- 740 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MELEĞİM AL İŞTE KALBİM BAK!
Evgin Atalay
"Kalp pili takılalı yaklaşık iki sene olacak. Göğsümün üzerin de bir şişlik var, pili unutmama engel oluyor. O şişkinlikte zayıf olduğumdan. Şu ana kadar kalbimi hiç şoklatmadı. Ama pilden daha ciddi sorunlar var. Kalbimin çalışma düzeyi bozuk. Doktorlar,"kalp nakli gerekli",diyor. Ama vücudum nakil için çok uygun değilmiş. Bazı olumsuz durumlardan ötürü de nakil sırasına daha giremedim. Haftaya tekrar kontrole gideceğim. İnan nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum. Hislerim karmakarışık… Artık ne hissettiğimi bile bilmiyorum. Yaşama amacım sadece hayatta kalabilmek. Tabi nefesim daralmadığı sürece. Hiç tadı yok desem yeridir. En son ne zaman içtenlikle güldüğümü hatırlamıyorum bile. Geçen gün, bir arkadaşım diyor ki:"Gözlerinde hep bir hüzün var." İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor... Kendi kendime ’bu dünyaya acı çekmeye gelmişim ’,diyorum. İstediğim çok fazla bir şey değil, sadece biraz sağlık. İnsanları izliyorum gözlüyorum. Bazıların da böyle bir para hırsı, kariyer hırsı. Ne bileyim? Anlayamıyorum, tüm bunlar bana anlamsız geliyor. Tabi ki bu hastalıktan kaynaklanıyor. Hep yatmadan önce şunu düşünüyorum. ’Böyle sihirli bir el gelse elini kalbimin üzerin de gezdirse her şey düzeliverse’.Sonra bu iyilik meleği tüm hastaları gezse onları da iyileştirse’, diyorum. Ama gözlerimi bir açıyorum, yine nefes nefese kalmışım.
Bir de diyorum ki;’ insanlar hiç hastalanmasa hastalık gibi bir olgu olmasa’ bunu da insanların acı çekmemesi için istiyorum. Belki saçma, ama böyle düşlüyorum. Özellikle hastane köşesinde yalnız başına kaldığın zaman insan yapacak bir şey bulamıyor. Yoruldum, çok yoruldum. Anlatamayacağım artık, daha sonra devam edelim mi?",dedi ve sustu.
Koltuğun üzerine uzanıp derin nefes aldı. Üzüldüm. Eren’i bu halde daha önce hiç görmemiştim. Hastalığın onda yarattığı duyguları anlatmak yormuştu. Neden bunları bana anlatmasına izin verdim? Onu da bilmiyorum, yoruldu o kadar. Kalbini görmek istedim belki de!
Kalbini çalıştıran pilin aslında, yarattığı hasarı görmek şaşkına uğrattı beni. İki yıldır pille çalışıyormuş kalbi, bilmiyordum. Mehmet söylememişti hiç, kalp hastası demişti sadece. Peki, Eren niye bunu bana anlattı ki şimdi? Yakın hissetti kesin… Allah’ım vicdan azabı çekiyorum. En ufak şey de sıkılıp ölmeyi istediğim için, mesela sınavlara çalışmaktan yorulduğum da, borçlandığım da. Oysa ne kadar basit şeylermiş dertlendiğim.
Vay be! Hayat nasıl acımasız? Şu an ölsem, kalbimin Eren’e bağışlayacağım. "Hey! Filiz bunları yüksek sesle söylesene, duysun çocuk, korktum mu yoksa bak! Nefes alırken nasıl telaşlıydı..."
’Ne korkacağım be! Emin olmak istedim.’
"neyden?"
’ hani bazen dokular uyuşmuyor ya...’
" hım…" dedi, içimdeki ses çok kızdırıyor beni, her zaman benden daha cesur.
’inanmazsan inanma’,dedim.
’Yapma mı istediğin bir şey var mı?’,diye sordum Eren’e telaşlı ve endişeli. Beni öyle görünce
"İyiyim ben, sakin ol!",dedi sonra "camı açar mısın?",diye ekledi.
Açık pencere önünde durmuş, soğuk havayı içine çekmiş, rahatlamıştı. Kapı zili çaldı. Koştum kapıyı açtım. Mehmet beni görünce gülümsedi. ’Sürpriz’,deyip devam ettim. ’bu gün dersim erken bitti bende kendimi buraya attım. Sana sürpriz yapayım diye. Yoktun. Seni beklerken Eren’le sohbet ettik yoruldu biraz. Çarpıntısı oldu şimdi iyi ama’,dedim.
Erkek arkadaşım Mehmet’in ev arkadaşıydı Eren, kardeş gibilerdi. Çok seviyorlardı… ’Çarpıntısı vardı ’ ,deyince nasıl da endişelenivermişti. İçeri gidip,
"nasılsın? Eren Filiz bir şeyler anlattı"
"Ya yok bir şeyim, sevgilin de canlı yayın mübarek" ,diyordu kızarak.
Hakkımda söylediğini duydum ve kırılmış çok utanmıştım. İçeri yanlarına gidince. Sustular beni gördüklerinde. Mehmet anlamıştı duyduğumu… Göz göze geldik, göz kırptı, sakın sen bir şey söyleme ben sana sonra anlatacağım, der gibiydi. Bir şey söylememiştim oysa…
Eren’in hastalığının ona hissettirdikleri ve anlattıklarından yoruluşunu düşünüyordum. Belki de öfkemi bastırmam için mecburdum kızmakta. Zaten sonrada acımıştım. Acıyarak haksızlık yapmış olmuyor muydum bu sefer de?
Sırf hislerini bildikten sonra. Galiba birde ona haksızlık yapmıştım. Kızdım bu sefer de kendime. ’Dışarı çıkalım mı?’,diye sordum Mehmet’e. heyecanla yerinden fırladı, koltuğun üzerindeki montunu aldı sonra Eren’e dönüp,
"hadi!",dedi.
Eren,"siz gidin ya! Ben gelmeyeyim evde kalıp biraz kitap okuyacağım. Kitabı ödünç aldım arkadaştan daha bitirip geri veremedim. İsteyecek, okumadan geri vermek istemiyorum. Gidin ne içecek ne yiyecekseniz benim yerime de yiyip için.",diye cevap verdi.
"Peki",dedi Mehmet’te ısrar etmedi. Konuşmamız gerekti zaten. Biraz önce içerde olanlar için.
Ben hazırlandım kapıya çıktım. Peşime Mehmet, çıkarken bir şeyler söylemişti Eren’e,"tamam ",dediğini işittim bir tek. Hasretle sarıldım Mehmet’e sımsıkı, sonra Ziverbey’den aşağı caddeye doğru yürüdük.
Komşuları gördü umursamadık, eskiden olsaydı hemen ayrılır mesafeli olurduk. Şimdi umursamıyoruz… Onlar da bizi, gördüklerinde bön bön bakarlardı… Başımı Mehmet’in göğsüne dayadığım da kalbinin sesleri ona olan aşkımın yankılanmasıydı sanki.
’Neydi öyle söylediği’,dedim.
"Aldırma sen ona morali bozuk biraz ondan"
’ama ben endişelenmiştim, seni görünce de heyecanlandım, Eren’in çarpıntısı oldu dedim, yani ne var bunda anlamadım’
"bir şey yokta tatlım o kimseyi endişelendirmek istemiyor."
’tamam, Mehmet kapatalım bu konuyu’
"Aşkım seni seviyorum",dedi.
Genel de aşkım demez ,"sevgilim",derdi. İnsanların "aşkım" kelimesini çok gelişi güzel kullandıklarına inanırdı. Kelimenin içini boşalttıklarını düşünürdü. Üzüldüğümü bildiğinden, beni yumuşatmak için söylemişti. Çokta hoşuma gitmişti.
’Bir daha söylesene’ dedim.
"Aşkım",dedi.
Aklıma kalbimi Eren’e vermek istediğim geldi. Telaşlandım birden kalbimi veremezdim ki Mehmet, diğer sevdiklerim… Kalp nakli yaptıranlar, kalbin yüzde kaçına sahip olurlardı ki.