- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİ HIRKASINI MI YENİ HIRKASINI MI VERECEK ACABA
Rivayet edilir ki Fahr-i Kainat Efendimiz, Peygamberimiz Hz. Ali’ye “Dünya işlerini, dünya endişelerini aklına getirmeden iki rekat namaz kıl, iki aba hırkamdan (giysi) birini sana vereceğim” buyururlar.
Peygamberimizin bizzat kendisinin aşere-i mübeşşere’den(cennetle müjdelenen on sahabeden) biri olarak ismini zikrettiği Hz Ali namaza başlar. Başlar amma, namaz esnasında “acaba hangisini verecek, yeniyi mi, eskiyi mi” düşüncesinden zihnini bir türlü kurtaramaz.
Masiva; tasavvuf ehli için çok önemli bir kavramdır. Ne tarafa dönse dünya gören bir fani için masivadan yüzünü dönmek her babayiğidin harcı değildir. Çünkü üç günlük dünyada faninin acelesi vardır: Sahiplenmek üzere insana musallat edilmiş olan nefs-i emmare bunun için halk edilmiştir.
Tasavvuf düşüncesinin felsefe yönü, “kainatta her şey zıddı ile kâimdir.” der. Cehennem olmasa cennetin dolayısı ile ahiret hayatının anlamı olmaz. Kötülük olmasa iyiliğin, günah olmasa sevabın anlamı kalmaz.
Nefs-i emmare denilen insanı sürekli olarak “ben” kalıbı içinde tutmak isteyen yönelişimize vicdan, idrak ve adalet duygumuzla “dur” başkaları da en az senin kadar önemlidir diyebilirsek hakkaniyeti gözeten ahlâklı bir insan olabiliriz.
İki kapılı bir han olan şu dünyaya ellerimiz bu boş geldik, giderken de boş gideceğimize göre bu “hay u hu” (Allahtan gelen Allaha döner. Hayhuy bu terkibin galatıdır ve yanlış kullanımdır.) âleminde bunca itişmek kakışmak, acı, keder, gözyaşına ne gerek var demek hiçbir geçerliği olmayan polyannacılıktır.
Tasavvuf ehli hamlıktan olgunluğa giden yolda 7 nefis türü belirlemişlerdir. En aşağı basamakta olan ve egoizmir kısır döngüsü içinde dönüp duran nefs-i emmare, kendisiyle mücadele edilmesi gereken bir nefis çeşidir. Disiplinli bir çaba ile ancak üstesinden gelinebilecek tabir caizse başımıza bela olarak sarılmış alt etmez isek kemalât yolunda ilerleyemeyeceğimiz nefistir.
Bakmayın siz namaza başlarken “Allauekber” diyerek ellerimizi avuç içi kıbleye dönük olarak kulaklarımıza götürdüğümüz esnada “dünyanın bütün malını, mülkünü, endişesini, hırsını elimin tersiyle arkaya atarak sana yöneldim” dememize.
Pek çoğumuz namaz esnasında ayaklarımız seccadede olsa dahi kısa süreliğine şöyle bir dünya turu yapar namaz bitmeden gerisin geriye dönenlerdeniz.
Annemin dedesi, Sofu Bektaş Dedem lâzım olduğu için arayıp da evde bulamadığı çuval için avluda herkese verip veriştirir:
-Çuval nerde, çuvalı kime verdiniz, niye malınıza sahip olmuyorsunuz. Sizden adam olmaz. Ben camiye gidiyom gelene kadar çuval ortaya çıkacak der.
Der ama çuval bir türlü bulunamaz. Neden sonra camiden dönünce:
- Geçen gün çuvalı Topuç’a vermedik mi? Niye hiçbirinizin hatırına gelmiyor? Gidin isteyin, alın, getirin der.
Çocuklardan biri:
- Biz bu genç halimizle unuttuk da sen yaşlı halinle nasıl hatırladın baba der.
Sofu Bektaş Dede:
- Ben öyle bi kopoğlu kopaam ki camiye namaz gılmaya daal çuval aramaya gitmissim. Namazda aklıma geldi çuvalı komşumuz Topuç’a verdiydim der.
Masiva, kulu Yaratıcısından uzak düşüren ne varsa odur. Allahdan gayrisi masivadır. Masiva eşyadır, arabadır, kattır, yattır, hırstır, endişedir, beklentidir. Allah ile aranıza giren ne varsa o masivadır.
Cennet ve cehennem bile bu anlamda bir masivadır. Çünkü cennet kul için bir beklenti, kul için endişe ve korkudur. Pek çok insan cennete girebilmek ve cehennem endişesinden dolayı dünya hayatını hem kendine hem diğer insanlara farkına varmadan zehir eder.
Yunus Emre’in masivaya açtığı savaşın en güzel ifadesi olan bir şiirini sizlerle paylaşmak istedim.
aşkın aldı benden beni
bana seni gerek seni
ben yanarım dün ü günü
bana seni gerek seni
ne varlığa sevinirim
ne yokluğa yerinirim
aşkın ile avunurum
bana seni gerek seni
aşkın aşıklar oldurur
aşk denizine daldırır
tecelli ile doldurur
bana seni gerek seni
aşkın şarabından içem
mecnun olup dağa düşem
sensin dün ü gün endişem
bana seni gerek seni
sufilere sohbet gerek
ahilere ahret gerek
mecnunlara leyla gerek
bana seni gerek seni
eğer beni öldüreler
külüm göğe savuralar
toprağım anda çağıra
bana seni gerek seni
cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver anları
bana seni gerek seni
yunus’dürür benim adım
gün geçtikçe artar odum
iki cihanda maksudum
bana seni gerek seni
bana seni gerek seni
----
-----------------------------------------
dün ü gün: Gece ve gündüz
yerinmek: Gıpta etmek
oldurur: Olgunlaştırır
tecelli: Gaybden gelip gönülde ortaya çıkma, Tasavvufa göre evrende var olan her şey Tanrı’nın birer tecellisidir.
anda: Orada
yunus’dürür: Yunustur. – dürür:dır, dir anlamında bildirme eki (enformasyon eki)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.