KIRMIZILI III.
**
Artık ne yağmur, ne de çamur arama şevklerini azaltamazdı. Evet, orada bir fayton var diyordu çalışanlardan biri...
"Ama ben onları bıraktığımda faytondaydı diyordu hanımım. Ya başlarına bir şey geldiyse, aman Allah’ım." Gözlerini kısa kısa Kâmil Efendi.!
-Koş Kâmil!...
Bu sesi duymuş muydu, yoksa kulağına bir yerlerden çınlar gibi miydi? Koş Kâmil koş hadi bakalım.
-Koşuyorum Efendim, işlediğim suç kadar hızlı koşuyorum. Ancak, bulabildiğim sadece içi boş bir fayton o kadar.
**
-Allah seni kahretsin. Şimdi ne yapacağız, nasıl bulacağız Sevdiye’yi? Şu halimize bak, bunca insan bu havada mahvoldu. Kabahatli benim, senin gibi yaşını başını yitirmiş adamı ne çalıştırıyorum yanımda. Koyver gitsin, iş miş hak getire, bir de canımı teslim ettim hiç düşünmeden. Affet beni Ya Rabbim affet. Gelinim bir bulunsun, ilk işim bu adamı kapı dışarı etmek.
-Yapma baba, bak nasıl ağlatıyorsun Kâmil Efendiyi. Sevdiye akıllı kadındır, mutlaka bir yol bulup korur kendisini korkmayalım. Yeterki sen bu adamcağızın gönlünü al baba, lütfen.
-Bana öyle şeyler söyleme çocuk. Ölürüm de yine o adamın suratına bakmam artık. Defolsun gitsin yanımdan.
-Tamam Büyük Beyim, üzmeyin kendinizi. Allah büyük inşallah buluruz hanımı.
**
Yağmur, balçık etmişti yürüdükleri ipe sapa gelmez dağ yollarını...
Kâmil Efendi, bir an simsiyah gökyüzüne doğru avuç açıp yalvarmak istedi ki, o an durdu. Başını yana çevirdi.
Görünürde hiç bir şey yoktu biliyordu.
-Bu tarafa gidelim Beyim.
-Nedenmiş o?
-Bu tarafa gidelim, aklıma bir şey geldi.
O tarafa doğru yürümeye başladılar...
Adetâ yağmurdan bir sis kaplamıştı önlerini. Yürüdüler yürüdüler. Ellerindeki lambalarının gazları da bitti.
-Sen bu zifirde bizi boşuna yürütüyorsun Kâmil.
-Hayır Büyük Bey. Devam edelim.
-Kâmil Efendi, bildiğin bir şey varsa bizimle paylaş.
-Öff, delinin teki o, bir şey bildiği yok oğlum. Babalarımızın hatrına susuyorum bakma sen. Yoksa şurada...
-Baba ne yapıyorsun sen? Kâmil Efendinin bizlere az mı emeği geçti sanki? O olmasaydı şimdi konak ne haldeydi kim bilir?
-Kâmil olmasaydı, başka biri olurdu canım Allah Allah. Şuna bak, bizi dinlemiyor bile önden önden yürüyor.
**
-Büyük Bey Büyük Bey buldum onları. Tam da tahmin ettiğim yerdeler.
öyküsatıcısı / Davi 2015
KIRMIZILI SON BÖLÜMÜ Önce Okurlar yazsın LÜTFEN :)
Salı günü ben göndereceğim.
Sevgilerimle.
YORUMLAR
Keyifli ve gizemli bir öykü. Sanki tarihi bir romanın sayfalar arasında hissettim kendimi. Tebrik ederim.
Nermin Kaçar tarafından 1/20/2015 6:51:24 PM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Süpersin Nermin Hanım...
Çok iyi bir ilk sondu. Kalemine sağlık. Alkışlarımla Tebrik ederim.
Bende o yürek yok çekiliyorum...( Son bölümü yazmaktan)
Ustanın işine karışılmaz...
Davidoff
O zaman joker hakkınızı kullanın Bedri Bey.
Kâmil Efendi ona da razıdır.
Eskilerden beri bilip okuduğum değerli bir kalemsiniz. Daha önce arada sırada uğradığımda hemen sayfasını açıp baktığım birkaç yazardan da biri hatta...
Öykünüz çok güzel gidiyor. Ben "Az daha uzatın" diyecekken siz son bölümü okurların yazmasını istemişsiniz. Elbette yazar arkadaşlarımız; bundan çok eminim. Başarılı da olurlar. Ancak öykünün fiziki yapısı aynı kalır da, kimyası bozulur bence. Örneğin A Rh + kanı olan bir insan başka bir gruptan kan alamaz. Vücudun kimyası tutmaz.
Kutlarım her zamanki gibi değerli kaleminizi.
Saygılar...
Davidoff
Sağ olun Hocam.
Şımarmayı bir bilebilsem, inanın bu sözünüz üzerine şımarırdım.
Fakat size işin gerçeğini söylemek isterim. Mesele KIRMIZILININ ilk sonu falan değil.
Mesele: Okurlarımızın okudukları konulara hakimiyetleri...!
I. Bölüm,
II.Bölüm,
III.Bölüm diye yazılar yazıyoruz. Bizler yazıyoruz ama okurlar okuyor mu?
İşte ilk son bu yüzdendi. Yoksa yazımda E-Robotun kanını da kullanırım ben, siz merak etmeyin :)
Teşekkürlerimle.
Gizemli oldu öykü
Öykünün bağlanacağı son bölümü okuyucuya bırakmanız ilginç bir süpriz var herhalde
Heyecanlandırdı şimdi beni
Kaleminize sağlık
Saygı sevgilerimle
Davidoff
İyi bir Ustadan, iyi bir ilk son bekliyorum.
Hadi bakalım Sn. Bingöl.
Teşekkürlerimle.
Serhat BİNGÖL
Aman hocam ne haddime sizden gelecek sonu merakla beklemeye devam etmek isterim
Saygı sevgilerimle
Neyi kaçırdım acaba diye düşünüp duruyorum şimdi iyi mi.?
Kamil amcam neden o tarafa gitti.?
Gaipten sesler mi duydu "Bu tarafa Kamillllll, bu tarafa" diye ki..?
Yoksa Kırmızılı'nın nalları yoktu ya, yumuşak toprağı mı izledi acaba..?
...
:))) biliyorum ikisi de değil... de fazla merakta bırakma e mi .?
sevgimle...
Davidoff
Bu düşünceler gayet güzeldi Denizce.
En çok da, gaipten gelen sesler güzeldi... Kâmil Efendi boşu boşuna o tarafa bakmadı demek ki.
Teşekkür ederim.
bu seri çok hoştu bizler bu güzelliği beceremeyiz....merakla beklemekteyiz saygılar davi....
Davidoff
Komutan, sizin gibi usta bir kalemden de bir kaç satır lütfen.
Kâmil Efendi nereye doğru gitti acaba ve neden?
N.ALTIN
Tutkum oldun kıymetlim asla olmaz :))
Olsa sizi kırmam :)))
Seviyom yüreğini,
Davidoff
Son bölüm hazır zaten Ayşe Sultan.
Ancak küçük bir deneme bu.
Okurların gönlünden geçen, öykünün gidişatının olmasını düşündükleri yerle, varacağı yerin tahmini.
Yazının güzel olması, uzun veya kısa olması hiç önemli değil.
AYSE 09
inşallah sabah yazmayı düşünüyorum
Kemnur
Kamil efendi kendi kendine kızarak, "Ah, Kamil, ah! Büyük bey yerden göğe haklı, bunadın sen, bunadın!" diye söylendi. "Dağ bayır, yağmur çamur dolaştırıp büyük beyi sinirlendirmeden hanımının buraya gelmek istediğini hatırlasaydın ya!..."
Büyük bey onun kendi kendine söylendiğini fark ederek, "seninle konağa dö ünce hesaplaşacağız!" diye söylenerek yanından geçip gelini Sevdiye'ye doğru seğirtti.
Sevdiye, yağmur ve fırtına şiddetlendiği zaman, bir saatten fazla bir süre Kamil efendinin dönmesini beklemişti. O ise, bir türlü dönmek bilmiyordu.
Oysa vakti kısıtlıydı ve bir an önce adanın öbür yakasında olması gerekiyordu.
Tahammülünü tükettiği anda kararını verdi. Önünde olsa olsa yarım saatlik bir yol kalmıştı ve bunu kendi başına da aşabilirdi.
Kırmızılı olmasaydı kesinlikle aşamayacağı pek çok zorluğu onun iç güdüsel kahramanlıklarıyla
aşabildi.
Tarih: 15 Ocak 2015 ve saat 00:00' dı. Ulaştığı mezar taşındaki ölüm tarihi ise 15 Ocak 2000 ve saat:00:00'da
"Şükürler olsun ki, bu yıl da tam zamanında mezarın başındayım Kemal'im; fatihanı geciktirmeden okuyabileceğim," dedi.
Duasını henüz bitirmişti ki, hemen arkasında kayınbabasının o riyakar sesi tınladı:
"Sevdiye! Sevgili gelinim! Tanrıma şükürler olsun ki, sana sağ salim ulaşabildik!"
Sevdiye ise onun kadar heyecanlı değildi. "Ne oldu ki, bu heyecanınız neden böyle ki?" diye söylenerek karşıladı kayınbabasını.
Evey, heyecanlanmayı gerektirecek hiç bir şey yoktu.