- 907 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BREH BREH BREH…MEĞER GEZİ’NİN EMRİ GAZİ’DENMİŞ !
Evet yanlış okumuyorsunuz. Gezi eylemleri diye bildiğimiz olayların emri aşağı yukarı seksen iki sene önce 1933 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmişmiş(!)
Efendim..Bu konuya neden geldim?
Bir arkadaş face bokta bir mesaj yayınlamış : ‘’ Siz hiç Osmanlıca Türkü duydunuz mu?’’ diye. Gerçekten de şimdiye kadar hiç düşünmemiştim. Mesela padişahlarımızın pek çoğu müzisyendir hatta III. Selim’in suzidilârâ makamını bulduğu bile söylenir ama işin doğrusu şöyle eline sazı alıp da dertli dertli bir Anadolu türküsü çalan herhangi bir padişaha rastlanmamıştır. Her ne kadar ‘’ Yangın olur biz yangına gideriz, Beyoğlu’nda gezersin, Bursa’nın ufak tefek taşları, Üsküdar’a gider iken, Telgrafın telleri’’ gibi Osmanlı Döneminden kalma türküler var ise de şöyle öz be öz Türk halk sazı olan bağlama ile çalınıp söylenen ‘’ Esti nesimi nevbahar, açıldı güller subhu dem’’ türünden bir Osmanlıca Türkü yoktur. Tabii ki Osmanlıca ve Türkçe denilen kavramları ayrı ayrı ele alırsanız yoktur.
İşte bu arkadaşa cevaben ‘’ hemşerim Atatürk’ün nutku da Osmanlıcadır’’ Demeyi düşünüyordum ki aklıma geldi. Böyle desem ‘’ Ama Atatürk o nutkunu söylediğinde henüz harf ve dil devrimi yapılmamıştı ‘’ diye cevap verebilirdi. Böyle bir cevaba muhatap olmamak için araştırdım. Atatürk en son nutkunu hangi yıl okumuş diye. Bildiğim, en son nutku 1933 tarihli Onuncu yıl nutkuydu. Gerçekten de bu nutukta Atatürk bu gün konuştuğumuz Türkçeye çok daha yakın bir dil kullanmış, 1927 deki büyük nutkuna nazaran daha anlaşılır bir Türkçe ile hitap etmişti milletine. Ancak aynı tarihte yani 1933 yılına ait bir nutku daha vardı Atatürk’ün(!)
Bir önceki paragrafta son cümlenin sonuna niçin ünlem işareti koydum? Çünkü böyle bir nutuk yok. Nasıl yani? Hem var hem yok? Böyle şey mi olur? Olur…
Bakın...Atatürk’ün Onuncu Yıl nutku var değil mi? Hiç kimse hayır diyemez. Çünkü belgesi var ( Resim 2 Atatürk’ün kendi el yazısıyla onun yıl nutku ) Filmleri var. Haberleri var gazetelerde. Yani 29 Ekim 1933 te Atatürk’ün söylediği bir onuncu yıl nutku var. Peki Atatürk’ün 5 Şubat 1933 te Bursa da söylediği bir nutuk var mı?....
Hemen O günlerin gazetesine bakalım: Bursa’da Türkçe ezana karşı bir başkaldırı haberi var. Mustafa Kemal’in Bursa’ya geldiği haberi var ama Bursa Nutku diye bir şey yok Gazetede( Resim 1 ) Başka hiç bir gazetede de yok. Hay Allah oysa o kadar önemli bir nutuk ki o.
Neden bu kadar önemli?
Çünkü efendim 5 Şubat 1933 te Bursa’da ezan Türkçe olarak okunuyor. Bunun üzerine yüz kadar gerici yobaz Bursa’da isyan çıkarıp Hükümet Konağını basıyor. Asker ve vali olaya el koyup isyanı bastırıyor Bu sırada Bir Yurt gezisi için İzmir’de olan Mustafa Kemal’e olay aksettirilince hemen yola çıkıyor ve Bursa’ya geliyor. Bursa’da Çekirge yakınlarında misafir ediliyor. İşte bu köşkte yemekte iken kendisine ‘’ Efendim Bursa’daki olay aslında bizim gençlerimiz tarafından rahatlıkla halledilebilecek bir olaydı ama gençlerimiz emniyet kuvvetlerimize ve ordumuza olan güven dolayısıyla…’’ Der demez Mustafa Kemal sözü tamamlatmadan ayağa kalkıyor ve o köşkün yakınlarında bir yerlerde gençlere hitaben şöyle bir konuşma yapıyor:
" Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.
Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir; yine düşünecek: "demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım!"
Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana, İsmet Paşa’ya, meclis’e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını , kayrılmasını istemeyecek; diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir!"
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk Gençliği!"
Evet..Bu kısacık beyanata nutuk denirse Atatürk’ün Bursa Nutku işte budur(!)
Peki bu nutkun herhangi bir yerde orijinali var mıdır? Yoktur. ‘’Atatürk bir anlık bir karar vermiş ve günümüzde doğaçlama dediğimiz bir şekilde konuşmuştur. Lakin pek çok kişi bunu not almıştır.’’ Deniliyor. Peki not alanlar( Ki aralarında pek çok gazeteci de vardır.) herhangi bir gazetede yayınlamışlar mıdır bu nutku? Hayır.
Şimdi bu yazıyı bir başkası yazmış olsa ben ‘’ Yahu çatlatma adamı. Böyle bir nutuk yok mu yani?’’ diye sorardım ve bir soru daha eklerdim: ‘’ Ne yani Bursa’da bir isyan hadisesi olduğu da mı yalan?’’
Cevap vereyim. Böyle bir nutuk var. Bursa’da gericilerin yaptığı bir isyan da var. Hatta bu isyanın delilleri de var. Yani isyancıların resimleri var elimizde. İnanmıyorsanız vereceğim linke bakın: www.youtube.com/watch?v=NCtISmVj2TE
Baktınız mı? Tüm hayallerinizi yıkacağım maalesef. O videodaki Bursa isyancıları diye hemen videonun başında resimleri olan kişiler 1930 tarihli Memenen Olayı isyancılarıdır.Adamlar her nasıl olmuşsa Menemende isyan etmişler, sonra tutuklanmışlar,idam edilmişler; sonra Bursa’da isyan etmişler, sonra bir daha tutuklanmışlar( ! )))))))))))))))))))) Yerseniz tabii ki.
Nutka dönelim tekrar. Bu nutuk ilk kez yazılı bir belge olarak hangi tarihte arz-ı endam etmiş peki?
Evet..Bursa Nutku ilk kez yazılı bir metin olarak 1947 yılında Ruşen Yücer’in "Atatürk’e Ait Birkaç Fıkra ve Hâtıra" adlı yirmi dört sayfalık kitabında yer almış.( Resim 3 ) Ruşen Yücer kitabının önsözünden sonra ilk anı olarak bu nutka yer vermiş.
Kitapta ayrıca 16 tane anı var. Anılar ise tamamen absürt şeyler. Mesela Atatürk’ün Bir subaya emir vererek o subayın, eşini herkesin gözü önünde dudağından öptürmesi, Bir baloya gelen bir bayanı kavalyesinin elinden alıp onunla sabaha kadar dans etmesi, eski bir Galata’lı meyhanecinin Mustafa Kemal’e Mısto diye hitap etmesi vs…Zaten Ruşen Yücer kendi kitabı için ‘’ Bu kitapta yazılanların doğru olduğuna teminat veremem. Ben ne duyduysam onu anlattım’’ demiştir.
Güya 1933 te söylenen ve ancak 1947 de ortaya çıkan bu nutuk 1947 deki haliyle de şaibelidir anlayacağınız.
Peki şimdi asıl zurnanın zort dediği yere gelelim. Bu Nutuğu kim ortaya çıkardı? Kimin marifeti bu nutuk?
Efendim bu nutuk maalesef Celal Bayar’ın marifeti. Zaten bu nutuğun ilk kez elden ele dilden dile dolaşması da onun sayesinde olmuştur.
1946 Da Demokrat Partiyi kuran Celal Bayar normal ve demokratik yollarla CHP yi deviremeyeceğini dolayısıyla da resmen bir devrim düşünmüş ancak bu devrime bir meşruiyet kazandırabilmek için ‘’Atatürk’ün Bursa Nutku’’ diye bir nutuk ortaya atarak gençliğe ‘’ CHP yi devirmek için elle, taşla, silahla, sopayla mücadele önermiştir.’’ ( Bu Nutuk (!)1949’da İzmir’de bir DP toplantısında Celal Bayar tarafından Şeref Balkanlı’ya verilerek okutulmuştur. O tarihte Demokrat İzmir Gazetesi, bu olayı ve nutku yayımlamıştır.)
1946 Seçimlerindeki ‘’ Açık oy, gizli sayım’’ garabetini de hesaba katacak olursak Celal Bayar için ‘’Adamın başka seçeneği kalmamış. Ne yapsın ‘’ denilebilir. İlle velakinnnn
İlle velakin 1950 seçimlerinde CHP yi silindir gibi ezip geçince bu sefer Atatürk’ün Bursa Nutku(!) CHP nin silahı olmuş. 1946-1950 Yılları arasında öyle aman aman bir gençlik hareketi olmasa da 1950 seçimlerinden sonra bu Atatürk’ün Bursa Nutku silahı DP ye dönmüş. 1960 ihtilalinden önceki gençlik hareketlerini, üniversitelerdeki olayları, Turan Emeksizin öldürülmesini filan hesaba katarsak bu nutkun CHP nin elinde daha tesirli bir silah olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani Celal Bayar ve onun DP sinin -aynen Dr Frankeştayn gibi- yarattığı canavar, yaratıcısının başını yemeye başlamış, hatta yemiş de. DP Bir devrimle gelmeyi düşünmüş ancak devrimsiz gelmişken CHP bir devrimi aklının ucundan bile geçirmezken DP nin bizzat kendisi tarafından ellerine konan devrimle onu alaşağı etmiştir. Özetle: Silah geri tepmiştir.
Bursa Nutku(!) ile ilgili en dikkat çekici hadise şudur:
19 Mayıs 1958 de bu nutuk zamanın Ulus Gazetesinde yayınlanır. Bunun üzerine iktidar bu nutkun halkı kin ve nefrete sevkettiği gerekçesi ile şikayette bulunur. Olaya el koyan Ankara Cumhuriyet savcısı Rahmi Ergil, Bu nutkun a) Türk İnkılabı Tarihi Enstitüsü’nün neşriyatı meyanında “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” adlı 3 ciltlik kitapta yer almamasına, b) Rıza Ruşen Yücer’in önsözünde “Naklettiğim fıkra ve hatıralar gerçekten olmuş mudur? Bunu kesin olarak temin edemem. Çünkü: Ben tevsikten ziyade ve sadece işittiklerimi – duyduğum şekle sadık kalarak – tespit ve nakle önem verdim” şeklinde beyanlarına dayanılarak mevsuk bulunmadığı ileri sürülmüştür. ( Böyle bir belgenin inanılır olmadığına karar vermiştir.)
Ve yine çok ilginçtir ki bu nutuk güya 1933 yılında söylenmiştir ve güya o tarihte bizzat Atatürk’ün yanındadır tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ama her ne hikmetse bu tarihi nutku kaydedip bir yare, bir kitabında yazmamış da 1958 deki bu dava sırasında ortaya çıkarak ‘’ Ebet ben şahidim. Mustafa Kemal bu sözleri yemek esnasında söyledi’’ demiştir ( Dikkatiniz çekerim. Bir meydanda gençlere hitaben değil. Yemek esnasında, sofra başında )
Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlunun söyledikleri aynen şöyle:
“Bu olay Arapça ezanın kaldrırıldığı zaman olmuştur. Mustafa Kemal İzmir’deydi. Bursa’da Ulucamii’de bir müezzinin ezanı Türkçe okumayıp Arapça okuduğunu öğrendi. Sofradaydık, derhal hususi trenin hazırlanmasını emretti. Tren öylesine bir şekilde geldi ki, Karaköy’e kadar Mustafa Kemal bağırıyordu. “Yavaş gidiyor daha süratli” Karaköy’den otomobille gayet bozuk bir yoldan Bursa’ya varıldı. Paşa’nın oradan kalkıp Bursa’ya geldiğini haber alınca, Ankara “Bu telaşa sebep ne” demiş. Bunu Mustafa Kemal duymuştu. “Bir müezzin Arapça ezan okuyor. Ne vali, ne müddeimumi, ne polis hadiseyle ilgileniyor. Biz inkılap yapıyoruz. Bir milletin kaderini elimize aldık, çocuk oyuncağı mı bu işler? Bu eserin kurucusu benim. Bursa’da devlet makamları inkılapları korumak için alakalanmadıklarında benim ne yapmamı istiyorsunuz? Durmamı mı?” dedi. Ondan sonra verilen yemekte bu sözleri söyledi. Konuşmanın gazetelerde neşredilmediğini hatırlıyorum.” [ Bir yemekte söylenen sözlere nutuk denip denmeyeceğini okuyucunun takdirine bırakıyorum ]
Bir başkası daha var: O da Bursalı gazeteci Musa Ataş…Bakalım o ne demiş. Ama ne demişten önce ne zaman demiş ona bakalım: 5 Mart ve 18 mart 1963 tarihinde Hakimiyet Gazetesine demiş:
“Aradan 30 sene geçmiş. Bunları bulmak kolay değildir. Bursa gazetelerinde çıkanlar ise, sahipleri öldüklerinden koleksiyonlarının ne olduğunu bilmiyorum. Yalnız bu vaka üzerine Büyük Atatürk’ün yaptığı üç konuşmadan en mühimi olan belediye meclisi salonunda gençliğe yaptığı hitabesini mealen hafızamda saklıyorum….( Devamı da var ama uzatmamak için yazmadım ) Peki dikkatiniz çekti mi? Atatürk bu sefer de konuşmayı Belediye Meclisi salonunda yapıyor gençlere hitaben (!)
Ortada bir nutuk var ama bir meydanda mı, yemek esnasında mı yoksa bir belediye meclisi salonunda mı söylenmiş o bile belli değil. Atatürk’ün ağzından çıkan her sözü, attığı her adımı not alan vak’anivüsler her nedense bu nutuk için ‘’ Boş ver yaaaa’’ diyorlar. Hiç birisi kaleme almıyor, hiçbir gazete ciddiye alıp yayınlamıyor (!)
Ya peki Allah rızası için bu nutkun var olduğuna delil olacak bir tanecik bile belge yok mu yani?
Bir tanecik var. Bakalım beğenecek misiniz?
“Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu’nun 24 Ekim 1966 tarihli toplantısında Bornova Asliye Hukuk Hakimliğinin 27/9/1966 tarih ve 1966/338 sayılı yazısı ve bu yazıya ekli Atatürk’ün Bursa Nutku ile ilgili sözlerin üzerine gerekli incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonunda bu sözlerin Atatürk’ün 1933 Şubatı’nda Bursa’da yaptığı konuşmadan mealen alınmak suretiyle çeşitli tarihlerde basılmış olduğu kanaatine oybirliği ile varılmıştır.” ( Oy birliği dediği Enver Ziya Karal ve Sami N. Özerdim…Sadece bu iki profesör…Bu iki profesörün her hangi bir belge göstermeksizin ‘’ Evet Bursa nutku diye bir şey vardır. Var olmasına vardır ama Mustafa kemal’in Bursa’da 1933 yılında yaptığı konuşmaların mealidir o bahsedilen nutuk’’ demişler, altını imzalamışlar böylece Bursa Nutku yokluk alanından varlık alanına geçmiş.
1970 li yıllardan sonra bu nutuk unutulmuş. Daha doğrusu sol kesim için Lenin, Marks, Mao nun nutukları, sağ Kesim için Demirel’in, Erbakan’ın, Türkeş’in nutukları daha cazip geldiği gibi ordu da ‘’ Ulan biz varken gençlik de neymiş ki öyle taşla, sopayla, elle, hatta silahla cumhuriyeti kurtarsınlar. Cumhuriyet kurtulacaksa onu ancak biz kurtarırız’’ Diyerekten bu esasında zaten var olmayan nutku unutturmuşlar millete. Taa ki Gezi olayları dediğimiz Haziran 2013 e kadar.
Haziran 2013 de Atatürk’ün Bursa Nutku yine çıkmış ortaya. Aslında mişli geçmiş kullandım pardon. Çıktı demem lazımdı. Evet Gezi Olaylarında bu nutuk yine çıktı sahneye. Nasıl mı? Aynen 4. Resimdeki gibi.
Yani özetle Gezi olaylarının tertipçisi maalesef doğrudan doğruya Atatürk … O demiş gençlere öyle polismiş,askermiş aldırış etmeyin. Tutuklanacak olursanız sallamayın, kanunlar sizi suçlu bulursa kafaya takmayın.Biber gazı ya da cop gibi şeyleri dert etmeyin. İlle velakin g.tünüz sıkışınca da ‘’ Kurtar bizi Ata’m’’ diye bana ya da İsmet Paşa’ya koşmayın. Ne haliniz varsa görün ulan işte. Bana ne?’’ diye .
YORUMLAR
Araştırmacı kişiliğinizi kutlarım..
Çok faydalı oldu teşekkürler...
Saygılar Sami Abim..
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
"Yalan söyleyen tarih utansın!" diyen Mustafa Müftüoğlu'nun hakkını teslim ettim. Sami Hocam, Sizin tarih öğretmenliğinizi de takdir ile tebrik ettim, teşekkür ettim yürekten.
sami biberoğulları
Allah razı olsun. karınca kararınca bir şeyleri izah etmeye çalıyorum. Bir nebze olsun ışık olabiliyorsam ne mutlu bana.
Selam ve sevgilerimle.
Ne demeli?
Yakın tarih,
bin bir türlü karmaşa ile dop dolu.
Ümitle beklemekteyim.
Yakın bir zamanda,
çocuklarımıza, torunlarımıza kalmadan,
biz de doğrusu ile öğrenme fırsatı yakalarız yakın tarihimizdeki gerçekleri.
Çok yanlışlılar, çok yalanlar, çok adaletsizlikler var.
Karanlıkta kalmış çok şey var.
Kısacık bir Cumhuriyet tarihimiz var,
o da yanlar üzerine kurulmuş maalesef.
Hatta,
belki de Cumhuriyetimiz bile.
sami biberoğulları
bu memlekette Atatürk'ü Atatürkçülülerin(!), Dini de Din adamlarının (!) elinden kurtardığımız zaman sanırım o dediğin asıl gerçeklere ulaşacağız.
Bu pek kolay olmayacak tabii ki. Avrupanın 14. ve 15. Yüzyıllarda yaşadığı bunalım yıllarını şimdi biz yaşıyoruz. Ama elbette bu böyle kalmayacak. Ne var ki biz görebilir miyiz? İşte o mümkün değil gibi görünüyor.
Selam ve sevgilerimle.
Atatürk gençliği; IMF'ye borcumuzun sıfırlandığı, büyük kalkınma hamleleriyle tam bağımsızlık yolunda makus talihimizin yenilmeye çalışıldığı sırada patlayan Gezi olaylarında ortaya çıkan karanlık güçlere ve onların dahili bedhahlarına karşı cansiperane vatanı ve milleti savunan Türk polisidir, hocam...
Bu aziz Türk milleti kim Atatürk gençliği, kim değil, bunu da artık iyice anladığı için, bundan sonra teşebbüs edecekleri her ihanet girişimi kendilerini harap ve bitap düşürecektir...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Birza mantık diye bir yazı yazmıştım.
Aslında insanlar biraz düşünseler bu nutkun gençliğe hitabenin oldukça ucuz ama basit bir arajmanı olduğunu anlayacaklardır. Lakin var olabileceğine delil olarak ileri sürdükleri şey de gençliğe hitabe maalesef. Gençliğe hitabe ile bu belgeyi aynı kefeye koyuyorlar.
Selam ve sevgilerimle.
Ben artık kulaklarımla duymadığım gözümle görmediğim hiç bir şeye itibar etmiyorum.
Doğru bildiğimiz çok şey palavra, yalan dediğimiz çok şey hakikat oluyor....
Değer yargıları alaşağı olmuş, kimse kimseyi zaten iplemiyor. Gemisini yürüten kaptan!
Saygılar hocam,
sami biberoğulları
Aslında çok haklısınız.
Şu aşamada yapılması gereken en doğru şey bu. Bir de tabii ki '' Vay canına be'' demeden önce iyice düşünmek ve mantık süzgecinden geçirmek.
Selam ve sevgilerimle.
Akıl denen mefhumu rahat bırakmıyorlar Sami hocam
abuk subuk şeyler yedirip içiriyorlar ve bu hale geliyor:))
sami biberoğulları
Ciltler dolusu kitaplar yazan, yazdığı kitaplarında da genel olarak belgeleri konuşturan bir ünlü genç tarihçimiz bile bu konuda delil olarak '' Atatürk'ün Gençliğe hitabesi ile bu nutuk arasında ne fark vardır ki, Gençliğe hitabeyi söylemiş olan Atatürk bu nutku da söylemiştir. İşte Gençliğe hitabe de bu Bursa Nutkunun var olduğunun en büyük delilidir '' diyorsa sade vatandaş ne yapsın.))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Politika bu ,
emelleri adına
İstediği doğrultuda kullan..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Bu memleketi zaten dini ve Atatürkü siyasetlerine malzeme edenlerden kurtardığımız zaman pek çok sorun da kendiliğinden çözülmüş olacak inşallah.
Selam ve sevgilerimle.