LALE’NİN KİRLENEN BEDENİ
Güneş hâlâ Lale ile saklambaç oynuyordu. Kara bulutların bittiği noktada koyu bir kızıllık vardı. Yığılmışlardı üst üste öfkeli bulutlar. Birazdan öfkelerini şehre yağdıracaklardı; yıkacaklardı öfkeleriyle sokakları, caddeleri. Denizi bile yıkacaklardı; her yeri, her şeyi... Meskenlerin içini yıkacaklar mıydı? Her şey ve her yer yıkanacaktı. Hatta Lale’nin kirlenecek bedenini bile yıkayacaktı öfkeli bulutlar. Lale başını camdan çıkarıp güneşe bir selam verdi, başörtüsünü düzeltti. Anlının ortasında iki çizgi belirginleşti.
Sesine ayar çekti Lale. "Murat ben seninim, sonsuza dek seninim."
"Evet, canım, evet meleğim, evet gözümün nuru… Sen benimsin, ben seninim."
"Ne güzel cümleler kuruyorsun ayyy!"
Murat kendini tutamadı ve güldü. "Filoloji okuyorum nartanem. Bunu biliyorsun."
Derin bir iç çekti Lale. "Biliyorum. Nereye gidiyoruz Murat? Sahile gidelim, tamam mı? Tenhadır orası. Aşkımızı tazeleriz."
"Nasıl istersen. Bir yerde otursak daha iyi olmaz mıydı?" dedi Murat.
"Sahile gidelim. Sahile, sahile, sahile…" dedi tüm bedenini kaplayan heyecanla beraber. "Sınırsız, özgür, imkânsız bir dünyanın seslerini dinleriz sahilde. Kararan bulutlara, yumuşak kulaçlarla yükseliriz." Susunca yüzü tuhaf ve epey hızlı bir biçimde kızardı. Gözlerini Harun’dan kaçırıp, önüne baktı şaşırmış bir şekilde. Çocuksu bir hava vardı her iki gencin üzerinde.
Arabanın içini Lale’nin parfüm kokusu dağılmıştı. Bu koku kadınsal bir koku olmadığı halde Murat’ın zihni alt üst oldu. Kendini toparlamak için batmak üzere olan güneşe baktı. Direksiyonu sert bir şekilde kırıp dönemece girdi. Murat arabayı süratli kullanmıyordu. Eğer süratli kullansaydı ruhunu kemiren amacına çoktan ulaşmış olacaktı. Ufak bir marketin yanında durdurdu arabayı. Taze, taptaze çerezler alacaktı sahilde atıştırmak için.
Lale arabada beklerken heyecanından duramıyordu yerinde. Hayatında ilk kez bir erkekle öpüşecekti. Bu erkek kendisini sonsuza dek sevecek bir erkek miydi? Ona göre bir erkek veya bir kız sadece bir kişiye kendisine el sürmesine izin vermeliydi. İkincisi olunca işler yolundan çıkardı. Sonra üç, sonra dört, sonra beş… Tek bir aşk ve sonsuz sevgi vardı Lale için. Murat’a kendisini teslim etmek niyetinde değildi. Sadece biraz koklatacak sonra kaçacaktı. Böylesi erkekler üstünde dehşet etki yaratırdı. Uzun bir süre bekledi ama Murat gelmedi. Hava kararmaya başlamış, gökyüzü hareketlenmişti. Bir kaç dakika sonra yağmur şehri yıkayabilirdi. Lale yağmurun yağacağına sevindi. Yüreği kıpır kıpırdı. Murat arabayı tenha bir köşeye park etmişti. Dışarıya baktı; kimseler yoktu etrafta. Bu ıssız yerin neresi olduğunu tahmin etmeye çalıştı ama bir sonuca varamadı. Sahil biraz ilerdeydi galiba. Hava tamamen karardığında Murat geldi. Deli gibi arabanın kapısını açtı. Tek kelime etmeden Lale’ye yapıştı; işler yolundan çıkmaya başladı. Hem sıcak hem de soğuk sesler, gök gürültüsüyle birleşip camları titretti. Örtüler aralandı, kokular dağıldı sonsuz karanlığa. Kirlendi koltuklar, kirlendi Lale’nin bedeni. Sıkıldı Lale içine giren sıcaklıkla beraber. Murat’ın kirlendiği falan yoktu; çünkü o erkekti! Eskiden beri hep kadınlar kirlenirdi zaten. Lale bitip tükenmişti. Hiç de düşündüğü gibi değildi; canı yanıyor, gözleri yaşarıyordu. Böylesi de neyin nesiydi? Arzular bu kadar acı verici miydi? Oysa hayalinde daha faklıydı arzular. Belki birazdan kendini iyi hissedecekti. Sevişmek sağlığa iyi gelmiyor muydu? Kitaplarda böyle yazıyordu ya! Sıkıntısından patladı yer yanı. Üstünde tepinen yaratık ter kokuyordu. Midesi bulanınca kaslarını sıktı. Sağ eliyle bedenini tüketen bedeni geriye doğru itti.
Kin dolu bir sesle, "Yeter, yeter Murat!" diye bağırdı.
Devam ettiler. Öfkeli bulutlar, Lale’nin bedenini yıkamaya başladı. Murat kupkuruydu, Lale ıpıslak. Kırmızı bir sıvı yağmur suyuna karışıp aktı sokak arasından. Gök art arda gürledi, kulaklarını kapattı Lale. Kardeşinin sözleri geldi aklına. Olan olmuştu artık. Devam etti işkencenin tadını çıkarmaya. Olan olmuştu. Bulutların öfkesi dinmiş, Murat muradına ulaşmıştı. Lale, gözyaşlarıyla bedenini yıkıyordu artık. Öfkeli gözler bu sefer yıkama işini üstlenmişti. Cam gibi parlayan gözler karalıkta yıkıyordu Lale’nin bedenini.
YORUMLAR
Sadece biraz koklatıp kaçmak! düşüncesi, sana kendimi teslim ettim demekle neredeyse eşanlamlı. Yazıya söylenecek birşey yok ama Lalelerinde böyle düşünmemesi lazım. Çok çok iyimser olalım. Murat bir şey alamazsa bırakır gider. Yazının öncesi veya sonrası varmı bilmiyorum. Buradan çıkardığım sonuç bu. Başarılar. Yazı iyi..