- 784 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞİME BAKTIĞIMDA 4 .
Zaman gectikçe cok kötü oluyor , sağır insanlar gibi yaışyorsun . Geç kalmıştım şimdiki kafama göre , kendimi bayağı bir mahkum etmişim O" zamanlar.
Oysa şimdi dilini bilene bilerek yaşaman, O Ülkede senin hayatına katılmış bir Kültür zenginliğidir.
İletişimin kolaylaşıyor.
" O insanlarında senin gibi biri olduğunu kavrıyorsun farksız çünkü bunuda yakalamıştım. Fakat yinede bizim insanların sıcaklığını vermiyor halende. Çünkü değerlerimiz tamamen farklı.
Her Ülkenin kendi kültürü vardır, zaten bizim gibi olamazlar.
Bizlerse dışarıda bulunduğumuz Ülkenin dilini konuşarak, şimdiki düşüncem evimizde de Türk ailesi yapısı olarak bizler değerlerimizle yaşıyoruz burada.
Ha! Yabancı bir Ülkede yaşamakta tabiiki orada ayrı kültürleri, onların bakış açılarını yakalıyorsun. Yaşam şekillerini kendi içinde irdeliyorsun.
Onlarda ne kadar avrupalı olsalarda halen kafaları kapalı bayanları görseler; hemen Türk damgası vuruyorlar. Ben çok yaşadım, Türkler kapalı senin kafan neden açık onu diyenlerde bayağı yüksek seviyedeki insanlar nekadar bilgilenmişlerse.
Araplarla , Türkleri bir türlü ayırt edemiyorlar. Çok acı gerçekler malesef Buda bizim Politikacılarımızın Zafiyeleri yüzünden. Türkiye`de deniz varmı diyen Ülke İnsanından ne beklersin!?.
Her zaman Türklere karşıda ön yargıllar!. Oda biz Türklerin iyi niyetinden herşeye çabuk inanan İnsanlar olduğumuz için!.
Hepsine bakarsan hangi kültürde olursa olsun aynı zamanda İnsan Motifi ortaya çıkıyor. Yerlere vede iklimlere göre dil şu.bu.vs.gibi şeyler değişiyor.
Bunlar hep bir tecrube benim için rahat yaşıyorum çünkü. Çocuklarımda "O zamanlar daha ufaklardı büyük ikibuçuk , küçük oğlanda yedi, sekiz aylıktı ehliyet Kursuna girdiğimde.
Dilde bilmiyorum, yalnızca kendi dilimde kendime yararlı olacaktım bukezde. Sadece sürücü kursunda yüz yüzelli tane Almanca kelime ezberlemiştim, bu kelimeleri bilmem yolda ( araba kullanırken ) benim emniyetim içindi.
Yani onuda ezberime almıştım. Derken dilbilmediğim bir Ülkede , Ehliyet Öğretmenimde Almandı. Dilini anlamasanda bukez zekanı çalıştırarak sürüş dersindeki sorulara göre araba kullanıyordum kendi Türkçemle.
Türk Dilinde girdim ehliyet Kursuna.
Gerisi geliyor zaten kendi TÜRKÇEN`de (dilinde ) çok şey öğretiyor insana. Üstetelikde birde Almanca sürüş Kursundan Trafik sürücü belgesi aldım.
Kafam çalışıyordu ama Türkçe olarak. Almanca`ya gelince hiç anlamadığım gibi sadece kulaklarım duyuyor, kulak çınlaması gibi hep öyle, mantar gibi beynim şişiyordu , bol bolda başağrılarım üsteliyordu , çünkü Dillerini anlamıyordum.
Eşimin sayesinde sokağa çıkıp güvenli dolaşıyordum.
Alış verişlerde, gezmelerde falan biri bana soru soracak diye dil bilmediğim için hep korkardim. Kendimi korkuturdum. Ama buradaki Türkler Türkiye`yi hiç arattırmıyorlardı. Aynı Türkiye gibiydi, herkes bir birinin anası, bacısı , kardeşi gibiydi.
Hepside farklı bölgelerdendiler ama birbirlerine çok vefalıydılar.
Yani yaşamak zorundaydık bu Ülkede, güzel yaşamak bir evimizin olması ne bileyim her insan gibi hayata tutunarak hayattan beklentilerimizin olduğunu bilerek yaşıyorduk.
İlk Oğlum oldu burada dünyaya geldi. Ardından ikinci oğlum dünyaya geldi. Şimdi büyüdüler , hepsi kocaman adam oldular. Onlarında yaşamları burada devam ediyor.
Anlaşılan bizler Türk Alman`ları olarak burada daha halen yaşam savaşımızı vermeye devam edeceğiz.
Tecrübelerim oldu. İşletme kurduk bayağı bir meşgül olduk işimizle. Daha önceleride eşimin girdiği işlerde bende calıştım, oradaki calışdığım yerlerde bana göre burada yaşamak için biçilmiş bir kaftandı, bu sebebten bana hayat tecrübem oldu.
İnsan çıraklıktan başlamazsa doruğruyu göremez , öyle bir tecrübede kazandımki kendi İşimizi kurmalara kadar gittik beyimle birlikte. Çocuklar hep var ailede ama onların bizim işlerle alakaları yoktu Okuyorlardı. İki kişi durmadan mücadele ediyorduk, İşletme maceramızı sevgiyle hayalimize bıraktık. Mutlu bir son oldu.
Saygıyla.
19 / 11 / 2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.