- 668 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Keskin Fanteziler
Ayıptır söylemesi, boyunlara dayanamam. İnsan vücudunun en içerideki parçasıdır boyun. Bir çok kişi için o bir köprüdür siz deyin bedenle baş arasında, yanındaki desin kalple beyin. Benim içinse boyun bedenin merkezidir; başlı başına bir amaçtır yakınlaşılması gereken. Boyuna bir ufak darbe… Ne düşüncelerin anlamı kalır, ne de hislerin. Sıcaktır boyun, altındaki göğüslerden sıcaktır. Bir tek dudaklar yarışır onunla ısı konusunda. Yarışır da hilebazdır dudaklar. Aslında basit bir yarıktır; sırf kırmızı renkten ilgi toplarlar. Halbuki dudaklardan kesinlikle daha güzel kokan boyun böyle ucuz numaralara başvurmaz. Renginin ne olduğuna bakmaz, uzunluğa ve şekilli olmaya önem verir.
Bazılarının boyunları yoktur. Kafaları omuzlarının üstünde yükselmez; onun yerine aralarında oturur. Böyleleriyle işim olmaz. Bana kalsa onları insandan bile saymayıp, zaman harcamayacağım ama karşısınıza ister istemez çıkıyorlar. Çıkınca da, çaresiz, muhattap oluyorsunuz.
Siz siz olun, sakın boyunları öven birine enselerden bahsetmeyin. Ense sevmenin kesinlikle boyun sevmekle ilişkisi yoktur. Hatta meraklıları bile fiziken farklıdır. Enseviciler iri yarı ve kalın yapılı olurlar. Ruhi incelikleri olsa bile bu fiziki kalınlıklarını örtemez. Boyun onlar için ensenin arkasıdır ve mümkünse göz önünde bulunmamalıdır. Yazıcılarla turacılar bile daha yakındır ensecilerle boyuncular karşılaştırıldığında.
Lakin hayat size her zaman istediğinizi vermiyor. Kendinize ideal bir dünya çiziyorsunuz ama daha ilk günden o dünya çöp yığınını boyluyor. Bana da aynen böyle oldu. Büyük sözler söyledim: "Ben boyuncuyum; boyun kısaysa olmasın daha iyi" diye. Bana ince belleri, kolları, bacakları, hatta enseleri gösterenlere dudak büktüm: "Boyuna erişemediğinizden mi onlarla ilgileniyorsunuz?" diye. Ama gün geldi, tükürdüklerimi yaladım. Hem de ne yalama!
İlk seferi yağlı, kirli saçları olan bir adamdı. Üzerinde lekeler olan cüppesinin altından heybetli göbeğinin hatları seçiliyordu. Gözleri korku doluydu. Yalvarıyordu sanırım ama söylediklerini anlamıyordum. Onunla fazla zaman kaybetmedim. Boynuna bakmayan fırsat bulamadan yağlı saçlarının üzerine indim. Saçlar direnemedi: Çekilebilenler kenara çekildi, diğerleri ikiye ayrıldı. Bir anda kepekli kafa derisiyle karşı karşıya kaldım. O da fazla bir varlık gösteremedi: Yarıldı. Durabildiğim nokta kafatasının iki parmak altı oldu. Tekrar temiz havaya çıktığımda üzerimden kanlar ve beyin parçaları akıyordu. Halimi gören sahibim Bödvar sevinç çığlığı attı:
"Ulan Gardarr! Ne balta yapmışsın; helal olsun!"
Mısır’daki Ebu Simbel tapınağındaki devasa II Ramses heykelinin üzerinde M.Ö. 6 yüzyıldan kalma, paralı Grek ve Karyalı askerlerin kazıdığı grafitiler vardır. Onlardan özellikle birine selam olsun:
Bunu Amoibichos oğlu Archon ile Hiçkimsenin oğlu Balta yazdı.
YORUMLAR
Bulunduğunuz soyutlama düzeyine bağlı her şey aslında. Boyun konusunda elbet dediğim. Eğer bir güreşçiyseniz, sıcaklığı pek umurunuzda olmaz ama, şöyle rahat bir el ense çekebileceğiniz uzun bir boyunu seversiniz herhalde? Orada çekilen el boyun değil, el ense demenizin pek bir anlam ifade etmediğini biliyorsunuzdur elbet?
Güreş antrenörü olsam, uzun boyunlu güreşçilerle çalışmak istemezdim her halde.
Ama güzel bir kadının ince ve uzun boynuna sıcak bir buse kondurmak varken, antrenmana çıkmazdım, bu kesin.
İlhan Kemal
Beni hayrete düşüren üçüncü sayfadaki Karısını baltayla doğradı haberleriydi. Ben yerinden kımıldamayan odunları baltayla parçalara ayırmakta bu denli güçlük çekerken (Eşimin deyişiyle odunlara işkence ederken) kaçan bir canlıyı baltayla öldürmek nasıl mümkündür, asla anlamadım. Hele de bir de boynunu tutturamıyorsanız kurbana tam anlamıyla, benim odunlara yaptığım gibi işkence ediyorsunuzdur.
Tüm baltalı katillerin ilk vuruşta boyunları tutturmalarıını diliyor, saygıyla huzurlarınızdan çekiliyorum.
Feci...Yazıya başlarken, şu ölü doğrayanlardan bir öykü olduğu geldi aklıma ama, gerçek daha feciymiş.. Kahramanı BALTA olan bir öykü de ancak bu kadar keyifli olurdu....Her dönemin kendine has vahşeti varmış, demek ki...İyi ki, Firavunlar döneminde yaşamamışım, yoksa yaşamış olabilir miyim? Mesela Gardarr benmişim, ya da kafasını yardığı adam... USTA KALEME TEBRİKLER.SAYGIYLA
kemnur tarafından 1/8/2015 12:00:10 AM zamanında düzenlenmiştir.