- 884 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YUNANİSTAN SEÇİMLERİ VE TÜRK SOLU
Bizim nesilden sonrakiler ekin, harman, düven sürme, tınaz gibi ekmeğin meydana geldiği serüveni bilmezler. Ben düven sürdüm ve sonra çıkan patoz işlerini defalarca yaptım. Harmanda ekin saplarını ezmek, taneleri ayırmak için at veya öküzün çektiği düvenin üstünde bir çanak bulunurdu. At veya öküz ihtiyaç gidermek için kuyruğunu kaldırınca düvenin üstündeki kişi hemen çanağı eline alır, harmanı batırmaması için çıkan pisliğin içine dolmasını sağlardı.
Bizim nesil sağcı veya solcuydu ama genelde delikanlı idi. Solcu öğrenciler sağcı öğrencileri rencide etmek için “Ey Türk titre ve kendine dön” sloganını alaya alarak sınıf ortasında defalarca yaparlardı.
Sağcı olanlarda solculara “Komünistler Moskova’ya” diye bağırırlardı. Şimdi gerçek komünistte az kaldı ama gidecekleri Moskova da kalmadı. Oda bir Amerikan oyunuyla kapitalistleşti. Gidecek yerleri de azaldı. Kuzey Kore ve Küba gibi uzak yerler kaldı.
Üçüncü bir gurup vardı. “Tespihçiler” denirdi. Onlar hiç bir olaya karışmazlar, her devirde bukalemun gibi renk değiştirirler, burunları bile kanamaz, arada geçinip giderlerdi. Genelde doğrudan sınıf geçerlerdi.
Zararlı olan her şey dinimizce haramdır. Ama Müslüman geçinenin çoğu mekruh diye sigara içerler. Sigaranın haram olduğunu ispat için âlim bir kaç kişi sohbete oturmuşlar. Sigara içmeyen kişi diğerlerine sigara yakmalarını söylemiş. Sigaralar yakılınca “Şimdi (S.A.V) Peygamberimiz içeri girse sigaranızı buyur ya Rasülallah” diyebilir misiniz? demiş. Tabi hiç biride “Ben ikram ederim” diyememiş ve haram olduğunu böylece ispat etmiş.
Bizim anladığımız sağcılık ve solculuk da Amerikanın tekeline girdiği için meydan tespihçilere kaldı. Pasta yokken iyiydiler. Pasta bölüşümün de paralel ve teğet kavramları çıktı.
Sıradan bir vatandaş olarak ben bunları yıllar önceden gördüm ve biliyordum da onlar mı bilmiyordu? Konu devlet veya bizler değil, pastadan alınacak pay kavgası. 1987 de birisi “Ben seçimden önce zam yapacak aptal değilim” dediği için bende “Onlar için tartışacak aptal değilim.” Ben ömrüm boyunca hiç bir siyasi parti ve derneğine üye olmadım.
Komşumuz Yunanistan haberlerden dinlediğiniz kadarıyla birkaç yıldır kaynıyordu. İdarecilerden bıkan halk titreyip kendine gelen Yunan soluna sahip çıktı ve denemeye karar verdi. Sonucu hep beraber göreceğiz.
Darısı Türk solunun başına diyorum. Onlar ne zaman titrer ve kendilerine gelirler bakalım. Ülkemiz 17 Aralık 2014 hadisesiyle çalkalanıyor. Ama muhalefet liderinin bir hafta önce Amerika’ya gidip geldiğini hiç gündeme getiren yok.
Son Cumhurbaşkanını da TBMM seçti ama iktidarı da, muhalefeti de halk seçti diyor. Peki 20 milletvekili şartı neydi? Deniz Baykal bile bulamadı.
Koalisyon hükümetlerinden bu ülke çok çekti. Tek başına iktidar olsunda kim olursa olsun fark etmez. Çünkü denize düşen yılana sarılır. Bakın Yunanistan ateiste görev verdi. Önemli olan iktidarla ana muhalefetin aldığı oy farkı çok olmamalı. İktidar istediği gibi at oynatmamalı. Sorumlu olmalı.
Ana muhalefet demek iktidar yarısı demektir. Başbakan adayı olan kişi sıradan bir vatandaşın bile muhatap almayacağı kişilere cevap vermemelidir. Biri ora “Gidemezsin” deyince kalkıp gitmemelidir. Bence ana ve yavru muhalefetin iktidar olma iddiası yok. Farklı konuşanı ihraç ediyorlar.
Ülkemizde iktidarı da, muhalefeti de Amerika tespit ettiği için kuklalar iş başında ölesiye kalıyor. Artık dağdaki çoban bile internetli cep telefonu kullanıyor. Her türlü gündemden haberi var. “Şapkamı koysam kazanır” devri geçti. Vatandaşlarımız bazılarının dediği gibi “Bıraktıkları yerde otlamamaktadır.” Onun için iktidar sokak kargaşasında değil sandıkta aranmalıdır.
Atatürk ve peygamberimiz aramıza bir daha dönmeyecekleri için sözde sevenleriyle her yer dolu. Ama Atatürk ansızın odamıza girse (Atatürkçü geçinenlerin %90 ın da) “Buyur Ata’m” diyecek yüz yok.
Peygamberimiz bırakın odamıza girmeyi 5 vakit girdiğimiz camiye bir namaz vakti girse cemaatin %90 ı “Buyur Ya Rasülallah” diyemez. Çünkü bırakın diğer öğrettiklerini biz 2 rekât namazı bile mükemmel kılamıyoruz. İşimiz gücümüz genelde riyakârlık.
5 vakit düzenli namaz kılan biri günde 40 defa “Allah’ım senden başkasına eğilmeyeceğim” diyor. Ama aynı günde nokta kadar menfaate 40 defa virgül gibi eğiliyor. Nerede kaldı Allah’a verdiği söz?
Atatürkçü geçinenler halka kendilerini anlatsalar, kargaşa çıkararak bir şey yapamayacaklarını bilseler iyi olur. Türk solu 1973 seçimlerinde %41 oy almıştı. Titreyip kendilerine dönseler belki daha fazlasını da alırlar. 1999 da Amerika destekli %22 oy almadılar mı? Ancak 1977 de CHP iktidarken elimde 11 lira 25 kuruşla 3 kilo şeker almak için buzun üstünde 3 saat beklediğimi de unutacak değilim.
Yıllar önce solcu köylüme “Sağın çok bozulduğunu” söyledim. Oda “Sanki sol çok mu farklı, aynı bozukluk bizde de var” dedi.
Ahmet Kabaklı’nın Sözlüğünde “261 çeşit solculuk var” diye okumuştum. Birde “Ecevit Ecevit’i anlatıyor” adlı kitapta “Ön kapıdan giremezsen arka kapıdan gir” yazıyordu. Yani Ecevit öğle demiş. Ben bu sözü rehber alarak devlet memurluğuna girdim. Ama muhalefetler ön kapıdan girip iktidar olmalı, arka kapı halkı rahatsız eder.
Günümüzde sağ ve solcuların %90 hızlı evrimleştiği için aday bulamadıklarında diğerinin adamını aday gösteriyor ve onun parmak işaretini yapıyor. Bence bu kadar da olmaz.
Eğirdir solu 3500 oy alarak geçmişte Belediye seçimini kazanmıştı. Bugün yine aynı oydan fazlasıyla kazanabilir. İçindeki farklı evrimleşenler olmasa. Hatta solcu bir dostum “İlhan Şimşek’ten CHP yi kurtaran Allah, Demokrat partiyi de kurtarsın” dedi.
Birde Türk solu 1932 – 1950 arası dine karşı verdiği acı mücadelenin faturasını ödemektedir. O zaman yasaklar koyacağına devlet eliyle din öğretilseydi, bugün paraleller, teğetler olmaz, adam gibi devlet düşmanı olmayan Müslümanlar yetiştirilirdi.
Babamın nesli inlerde, orman içlerinde yüksek yerlere jandarmayı gözetleyen nöbetçiler koyarak o zamana göre az buçuk dini bilgisi olanlardan namaz surelerini öğrenmişler.
Öşür adı altında alınan vergi çok fazla olduğu için hayvanlar inlerde saklanmış, oğlu okuldan gelen baba vergi memuru geliyor sanarak harmanını koyup kaçarmış.
Öşür aslında Allah’ın emridir. Enam suresi 141. ayette var. Ancak bizim cahil hacı Müslümanlara öşürden bahsedince “Onu CHP çıkarmış, yok öğle bir şey” diyerek dinden de çıkıyorlar.
Daha düne kadar laiklikten bahsedenler üniversitelerde ikna odaları kurmadılar mı? Ülkemizde din düşmanları da, dindar geçinenlerde kitabımızın mealini %1,5 hariç okumamıştır. Örtündüğünü sananlar bile emir ayetlerden habersiz. Allah’ın ilk emri “Oku” değil mi? “Erkek veya kadın okusun” demiyor. Şu dilde okunmaz diye bir ayet yok.
Sadece İsmet İnönü’nün kinciliği sebebiyle kedi, köpek ve bebek gibi uydurma suçlarıyla idama giden zamanın başbakanı Adnan Menderes’i ve 1960 ihtilalini bu millet unutmaz, unutturmaz.
Ateist bir kişi başkasına baskı yapmıyorsa ona kimsenin bir söz deme hakkı yoktur. Baskı yaparsa da devlet müdahale eder.
Kişinin beyni önemlidir. Elbise değişince beyin değişmemektedir. Biz beyinleri işleyemedik.
Bizim devlet büyüklerimiz daha düne kadar askerine sigara dağıtır, içmeyeni de alıştırırdı. Şimdi bıraktırma yönünde çabalar ancak nafile.
Sınıfta teftiş yapan bir müfettiş ovayı gösterip, “Herkes okuyacakta bu ovada kim çalışacak” demiş. Aslında herkes okuyup da yine ovada çalışsa daha verimli olmaz mıydı? Ancak kültürlü bir toplumu herkes dilediği gibi yönlendiremez. Onun için herkesin uyanmasını istemezler. Sürü toplum yetiştirirler. Koyun sürüsü bile kös koyunu yürümeden hareket ettirilemediği halde bizi önüne gelen yönlendiriyor.
Kısacası bizim bildiğimiz ve anladığımız gerçek sağ ve solun çoğunluğu hızlı evrimleştiği için düvenin üstündeki çanak durumuna dönüştü. Ayçiçeği gibi menfaat nerdeyse anında o partide üye. Sanki delegenin seçtiğimi vekil oluyor? Meclise her zaman parmak kaldıracaklar seçiliyor. Hani biri “ Bana parmak kaldıran adam lazım” demişti ya. Taktik hep aynı! Hep güçlünün sözü geçiyor.
Kasetle lider değiştirmek sağcılardan beklenir ama solcuların yapmaması gerekirdi! Demokrat geçinenler kendi aralarında bile adil olamıyorlar. En sade vatandaşın gözünden bile hiçbir kusur kaçmıyor.
Politika iki yüzlülük demektir. Yani yağlı güreştir. Sen karakucak güreşi gibi delikanlı olmaya kalkarsan rakip kispetin içine elini sokar tahrip etmediği yer kalmaz. Her oyun kendi kuralına uygun oynanmalıdır. Oynayamayan kaybeder.
Bu toplumun ahlak seviyesi meclisten belli değil mi? Hepimiz aklımızı başımıza toplayalım. Başka Türkiye yok. Allah yaratırken kimseye ırkını sormadı. Kardeş olma, iyi geçinme yollarını aramalıyız. Değilse 60 km den bir damla kanın kokusunu alan kapitalist köpek balıkları mevzilerinde hazır beklemektedirler. “Demokrasi getireceğiz” diye gelirler ve geri gitmezler. Son pişmanlık fayda vermez.
İlginize teşekkür ederim.
Dursun Yeşil
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.