- 1192 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DÜNYADA YAHUDİLİK VE SÖZDE YAHUDİ İSRAİL DEVLETİ ÜZERİNE BİR İNCELEME...
YAHUDİLİK VE İSRAİL...
İsrail Devleti 14 Mayıs 1948 yılında kurulmuştur. Ancak kesin olmamakla birlikte İsrailoğulları’nın soyu M.Ö 1200 yıllarına kadar dayanmaktadır.
Bu tarihten sonra Firavun’un işkencesine maruz kalan ve horlanan İsrailoğulları’nı Hz. Musa Nil Nehri’ni ortadan ikiye yararak kurtarmıştır.
Daha sonraları kovuldukları yere dönmeyi birçok kez deneyen Yahudiler özellikle 19.YY’dan itibaren birçok kez kendilerine vaat edildiğine inandıkları topraklarda yaşamaya çalışmışlar ve en sonunda 14 Mayıs 1948 yılında İsrail Devleti’ni kurarak başarıya ulaşmışlardır.
Yahudilerin bozulmuş kutsal kitapları:
1.Tevrat (Ahdi atik) 39 ayrı kitaptan oluşur.
Tevrat,bütün dünya yahudilerinin sıkı sıkıya bağlı oldukları din kitabıdır.
Yahudiler tevratın tamamen vahye dayalı ve ilahi bir kitap olduğunu iddia ederler..
Tevrat Kitabı Mukaddesin ilk kısmını oluşturur.
İkinci bölüm ise İncildir.
Bu 39 kitabın yalnızca ilk beş tanesi Hz.Musa’ya verilen bölümlerdir.
Beşinci bölüm olan Tesniyede Hz.Musanın ölümünden bahsedilmesi ,geri kalan kısımların başkaları tarafından yazıldığını ortaya koymaktadır.
Tevratın kalan bölümlerinde yahudilerin başına geçen kişilerin hayatları,verdikleri emirleri görürüz.
Tevratta birçok çelişkiler vardır.
Bu çelişkilerin ilk beş kitabtada yer alması onunda tahrif edildiğini göstermektedir.
***
TAHRİF EDİLMİŞ TEVRAT...
900 sayfalık Tevratta dört sebepten dolayı tahrif fikri göze çarpmaktadır.
1.Bölümler arasındaki çelişkiler.
2.Siyonizm ve üstün ırk fikri..
3.Allah inancındaki bariz hatalar..
4.Peygamberlere izafe edilen haşa cinsel sapıklıklar ve gayri ahlaki durumlar...
Yahudi dininin en ilginç özelliğide ahiret inancına yer vermemesidir..
900 sayfalık tevratta hiç cennet ve cehennemden hiç bahis yoktur.
Hahamlar tevrata kendi sapık düşüncelerini de eklemişlerdir.
Hahamlar ,Hz.Lut as.ve ailesi ,kızları ile ilgili çirkin iftiraları aile içi ensest ilişkilerine meşruluk kazandırmak için uydurmuşlardır..
Yahudiler teşkilat merkezleri olarak havraları,sinagogları kullanırlar.
***
TALMUT ÖĞRETİSİ...
Yahudilerin tarihte yaşadıkları sıkıntılar onların kalbinde insanlığa karşı kin ve bir öç alma duygusu yer etmiştir. Bu duygular içerisinde dört Haham, kutsal kitapları olan Tevrat’ı uzun bir inziva sonucunda tamamen değiştirerek Talmut adında bir kitap yazmışlardır.
Talmut iki kısma ayrılmaktadır; El Nesne – El Kumar. İkincisi birincisinin açıklamasıdır. Kudüs’te yazılana kadar Orselim, Babil’de kaleme alınana Babili denir.
Talmut, ırkçı ve Yahudi olmayanlara karşı kinci olan Farislerin’in kitabıdır. Farisler Yahudilerin en tutucu tarikatlarındandır.
Talmut tamamen insanlığı sömürmek ve Yahudi ırkının üstünlüğünden bahsetmektedir. Talmut’un içinde geçen telkinler incelendiği zaman İsrail’in bugünkü tüm yaptıklarını anlamlandırabilmekteyiz.
Talmut’a göre Yahudiler dışındaki tüm canlılara hayvan gözüyle bakılmaktadır.
“Yalnız Yahudilere insan denir. Yahudi olmayanlara insan denilmez.”
Bu ve bunun gibi tüm telkinler Yahudilerin üstünlüğünü savunurken Yahudi olmayanlara küçük görülmüştür.
Bu telkini okuduktan sonra belki de hepimizin gözünün önüne bugün İsrail’in Filistinlilere yaptıkları gelmiş olabilir.
Her şey o kadar ortadaki Filistinlilerin maruz kaldıkları işkencelere İsrailli doktorlar tanık oldukları halde durumu üstlerine rapor etmeyerek sessiz kalmışlardır.
Görevi hasta ve yaralı insanları iyileştirmek olan doktorların bile bu insanlık dışı durumu görmezden gelmesi Yahudilerin nasıl eğitildiklerini de az çok bizlere göstermektedir.
Talmut’ta dikkati çeken bir diğer nokta ise Yahudilerin inanılmaz sıkı bir derecede, Yahudi olmayanlara karşı korunmasıdır.
En basit bir örneği ile bir Yahudi başka bir Yahudi’den rüşvet alamazken aynı Yahudi, Yahudi olmayandan rüşvet alması serbesttir.
Diğer bir örnek ise, Yahudi olmayan birini öldürmek suçu ile mahkemelerde bunu yeminle açıkça inkâr edebilirsiniz. Çünkü öldürülen bir hayvandır.” telkini ile ortaya koymaktadır.
Yahudilerin kendilerini çok üstün gördüklerini Talmut’ta yer şu telkinlerle daha da iyi kavramaktayız; “Milletlerin bütün soyları senin önünde secde edecek. Bütün milletler sana kulluk etsinler.”
Yine aynı şekilde; “Milletin kralların, sütünü emeceksiniz. Milletlerin servetin yiyeceksiniz.”Bir başka ifade; “Allah Yahudi milletine, bütün kabilelerin hayatı ve kazancı üzerine bir hâkimiyet vermiştir.”
Yahudilerin kendilerine vaat edildiklerine inandıkları topraklar, Nil’den Fırat’a kadardır. Bu topraklarda hâkimiyet sürmek için yapmayacakları hamle, girişemeyecekleri hile ve oyun kalmayacaktır elbette.
Yakın tarih boyunca İsrail yönetimlerinin uygulamaları, Talmut’ta yazılan acımasız ve ırkçı söylemleri yansıtıyor. Bunun en büyük kanıtlarından biri de, Filistin’de masum sivillerin katledilişi ve yapılan işkencelerdir.
Yahudilerin gizli örgütlerinden birisi de “Kabala”dır. Ünlü Yahudi araştırmacı Shimon Halevi, “Kabala, Tradition of Hidden Knowledge” (Kabala, Gizli İlmin Geleneği) adlı kitabında Kabala’yı şöyle tanımlamaktadır:
“Pratikte Kabala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.
Kabala ve diğer gizli örgütler çocukları altı yaşında teslim alıp onlara kaba kuvvetle saldırıya geçmeyi ve cinayet işlemeyi öğretmektedir.
Durum bunu gösteriyor ki; İsrail yönetimlerinde, ırkçı Yahudiler de ve o coğrafyada Talmut’un etkisi sürdükçe hiçbir şeyde değişiklik olmayacağı ortadadır.
***
Cevat Rıfat Atilhan’ın, Talmut hakkında verdiği malumat ve içinden yaptığı iktibasların yekunu onlarca sayfa tutar.
Biz ise bu yazıda, daha çok bilgi aktarıp daha iyi fikir sahibi yapabilme adına, aynıyla nakil yerine manayı koruyarak hulasa etme yoluna gideceğiz.
Sadece, Talmut’tan aktardığı ifadeleri aynen aktarmakla iktifa edeceğiz. Talmut, aşağı yukarı bin sene, Filistin ve Babil şeytanat akademilerinde muntazam bir şekilde çalışan yüzlerce Yahudi aliminin meydana getirdikleri bir mahsuldür.
Eldekiler hep eksik ve sansürlüyse de, elimize mahrem kısımları geçti. Esaslı kısımlarından biri Mishnah’tır. Altı Sedorim’e (Sedorim, emir manasına gelir) ayrılır.
Bunlardan Kodoshim (Mukaddesat) adlı bölümü iyi tetkik edenin dehşet içerisinde kalmamasına imkân yoktur. Bu sedorimlerde “Yahudi üstün ırktır” , “Yahudi her şeyin sahibidir” gibi telkinat mevcuttur.
Talmut’lardan en önemlisi Babil Talmududur. Zira Filistin Talmut’undan önce yazımına başlanıp sonra bitirildiği gibi, çok daha rahat tetkik edilerek hazırlanmıştır.
Toplam 12 cilttir. Filistin Tamudu, Babil Talmudunun baş kısmının hulasası gibidir. Şimdi ne kadar dehşetli bir sapıklıkta olduklarını, bu bitmez kinlerinin ve bunun ateşlediği gayretlerinin mehazı (kaynağı) olan bu herzenameden birkaç nakilde bulunalım ki İsraili maddiyatçı kafayla anlamaya kalkan odunlar ve dinî gayreti nefsanî yaşamının yanında cücük gibi kalan müminler ibret ve dehşetle vaziyeti gözden geçirsin:
Talmudun kısmı şöyle der: “Yalnız İsrailoğulları insandır, diğerleri değildir” da ise gayri Yahudilerin mundar oldukları ve bunlar tarafından dokunulacak herhangi bir yiyecek ve içeceğin bozulacağı yazılıdır.
“Gayri Yahudinin sahip olduğu mal, çölde ayağınızın altındaki sahipsiz araziye benzer, kim evvel alırsa onun olur”. , “Gayri Yahudinin malı bizlerde kalmalı ve malı iade eden cezaya çarptırılmalıdır”.
Bu mevzuda da atalarından misaller verilir.. kısmında şöyle denir:
“Allah, bir gayri Yahudiye malını iade edeni katiyyen affetmez”. 57a kısmında, Yahudi, Gayri Yahudi’nin kadınını kaçırırsa, onu da iade etmesi gerekmediği ifade edilir.
Aynı bölümde, “Bir Yahudi bir Kuti’yi (Yahudi olmayan manasında kullandıklarını 5 no’lu notta kendileri açıklamış) öldürürse cezaya çarptırılmaz” –“Yahudiyi borcunu vermeye kimse icbar edemez”. 58b’den: “Bir gayri Yahudi bir Yahudi’ye dokunursa ölümü hak etti demektir”
Sanhederin bölümünün kapak resmini de vermiş Atilhan kitapta. Şimdi, Talmud’un, en çirkin cinsi rezalet kısmından, Kethuboth’tan (bunun da kapak resmini vermiş) birkaç iktibas yapalım: 11b’de şunlar yazar: “Bir büyük tarafından bir çocuk baştan çıkarılıp ırzına girilirse bu bir ırza girme hadisesi olarak kabul edilmemeli.
Nasıl ki gözyaşı tekrar tekrar gelirse 3 yaşından küçük bir kızın da bekâreti geri gelebilir” 51b’den: “Bir kadın kocasının izniyle ve parasını vererek kendisiyle cinsi bir şekilde alakadar olacak bir şahıs kiralarsa, bunda hiçbir kabahat yoktur fakat bu kiraladığı şahıs Gayri Yahudi ise kabahattir zira kazançlı çıkan Gayri Yahudi’dir.
Fakat aynı vaziyet, bir Yahudi erkeği ile bir gayri Yahudi kız arasında vuku buluyorsa zararı yoktur fakat Yahudi erkeği bu gayri Yahudi kızla evlenmemeye çok dikkat etmelidir”
Şimdi en beteri, en iğrenci, en aşağılıkça olanı; 76a’dan: “O adam ki kız kardeşiyle beraber yatıp, kendilerini cinsi zevke bırakırlar ve kız kardeşi bunu şikayet etmez, bunda bir kabahat yoktur fakat kız kardeş şikayette bulunursa bu işi tekrarlamaması adama bildirilir” –
“O şahıs ki, daha annesi yaşlı değildir ve babası ölmüştür ve validesi yabancı erkeklerin koynuna girmek istemez ve kendi oğluyla yatmak ister ve keza oğlu da validesiyle yatmak isterse böyle bir vaziyette eğer bu işler zor kullanılmadan yapılıyorsa, Bize düşen bir vazife yoktur ki,ta ki oğlu evlenme yaşına gelip de başka bir kızla evlenme talebinde bulunur ve validesi buna mani olmak isterse, oğlu hem karısının,hemde annesinin arzularını tatmin etmeli ta ki validesi başka bir erkek buluncaya kadar”.
Atilhan’ın kapak resmini de verdiği, bir başka bölüm, Yebamoth’tan, 59a ve 59b: “1 kadın sebepler göstererek bir hayvan ile hayvani münasebetleri ilerletirse bunda münasebetsiz bir şey yoktur”
Daha ne kadar iğrençleşecek denirken 55b çıkıyor karşımıza: “Ölmüş bir kadın ile temas, kadının hayattaki vaziyetinde iken yapılan temas gibi kabul edilir” (Cevat Rıfat Atilhan, İslam ve Beni İsrail, 1957, s.56-73’ten özetle) İşte 5 bin sene evvelden temelleri atılan, asırlardır umum Yahudilerin muharref Tevrat’tan sonra en muteber addettiği ve milattan önceki tarihlerden beri bozgunculuğa sebep olan arızalı inançlarının en büyük bir saiki ittihaz edilebilecek kitaplarından, Yahudinin inancı.. Herif, bunlara asırlardır sıkı sıkı yapışmış, mütehakkim oluyor, tüm dünyada tatbik ve milletlerin kâffesine kabul ettirmeye çalışıyor..
En koyu bozguncu ve mutaassıbı yetiştirme kaideleri burada kayıtlı. Milletleri bozmak için yapılması gerekeni belirlemek de kolay. İslam neyi yasaklamışsa, al onu o millette uygulat.
Asırlardır yapmaya çalıştıkları, en nihayetinde büyük ölçüde muvaffak oldukları bu iş ve İslam aleminde vaziyet ortada. Çözümü tespit de, bizim için daha kolay belli ki.
Hamle ise o kadar kolay değil. Zira en müessir ve önemli hamle, eğitim sistemini, öğretimi düzeltmekte yatıyor..
Onlarca senedir en sağlam bir kaleleri haline çevrilen eğitimi, öğretimi hale yola sokmak, bir hükümet isteğiyle, çabasıyla olacak iş değil.
Milletçe bunun idrakinde ve arzusunda olmak ve gerekli ilmî ve fikrî teçzihatla mücehhez olmuş liyakatli şahıslara, ilim adamlarına sahip olmak lazım.
,
Düşman cephesine atışa mani olacak kadar iç cephede gafil var. Haini değil, gafili bilhassa vurguladık. Zira hainler yavaş yavaş anlaşılmakta iken gaflet safhası henüz gerektiği gibi idrak edilemedi.
C.Rıfat Atilhan-1957 s.53-76dan İktibas...
YAHUDİLERDE HASAKA KURUMU..
Yahudiler ticareti binlerce yıldır çok iyi yaparlar.Yahudilerde hasaka denilen bir usul vardır.
Hasaka sistemini uygulayıp ticari sahada başarılı olurlar...Bu sistem şöyle işletilir:
Yahudi olmayanın malı,yahudinin kaybolmuş malı kabul edilir.
Şehirdekilerin malı isim isim zikredilerek havradaki yahudilere müzayedeye çıkartılır.İvanın malı Moize verilir.Şehirde herkes İvana zorluk çıkartır,para vermez,borçlandırıp onu iflasa sürükler.Moize kolaylık sağlanır,
Moizin o malı almasına yardım ederler.Moizin eline o mal en ucuza geçsin diye yahudiler o mala talip olmazlar.
Çaresiz kalan müslüman,hristiyan tacir malı çok ucuza Moize verir.Moizde başka bir zaman Salomona,Davide böyle kalkındırır,yardım eder.
Yahudilerin çabucak zengin olmasının sırrı bundandır,çalışkan veya kabiliyetlerinden değil...
SİYASETTE YAHUDİLER..
Müslümanlar günde beş vakit namazda camilerde biraraya geliyorlar ama neticesi malum.Camiler Resulullah dönemindeki işlevlerini bugün yapmıyorlar,namaz kılınıp dağılıyorlar.Siyasette yahudilik devletlerin siyasi hayatında önemli roller oynamıştır.
Yahudi kadınlar,dönmeler müşavirlerle sarayları ele geçirmişlerdir.18.Asırda Fransız İhtilaliyle yahudiler vatandaşlık kazanarak yüksek makamlara çıkmışlardır.
Hz.Osman ra.ın şehadeti,Haricilik,Hz.Ali-Hz.Muaviye çarpışması,Abdullah İbni Sebe adlı münafık yahudinin entrikaları sonucunda çıkmıştır.Osmanlıda 2.Selimin karısı,Yosef Nassi birer dönmedirler.
Amerikayı 2.Dünya Harbine sokup,Hitleri mağlup ettiren Yahudi başkan Roosveltti.Atom bombasını geliştiren fizikçi Einstien bir yahudiydi.Atom silahı hristiyan Almanya üzerinde değilde budist Japonya üzerinde denendi.
Roosvetltin arkasında gizli yahudi başkan Bernard Baruh vardı.250 ye yakın silah fabrikasının sahibi bu yahudi silah milyarderi Hitleri çökertmiştir.
1.Dünya Savaşı bir Osmanlı-Yahudi harbidir.Neticesinde Osmanlı yıkılıp,zengin petrole sahip toprakları yahudilerce paylaşılmıştır.2.Dünya Savaşı Yahudi ve milliyetçilerin savaşıdır.
Neticesinde İsrail Devleti kurulmuştur.Bunlar Yesevizadenin yorumudur.
ABD Lİ GENERAL PATTON OLAYI...
II. Dünya Savaşında ilk olarak Afrika’daki zırh kolorduları ve Sicilya harekatındaki zırhlı orduyu komuta etmiştir. İngiliz kuvvetlerinin komutanı Bernard Montgomery’i hiç hazmetmemekle bir birlikte otoriteyi dinlemeyen bir yapısı vardır.
Sicilya harekatında monthgomery’nin k*çını kollayan ihtiyat kuvveti olmaktan ziyade kendi başına harekatı gerçekleştirmiş ve Montgomery’i ele geçirilmesi planan şehirde karşılamıştır. Bu durum üstleri tarafından hoş karşılanmasa da, kendisini asıl kızağa çeken bu olay bu değildir.
Sicilya’dayken yaralanmış askerinlerin bulunduğu bir dispanseri moral vermek amacıyla ziyaret ederken fiziksel olarak sağlıklı fakat psikolojik olarak çöküntü içerisinde bir askeri görünce sinirlerine hakim olamamış "sen burada, bu kahramanca savaşan askerle aynı yeri paylaşmayı haketmiyorsun! seni en ön cepheye sürmek lazım lakin bu senin için bir ödül olur!" diyerek askeri tokatlamış, olaya şahit olan tabip albay bunu rapor edince de oldukça zor durumda kalmıştır. Üstleri ve medyanın baskısına daha fazla dayanamayan Patton, medya karşısında askerden özür dilemiştir.
General Patton ABD li bu tankçı general bir yahudi ere tokat atmanın cezasını,azledilerek ve kendi ordusunun önünde o yahudi erden özür dileyerek ödemiştir.
General Patton kaza süsü verilen bir suikastle ortadan kaldırılmıştır.Patton yahudiliğin mimarı olduğu Abd-Rusya pazarlıklarından habersizdi.
2.Dünya Savaşının perde arkası isimli bir hatıra kitabı yayınlamak isterken öldürülür.Kızı,karısı yayınlamak ister,her ikiside attan düşürülerek öldürülür.
***
YÜZBAŞI DREYFUS OLAYI...
Fransa’da önemli hukuki tartışmalara neden olan Dreyfus olayı Paris’teki Alman Elçiliğinde hizmetçi olarak çalışan Fransız gizli servisine bağlı bir kadının çöp sepetinde bulduğu imzasız bir mektubu merkeze göndermesiyle başladı.
Alman askeri ataşesine yazılan mektupta Fransa’ya ait bilgilerin verilmesi vaat edilmektedir. Fransız Genelkurmayının başlattığı sorusturmada şüpheler Yüzbaşı Alfred Dreyfus üstünde toplanır.
Çünkü Yüzbaşı Dreyfus’un el yazısı, mektuptaki yazıya benzemektedir. Yüzbaşı Dreyfus zengin bir ailenin çocuğuydu. Fransa’daki Yahudi düşmanlığına rağmen askeri okulda gösterdiği üstün başarı Dreyfus’un bu göreve tayinini sağlamıştı.
Dreyfus, 15 Ekim 1894’te tutuklandı. Bir ay süren hazırlık soruşturmasında aleyhine yeni delil bulunanamasına rağmen Dreyfus suçlu görülerek mahkum edildi ve cezasını çekmek üzere Şeytan Adası’na gönderildi.
1896’da ortaya çıkan bir olay Dreyfus davasını yeniden gündeme getirdi. Alman Elçiliğinde çalışan hizmetli kadın, bir Alman subayından Easterhazy adındaki bir Fransız binbaşısına yazılan bir mektubun müsveddesini ele geçirdi.
Fransız gizli servisinin yaptığı soruşturma, Dreyfus’un mahkumiyetine sebep olan elyazısının Easterhazy’ye ait olduğunu ortaya çıkardı. Soruşturma sonunda elde edilen bilgiler Dreyfus davasının yeniden görülmesini gerektiriyordu.
Fransız Ordusunda Yüzbaşı Dreyfüs casusluktan yakalanıp,rütbesi söküldü,sürgüne gönderildi.Bütün dünya yahudileri ayağa kalktı,kampanyalar açıldı.5.10 sene yatıp çıktı.Mahkeme edenler yargılanıp yıllarca hapiste süründürüldü.
Sabataycılık,Dönmelik yahudi münafıklığıdır.Kalben yahudi,şeklen müslüman-hristiyan görünmektir.
İspanyadan kovulan yahudilerin 1492 lerde 2.Beyazıd döneminde Selanik ve İzmire getirilip,yerleşmeleri sağlandı.Kanuni zamanında bazı imtiyazlarla iyice güçlendiler.
Endülüs, Müslüman fatihlerin İspanya’ya verdikleri isimdir. İspanya, 711’den itibaren Müslümanların hakimiyetine girmiş, zaman içinde coğrafi sınırları daralmakla birlikte, sekiz asır boyunca İslam ülkesi olarak kalmış, bu süreçte tüm Avrupa’ya ilmin ışığını saçmıştır. O kadar ki, Avrupalı kralların çocukları Endülüs üniversitelerinde eğitim görürdü.
Avrupa’da papazlar dışında okuma yazma bilen insan bulmak neredeyse imkânsızken, Endülüs’te eğitim faaliyetleri en üst noktaya çıkıyor, halkın neredeyse tümü okuma-yazma biliyordu.
Ekonomisi mükemmeldi. Mimarisi örnek alınacak üstünlükteydi. Ayrıca devletin başkenti Kurtuba (Cordova) bir diplomasi merkezi haline gelmiş, sağlanan hoşgörü ortamı sayesinde cami, kilise ve havra kavgasız-gürültüsüz biçimde yan yana yaşamaya başlamıştı.
Özet olarak Endülüs, Avrupa’nın en güçlü, en seçkin, en zengin devletiydi. Fakat zamanla zayıfladı. Dış saldırılara eklenen iç ihtilaflar yüzünden kendi içine büzüldü. Sonra da çözülüp dağılma sürecine girdi.
“Tevaif-i Mülük Dönemi” (1031-1090), “Murabıtlar ve Muvahhidler Dönemi” (1090 - 1228) derken, Hıristiyan İspanya, Endülüs toprakları üzerinde hızlı bir işgal hareketi başlattı. Kendilerini savunacak gücü kaybeden Endülüs güneydeki Gırnata, Malaga ve Meriyye dışındaki toprakları kaybetti.
1231 yılında Nasriler Sülalesi elde kalan topraklarda bağımsızlıklarını ilan ettiler. Böylece “Gırnata Sultanlığı”, (1231-1492) doğdu ve yürüttüğü usta siyaset sayesinde iki buçuk asır ayakta kalmayı başardı. Gerek İslam gerekse dünya mimarisinin en gözde eserlerinden biri olan Elhamra Sarayı işte bu dönemde inşa edildi.
1490 senesinde Hıristiyan orduları tarafından kuşatılan Gırnata, 1492’de yapılan bir anlaşma ile Müslümanların dini ve medeni hakları garanti altına alınması şartı ile teslim oldu. Böylece, İspanya’da sekiz asırdır devam eden İslam hakimiyeti son buldu.
Basiretsiz yönetimi yüzünden ülkesini İspanyollara teslim etmek zorunda kalan son Gırnata Sultanı Ebu Abdullah, gözyaşları arasında İspanya’dan uzaklaşırken ağlıyordu. Bunu gören annesi şöyle azarlamaktan kendini alamadı:
“Ağla alçak ağla! Erkek gibi vatanını savunamayana kadın gibi ağlamak yaraşır.”
Sonuç olarak Gırnata Sultanlığı yıkıldı. İspanya’nın Katolik KralıFerdinand ile Kraliçeİzabella, Müslümanlarla daha önce yapmış oldukları anlaşmayı hiçe sayarak Müslümanların zorla Hıristiyanlaştırılmasına karar verdiler. Bir cinnet dönemi açılmıştı: Müslümanları kapalı mekânlara doldurarak üzerlerine vaftiz suyu serpiyor, sonra da Hıristiyan oldukları ilan ediliyordu.
Kur’an-ı Kerim ve diğer Arapça eserler toplatıldı, kütüphaneler boşaltıldı, yahut yakıldı, Müslümanların öteden beri giydiğigeleneksel kıyafetler yasaklandı. Çocuklarına Arapça öğreten herkes cezalandırıldı. Camiler kiliseye çevrildi. Karşı gelenler Engizisyon Mahkemeleri’ne sevkedildiler.
(Kimi İspanyol kaynaklarına göre, Engizisyon, en az üç bin Müslümanın kazığa oturtularak, ya da yakılarak öldürülmesine hükmetti) Kalanını da 1609 yılı itibariyle sınır dışına çıkardı. Öte yandan, aynı topraklarda Yahudiler de kendi dramlarını yaşıyorlardı.
Egice Başpiskoposu’nun çalışmalarıyla başlatılan Yahudi aleyhtarlığı, (1391) çok sayıda Hıristiyan papazın da destek vermesiyle yayılmıştı. Yahudiler varlıklarını sürdürebilmek için Hıristiyanlığı kabul etmiş görünerek inançlarını gizi yaşıyorlardı.
Bir süre sonra papazlar, kendilerine “Marrano” (dönme) dedikleri Yahudi asıllıların Hıristiyanlıklarından şüphe etmeye başladılar. 1464 yılında devlet ile kilise bir araya gelerek Yahudi asıllı Hıristiyanların gerçekten Hıristiyanlığı kabul edip etmediklerini test etmeye karar verdi.
Bu amaçla üç kişilik bir engizisyon heyeti oluşturuldu ve mahkemeler kuruldu. Çok sayıda Yahudi ağır şekilde cezalandırıldı.
O dönemde baş engizitör olarak tayin edilen Thomas de Toquemada’nın kararıyla pek çok Yahudi yakıldı. En son Kraliçe İsabella’nın kararıyla 31 Mart 1492 tarihinde bütün Yahudilerin İspanya’yı terk etmelerini isteyen bir ferman çıkarıldı.
Aynı yılın Mayıs ayında yürürlüğe sokulan ferman ülkedeki bütün Yahudilerin 2 Ağustos 1492 tarihine kadar İspanya’yı terk etmelerini istiyordu.
İşte bu Yahudiler kendilerine yeni bir yurt bulabilmek için birçok Avrupa ülkesinin kapısını çaldılar, ama kapılar suratlarına kapandı. Sadece Osmanlı Devleti çaresiz kalan Yahudilere kapılarını açtı.
İspanya’dan sürgün edilen Yahudilerin 150 bin kadarı ilk etapta Osmanlı Devleti’ne getirildi. Diğerlerinin de önemli bir kısmı Polonya ve Rusya yoluyla Osmanlı topraklarına sığındılar.
Kendilerine “Sefarad” adı verilen bu Yahudilerin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul’a yerleştirildiler.
Göç olayının yaşandığı sırada Osmanlı Padişahı olan Sultan II. Bayezid Yahudilerin iyi karşılanmaları için bütün illere emirnameler göndermiş, hatta bunlara zarar verenlerin idamla cezalandırılacaklarını duyurmuştu.
KAYNAKLAR:1.Ali Uğur-İsrail.2.Gizli Dünya Devleti...
3.C.R.Atilhan-İslam ve beni İsrail-1957 s.53-76
01.02.2015-KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Epey anti-semitik bir yazı. Fikirleri tartışmak yerine verilen bilgilerin tam anlamıyla doğru olmadığını gördüm. Birkaçının üzerinden geçmek isterim.
=> Tevrat (Ahdi atik) 39 ayrı kitaptan oluşur.
Yahudilerin kabul ettiği Eski Ahit ile Hristiyanların kabul ettiği arasında içerik ve bölüm sayısı farkları vardır. Buna göre Eski Ahit
- Yahudilere göre 24 bölüm
- Ortodoks Hristiyanlara göre 53 bölüm,
- Katolik Hristiyanlara göre 46 bölüm,
- Protestan Hristiyanlara göre de 39 bölümdür.
Eski Kitab-ı Mukaddes şirketini referans alıyorsanız onların dağıtımını yaptıkları Protestan Eski Ahit'idir.
=> Beşinci bölüm olan Tesniyede Hz.Musanın ölümünden bahsedilmesi ,geri kalan kısımların başkaları tarafından yazıldığını ortaya koymaktadır.
Zaten akademik yaklaşım Tevrat'ta P, E, J ve D olarak tanımlanan dört ayrı yazara işaret eder. Musa'nın kitabı diye bilinen ilk beş bölümde bile bu yazarların metinleri iç içe geçmiştir.
=> 900 sayfalık tevratta hiç cennet ve cehennemden hiç bahis yoktur.
Kelime cennet ve cehennemi aranırsa bulunamaz. Ama onun yerine sonsuza değin sürecek Tanrı'nın Günü'nden bahsedilir. Danıel 12:2 de şöyle bir bölüm vardır: "And many of those who sleep in the dust of the earth shall awake, some to everlasting life, and some to shame and everlasting contempt." ("Ve toprakta yatmakta olanların bazıları sonsuz hayata, bazıları da sonsuz utanca ve ızdıraba uyanacak")
=> Amerikayı 2.Dünya Harbine sokup,Hitleri mağlup ettiren Yahudi başkan Roosveltti.
Başkan Franklin Roosevelt Amerikan en köklü ailelerinden birinden gelir ve kesinlikle yahudi değildir (Episkopal - Anglikan- kilisesinin mensubudur)
=> Atom bombasını geliştiren fizikçi Einstien bir yahudiydi.
Einstein'ın atom bombasının gelişimine en ufak bir katkısı olmamıştır (Bir tek başkana yazdığı uyarı mektubu dışında)
=> Atom silahı hristiyan Almanya üzerinde değilde budist Japonya üzerinde denendi.
İlk atom bombası denemesi Temmuz 16, 1945 te yapıldı; Almanya'nın teslim olmasından 2 ay 9 gün sonra.
=> Roosvetltin arkasında gizli yahudi başkan Bernard Baruh vardı.
İlk iddia Roosevelt'in yahudi olmasıysa (ki değil) o zaman niye bir yahudi gölge başkana ihtiyaç var sorusu ister istemez akla geliyor. Ama spekülasyonlar bir yana, Baruch'un gizli olacak bir tarafı yok. Birinci Dünya savaşında Başkan Wilson'ın Milli Savunma Komitesinin danışmanlarından biri olarak görev yapıyor. İkinci Dünya Savaşında Savaş Üretim Konseyinin başına geçiriliyor (Bir anlamda Almanya'nın Speer'i gibi)
=> General Patton ABD li bu tankçı general bir yahudi ere tokat atmanın cezasını,
azledilerek ve kendi ordusunun önünde o yahudi erden özür dileyerek ödemiştir
Generalin tokat attığı er Charles Kuhl Indiana'da Fairview hristiyan mezarlığına gömülüdür, mezar taşında da haç vardır.
=> Kızı,karısı yayınlamak ister,her ikiside attan düşürülerek öldürülür.
Kızı 1952'de kalp krizi geçirir. Eşi ise 1953 te aort anevrizması sonucu attan düşer. Kitapla ilgili herhangi bir referansa rastlamadım.
Saygılarımla.