- 895 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
BİLDİĞİM TEK ŞEY...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onca safsatanın vurdumduymaz hicvi aslında tümden gelen bu hoşgörüsüzlüğün geliştirmiş olduğu zafiyet. İrdelenesi bir yobazlık belki de süregelen bu akıl almaz eğilim.
Tanımı akıl dışı türevi koca bir boşluk ve yansıttığı o tuhaf ikilem… Dile kolay, evrenin aslı astarı yok. Ne tanrı tanımaz ve sadece etten kemikten mükellef kara ruhların yarattığı o sıkıntı ve ıstırap ne de zulüm hak görülen.
Kabulü akıl sınırlarını zorlarken inkârı dahi yetinin üslubuna ve doğasına aykırı…
Oraya buraya tıktığım sayısız kitabın biri ile olan randevusuz tanışıklığımda şu izafi cümle çocukluğuma öylesine denk düştü ki belirtmeden geçme gafletinde bulunmayacağım. Sözün malikine teşekkürlerimi bir borç bilirim…
‘’Ta çocukluğumdan beri, hiç var olmayan arkadaşların, tanıdıkların çevremi sardığı düşsel bir dünya yaratma eğilim taşıyorum.’’ (Pessoa)
Sancılı hayatların can bulduğu onca koşullanmış zihniyetten bir anekdot kimine göre… Kimin ne ile iştigal ettiği sanısına o kadar uzağım ki son zamanlarda. Bu bağlamda yazarın ifade yetisi ile kesişti geçmişin yarattığı o imgelemenin süregelen etkisi.
Düz mantık… Yalnız bir çocuğun göreceli dünyası ve kurguladığı evren…
Buraya kadar oldukça masum bir tanı ve izafi bir öngörü belki de bir o kadar zararsız ve yalın. Bir de yetişkinliğe uzayan süreci dâhil ettik mi bu öngörüye şizofren bir eğilim tanısı koymak hiç de zor değil işinin ehli uzmanlarca.
En azından kirli bir dünyanın bastırılmış dehşetengiz riyası sayesinde ket vurulmuyor mu benmerkezci tüm o eğilimlere…
‘’Dış kimliklerin nasıl da uzağındayız’’ demek olası mı bu denli çekirdeğinde yer bulmuşken. En azından teoride kolay uygulamada korunaklı bir tutum özünü yitirmemek adına.
Kerelerin döngüsü inanılmaz hızlı ve yavaşlarken ömrün o ritmi. Ritim kabul görmez esnekliğini çoktan kaybetmişken o kümülatif ve yoz sanrılar… Yoksa gölgesinde miyiz güneşin de bir taraftan şikâyet ederken havanın ne denli soğuk olduğunu. Ne de olsa iliklerimize kadar işlemiş o nankör ve bonkör tutumlar ve yergiler bir yandan cebelleşirken alt kimlikle.
Nasıl da dallı ve sarmal yapılarla tolere ediyoruz o iç dökümleri yansıtmama adına savaş verirken ve her seferinde hezimete uğrarken. Ne de olsa yazınsal metinlerin portföyünde iştigal etmiş sayısız jokeriz ana ve mekâna odaklı ve bir o kadar duyarlılığını yitirmiş… İzafiyet teorisi değil dem vurulan tamamen zafiyete odaklı ve satılmış ruhların ipotek kaygısı yarınları yitirmemek adına.
Kazanımların tüm getirisi bir yandan kayıp giderken yörüngeden. Dile kolay… İradeler sınırlı mı yoksa sonsuza endekslenmiş bir uzantı mı akıllara zarar… Açılımı da tartışılır ihtiva ettiği boyutu da. Ne de olsa sürecin ve vasfın bir yansıması bir o kadar yanılsama ile ters orantılı. Mistik bir anlatım tezahür edebildiği kadar ya da koşullanmış bir öngörü tahayyül dahi edilemezken sınırları zorlayıcı ve bir o kadar irdeleyici.
Kısaca iradenin sınırları dâhilinde özgür olduğu kıstası tartışma götürse de. Yine de sayısız eylem ile paralel ve eş güdümlü.
İhtiva edilesi ne varsa ve hükmedilesi sonsuzluğun nirengi noktası olası kaygıların çok uzağında belki de çok yakınında ama bir o kadar sınırlı ve düşündürücü zira tamamen insana odaklı. Yeri geldi mi kayıtsız ve duyarsız. Yeri geldi mi şeytana dahi pabucunu ters giydiren!
Fazlasıyla kuşkucu bir zihniyet önü alınamayan ne de olsa ama akılcılıkla da karıştırılmamalı zira kuşkucunun hiçbir inancının olmamasına karşın akılcı her daim ölçülü ve inançlı biri olmayı feyiz almıştır. Sokrates’in imgelemesi ne ölçüde tartışılabilir ki:
‘’Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.’’
YORUMLAR
canim telefonla zor olsa da gunun yazisi adina seni kutluyorum.sevgiler saygilar
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim. O kadar mutlu oldum ki...
sevgimlesiniz her daim...
Gülüm Çamlısoy
Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için.
Sevgiler, selamlar değerli şahsınıza...
Var olun.