- 516 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İyi Ama Neden!
AB ve ABD; Türkiye’de çalışmak istedikleri en uygun siyasi kadronun AKP olduğu konusunda ısrarlı görünüyor!
Yargıtay Başsavcısının AKP hakkında kapatma davası açmasıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri ve özellikle Avrupa Birliği anlaşılması zor bir panik havası yaşamakta.
İyi ama neden!
Türkiye’de bile bu derece infial yaşanmazken özellikle AB’nin içişlerimize müdahale boyutundaki beyanatlarını nasıl okumalı, neye yormalıyız!
AKP’nin kapanması AB ve ABD’nin hangi çıkarlarını sekteye uğratacak ki tehditkâr söylemler ardı ardına gelmekte!
“Parti kapatma, Avrupa Birliği normlarına uymuyor” diye açıklama yapan AB’ de, daha yakın geçmişe kadar benzer davalar açılmış ve parti kapatma gerçekleşmişti!
Şimdi ise Avrupa Komisyonu Başkanı yine sert ve haddini aşan bir üslûpla ;
"TÜRKİYE, şartları kendisi değiştirmedikçe müzakereler sürer. Kimse Türkiye ile müzakereleri durdurmayı düşünmüyor. Ancak AK Parti kapatılırsa ve Başbakan Erdoğan yasaklanırsa bunu Türkiye yapmış olur."
Şeklinde tehditvari açıklamalar yapmakta!
Bütün bunları anlayabilmek için Türkiye’nin son altı yılına bakarak yaşanan olumsuz gelişmeleri türlerine göre tasnif etmemiz ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemi (!) ile karşılaştırmamız gerekir.
Yazımda ne son altı yılın olumsuz gelişmelerini tasnifleyeceğim ne de Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma süreciyle mukayese edeceğim. Eminim ki okurlarım bu mukayeseyi yapacak ve kendi düşünsel muhakemelerini bir sonuca bağlayacaklardır.
Yargı süreci devam eden bir davada düşünce beyanı çizgisini aşan açıklamaların yasal olup olmadığından ziyade etik olup olmadığı da göz ardı edilmemesi gereken husustur. Bu yaklaşım uluslar arası ilişkilerde de geçerlidir. Ülkeler birbirlerinin içişlerine karışma hastalığından sakınmalı ve birbirlerinin yargı sistemine saygı duymalıdır. Aksi halde “gücü yeten yetene” politikaları ön plana çıkar ki bu durum dünya barışını da tehlikeye atar.
Avrupa Birliği ısrarında devam ediyor!
“AKP’yi kapatmayın”
Merakımın hoş görülmesini ümit ederek yazımın girişinde ki sorumu tekrarlayıp noktalamak istiyorum.
İyi ama neden!
YORUMLAR
ABD Irak'ı işgal etme konusunda faaliyete geçmeden önce zemin iyileştirme çalışmaları yapmıştır.Mevcut hükümetin şu anda iktidar oluşunu da buna borçluyuz. Yani tesadüfi değildir. Eşbaşkanlık görevi yükledikleri bir anlayışı İran'a müdahaleye engel görmek pek akılcı gelmemekte.
Ancak tabanda hala eski fakat doğru düşünceden tam olarak sapma olmamıştır. Taban derken tarikatların etkisindeki tabanı kastediyorum. Onlar iktidar kadar hızlı dönüş yapamamış ve eskinin deccalını henüz meleğe dönüştürememişlerdir. Zira bu tabanın kaldıramayacağı kadar keskin bir dönüş olacaktır. Hem zaten buna lüzum da görmemekteler. İleride olası bir toslamada "biz zaten dost görmüyorduk" demeye de bir ön hazırlık sayılabilir.
Sizin gördüklerinizin arkasında gizli olan asıl şey; ABD'nin genel siyasetinde bulunan kullan ve at politikalarıdır. Onlara göre iktidar misyonunu başarıyla tamamlamış ve Irak'da kendilerine zorluk çıkarmamıştır. Üstelik ülkemizde istedikleri bölünmüşlük ortamını da hazırlamışlardır. Aksi olsaydı olanları bu kadar farklı okumazdık değil mi!
İran'a gelince;
Ilımlı İslam modeli Türkiye de dahil olmak üzere bütün İslam ülkeleri Hıristyanlaştırma köleleştirme projesidir. Bunun kilidi de Türkiye'dir. Fetullah Gülen'in ABD korumasında oluşunun şimdi ki sebebi budur. Ancak gün gelir de ABD siyasetinde bir değişiklik olursa emin olunuz ki Fetullah Gülen en büyük günah keçisi olarak alaşağı edilecektir. Ama şimdilik İran konusunda da Fetullah Gülene ihtiyaç duymaktalar. Çünkü o, Müslüman Türkleri kontrol altında tutabilmeleri için en etkili silahları. Tahminim şudur ki bir ABD-İran savaşı olmayacaktır. Neden olsun ki! İran'ı zaten istedikleri potaya çekmiş durumdalar. Sadece tacizle yetinecek perde arkasında ise İslamiyet'in en önemli kalesi olan Türkiye'yi sindirecekler. İşte plan bu.
Ab belki ama, ABD nin şu andaki mevcut yönetimden memnun olmadığı aşikar...
Özellikle İran ile ilgili projeleri için mevcut iktidardan kurtulmaya çalışıyorlar..
Neoconların , Türkiyede İran karşıtlığının tırmanmasını arzuladıkları ve bu şekilde muhtemel bir İran müdahalesinde Türkiyenin tepkisini azaltmaya, hatta belki de desteğini almaya soyunduğu çok net bilinen gerçekler.. Bu yüzden Michale Rubin türü neoconlar , zeyno baran gibi milli gelinler eliyle hükümeti işbaşından uzaklaştırmak için sınır tanımadıkları yönünde çeşitli senaryolar ortada dolaşıyor.. Hatırlarsanız geçen yıl içinde de Zeyno Baranın görevli olduğu ABD li düşünce kuruluşu için Türkiyede iktidarı alaşağı edecek darbe senaryoları dillendiriliyordu.. Michale Rubinin görüşleriise biliniyor...
BU neoconlar ne derce ABD yönetiminin görüşlerini yansıtıyor bilinmez, ama ABD çıkarları için mevcut iktidarı ciddi engel gördükleri ve kurtulmak istedikleri, İrana saldırı öncesinde Türkiyedeki İslam ve İran karşıtlığının yükselmesi için gerekli manüplasyonlara soyunduklarını izleyebiliyoruz...
ABd yönetiminin resmi beyanlarında bu türden emellerini dillendirmeleri elbette mümkün değil...
Türkiyede demokrasiyi arzuladıkları, darbelere karşı oldukları türünden söylemleri gerçek düşüncelerini yansıtmıyor...Yönetimin şahin kanadının en ideal ortaklık için, bölgedeki çıkarlarını korumalarında engellerle karşılaşmamaları için, İrana karşı bir operasyon içerisinde olmak istemeyecek mevcut iktidarın uzaklaştırılmasını desteklemeleri kendi çıkarları ile de örtüşüyor...
Avrupa birliğinin talebi ise elbette demokratik endişeler ile..
Hiçbir demokratik ölçüte uymayan iddia ve davalar ile 3. sınıf bir demokrasi izlenimi veren bir ülkeyi aralarına tam ortak olarak almaları bahis konusu olduğundan bu endişelerini anlamak mümkün..
Zira batı tipi demokrasilerde, google haberleri ile, sudan sebeplerle,tek başlarına hiç biri suç olmayan söz ve fiillerin
bir araya getirilmesiyle suç oluşturulmaya çalışılması mümkün değil..