da okudum hepsi doğru tespitler olup, bilgilendik...
Saygıyla selamlıyorum
sami biberoğulları
Ben doğuluyum. Karslıyım ve maalesef bizim yörelerde bahesttiğiniz şekilde tecavüze uğrayanın cezalandırılması olayı vardır ki herkesin bildiği Güldünya Töre cinayeti bunun en bariz örneğidir. Ancak Güldünya Töre'yi katledenlere sorsanız '' Siz bu katliamı yaparken Ku'anın hangi ayetine dayandınız?'' diye size verebilecekleri bir cevapları yoktur. Çünkü Kur'anda böyle bir şey yoktur.
Tüm mesele Kur'anın ve Resulullahın hadislerinin gerçeklerini bu insanların beyinlerine çakma meselesidir. Din Allah'ın dini olamktan çıkıp da şıhların, şeyhlerin, mollaların dini olduğu takdirde ( Burası da yanlış anlaşılmasın...Bunların içinde çok iyileri de var elbette ama kötüler maalesef iyilerden daha fazla) bu soruna çözüm getiremeyiz.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Bir de şu husus var: Tecavüze uğrayan bir kız bizde de bazı yörelerimizde öldürülüyor. Ama kim tarafından? Ailesi tarafından. Peki kanunlarda böyle bir şey var mı? Cumhuriyet kanunlarında yok. Osmanlı kanunlarında da yok.
Yani devlet eliyle öldürülmek ile töremiz budur diye öldürmek arasında çok fark var. Öyle değil mi?
DemAN
Okumakla diyecem olmaz çünkü en çok okumuşlardan cahil çıkıyor; keşke zihniyeti iyileştiren bir alet olsaydı veya zihniyetsizliği yokedecek bir format olsaydı
Tekarar teşekkür ederim, sağolun hocam
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam; Recm cezası İslamiyet’ten önce vardı ve İslamiyet’le uzaktan yakından ilgisi de yoktur.
Tevrat'ta böyle bir emir, olmamasına rağmen recm cezası Hz Musa'nın vefatından sonra kısa bir dönem sırf İsrail oğullarının başka kavimlerle akrabalık bağı oluşmaması için kadınlarına gözdağı vermek amacıyla ilk olarak Yahudilerin uyguladığı ilkel bir ceza sistemiydi. Daha sonra bu vahşi sapıklık Hıristiyan barbarlarca da uygulandı. Hatta daha da vahimi savaş için sefere çıkan Hristiyan ordularında hızla yayılan eşcinsellik kadınlara olan ilgiyi azaltmış yâda sapık eğimlere dönüştürmüştü. Savaş tan döndüklerinde kadınlarına her türlü sapıklığı yapıp çirkin ilişkiye zorluyorlardı. Kabul etmeyip direnç gösteren inançlı ve ahlaklı Hıristiyan kadınlarını bu sebeple veya keyfi nedenlerle kafalarını kesmek veya taşla ezmek suretiyle öldürüyorlardı. Bununla da yetinmeyip kız çocuklarını da diri diri toprağa gömüyorlardı.
‘’’Kainat'a bir güneş gibi doğan peygamberimiz, gönüllerin sultanı Hz. MUHAMMED (s a v)efendimizin kesin buyruğuyla kadınların ve kız çocuklarının, ne şekilde olursa olsun öldürülmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Daha da ötesi müşrikleri, çılgına çeviren ve deli eden medeni uygulamalarıyla bir devrim gerçekleştirmiş kadınları, erkeklerle eşit statüye getirmiştir. Kadınların, yalnız canlarını değil namus ve haysiyetlerinin de korunmasını emretmiştir.
Yüce kitabımız KUR'AN-I KERİM, de recm cezası ile ilgili ‘’ALLAH’’(cc) tek bir emri yoktur. Aksine nefsi müdafaa olmadıkça bir insan sebepsiz yere öldüren tüm insanları öldürmüş sayılır dediği ve azabıyla tehdit ettiği ayetleri vardır. Zinayla ilgili ayette bellidir kadın yâda erkek fark etmez kırk sopa o kadar. zinanın cezası ne asılarak ne taşlanarak nede baş kesilerek ölüm cezasıdır. Peygamber efendimiz döneminde tespit edilmiş bir tecavüz vakası yoktur dolayısıyla kıyaslama yapacak bir uygulama söz konusu değildir. Günümüzdeki medeni ülkelerin ceza sitemi 1400 yıl önce peygamberimizin uyguladığı medeni uygulamalarının yanında yetersiz kalan ama günümüz koşullarında medeni sayılan ceza sistemleridir.
Denile bilir ki peki bu gün bazı Arap ülkelerinde ki uygulamalar ne? Yüz yıllar boyu Kralıkların ve, diktatörlüklerin kendi inisiyatiflerince uyguladıkları yerel ceza uygulamalarıdır. Kesinlikle İslamın temel prensipleriyle alakası yoktur.
Gerçi siz yazınızın bu bölümünde bu konuyu işlemediniz ama izninizle birkaç cümleyle üstünden geçeceğim hani ateistlerin ve Siyonistlerin ağızlarından köpük saçarak İslama saldırdıkları şu meşhur dört kadın meselesi!
Gerek savaşta şehit olmuş Müslüman erkeklerin dul kalmış hanımları gerekse sapık müşriklerden kaçarak Müslümanlara sığınan ve sonrada Müslüman olan kadınları koruma altına alınması için o dönemin koşularının gereği, indirilmiş ayetlerle bir erkeğin ‘’bakabilmesi’’ koşuluyla dört kadın alma durumu şartların hassasiyetine binaen yüce ‘’ALLAH'IN’’ izin verdiği özel durumdur.
Peygamberimizin vefatından sonrada Arap toplumlarının bir kısmında bu spesifik özel durum sürüp giden bir uygulama olarak kalmıştır.
Bir rivayete göre zina yapmış bir kadının, sözde efendimiz (s a v ) taşlanarak öldürülmesini istemiş.
Bu Müslüman olmayı kabul etmiş gibi görünen müşriklerin uydurduğu diğer Müslümanlara bunun peygamber efendimizin bir emri olduğunu söyledikleri kati bir iftiradır. Ne yazık ki bazı Arap toplumları İslam dinin de olmayan Yahudiler den doğmuş Hıristiyan barbarların da geçmişte uyguladıkları recm cezasını maalesef İslam adına uygulamaktadırlar.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle
Dip not; yazınızda gecen zinayla ilgili recm cezasına dönük konunun hassasiyetinden dolayı şimdilik düz yazı şeklinde yaptığım yorumumun tarihi belgeleri ve bu belgelerin onlarca kaynakçaları’, İstanbul’daki evimin kütüphanesinde mevcuttur. Dilerseniz ilerleyen zamanda bilahare bu bilgileri de yorumumun altına geçebilirim.
Serhat BİNGÖL tarafından 2/18/2015 11:27:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Yorumunun tamamını okumadan hemen ben yazacaktım demişim. Sonra dönüp tamamen okuyunca bir şey deikkatimi çekti. Peygamber Efendimiz (S.A.S) Zamanında recm cezasının olmadığını yazmışsın.
Bu ceza peygamberimiz zamanında da uygulanmıştır maalesef. Konunun uzmanı Hayrettin Karaman da uygulandığını söylüyor...Ne zamana kadar peki? Nur Suresinin 2. Ayeti gelinceye kadar.
Bunun açıklamasını bu günkü bölümde izah etmeye çalışacağım.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Kıymetli hocam
Malumunuz son dönemlerde giderek artan bir seviyede İslamın değerlerine ve Müslümanlara her türlü yalan ve iftirayla saldırıyorlar.
Sizde yazınızda recm cezasından bahsedince acizane bu konuda ki bilgilerimi üst başlıklarıyla paylaşmak istedim hakkınızı helal edin ve lütfen bu konuda detaylı bilgileri bize aktarın keyifle okuyalım sürç-i lisan ettiysem affola
Saygı sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Bütün samimiyetimle söylüyorum yorumu gönderdikten sonra bende fark ettim şu detayı ; (Müslümanlar arasında) diye belirtmeyi atladığımı yoksa elbette müşrikler arasında vardı fakat İslamın böyle bir ceza sistemi yoktur ve peygamber efendimizde uygulamamıştır. hatta bir iddiaya göre müşriklerden bir kadın, efendimize gelip zina ettiğini ve temizlenmek istediğini bunun içinde kendisine recim cezasının uygulanmasını ister ancak peygamber efendimiz böyle bir cezanın İslamda yeri olmadığını söyler ve kadının bu talebini geri cevirir.kaldı ki bunun bile bazı İslam kaynaklarında doğruluğu tartışılır. Şuanda iş yerimden yazıyorum dolayısıyla kaynaklarıma ulaşma imkanım yok ama kesinlikle ve kesinlikle recm cezası Müslümanlar arasında uygulanmamıştır. Bunu idea eden her kaynak külliyen yalan ve iftira atmaktadır.
Zaten kadınların her türlü şiddetti gördü cahiliye devrinde kadınlara bir çok hakkı vermiş ve kadınlarınız size ‘’ALLAH’’(c.c) emanetidir diyen bir peygamber dönecek cahiliye devrinde ki recm cezasını uygulayacak buna zerre kadar inanan kafirliğe ilk adımı atmış olur.
Saygı selamlarımla
sami biberoğulları
sami biberoğulları
Peygamberimizin recm cezasını uygulamış olması onu ya da İslam dinini küçültmez. Çünkü Nur Suresinin 2. Ayeti gelinceye kadar da bir devlet düzenini devam ettirmek zorundaydı. Bir zina durumunda hangi cezayı verecekti? '' Sen şimdi git, sonra bakarız, hele bir ayet gelsin bakalım'' diyecek hali yoktu elbette. Neye göre hüküm verecekti?
İşte bu noktada İbrani Hukukuna göre hüküm vermesinden daha normal ne olabilir.
ferhan
sami biberoğulları
Böyle resimleri ve paylaşımları görünce kızıyorum. Dur bir araştırayım diyorum. Araştırınca çok farklı olduğunu görüyorum. Eh yazmadan da olmuyor tabii ki.
Selam ve sevgilerimle.
İran'da böyle bir olay yaşanmış mıdır bilemem. Farz edelim ki yaşanmış, bundan Osmanlı'ya ne. Biri şii, biri ehl-i sünnet. Varsa Osmanlı dönemine ait böyle bir ceza konuşalım diyecem ama diyorum ki olsa idi bu it-uğursuzlar çoktan çıkarırdı. Bizde ki kıçından korkanlar "Allah'ın adaleti de işte böyle" mesajı vermeye çalışıyorlar. Neyse ağızlarının payını yarın nasıl olsa Sami Hocam verecek, inşallah.
Kaleminize kuvvet.
Selam, dua ve saygılarımla...
sami biberoğulları
Eğer İrandaki şey şeriat olsaydı Osmanlı Devleti yüzyıllar boyunca hep İranla savaşır durur muydu?
O gün ne idiyse bu gün de aynı.
Osmanlı Devleti döneminde bir tane bile yukarıdaki gibi hüküm göremezsiniz.
Selam ve sevgilerimle.
Önemli bir konu.
Ve,
pek de bilgi sahibi olmadığımız kesin bu konuda.
O nedenle,
bir mok bilmedikleri halde, her hususta ahkam kesilenler,
bağırıp çağıranlar gibi yapmayalım,
haddimizi bilelim.
Yazı,
cahil kaldığımız bir konuda az buçuk aydınlattı bizi.
Eline sağlık hocam.
sami biberoğulları
Ben elimden geldiği kadar herhangi bir hususu gizlemeden, ''Aman bunu anlatmayayım yanlış anlaşılabilir '' demeden yazmaya gayret edeceğim.
Umarım faydası olur.
Selam ve sevgilerimle.
merakla yarını bekleyeceğim şimdi. malum araştırma tembelliği, birazda hazır bulup okumak kolaycılığı:)
teşekkürler. selam ve saygıyla...
sami biberoğulları
Yarını bekle...En iyisi o...Bu saatte araştırma olmaz zaten ))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Eee İslam Hukukuna göre zinaya zorlanan yani tecavüze uğrayan kadına ve tecavüz eden erkeğe ne gibi cezalar veriliyor onu söylemedin asıl konu o değil mi?
Selam ve sevgiler
sami biberoğulları
Arkası yarın ))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.