Çay Renkli Hayaller
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Huzur ve sükun ülkesinin albenili perisi çay, güne merhaba derken aşinası olduğumuz bir içecek olmanın çok ötesinde. Adının aşk ile hecedeş(tek heceli) olmasının yanında ışıltısını ve berraklığını bir Leyla’nın gülümsemesinden aldığı aşikar.En çok, turnaların düş gördüğü saatlere yakışır albenisi. Yani çaydanlığı ocağa koyduğumuz demlerde turnalar bir rüyanın eşiğinde bulur kendini. Gökyüzünde, bölük bölük çay perisinin yurduna sefer başlar. Turnalar gurbetten sılaya selam götüren elçi olmanın yanında, düşlerinde çayı mihman etmenin yükünü de taşırlar yüksünmeden.
İsli bir çaydanlığın hayalinden öyle güzellikler derilir ki bu güzellikten nice andaç kalır yarınlara. Tevazu, çay iklimindeki has esinti; mütevazı insanlar, çayın hüsnünde nice efsaneler bulur çay renkli. Bu efsanenin kahramanı kâh Leyla kâh Züleyhadır. İnceliğin ve zarafetin sefir olduğu güzellikler ülkesinden nice güzeller kıskanır çayı. Çayın, günün her saatine yakıştığı söylense de en çok taze sabahlara bir de gece geç vakitlere yakışır çay. Gece geç saatlerde, çay renkli hayaller kurmak Çia adlı çay prensesinin yurduna selam yollamaktır.
Semaver,demlik, çaydanlık ve ince belli bardak ile kaşığın imecesi; çay adlı güzeli hoşnut etmek gayretindendir. Bu imeceye ateş de şevkle katılır her dem. Hurufat bu imeceye dair ayrıntıyı ıskalamak istemez. Demlik güzeli, günün her saatinde aşinamız olmanın ayrıcalığını yaşar. Yeşilin siyaha tebdil ettiği demleri betimleyemesek de siyahın uhdesindeki ahın mecnunun ahından bir katre olduğunu biliriz. Çaya Leyla yakıştırması yapmamız bu sebepten.
Çay, Çia’nın yüreğinin filizi. Sevgi deniziden derilmiş bit katre güzellik. Berraklığı efsane bir güzelin tebesümünün ışıltısı ile imtizaç etmiş. İnce belliler onu sinesinde taşımaktan haza memnun.Çay renkli hayallerin cama yansıdığı demlerin kıymetini biliriz. Sükut etsek dahi derunumuzda çaya dair bir söyleşi devam eder. Çay renkli hayallerimize Mevla’dan gayrı hiçbir güç ket vuramaz. Biz çayı severiz çay da bizi.
Gecenin nısfıl leyl demlerinde hiç üşenmeyiz, kalkar çaydanlığı ocağa koyar çay renkli hayallerimize kur yapmaya başlarız. Çay demini alırken nice hayaller kurarız sükut içinde.Çine gideriz, Maçin’e gideriz. Hayalimizin yettiği yere kadar götürürüz hurufatı. Kâh şiir olur kâh deneme çay renkli hayallerimiz. Çay sayesinde, kelimelerin renginin ve kokusunun künhüne ereriz. Sözlüğümüz ve sözcük dağarcığımız şenlenir. Çayın sırrına vakıf oluruz bir nebze. Bu sebepten çay bizim anlayışımızda ya Leyla ya Rüveyda’ya özdeştir. Varın bizim hâlimize siz karar verin.
Sonra, çayın Molla Kasımı Asaf Osman diye biri çıkar bizi çok gerilerde bırakır. Çayla muskiyi kaynaştırır. Nice makamda çaylar sunar çay severlere. Çaynağme dükkanı eşi menendi olmayan bir mekan oluverir. Çaya teşne dudaklar çayın hası ile aşina olmanın tadına varır, çay renkli hayaller alabildiğine zenginleşir.
Bir rivayete göre kahve çayı bu sebepten hayli kıskanır. Bu kıskançlık dünya döndükçe devam edeceğe benzer. Çay da kahve de bizimle hem dem olsa da çay bir adım önde. Çay renkli hayallerimizi zenginleştiren Asaf Osman Efendiye teşekkür ederek yazıya nokta koymayı yeğliyoruz. Ve bir daha tekrar ediyoruz. “Çay renkli hayallere ket vurulamaz.”
Ankara, 15.02.2015 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Dün gece pek çok yazınızı okudum. Uzun süredir "çay" üzerine bunca yazı neden deyi düşünüyordum.
Şimdi mesele "çay" değil, biliyorum..
Ve bu kadar özen bu kadar değer bu kadar emek..
Anlatım, üslûp..
Gece okumalarının ardından Sabah erkenden uyanarak yola çıkıp şehrin diğer tarafına kadar yolculuk yapıp bir çay içip geri dönmek istedim..
Sırf suyu sessizce dinlemek için ve sükûnetin feyzi deyi düşündüğüm çay eşliğinde evvel zamanda çokça yaptığım gibi..
Simit ve martıları unutmuyorum tabi..
Güvertesini bir de mâvilerin..
Bir tatlı huzur almaya geldim...
Derdine reng olur gibi..
Emeğinize hûrmetle..
zakir
Karadenizliyim, sevemedim bu çay olayını gitti.
Sanırım iş hayatımdan kaynaklanıyor bu durum.
Belli bir ücret karşılığında, bir iş yerinde çalıştığınızı düşünün.
Normal olarak, günde 7,5 saat üretim yapıyorsunuz, emek harcıyorsunuz ve karşılığında da belirli bir ücret alıyorsunuz.
Çay ile ne alakası var bunun diye düşünmeyin.
İzah edeyim hemen.
Sabahleyin iş saati başladığında, üretime başlamadan önce, kendinize bir güzel çay demleme faslı geçiyorsunuz. İşe gelirken aldığınız taze simit eşliğinde oturup afiyetle sabah çayınızı içiyorsunuz. En az bir 45 dakikayı harcadınız.
Sonra, saat 10.00 oluyor.
Haydaaa!... Çay saati ne çabuk geldi.
Bir yarım saat daha çay fazlına gidiyor.
Saat 12.00...Yemek paydosu. Genellikle bir saat civarında bu ara. Hem yemeğe, hem de çaya bol bol yeter.
Olur mu?
En az bir yarım saat daha uzatılır çay faslı.
Sonra...
Saat 15.00'i çaldığında, yine çay vakti gelmiş olur.
Bir yarım saat de orada geçer ve 14.30 civarı da(Ya da 17.00) işe son verirsiniz.
Böylece alın terinizle günlük nafakanızı kazanmış olursunuz mu?
Artık, siz varın hesap edin yapılan üretimi. Ya da üretimin verimliliğini.
Ya da kazandığınızı gerçekten hak edip etmediğinizi düşünüverin bir zahmet.
Çayı, işte bu nedenle sevmiyorum.
İnsanları tembelliğe sevk ediyor.
Bir tutam hayat tarafından 2/16/2015 7:27:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
zakir
Okuduğum her yazınızın, her şiirinizin içinde mutlaka bir çay tadı geliyor insanın damağına Sn. Yazar.
Geçenlerde bir edebiyat söyleşisinde bile konusu oldu bunun. Neden diye?
Sonra; kendi kısa sorumuza, kısa cevap verdik.
Bütün ülkelerde en çok içilip, en çok sevilen içecek neydi?
Tabi ki Ç A Y.
Kutlarım kaleminizi.