- 1103 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Türkiye anıları
(2013 seyahatimdan kıssalar)
Ankara ...Türkiye’nin başkenti,... defalarla Türkiye’ye seyahat etmeme rağmen Ankara’ya ilk defa gidiyordum. Yine seçimim Karadeniz kıyılarından, Hopa sınır kapısından giriş yaparak tüm Karadeniz kenarı şehir ve ilçelerinin o muhteşem güzelliklerini doyasıya seyrederek otobüs yolculuğu idi. Karadenizin sisli,dumanlı bazen de yağmurlu havası, bir taraftan da yeşil dağları yoldaki bütün yorgunluğu bir anda silib götürüyor. Otobüste yanımda oturan bir Azerbaycanlı hanım da benim gibi Ankarada inecek, buna göre mutluyum en azından ilkdefa ineceğim bir şehir terminalında yalnız olmayacağım. Karadenizin bir kısmı Gürcistan’dan diğer kısmı ise Türkiye arazisinden geçiyor. Biz daha Gürcistanda’yken aniden otobüs duraklamaya başladı. Şöför yeşillik bir alanda otobüsü durdurdu. Arabanın radıoatörü delinmiş, otobüs böyle hareket edemezdi, çok tehlikelidir dediler. Yolcuların hepsi otobüsden indik. Hem temiz hava almaya hem de yorulan bacaklarımızı dinlendirmeye. Tamirci bekliyoruz mecburen. Baya aradan sonra Gürcistan’dan iki tamirci geldi. Bir hayli uğraştıktan sonra deliği kaynak ettiler, bir saatten fazla zaman geçti. Bu arada biz yolcular yeşil bahçenin kenarında dinlendik, hatta bazıları bahçeye girerek ağaçlardaki olgunlaşmamış eriklerden yediler. Bir gürci dede torunuyla bahçenin içerisinde dolaşıyordu, amma yolculara da bir söz demiyordu, neden bahçeme girdiniz diye. Gürcilerin misafirperverliyini az çok biliyoruz. Neyse yine yola devam ediyoruz ,daha 30 dakika geçmedi ki,otobüs yine durdu. Morelimiz iyice bozulmaya başladı, bu kez tamir de ise yaramayacak dediler. Yine aşağıya indik, yolcular her birisi bir taraftan şöförü azarlamaya başladılar, otobüs bozuksa neden yola çıktınız neden önceden bakım yaptırmadınız,bilmem daha neler, neler.Şöför ve yardımcısı da mahçup halde bir cevap veremiyorlar. Yeni otobüs gelecek dediler, o da çok uzun sürecek. Azerbaycan Gence’den yeni otobüs bekliyoruz. Artık o gelene kadar bazı yolcular yoldan geçen arabalarla Türkiye sınır kapısına kadar gitmeyi kararlaştırarak binip gittiler.Bizim yeni otobüs en az 9 saate geldi. Çoğumuz yorgun,çoğumuz açıkmış halde,çoğumuz sınırlı. Neyse ki, arada boşuna geçen 9 saatimizi yeni otobüs ve hızlı süren şöför telafi edebildi. Bu yol macerası eminim ki, benim gibi diğer yolcuların da uzun zaman aklında çıkmayacaktır. Ben Türkiye’ye vardığımda ve Azerbaycan’a döndüğümde bu olayı herkese anlatacağım.
ANKARA...nihayet otogardayız . Yine bir aksilik benim valizimi oraya biraya atmaktan kırmışlar, valiz de 8 seneye iyi dayanmış.Gulpu yerinden oynamış o nedenle valizimi süremiyorum. Yanımdaki bayan yardım ediyor . O Ankara’dan Antalya’ya ben ise Eskişehre gideceğiz. Benim biletimi önceden almışlar, diğer bayan da bilet aldı ve bekleme salonunda bankda yan yana oturduk. Birer şu içtik, ayaklarımız öylesine şişmiş ki, tombis tombis olmuşuz. Yarım saatten sonra yol arkadaşımla vedalaşarak otobüslerimize bindik ben Eskişehre o Antalya’ ya doğru yüz tuttuk. İki saat sonra Eskişehir’deydim, çalışacağım kuaförün sahibi beni otogardan aldı ve kuaföre götürdü. Ben Eskişehri artık mayıs seyahatimdan tanıyordum. O zaman Marmaris’teki arkadaşlarımdan ayrılarak Eskişehre gitmiştim kısa süreliğine.
ESKİŞEHİR...Bu şehir benim için ne ifade ediyor sorsalardı düşünmeden böyle cevaplayardım. Keşke Eskişehir’de doğsaydım. Bir ah çekesim var içimden. Havasıyla, o muhteşem Porsuk çayı ile, Odunpazarı ve Şelale parkıyla Eskişehir içime yerleşti desem azdır. Sazova parkı, Doktorlar Caddesi, Hamamyolu, Barlar sokağı bana Binbir gece masalları gibi geliyordu. Burada noterde evrak işlerimi hallederken azerice çeviri yapan bulamadığımıza göre Eskişehir Osmangazi Universitesinde çalışan bir hocanı tavsiye etmiştiler, o vesile ile çok değerli çerkez asıllı hocanı tanıma şansım olmuştu. O üniversitede Azerbaycan’lı Prof. Dr. Tamilla Abbashanlının çalıştığını biliyordum, ama o gün orada onunla birebir tanışamadık. Fakat her ikimiz de Gaziantep’de basılan ’Kumru’ dergisinde yazıyor ve oradan gıyaben tanışıyorduk.
Odunpazarı: Eskişehir’in bu tarihi semti 19 . yy’dan kalma Osmanlı evlerinden oluşmakta olan güzel bir semt.
Eskişehir’de Odunpazarında kuaförün sahibinin annesi Türkan hanımı da her hafta ziyaret ediyorduk. O aile aslen tatar asıllı bir aile, o yüzden yüz olarak ta tatarları andırıyordular. Bana kendi küçük bahçesinde sofrasını ve yüreğini açan Türkan teyzeni, kızları Günay ablanı ve yaşıtım olan Aysun hanımı da sevgi dolu hatıra olarak yüreğimin bir köşesine yazdım. Hele Aysun hanımın oğlu Barış da çok sevimli bir delikanlı idi. Eskişehirde geçirdiğim yaz ayları hatıra olarak yazdığım bu kitabın sayfalarında yer alacağı da, bir nasip diyelim.Eskişehrin neyi meşhur derseniz çok şeyi diyebilirim. Eskişehrin çiğböreği meşhur, Porsuk Çayı’nın kenarında bulunan birçok börekçide bu eşsiz lezzeti tadabılırsınız .
Kırım , Kafkas ve Balkan bölgelerinden gelen göçmenler Eskişehir mutfağına büyük katkılar sağlayıp yeni tatların ortaya çıkmasını sağlamışlardır.
Haşhaşlı ekmek , cantik , met helvası , mercimekli mantı ,göbele böreği , katlama böreği , nuğa helvası , haşhaşlı dolama ,hasıde , abista , solgun burma , sütlü ovmaç , bamya çorbası , kıygasa , tutmaç Eskişehir sofralarını süsleyen yemeklerdir. Eskişehre yolunuz düşerse bunların mutlaka tadına bakmanızı tavsiye ediyorum.
Anadolunun en çağdaş kenti Eskişehir ve Porsuk çayı üzerinde kurulan köprüler, heykeller burani capcanlı yaşanası, sevilesi şehire çevirmiş. Eskişehre öğrenci kenti de diyebiliriz. Sokaklar cıvıl cıvıl gençlerle doludur.Gitar çalarak şarkı okuyan gençlere de sık rastladım. Hoca Nasreddinin yanaklarımıza gülücük konduran heykelleri çok hoşuma gitti.
Porsuk Çayı: Eskişehir’in insanı büyüleyen ruhu Porsuk Çayı’ndan yayılır bütün kente . Kentin ortasından usulca akan , üstünde birden çok köprü ve heykel , çevresinde ise birbirinden sevimli kafe ve restoranların olduğu Porsuk Eskişehir denince akla gelen ilk görüntülerin baş rolündedir .
Ben bu şehirde dop dolu bir yaz yaşadım, insanları da çok sıcakkanlıydı. Buradan kendime bir çok giyiişiler aldım, her gittiğim yerden mutlaka bir kaç hatıra giyişiler alırım ki, bu da beni ziyadesinden fazla mutlu ediyor.Ramazan bayramının ilk günü Eskişehir’den ayrıldım ve artık Kırşehre doğru yolculuğum başladı.
Ben sizi çok sevdim. Hoşçakal Eskişehir,hoşçakal yosun gözlü Porsuk çayı.