- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
gemo dede ile hezo nene ardahan öyk. yeniyazım-437
"Dede! Gemo dede!"
"Baba baba!"
Rüyada dedesine sesleniyordu.
Sıçradı kalkdı.
Cihan dedesi Gemo dayıyı rüyasında görmüştü .
Gündüz gözüyle herşey süt beyaz... Cihan rüya da gördü.
Düş dünyası anlaşılmaz değil anlatılması anlatılamaz. Rüyada onları gördü.
Gemo dede ile Hezo nene Kars caddesinde... bir baştan bir başa: " KARS CADDESİ ."
Velli Enver, Torun Deli, Lokantacı Süfyan, oğlu Jokey....
Caddenin Vali Hurşit Paşa kısığında dükkanların önünde oturuyorlar. Bedo’nun dükkanı bölünmemişti. Kahveci Ali İstanbul’dan kesin dönüş yapmış. Kahve’yi icarlamıştı. İstanbul’dan bahis dahi açtırmıyordu. Çok ısrar edene de : " Gidin kardeşim İstanbul’a da görün! " diyordu.
Kısığın başında Ekrem Azeri toptan ve perâkende dükkanı açmış. Yeniden eskiye tedavül oluyordu.
"Eskiyor yeni. "
Gemo dede köşesinde. İsko dayı o yanda Gemo dede bu yanda.
Gemo dede sabahın canlılığıyla yarışmaz mıydı? Belediyeden işgaliye kirası ile tuttukları baraka: Gemo dedenin herşeyiydi.
Gün doğandan akşam gün batımına değin. Hezo Nene torunları Cihan ve kendileri baraka dükkânda yaşar, yer içer ekmek parası kazanırdılar.
" Ekmek Teknesi " filmdeki ekmek teknesi gibi. Akşam olunca cezaevin ordaki evlerine giderdiler.
Salaş baraka; " enciğini kaybetsen bulamazsın!"
Yaza başka bakan baraka; kışa başka şekil giriyordu. Her yıl bir söküğünü dikiyordu.
Baraka randımanlı bir mekân olmaya başladı. Fotoğraflar asıldı. Gemo dede Gölgeli köyünün siyah-beyaz bir resmini çıkartmış duvara astırmıştı. Fotoğrafta Gemo dede bir düğünde arkadaşlarıyla oturmuşlar. Mağar tepsisi önlerine gelmek üzere. O ve insanlar objektife bakıyorlar. Kapının önünde düğün. Kız gelin delikanlılar halay tutmuşlar. En arka planda Gölgeli köyü. Bu fotoğrafa para saydıktan başka bir kolop (bakraç) yoğurt ve horoz vermişti.
" Aşık oynamak için toplanırdı ."
Fotoğraf: Gölgeli köyünün o an’ını dondurmuş ve yakasından yapışmıştı.
" BİR DEM MUNTAZIRDIR YAR SELAM İÇİN "
Müdami’nin deyişiyle: Gemo dede’nin " JORE ! " olarak nitelediği anın nefes alırken bir soluğundan yakalamasıydı resmin esas marifeti. Bu resim,Gölgeli’nin nefesinden bir dem’di. Resmi Hezo Nene’de eline alır öper tekrar yerine asardı.
Biraz tuzluya patlayan fotoğraf joreydi jore.
"Halâl -ı minallah," öyleydi!
Dört erkek çocuk üçte kızları vardı.
Oğullarının hepsi Kerem (Gemo) dayı gibi çabalarıyla çalışıp kazandılar.
Zeki Ardahan’a ilk ticari taksiyi getirendir. Rafet konfeksiyon işletmecisidir, Casim, Yadigar diğer çocuklarıdır.
" BİR DEM HİDDETLENİR HER KELAM İÇİN "
Kımo dayı da derdik bazen, asıl adı Kerem idi . Kendine özgü mizaçı vardı, kızardı. Net ve açık iletişimi severdi. Nerede olsa tepkisini verirdi. Meyve tezgâhının önüne gelen çocuklara eline ne geçse onlan dalardı. Çocuklar, Şavşat’tan gelen banda, furuç arabalarına benzetiyordular manavı ama Kımo dayı kolay lokma değildi.
Sordum: "Gemo dayı duruyor mu?"
Cihan yanıt verdi!
" Hayır hocam elini yıkadı, dedem de gitti. Babası Rizgo kişinin gittiği yola. Hakka yürümüştüler. Ondan önce Musa, ondan evvel Ali, Alinin babası Çörtük Çolo... Konan göçer hocam."
"BİR DEM YÜZBİN ÇARHA GİRMEK İSTİYOR
SANIRSIN ÖLÜM YOK ÖLMEZ BU GÖNÜL "
Hezo nene sandalyede oturuyor. Sabahtan akşama kadar otururdu. Ayağa kalkar işlenirdi, yemek pişirirdi. Haşlamayı çok severdi Kerem dayı. Ateşin üstünde et kartollan pişer gevek olurdu. Celil ağanın fırından ekmeği alır getirirdi Kerem dayı. Çay da içildi mi? Sıra tütün tabakasına gelirdi. Tabakayı çıkarırdı. Tabakadan önce Muş vilayetinin kokusu çıkardı. Sonra da sarı sakız gibi uzanan tel tel tütün çıkardı. Kucak dolusu tütün çıkardı. Nasıl sığmış allahım avuç kadar TABAKA’ya bunca kucak dolusu doluluk?
O da ne? Hezo nene Yeni Mahalle’den yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğuna peştamalının altında sakladığı şeftaliyi verdi. Kızın yırtık esbabının altındaki yırtık olmayan iç göyneğinin içine soktu.
Kimse görmesin! Kerem dayı görmedi! Namaza durmuştu içeride. Hezo nene’nin " yarım elma gönül alma " davranışından bütün çocuklar yararlanırdı. Meyveyi verdikten sonra çocuğun gözünün içine derin dehrinyun bakardı.
Göz nurdur, ışıktır, içimiz karanlık ve soğuktur. Ardahandayız yüksek ve soğuktur... Hezo nene de sanki bunu bilip durur. Çocuğun içi ısınırdı. Ayrıca Hezo nenenin bakışlarındaki ışığın sıcacıklığıyla hem de ışından aydınlanarak günlenirdi içi çocukların.
" BİR DEM ESERLENİR ESER YEL GİBİ
BİR DEM MEVCE GELİR TAŞAR SEL GİBİ "
Hezo nene’nin cenazesine katılan çok oldu." Ne verirsen o gelir seninlen ..." Gölgeli’de köy mezarlığına defin edildi. Dükkân da ki fotoğrafta gözükmez mezarlık. Objektifi saat yönünde ikiye doğru kaydırsan mezarlık gözükür.
Gemo dayı anladı: Dünyanın acı olduğunu:
" BİR DEM İNCELENİR İPEK TEL GİBİ
BİR DEM İPE SAPA GELMEZ BU GÖNÜL "
Ayağı kırıldı. Tekeri geri dönmüştü gayri.
Cihan’a :
- Oğul Gölgeliye dönek!
- Gideriz babo, tamam.
" Hezo Nenen öldü. Ben de öldüm."
Ve Kerem dayı da öldü.
Gölgeli köyüne defin edildi. Planlamayı iyi yapamadıklarından ayrı gömüldü Hezo neneden.
Hezo neneden ayrı düştü. Öyle sandı insanlar ama ayrılık dünyaya mahsus bir kavramdır. Kerim dayının aile mezarlığı da fotoğrafın dışında kaldı. Saat yönünde üç e doğru bakınca seçilebilirdi mezarlık.
Ne eyki de o fotoğrafı çektirmişti Gemo dayı. Fotoğrafta Hezo nene de var.
Saysan yirmi beş kişi kadraja girmişti. Hepsinin gözlerine baktığında nur saçılıyordu. Bir süre sonra yirmi beş gözde yani elli tane pencerede şu yazılıydı, sağ ve sol pencerede olmak kaydıyla.
" ÖLÜRSE TENLER ÖLÜR ..."
Birinci pencerede bu; ikinci pencerede ise:
" CANLAR ÖLESİ DEĞİL " yazıyordu.
Hepside vefat etmişlerdi!..
Gündüz gözüyle her şey süt beyaz...
Cihan rüya da gördü.
Düş dünyası anlaşılmaz değil anlatılması anlatılamaz.
Rüyada öykümüzün yazılacağını da gördü!..
Yalçıner Yılmaz
13 / 06 / 2009
Gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.