- 559 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
440- yenimahalle ardahan harlemi- ard. öyk. yeniyazım
Turgut Hoş mahalleye "Harlem" ismini, isimle şereflendirmiştir.
Newyork’a ismini ve Harlem’e bu ismi Hollandalılar vermişler.
Yenimahalle: Kaptanpaşa, Karagöl, Halilefendi’den sonra ki mahalledir.
Mezbahane’den ta bölge okuluna Laz İhsan’ın evinden tabya’ya ...
Mezbahanenin olduğu yer: Kura nehri ve harikulade karşılıklı falezlerle bir vadidir ki kalenin ardına serili Posof- Derinderelilerin evlerini, kuş bakışıyla sanki hapisanenin buradaymış gibi görürsün.
Bağırsan ses gitmez....
El etsen elin ermez...
Aradaki vadi " kitapsızlık eder de izin vermez."
Ta bu yandan, körpübaşından dolanacaksında varasın.
Ardahan’ın siluetini hiç merak ettiniz mi?
Newyork’un siluetini gören çoktur...
İstanbulun öyledir...
Siluet kenar çizgileriyle tek bir renge irca edilmiş yani indirgenmiş lekesel ve şema resimdir.
Ardahan’ın silueti Yaylacıktan, " ziyaret"in altındaki ağıllardan seyre değerdir.
Ardahan diğer bakış noktalarından bu kadar "yitenli bir güzellik" değildir.
Rakamların en büyüğü nedir?
Zeynep ev ödevi çalışıyor.
Matematik dersinde; Halim hoca deftere yazdırdığı ev çalışmasına yarın bakacak ve kontrol edecek.
Zeynep: Atatürk İlkokulunun üçüncü sınıfına gidiyor. Yenimahallenin ilk, ilkokulu bu okuldur. Metin Onay da bu yıl atandı.
Zeynep, Bekir, Çetin’in öğretmenleri bir subay eşidir.
Zeynebin matematiği iyi. Bunu öğretmen hanım söyledi. Zeynep övülmeği severdi. Çocukluk çevrimiyle daha dikkatli çalışmağa başladı matematiğe.
Zeynep küçücük aklıyla: dikkati, yanılmamağı, sabrı çözmüştü.
Dikkat Hint medeniyetinden...
Yanılmamak Mısır büyücülüğünden...
Sabretmek: Yunan medeniyetinden geliyordu.
Bir damla çocuk: Talihe bakın ki neleri anlamak nasip olunmuştu ona.
Rakamların büyük rakamını: dokuz diye yazdı deftere. Sabahleyin üçüncü saatte ödevlerin bakılmasında, öğretmen hanım deftere " Bravo" yazdı.
Zeynep, rakamların ne olduğunu anlamak istiyordu. Sıfırdan başlayan, dokuzda biten on rakamlı sayılar ne idi ve neye yarardı.
Harflere ne çok benziyordu; rakamlar.
Harfleri kararak hece yap. Kelime ve cümle sonra metinler yaz. Bir anahtar gibiydi. Harfler ve rakamlar.
Kasap Paşa amcaların geniş hayat kapıların’nın önünden garmon sesi geliyor.
Büyük oğlunun düğünü. Ardahan orda.
Hemen, hemen, garmon sesini: Saraç Kiraz Eminin gül toplarına sarınıp nenni çalıyordu.
"Nannı na nınınıııııııııı!....."
İsak amca Karabağ oynuyor. Ali Hanoğlu açık kolununun ekseninde bir kelebekgibi.
Uçunuyor... hareketlerini takip edene aşk olsun.
Çok güzel oynardı. Yere: Müziğin hızından daha seri iner kalkardı.
Zaman essah mıdır?
Var mıdır? Yok mudur?
"Neyse ne!"
Rahmetli Ali Hanoğlu davulcu, zurnacıya sabaş (caba) verdi. Kulağına eğildi, davulcuya.
" Aynı kaydeyi gene vur. Bir daha mı gelecez dünyaya? Bu fani dünyaya!"
Bacalarda kız- gelin ve insanlar; erden başlamış düğün, seyrediyorlar.
" Senin düğünün yakın mıydı kız?" iki genç kız fısıldaşıyorlar.
Çocuklar Kasap Paşagilin hayatın kapısından bakıyorlar. Davetliler, Rize’den gelen misafirler, ön masaya oturmuşlar. İki-çift davul zurna çalıyor.
Garmon ve orkestra " Gasso Kemal ve Enver abiler"çalıyorlar.
Azeri, Karabağ...ve komparsita.
Ali Hanoğlu, Baloş Azeri sevdikleri arkadaşları, Paşa amcanın bu iyi gününde dururlar mı?
" Ha, ha, ha,tey, tey,!"
" Ha babam ha!
Yalan dünya,
Dünya yalan."
Seyircilerin gözleri ahenkle oynayanları izsiz melodi söyler gibi nenni dinler gibi peşpeşe takip etti. Dereye inen davul ve zurnanın dıngıdısı Yaylacığın altında işitiliyordu. O sese, kaydaya çocuklar bar tutup oynadılar. Nerede mi? Yaylacık’taaa!...
Barın başı yola taştı.
"Yıllarca bu düğün söylenir, Allahıma, kitabıma....."
Sazaralı Eyüp eminin fırınından ekmekler taşındı. Yemekliydi düğün.
Çocuklar okula gitmemişlerdi. Kadir ağanın evin köşesinde gelin arabasının önünü kesecekler. Kurgu- plan yapıyorlar. Çocuklara direktifi Espender dayının oğlu Kaftar ismiyle maruf Ensar veriyor. O gün bakır toplayıp Dadaş emiye sattıkları yetmemiş miydi ne? Boyun boyuna evler; Ahmet Özer’in, Cihanşah Özer’in, Tevfik Özer’in.
Limonatıcı Ali Rıza’nın evi işte Yenimahalleden bir köşeleme.
Harlemimizin şirin yuvaları ve haneleri: Yenimahallenin insanları komşulukları ile geçimde samimiydiler.
Mustafa Demir, Mikdat emi, İdris Vural, Bakkal Havzer.
Hoşlar: Mecit Hoş, Hamit Hoş.
Karaçilerden; Sadıklar, Simo abi.
Hapisanenin başında Aşçı Sadık Emi Doğubayazıtlıydı.
Bu başta: Memet Balcı ve bahçeli, ahurlu evi. Kazım Çiftçi’nin ev karşı sırasındaydı.
Unuttuklarımız, anımsayamadığımız ev, eşikle Yenimahalleliler.
İlkokuldan duyuluyordu düğün. Zeyneplerin sınıfında öğretmen hanım bir müddet garmon dinledi. Çocuklar da dinledi. Müzik sihirin ezgisi seni!..
Nağmeler zurna seli oldu okula doldu. Zeynep vecdle: Müziğin esintisi ile ve de meyhurca düşündü. "Rakamlar harflere benziyor. İkisi de anahtar gibi sistemin kapısını açıyor."
On tane rakam, sayıların, numaraların, kodların doğuşuna neden oluyor.
Yirmi dokuz tane harf edebiyat oluşturuyor.
Rakamlar harf gibi. Harflerde rakamlar gibidir.
Herşeyin bir anahtarı var demek ki. Her sistemin.
" Anahtar ne o zaman?"
Atatürk ilkokul’da zil çaldı. Okul dağıldı. Hademeler temizlik yapmağa...
Müzik sesi öğretmen hanımı ta lojmanlara götürdü. Bekir ve Zeynep eve girdi. Çantayı çıkardı. Öğleden annesinin pişirdiği gakalayı atıştırdı. Çeçilde aldı. Arasına katdı. Su kovasına daldırdı. Tasla bir su içti. Tası işkaf’a astı. Eşikten ayağına lastikleri geçirdi. Lastiği kadınsal içgüdüyle sildi, sildi. Kadınlar kadim devirden beri temiz ve titizdir. Tanrı onları kadın yarattı. Erkek çocuk tahta kılıçla oynarken:onlar bez bebekle oynadılar. Tanrı onları kadın yarattı.
Geldik bir Ardahan öyküsünün nihayetine daha.
Öyküde hakk’a varanlar var. Allah rahmet etsin!
Yaşayanlara ve gençlere Allah mutluluk ve esenlik versin.
Yenimahalle: Ardahanın Harlemi.
yalçıner yılmaz
08/10/2009
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.