- 660 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİZ DE YOLUN YARISINI GEÇTİK YAZ BİTTİ GELDİ SONBAHAR!!..
Meşhur şiirdir Cahit Sıtkı Tarancının Yaş otuz beş şiiri,Nasıldı başı.
Yaş otuzbeş yolun yarısı eder,
Dante gibi yolun ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşınabakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Nedenböyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim.
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğangünün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N’eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.
C.Sıtkı Tarancı...
Kendime bir türlü yaşlı sıfatını yakıştıramıyordum.
Bazı bizden büyük amcalar daha dünkü çocuksun diyorlardı.
Demin haberlerde izledim.
Bir yerde yeni evlenen iki yaşlı çift öldürülmüşler.
Yaşları 52 ve 51 ..
Bizde yaşlı olmuşuz da haberimiz olmamış.
54 ü gördük bu günlerde hayırlı ömürler olsun.
İki haftadır bir amcaya cuma mesajı atıyordum bu cumada yollayınca,dün kızı aradı abi babam geçen cuma vefat etti dediler.
Kızlarını tanımam ama iki oğlunu iyi tanırım.
Allah rahmet etsin Sevgili abime birbirimizi severdik,parkda buluşur her hafta hasbihal ederdik.
Ölüm nedenini soramadım üzgündü kızı.
Birgün ziyaret eder bir taziyede bulunuruz an garibüz zamanda...
Azrail as. bizim Kırıkkalede bugünlerde bol mesaide bir çok amcayı teyzeyi ahirete yolladık.
Bir ara bir hafta Barboros Camiinde,bir hafta Atatepe Camiinde bunlar bizim evin yanıbaşındaki camiler,cenaze oluyordu.
Şu sıralar pek olmuyor ama yaşlı amcaları başka camilerden bir bir Yahşihan Kabristanlığına defnedip geliyoruz.
Dün konuştuğumuz amca yarın ölmüş haberimiz olmuyor,şehrin gürültüsü arasında mesajda almayınca unutulup gidiyor insan.
Bir iki gün sonra unutuyor hayatın akışına kendimizi bırakıyoruz.
Ölümden ibret alınıyor mu pek sanmıyorum.
***
Biraz lezzetleri bir anda kesen ölümden Azrail as.dan bahsedelim.
Birkaç dini hikaye seçtim sizin için ibretle okuyalım.
Halife Hazreti Ömer (r.a.) Hilâfeti zamanında belki birgün olur da bir haksızlık yaparım korkusuyla kendisine hergün ölümü hatırlatması için kendi kesesinden bir memur tutmuştu. Bu memur hergün Halifenin yanına gelir: «Ölüm var ya Ömer!» der giderdi.
Hatta birçok kerre Hazreti Ömer, bu memuru gittiği yerlere yanında götürür, günde birkaç defa memur aynı kelimeyi tekrarlayarak Hazreti Ömer’e ölümü hatırlatırdı.
Yine bir gün memur Halifenin huzuruna çıkıp: «Ölüm var ya Ömer!..» diye ikaz ettikten sonra Hazreti Ömer:
— Artık seni bu vazifeden azlediyorum, dedi. Memur:
— Ya Ömer bu güzel huyundan vaz mı geçiyorsun? Halbuki sen bunu âdet haline getirmiştin. Seni bundan vazgeçiren cebeb nedir? diye sordu.
Hazreti Ömer (r.a.):
— Artık sakalıma ak düştü. Ölümü bana haber veren, şimdi her zaman benimle beraber olduğu için, senin ikazına lüzum kalmadı, buyurdu.
***
Cenab-ı Hak, Azrail aleyhisselâma:
— «Ya Azrail! Bir kimsenin ruhunu alırken hiç üzüldüğün oldu mu?», diye sordu. O:
— Ya Rabbi her şey Sana malûm...
Yalnız bir kulunun ruhunu alırken çok üzüldüm.
O da bir gemi dalgalar arasında parçalanıp batmıştı.
Fakat o gemide kundakta bir bebek vardı. Anasının ölümü emrolunmuştu.
Bebeğin annesinin ruhunu alırken çok üzüldüm.
Sonra o, bebek bir tahta parçasının üzerinde karaya çıkarak kurtuldu ve öksüz kaldı, dedi.
Bu sefer Hakteâlâ: «Sevinerek ruhunu aldığın bir kimse hatırlıyor musun?» diye sual etiğinde, Azrail (a.s.):
— Evet Ya Rab! Zalim bir hükümdar vardı.
Halk ondan bîzar kalmıştı, işte o zalim Sultanın ruhunu kabzederken de sevindim, dedi. Allah (c.c.):
— «Kim olduğunu hatırlıyor musun, o zalim padişahın?»
Azrail aleyhisselâm:
— Hayır hatırlamıyorum Ya Rab, deyince Cenabı Hak şöyle buyurdu:
— «Hani o anasının canını üzülerek kabzettiğin bebek var ya, işte odur o zalim padişah!..»
***
Süleyman Aleyhisselâm yanında bir kişi ile oturmakta idi.
Bir kimse gelerek o zata öyle hiddetli baktı ki, adam korkudan ne yapacağını bilemedi.
Hiddetle bakan insan gittikten sonra o adam Süleyman Aleyhisselâmdan o gelenin kim olduğunu sordu.
Hazreti Süleyman onun Azrail olduğunu ve kendisinin canını almaya geldiğini söyledi.
Adamın korkusu daha da artmıştı:
— Ya Süleyman! En kısa zamanda beni Çin diyarına yetiştir ki, onun elinden kurtulayım. Ondan çok korkuyorum, dedi.
Süleyman Aleyhisselâm, hemen rüzgâra emir verdi. Adamı bir anda Çin’e yetiştirdi. Biraz sonra Azrail Aleyhisselâm tekrar Süleyman Aleyhisselâmın yanına uğradığında, Süleyman Aleyhisselâm:
— Ya Azrail, neden o adama ters ters baktın. Senin bakışından adam çok korktu, dedi.
Azrail Aleyhisselâm da:
— Cenabı Allah bana onun ruhunu Çin’de almamı emir buyurmuştu.
Fakat ben onu hâlâ burada sizin yanınızda görünce, neden öleceği yere gitmedi diye kızdım.
Fakat kısa zamanda Çin’e gelmiş, ben de şimdi onun ruhunu Çin’de aldım da geliyorum, dedi.
İşte böyle, insanın nerede ve ne zaman öleceği bilinmediği gibi-, nasıl ’öleceği de meçhuldür. Her zaman hazırlıklı olmak müslüman için tek çıkar yoldur.
* * *
Allah’ın izni ile ölüleri dirilten Hazreti İsa’ya kavmi yüzlerce sene evvel ölmüş olan Nuh aleyhisselâm’ın oğlunun kabrini göstererek:
— Bu kabirdekini diriltir de senin nübüvvetini tasdik ettirirsen, sana îman ederiz, dediler.
İsa aleyhisselâm o kabrin başına varıp, «Kum büznillah, Allah’ın izniyle kalk!» dedi, kabir yarılıp, içinden ak sakallı bir zat çıkıp: «La ilahe illallah İsa Ruhullah» dedi. Hazreti İsa ona, kim olduğunu sordu. O, «Ben Nuh’un oğluyum» dedi.
İsa aleyhisselâm: «Sizin zamanınızda saç sakal ağarmazdı. Bu hal nedir böyle?» deyince, O:
— Ya İsa! Bana kalk dendiği zaman kıyamet koptu zannettim. Ben öleli birkaç bin sene olduğu halde hâlâ ölümün acısını unutmadım. Tekrar ölürüm korkusuyla bir anda saçım sakalım ağardı, dedi.
İsa Nebi: «Yaşamak istersen dua edeyim de yaşa» dediği zaman:
— Hayır ya İsa! Ölüm acısı o kadar şiddetli ki, bir daha Ölmemek için yaşamak istemiyorum, dedi ve hemen kabrine geri girdi.
İsa aleyhisselâm’ın bu açık mu’cizesini görenlerden nasibi olanlar îman etti, olmayanlar ise yine inkârlarına devam ettiler.
* * *
İzmir Karşıyaka da bir camiide cemaatten ölenlerin resmini bir panoya yapıştırmışlardı 2007-2008 de görmüştüm.
Bir de cemaate devam edenlerin resimlerini ayrı panoda sergiliyorlardı.
Şimdi bizim burda da olsa ölen amcaları görüp hatırlar arkalarından bir dua gönderirdik iyi olmaz mıydı?
Unutuldular çoktan sanki hiç dünyaya gelmediler hiç izler bırakmadılar,onlardan hiç bir iz emare kalmadı...
Ne çabuk geçti koca elli dört yıl,daha dün ilkokula gitmiyor muydum.
Daha dün Karsta askerlik yapmamış mıydım.
Daha dün ilk arabamı almamış mıydım.
Daha dün denecek zamanda okulda derslere girmiyor muydum.
Emekli olalı bile iki seneyi çoktan bir ay aşmış..
Yolun yarısı otuzbeş olmuş elli dört çoktan yolun yokuşundan aşağıya doğru gitmeye hazır olalım artık.
Bizden biraz yaşlı amcaların bizim yaşlarını bilirim bugün aramızda değiller.
Zaman hızla akıp geçiyor.
Dün hanımı ölmüş dediğimiz amcalar bugün ölüyor hanımının yanına defnediyoruz mezar taşlarına bakıyoruz aradan 15-20 sene geçmiş.
Bu amcamız 15-20 sene mahallede sessizce camiye gitmiş gelmiş bekar hayatını yaşamış.
Biz ona gereken vazifelerimizi yaptık mı,bizden davacı olur mu diye düşünüyorum bazen..
Kimse kimsenin elinden tutmuyor,kimse kimseye evini açmıyor,kimse bir tas çorba ikram etmiyor bu zamanda...
***
Ruhlarda telsiz surati vardır.
Ruh cesedin önünden gider.
Sendikada merdivenden gelen arkadaşlarımı çoğu zaman tahmin ederim.
Yüzde doksan doğru çıkar.
Eskilerin hissi kablel vuku dedikleri şey işte.
Ruhlar birbirlerine kablosuz ağlarla bağlanmışlardır.
Seven sevdiğini kablosuz ağdan sever,iletişim kurar.
Ezelde tanışan ruhlar dünyada birbirlerini arar buluşur ve tanışırlar.
Sevgili aşk da böyledir.
Azrail as.insanların ruhlarını kablosuz ağ gibi düşünürsek çektiği anda ruhdan can çıkar geriye kuru ceset kalır,biraz sonra yerçekimine karşı koyamayıp yere yuvarlanıverir.
Kalp krizi geçirenler genelde fişi hemen çekilenlerdir.
Tarikatlarda seyrü sülük yapanların Mürşitlerinin kalbinden Allahın nurunu kalplerine indirmeleri,arşu alayla bir anda iletişime geçmeleri de kablosuz ağlarla mümkün olmaktadır.
Bunu anlamak kolay değildir.
Rüyada yaşanılanlar zamanın dürülmesi,rüyanın ertesi gün çıkması metafizik alemlerde ruhumuzun kablosuz ağlarla irtibatına misaldir..
Bu sosyal medya ile ölen kardeşlerimizden haber alıyoruz,cuma mesajlarımız ile bedenlerimiz çok uzakta olsalarda gönüllerimiz bir ve beraber oluyor.
Bir gün kesilince bunlar bilin ki o kardeşiniz erişimin olmadığı bir alanda,kapsama alanı dışında bunu nasıl anlarsınız Wapsapa üye iseniz mesaj gelir hemen onun ruhuna bir fatiha üç ihlas,belki bir yasini şerifi yollar ruhunu muazzez edebilirsiniz.
Yakında olanların ailesine tesellide bulunmak üzerimize bir borçdur kardeşlerim...
Emekliyim ya cenazelere iştirak etmeye çalışıyorum.
Sizin oralarda ölümler nasıl bilmiyorum ama sıra bize de yavaştan yavaştan geliyor.
Hayırlı gelsin,inşallah ona iyi hazırlananlardan oluruz..
Elle gelen düğün bayram.
Gitmemeye çare yok.
Allah cc.herkesin yardımcısı olsun...
15.02.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.