- 415 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Edirne'nin unundan,İnece'nin suyundan...
Herkesin bir hikayesi mutlaka vardır ya da yaşadıkça olacaktır/oluşacaktır.
1960’lı yıllarda Kırklareli’de "ölmüş de yeniden dirilmiş" anlamında bir hikayesi olan,oldukça saf bir simitçi vardı.
Adı Ahmet ama halk arasında "mezardan çıkmış Ahmet "olarak bilinirdi.
Sattığı simitleri genelde "bayat",tablası ise kül yağdı yıldan kalma misali oldukça eskiydi.
Şehrin merkezi yerlerinde satamadığından olsa gerek,köy minibüslerinin bulunduğu "Borsa Yanı "mevkiine gelir,kısa sürede satınca da,"Sağ olasınız külücükler."der ve tablasını başından indirir,eline alıp,mağrur mağrur giderdi.
İşi buydu.
Ya işleri yaver gitmez, o gün simitler bitmezse "hali" ne olurdu ki?
Onun da bir yolu,yordamı vardı.
Minibüse ya da kamyonlara biner,en yakın yerdeki büyücek köy ve kasabalar giderdi.
Bir gün,bizim mahallede simitleri sattığına tanık oldum.Sanki "reklam psikolojisi" ya da "satış/pazarlama teknikleri "okumuşcasına bağırıyordu:
-Edirne’nin unundan,
İnece’nin suyundan,
Taze çıktı fırından.
Haydi gevrek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.