- 1079 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
ÇATLAK VAZO
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Genç adam çok heyecanlıydı. Yerinde duramıyordu. İlk kez evlilik yıldönümünü kutlayacaklardı. Sevdiği kadına, biricik karısına, hayat arkadaşına bir hediye alacaktı. Ama parası çok sınırlıydı. Çok parası olsa neler almazdı ki sevdiğine. Dünyaları sererdi ayağına… Yine de yere göre sığmıyordu. Parası azdı belki ama yüreği çoktu. Yüreği zengindi.
Sağ elini pantolonun sağ arka cebine soktu, babasının hediye ettiği ve kendisine babasından kalan tek şeyi, kahverengi deri para cüzdanını dikkatle ve özenle çıkardı. Sağ ve sol elinin başparmaklarının yardımı ile yavaşça açtı cüzdanı. Daha önce defalarca saymasına rağmen içindeki parayı tekrar saydı. Cüzdanın diğer gözüne de baktı. Kötü günler için sakladığı on lirayı da aldı. Topladı, tekrar topladı… Sonuç hep aynı çıkıyordu.
Nihayet yirmi beş lirayı tamamlamıştı. Bu parayla ne alacağını biliyordu. Hızla çarşıya yürümeye başladı.
Dükkânlar kapanmadan yetişmeli, sevdiği kadına, bir ömür boyu birlikte yaşayacağı karısına, mümkün olan en güzel, en değerli hediyeyi almalıydı. Adımlarını sıklaştırdı. Dükkânlar henüz açıktı. Zaten daha önce beğenip fiyatını öğrendiği ve ayırttığı eski, seramik bir vazo vardı aklında. Satılmadan almalıydı onu.
Dükkân sahibiyle konuşmuş, parayı tamamlayabilmesi için iki gün izin istemişti kendisinden. Dükkân sahibi de kabul etmişti bu heyecanlı gencin isteğini ve iki gün boyunca ardiyede saklamıştı bu eski ve çatlak seramik vazoyu.
Söz verdiği saatte dükkâna vardı genç adam. İyi akşamlar diyerek vazoyu sordu. Dükkân sahibi gülümsedi, hiçbir şey demeden ardiyeye gitti, seramik vazoyu sakladığı yerden çıkardı. Ceviz ağacından yapılmış, en az yüz elli yıllık masanın üzerine dikkatle bıraktı eski vazoyu.
Genç adam heyecanlandı, gözleri ışıldadı, sevgilisinin saçlarına dokunur gibi usulca dokundu vazoya. Sonra sağ elini muzaffer kumandan edasıyla pantolonunun sağ arka cebine attı. Babasının hediye ettiği kahverengi deri cüzdanı yavaşça cebinden çıkardı. Değerli bir elmas gibi tuttuğu cüzdanı iki elinin başparmakları yardımıyla araladı. İçinden bir onluk ve üç tane beşlikten oluşan toplam yirmi beş lirayı usulca çıkardı, yavaş hareketlerle vazoyu getiren dükkân sahibine uzattı. Adam aynı özenle parayı aldı. Tek tek saydı ve ceviz masanın çekmecesine bıraktı parayı. Vazoyu renkli bir ambalaj kâğıdına dikkatlice sardı, açılmasın diye bantladı, bir karton kutuya koydu. Onu da güzel bir ambalaj kâğıdı ile sardı, kırmızı bir kurdele ile bağladı ve genç adama teslim etti.
Teşekkür ederek ayrıldı genç adam. İçi içine sığmıyordu. Sevdiği kadınla buluşmaya az bir zaman kala bitirebilmişti nihayet.
Yine geldiği gibi hızlı adımlarla, sevdiği kadınla, hayat arkadaşıyla, karısıyla buluşacağı çay bahçesine gitti. Her zamanki gibi büyük çınar ağacının altındaki mavi örtülü, tahta masada oturuyordu sevdiği kadın. Heyecanla yanına gitti. Göz göze geldiler. Birbirlerine sevgiyle baktılar. Adam elindeki paketi karısına verdi. Karısı paketi alırken parmaklarının arasından kaydı ve çakıl taşlarıyla bezeli çay bahçesinin zeminine düştü.
Genç kadın telaş ve endişe ile paketi yerden aldı. Üzüldüğü her halinden belliydi. Ambalaj kartonunu açtı, kâğıdı acele ile yırttı, kendisinin de daha önce görüp beğendiği eski seramik vazoydu bu. Ama ne yazık ki çatlamıştı. Kadın çok üzüldü. Vazoyu yere düşürdüğü için kendine kızdı. Adam canını sıkma karıcığım, sağlık olsun diyerek karısını teselli etmeye çalıştı. Birbirlerine tekrar sevgi ile sarıldılar.
Bu ilk evlilik yıldönümleri idi. Keyiflerini bozmamalıydı hiçbir şey. Yemeklerini söylediler, tatlılarını yiyip, çaylarını içtikten sonra vazoyu da alarak evlerine gittiler. Çatlak vazoyu yapıştırıcı ile sağlamlaştırıp salondaki camekânlı vitrinin içine güzelce yerleştirdiler.
….
Aradan tam elli yıl geçmiş, bu geçen zamanda ikisi kız ikisi erkek dört çocukları ve dokuz torunları dünyaya gelmişti. Aile her yıldönümünde olduğu gibi ellinci yılda da bir araya toplanmıştı anne ve babalarının evinde.
Neşe içinde sohbet ederlerken bir “itirafta bulunacağım” dedi yaşlı adam. Herkes şaşırdı ve merakla, babalarına ve dedelerine döndü. Karısı da heyecanlandı ve ilgiyle kocasına baktı.
Yaşlı adam, elli yıl önce evlilik yıldönümlerinde aldığı vazoyu göstererek, biliyor musunuz bu vazoyu aldığımda çatlaktı. Çünkü param ancak ona yetiyordu. Ama karımı da çok seviyordum ve ona hediye almalıydım. Sağlam olanına param yetmediği için bu çatlak vazoyu almak zorunda kaldım. Karıma verirken paketin yere düşmesini bilerek engellemedim. Biliyorum bu yaptığım yanlış bir şeydi ama param ancak çatlak vazoya yetmişti. Şimdi karımdan sizlerin huzurunda özür diliyor ve beni bağışlamasını istiyorum dedi.
Ortalık bir anda buz kesmişti. Herkes önce birbirine, sonra babalarına ve annelerine baktı.
Yaşlı kadın hayal kırıklığına uğramıştı. Asılmış yüzüyle zorlukla yerinden kalktı, yavaşça camekânlı vitrinin önüne gitti. Camekânı açtı, vazoyu aldı. Eşi, çocukları ve torunları büyük bir merak ve heyecanla bu ak saçlı kadını izliyordu.
Yaşlı kadın vazoyla beraber hızla pencerenin önüne geldi.
Yine hızlı hareketlerle oturma salonunun penceresini açtı.
Üçüncü kattaki dairenin penceresinden aşağı baktı, bahçede kimsenin bulunmadığına kanaat getirince çatlak vazoyu eline aldı.
Son bir kez daha kocasına, bir de vazoya baktı.
Vazoyu hırsla bahçeye fırlattı.
Salondaki herkes hayret ve şaşkınlıkla izlerken o hiçbir şey olmamış gibi pencereyi kapattı.
Tekrar kocasına baktı.
Sonra usulca oturdu yerine...
Günay ÖZDEMİR / ÖzGünCe
03.02.2015 merSİNop
YORUMLAR
yalanın kokusu aradan elli yıl geçse bile duyulabiliyor demek ki
güzeldi efendim
kutlarım
saygılarımla
Günay ÖZDEMİR
Teşekkürler Gülhun Hanım.
Saygıyla selamlar.
Günay ÖZDEMİR
Saygıyla selamlar.
elli yıl sustun biraz daha sussana.......kadınında vazoyu atması olmaz tabiiii. bak beyin jimnastiğindeyiz bunu güzel ve etkin kalemler yapar kalemine sağlık cano saygılarımla
Günay ÖZDEMİR
Mersin'den selamlar.
Bir yere kafam takıldı adam güç bela parayı tamamlıyor vazoyu alıyor,ilerleyen bölümde lokanta da yemek ve tatlı parası bir kaç vazo alınır.
Güzel bir yazıydı tebrik ederim saygılarımla.
Günay ÖZDEMİR
Güzel bir öykü okudum Günayım.
Seni çok özlemişim.
Vazolar çatlayabilir. Y eter ki yüreklerimiz sağlam olsun...
Öptüm gözlerinden...
Günay ÖZDEMİR
Tekrar geçmiş olsun.