- 2463 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
HER ŞEY PARA MI?
Ah para ah!
Sen nelere kadirsin öyle?
Ölümü bile geciktirdiğin söyleniyor.
M.Ö 65. yıllarında yaşamış Romanın sevilen şairi Horatius’u, "Resim, kelimesiz bir şiirdir." sözü ile tanımıştık lise yıllarımızda. Çok tuttuğum bir söylemi vardı;
"Ölmek isteyeni kurtarmak, öldürmekle birdir."
Hep düşünmüşümdür; -şairi böylesi bir düşünceye öteleyen neden- neydi? Diye…
Umudunu yitirmiş, canı bu dünyadan gitmek istiyorsa, varsın gitsin, yolunu kesme mi demek istedi acep?
Romalı şairin -erdemli duruşu- insanlığa rehber olmuştur. Ben tarihin sayfalarında soluklanırken kapı çalındı; gelen eşimdi. Yürüyüşe gitmişti. Elinde tutmakta olduğu elektrik faturasıyla; “Sana sürprizim var!” demez mi? Burnumun ucuna uzattığı fatura 3.800 TL. Göstermekteydi. “Bu nedir, biz lunapark mı işletiyoruz?” dedim ve soluğu UEDAŞ’ta aldık.
Efendim, meğerse geçen gün şimşek çakmış… mış ya, bizim elektrik saati de o çakıştan etkilenmiş olabilir… miş… İşte bu nedenden dolayı saatimiz çok hızlı dönmüş… müş, “ diye sudan bahanelerle özür dilediler, arıza dilekçesi yazdırdılar, düzelteceklerini söylediler. Eşimle karşılıklı kahve içip “gördün mü parayla saadet olunmazmış” diye gülüştük.
Konumuz para.
Her şeyimiz para.
Pazarda para, okullarda, hastanelerde, doğarken para, ölürken de para, ne iştir anlamadık gitti, -her yerde para- insanlığa hakim olmuş bir kere.
Para işin içine girdi mi, renklerle zevkler bile değişirken Romalı şair; “Varlığından bu kadar gururlandığın paran, senin doğumunu değiştirmez ki,” demekle o dönemin varlıklı kişilerinin, erklerinin kulaklarına küpe olabilecek söylemi günümüze kadar beğeniyle taşınmıştır. Bir yerde okumuştum:
“…Âdem ile Havva’yı kandırdığı için cezalandırılan İblis de onlarla birlikte cennetten kovulmuş, yeryüzünde yaşamaya başlamışlar. İnsanlar doğuyor, yeryüzünde medeniyetler kuruyorlarmış. Günlerden bir gün İblis hoplayıp/zıplıyor neşeyle şarkı söylüyormuş. Onu böyle keyifli gören melekler dayanamayıp sormuşlar eski hocaları İblise:
- Hayırdır, nedendir bu sevincin? Diye...
Verdiği yanıt hayret ettirmiş gökteki meleklere:
-Para icat edildi, ondandır bu neşem, size ne!..
Melekler ikinci kez sormuşlar iblise:
- Olsun bunda ne var ki, bizde bilelim hele?
İblis bunun üzerine:
- Müritlerim çoğalacak, diye…”
Yaşam kulvarında yol alırken kâh bilgeler, kâh büyüklerimiz, dostlarımız bize yoldaş, rehber olurlar. Yukarıdaki melekle şeytan arasında geçen diyalogdan olsa gerek bir düşünce aldı beni; Para insanlığı nasıl etkilemiş? Bilgelerin kalemlerinden nasıl akıtılmış? -parayla ilgili gelmiş geçmiş söylemlere- bir göz attım. Gördüm ki onlar da para konusunda dertli mi, dertli! İçlerinden en usuma ters düşenleri, yakın olanları paylaşayım istedim:
Walter Scott’un, “Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.”der. Kimya ve ilaç sanayilerinin yanı sıra silahlara harcanan paraları düşündükçe İngiliz yazar Walter Scott’a katılmamak ne mümkün?
Ruslar, "Para konuşunca doğruluk susar," derken, gerçekten doğrular görülmez mi? ama bu nasıl olur? Din adamları, bilgeler, eğitimciler boşa mı konuşurlar? Sorular zincirine takılırken gözüme birden Latinlerin sözleri ilişmişti: "Para kokmaz," diye… Hayret yahu! Neden demişler bir süre düşündüm.
Oysa paranın da pis kokusu vardır. Cinayetlerin, ihanetlerin, savaşların, hırsızlıkların, tüm kötülüklerin kökeninde paranın kokusunu duymaz mıyız?
Fransız yazar Moliere, “Bütün kapıları açan anahtar, paradır.” söylemine yine BİR Fransız olan La Bruyere, “Bir insanın sevdiği kişiyi tüm isteklerine ulaştıracak, onu mutlu kılacak paraya sahip olmaması acıdır.” Söylemiyle üzüntüsünü saklamıyor, kalemdaşını hüzünle desteklemiştir.
M.Ö 4. Yüzyılda antik Yunanistan’da yaşamış şair Pindaros’un, “İnsanı insan yapan, paradır.” Kıvrak, duygusal zekâlı şairin düşünsel yoluna para çıkmışsa artık Napolyon’un hırsını ifade eden o ünlü “para para,” sözlerini İngiliz yazar -Shakespeare’nin, “Kılavuzu para olana, her kapı açıktır.“ ile “Para önden gidip, insana bütün yolları açar.“ düşüncelerini hararetle körüklemektedir,- diye düşünebiliriz.
Bende zaman zaman, parayı gübreye benzediğini düşünmüşümdür; yayılmadığı sürece kokusunun duyulmayacağını, -etki etmeyeceği- tezini öne süren Fransız Bacon’dan yanayım.
Para insanı hem söyletir, hem de oynatır. Bu gidişle kalemimi koşturacağa benziyor baksanıza. Lakin İspanya doğumlu Romalı düşünür, tiyatro yazarı aynı zamanda duygu yüklü bir şair olan Seneca’ya kulak verdiğimde içimin üşüdüğünü söylemeliyim: Felsefeyle M.S 61 ile 65’li yıllarda ilgi duyan Seneca; “Para ile satın alınan sadakat, daha fazla bir para ile satılır.” İle “Paylaşılacak dostlarınız yoksa iyi şeylere sahip olmanın bir zevki de yoktur.“ derken acaba yalnızlığından mı dem vurmuştu? Şair yüreği gerçek bir dost arayışında mıydı?
16 yaşında imparatorluk tahtına oturmuş öğrencisi Neron’un Roma’yı yaktıktan sonra sapıtması üzerine ülkenin idaresini de üstlenen Seneca, Roma’nın içsel karışıklarının önüne geçememiştir.
Hakkındaki iftiralara karşın tüm servetini, öğrencisi Neron’a iade etmiş, her şeyden elini çekip uzaklaşmak istemiş, lakin hakkındaki iftiralardan yine de kurtulamamıştır. Neron, iftiralara kanıp kendisini çocukluktan beri yetiştirmiş hocasına –ölüm- fermanını imzalar! Buna dayanamayan Seneca bileklerini keserek ölümü seçmiştir. Günümüzde Seneca’nın, yukarıdaki alıntılamış olduğum sözlerinin doğruluğuna adaletin saraylarında, resmi ve gayri resmi iş alanlarında, hatta evlenip kısa süre sonra boşanan çiftlerin almış olduğu kararlarda görülmektedir.
Sonuç olarak;
Küresel ısınmadan dolayı ozan deliğinin gittikçe açılmasına ne para, ne altın, ne de elmas gibi madenler umar olur. Kızılderili Reisin yaşadığımız doğanın düzeni hakkında bir kehanet gibi öngörüsü hiç dikkatinizi çekti mi?
“Son ağaç yıkılıp, son nehir kirletilip, son balıkta tutulduktan sonra, paranın yenmediğini anlayacaksınız.”
Konumuza uygun düşen bir fıkrayla yazımı sonlandırmak istiyorum:
“…Milyarder bir iş adamı parayla pulla uğraşmaktan sıkılmış. Canı herkesten uzaklarda sıradan bir tatil yapmak istemiş. Cebine beş kuruş bile koymadan halkın gittiği plajlardan birine varmış, kumsala uzanmış. Bir süre sonra yanındaki insanlar iştahla şapır şupur peynir/ekmek ve domatesi katık edip yiyorlar, o da imrenmiş, acıkmış tabi… Ve şirketine telefon açıp müdüründen ‘bana karışık ızgara, bol yeşilliği olan salata, en kaliteli Fransız şarabından derhal gönderin,” diye sipariş etmiş. Adamları derhal helikopterle plaja yiyecekleri indirmişler...
Bakmış yanındakiler soğuk içeceklerini termostan içiyor, dayanamamış şirket müdürlerine vermiş yeni bir emir; ‘bana derhal bol buzlu meyve suları, vs…”
Bir süre sonra bakmış ki güneş tam tepede, adam yanıyor, terliyor; halk plajında millet Şemsiyeleri çoktan tutulmuş. Cep teliyle şirketindeki sağ kolu olan müdürlerine ‘söyleyin falanca yerdeki şirketime, derhal bu tarafa bulutları göndersinler,’ demiş. İşadamının emriyle yağmur bombaları atılmış. Yağmur bulutları bir şemsiye gibi gökyüzünü gölgelerken arada çiseleyen yağmurlarla serinlemiş. Keyfi yerine gelen işadamı çevresine söylenmiş bir de,
‘Her şey para mı ki, bakın insan parasız da tatil yapabiliyormuş!’diye...”
Evet, Romalı düşünür Horatios’un dediği gibi,
“Birikmiş para; ya bizi idare eder, ya bize itaat eder.”
2015 size sağlık ve bol paralı günleri sunması dileği ile…
Emine PİŞİREN-Edremit
11.Ocak.2015